canım benim ne zaman ihtiyacın olursa elim hep omuzlarının oralarda bir yerlerde :@Gizem
Canım arkadaşım yeniden gelip omuzuma dokunan canımm ..Yüreğine sağlık
Bazen karşınızdaki insanı öyle çok seversiniz ki tüm benliğinizle adanırsınız ona. Bir kez sevmek yetmez, birkaç kez daha seversiniz. Doya doya seversiniz, her haliyle seversiniz. Cüzdanınızdan sizden habersiz para çalsa, aynı yere yine para koyarsınız alması için. İşte öyle çok seversiniz...
Bu şiirimde bir sevgilinin her halinin defalarca ve defalarca nasıl sevilebileceğini anlatmaya çalıştım dizelerimle.
Bu şiirde farklı bir teknik kullandım. Şiiri dinlerken geri planda duyacağınız tüm sesleri ben yerleştirdim şiire.
Hikaye:
Penceresi açık, perdesi savrulan boş bir odada gece masasına kağıt çıkarıp kalemle sevgilisine şiir yazan hasta bir adamın sevgilisini ne kadar çok sevdiğini ona anlatmaya çalıştığına şahit olacaksınız. Aslında bu şiir adamın son dizeleri. Adam şiiri yazıp tamamladığında kadın kapıyı açar, içeri girer, adama yaklaşır, biraz bakıp tabancasını çıkarır ve adamı kalbinden tam üç kez vurup gerisin geriye kapıyı açıp, çıkıp gider.
Videoda, arka planda gördüğünüz kadın, az önce o sevgilisini vurup, sonra bir takside, boş sokaklarda ne yaptığını bilmeden gezen kadındır...
Videoyu 2 kez izlerseniz hikayenin tadını daha fazla alırsınız.
İlki hikayeyi idrak , ikincisi ise mantık Teyidi için...
(Şiir çoktan bitmiş ancak gerçek bir ilişki kesitidir)
BeN SeNi GüNDe Üç KeZ SeVDiM SeVGiLi
Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Sabah, bilinçsizliğinin şuurunda
Öğlen, resmiyet kokan ağzında
Akşam, yüzünün yorgunluğunda
Öyle ya
Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Almış başını giderken gözlerinin rengi
Kavuşurken tozla karışıp göğe
Gözümdeki yağmurun seli
Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Sabah, dudaklarının yadına düşürdüğün günaydın diyişini
Öğlen, evinize giden sıkıcı kaldırımlar eşliğinde
Bir ekmek soğana sıkıştırdığın aceleci sesini
Akşam, günün tüm yorgunluğunu bir kanepenin üzerine yıkıp
Ben geldim aşkım diyişini
Bu yüzden sevgili
Yaparsan beni kalbimden üç kez vur
Öldüreceksen
gün aydınlığımı, sesini, aşkını
Peki
Ölmek için illa yaralanmak mı gerekir sevgili
Bir insanı, yalnız başına izlenen bir gök yüzü de öldüremez mi?..
Sadece bıçak yarası mı kesik bir acı tadı verir insana
Boş bir yastık kokusu da bu tarife denk gelmez mi?
Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Sabah, uğurlarken önceki geceye düşen suretini
Öğlen, su değdirirken dudağına, aç kalmış bir fesleğeni
Akşam, ölen kelebeklerin, örterken üzerini
Yaparsan beni kalbimden üç kez vur sevgili
Çünkü günde üç kez
Sevdim ben seni...
Yine yenidennn
@lastsamurai her seferinde şaşırtıyorsun.Çok tşk lerrr
Bazen karşınızdaki insanı öyle çok seversiniz ki tüm benliğinizle adanırsınız ona. Bir kez sevmek yetmez, birkaç kez daha seversiniz. Doya doya seversiniz, her haliyle seversiniz. Cüzdanınızdan sizden habersiz para çalsa, aynı yere yine para koyarsınız alması için. İşte öyle çok seversiniz...
Bu şiirimde bir sevgilinin her halinin defalarca ve defalarca nasıl sevilebileceğini anlatmaya çalıştım dizelerimle.
Bu şiirde farklı bir teknik kullandım. Şiiri dinlerken geri planda duyacağınız tüm sesleri ben yerleştirdim şiire.
Hikaye:
Penceresi açık, perdesi savrulan boş bir odada gece masasına kağıt çıkarıp kalemle sevgilisine şiir yazan hasta bir adamın sevgilisini ne kadar çok sevdiğini ona anlatmaya çalıştığına şahit olacaksınız. Aslında bu şiir adamın son dizeleri. Adam şiiri yazıp tamamladığında kadın kapıyı açar, içeri girer, adama yaklaşır, biraz bakıp tabancasını çıkarır ve adamı kalbinden tam üç kez vurup gerisin geriye kapıyı açıp, çıkıp gider.
Videoda, arka planda gördüğünüz kadın, az önce o sevgilisini vurup, sonra bir takside, boş sokaklarda ne yaptığını bilmeden gezen kadındır...
Videoyu 2 kez izlerseniz hikayenin tadını daha fazla alırsınız.
İlki hikayeyi idrak , ikincisi ise mantık Teyidi için...
(Şiir çoktan bitmiş ancak gerçek bir ilişki kesitidir)
BeN SeNi GüNDe Üç KeZ SeVDiM SeVGiLi
Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Sabah, bilinçsizliğinin şuurunda
Öğlen, resmiyet kokan ağzında
Akşam, yüzünün yorgunluğunda
Öyle ya
Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Almış başını giderken gözlerinin rengi
Kavuşurken tozla karışıp göğe
Gözümdeki yağmurun seli
Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Sabah, dudaklarının yadına düşürdüğün günaydın diyişini
Öğlen, evinize giden sıkıcı kaldırımlar eşliğinde
Bir ekmek soğana sıkıştırdığın aceleci sesini
Akşam, günün tüm yorgunluğunu bir kanepenin üzerine yıkıp
Ben geldim aşkım diyişini
Bu yüzden sevgili
Yaparsan beni kalbimden üç kez vur
Öldüreceksen
gün aydınlığımı, sesini, aşkını
Peki
Ölmek için illa yaralanmak mı gerekir sevgili
Bir insanı, yalnız başına izlenen bir gök yüzü de öldüremez mi?..
Sadece bıçak yarası mı kesik bir acı tadı verir insana
Boş bir yastık kokusu da bu tarife denk gelmez mi?
Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Sabah, uğurlarken önceki geceye düşen suretini
Öğlen, su değdirirken dudağına, aç kalmış bir fesleğeni
Akşam, ölen kelebeklerin, örterken üzerini
Yaparsan beni kalbimden üç kez vur sevgili
Çünkü günde üç kez
Sevdim ben seni...
Çoook çok teşekkür ederim @AyLa hanım . bu güzel sözleriniz beni gerçekten memnun etti. mutlu oldum@lastsamurai
Şimdiye kadar dinlediğim en güzel Şiir okuyanlardansın. Bildiğim kadarıyla da kendi kaleminden dökülen sözler.
Yüreğine Kalemine ve Sesine sağlık
Bizlerle paylaştığın için teşekkür ederim
Çoook çok teşekkür ederim @AyLa hanım . bu güzel sözleriniz beni gerçekten memnun etti. mutlu oldum
evet, ekleyeceğim ve eklediğim tüm şiirler bana ait. hiç başkalarının şiirini seslendirmedim zaten.
tekrar teşekkürler efenim
Nefesinize sağlık çok güzel bir paylaşım olmuşBazen karşınızdaki insanı öyle çok seversiniz ki tüm benliğinizle adanırsınız ona. Bir kez sevmek yetmez, birkaç kez daha seversiniz. Doya doya seversiniz, her haliyle seversiniz. Cüzdanınızdan sizden habersiz para çalsa, aynı yere yine para koyarsınız alması için. İşte öyle çok seversiniz...
Bu şiirimde bir sevgilinin her halinin defalarca ve defalarca nasıl sevilebileceğini anlatmaya çalıştım dizelerimle.
Bu şiirde farklı bir teknik kullandım. Şiiri dinlerken geri planda duyacağınız tüm sesleri ben yerleştirdim şiire.
Hikaye:
Penceresi açık, perdesi savrulan boş bir odada gece masasına kağıt çıkarıp kalemle sevgilisine şiir yazan hasta bir adamın sevgilisini ne kadar çok sevdiğini ona anlatmaya çalıştığına şahit olacaksınız. Aslında bu şiir adamın son dizeleri. Adam şiiri yazıp tamamladığında kadın kapıyı açar, içeri girer, adama yaklaşır, biraz bakıp tabancasını çıkarır ve adamı kalbinden tam üç kez vurup gerisin geriye kapıyı açıp, çıkıp gider.
Videoda, arka planda gördüğünüz kadın, az önce o sevgilisini vurup, sonra bir takside, boş sokaklarda ne yaptığını bilmeden gezen kadındır...
Videoyu 2 kez izlerseniz hikayenin tadını daha fazla alırsınız.
İlki hikayeyi idrak , ikincisi ise mantık Teyidi için...
(Şiir çoktan bitmiş ancak gerçek bir ilişki kesitidir)
BeN SeNi GüNDe Üç KeZ SeVDiM SeVGiLi
Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Sabah, bilinçsizliğinin şuurunda
Öğlen, resmiyet kokan ağzında
Akşam, yüzünün yorgunluğunda
Öyle ya
Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Almış başını giderken gözlerinin rengi
Kavuşurken tozla karışıp göğe
Gözümdeki yağmurun seli
Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Sabah, dudaklarının yadına düşürdüğün günaydın diyişini
Öğlen, evinize giden sıkıcı kaldırımlar eşliğinde
Bir ekmek soğana sıkıştırdığın aceleci sesini
Akşam, günün tüm yorgunluğunu bir kanepenin üzerine yıkıp
Ben geldim aşkım diyişini
Bu yüzden sevgili
Yaparsan beni kalbimden üç kez vur
Öldüreceksen
gün aydınlığımı, sesini, aşkını
Peki
Ölmek için illa yaralanmak mı gerekir sevgili
Bir insanı, yalnız başına izlenen bir gök yüzü de öldüremez mi?..
Sadece bıçak yarası mı kesik bir acı tadı verir insana
Boş bir yastık kokusu da bu tarife denk gelmez mi?
Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Sabah, uğurlarken önceki geceye düşen suretini
Öğlen, su değdirirken dudağına, aç kalmış bir fesleğeni
Akşam, ölen kelebeklerin, örterken üzerini
Yaparsan beni kalbimden üç kez vur sevgili
Çünkü günde üç kez
Sevdim ben seni...
Bu şiirimde yine serüven devam ediyor.
Hikaye:
Kızın bir önceki şiirde adamı öldürmesinin sebebi adamın, yani sevgilisinin çok hasta olmasından dolayı çok acı çekiyor olması ve sevigilisinden bunu istemiş olmasıydı. Dün bunu yazmayı unutmuşum. Bu bölümde kız adamı öldürdüğü için canı çok yanıyor ve sağ iken kıza yazdığı şiirlerden birisini alıyor kız, mezarına gidiyor , toprağa sarılıyor ve bu şiiri hem okuyor hem ağlıyor. Belki biraz hüzünlendiricem sizi bu şiirde ama hüzün ve şiir birbirini tamamlayan unsurlardır. ben derim ki "Mutlu Adam Şiir Yazmaz!"
(Çok önceden yazdığım, yine biten bir kaçınılmaz sona nazır şiirdi... )
İyi Seyirler...
Cennetim
Sen bana özledim dedin
"Ben sana özeldim" dedim
Sen Aşk ve Gurura Hayrandın
Ben Aşkına ve Gururuna
Ellerini uzattın bir gün, elveda dedin
Gitme dedim ardından
Gitme!
Kanım daha çok kesti yaralarımı
Yok olurken sıcaklığın avuçlarımda
Saçlarına takılan hüznün
Düşerken bir bir yanağıma
Üşüdüm, yerinde esen yelde
Çok üşüdüm
Issız kaldığım teninde
Hani gittin ya
Git!
Salıveriyorum şimdi ardından
Büyüttüğüm boşluğunu yüreğimden
Acı, çığlık çığlığa bir acı yükseliyor
Sana yazdığım dizelerin düşlerinden
Sıyırsana giderken parmaklarımı
Teninin utangaç belinden
Yokluğun çarptı beni sevdiğim
Sersemliğim sensizlikten
Hani gittin ya; gitmek zor seni bırakıp derken
Cesedimi sol yanından toprağa verirken
Saçların bir meltem ile savrulurken
Karanlık suretini gözlerimden silerken
Bir gün son veda için geleceksin
Ben uzanmış seni beklerken
Özledim deme bana
Toprağıma göz yaşını hiç dökmediysen
Ellerini diriltip semaya
Mekanıma cennet istemediysen...
Ama Şimdi bana sen gelsen
Senden gayrı cennet istemedim ben
Elveda...
Dağıttın yine @lastsamurai ne diyim bilemedim Yüreğine sağlık
teşekkür derim @Minikçe bazen hiçbir şey diyemez insan. kal gelir. o yüzden en iyisi ben bir şey diyeyim : "eylemlerim devam edicek..."
Ve kadın her şeyini yitirdiği için artık bu kentten gitmek ister. Çantasından öldürdüğü sevgilisinin şiirlerinden birini çıkarıp okuyarak... Soğuk bir metro koltuğunda, yapayalnız... ( ben şiirleri amatör kaydediyorum. düzgün bir mikrofon ya da ses sistemim yok, o yüzden sesler kötü geliyor olabilir, bu durum için özür dilerim)
Bir Şeyler Gidiyor
Bir şeyler gidiyor bir şeyler
Sinsi ve zamansız
Bir şeyler kopup gidiyor göçe
Takılıp hüznün kanadına
Mavinin turuncu tan göğsüne...
Bak!
Bu sabah da rüzgar estikçe çarpıyor kokum tenine
Siniyor duru bir aşk eline, yüzüne
Ki çoktan saat bir, en çok da senin azlığın
Bankta oturuyor tüm hiçliklerin
Bendeki acılarının en kötü provasını yaparken
Şu çıplak ağaç dalları
Bir Aşk kazası
(Kız çantasından sevgilisinin sağ iken yazdığı yeni bir şiiri çıkarır ve okur. Şiir aslında sevgilisiyle yaşadıklarını anlatmaktadır yine...)
(Bu şiirim biraz uzundur ancak eğer dinlerseniz ruhunuza iyi geleceğine eminim...)
Platonik bir sevdanın mihenk taşı bakışların
Gözlerime sürtündükçe değerimi kazıyan
Ne kadar kısa kesersen çehreni yüzümden
O kadar acıtır beni uyku vaktindeki bu hezeyan
Keşke hiç gidiyorum yazmasan
Gülmese yokluğun ardından halime
Ellerini ovuşturmasa zaman sinsice
Gecelerim sabahına kalmasa gebe
Silsen sonra dizelerimin gözlerini
Cebinde gizlediğin son umudunla
Uğuldayan bakışların kulağıma endeksli
Solumdaki oksijen azlığın hat safha
Oturup adını ezber yapsam
Göğsümdeki yoksul karanlığında
Yüzüme dökülen saçların olsa gülüşümün manzarası
Gözümdeki mülteci esmer bakışlarına inatla
Dudaklarım yıkılsa birden yanağına
Önüme çektiğin nemli duvarların avuçlarıma
Ben arkandan bakarken solgun son kez
Yüzüne ensenden bakmak da varmış hatırda
Ve akşamdan kalma şu donuk saçlarında
Gidişini anlatan dalgalı bir sinema
Sen bilmezsin, bir ay tozu dökülmüş dudaklarına
Yakamozların parlaması bu yüzden sen konuştukça
Başını yaslamışken omuzlarımın yalnızlığına
Kollarını ödünç bırak lütfen boynuma
İnancım kalbindeki umudun parmak uçlarında
Hatırlar mısın?
Bir aşk kazasında çarpıştı kalplerimiz
Kokunda asılı kaldı sonra tenim
Kalbimi katlayıp avucuna sıkıştırdım sonra
Kötü günlerinde kullanırsın belki dedim
Atma
Şimdi
Martılar uçursam gözlerine doğru diyorum
Gözbebeğindeki o gölün tam ortasına
Bana ikimizin ayrılığını çiz hadi tam burada
Terli avucum tual olsun bu oyuna
Tırnaklarındaki yırtıcılık eski bir fırça
Soğuk sözlerin çarptı sıcağıma
Yağdı yağacak yanağımdan aşağıya
Ben bir şatonun tam altında
Açmışken avuçlarımı sakındığın saçlarına
Rapunzel bile ağlardı buna
Bir kırlangıcı uçuruyorken ben omuzlarında
Saçlarına takılıp öldü çığlıklarla
Cesedini bir meltem aldı sonra
Ruhu bir dilek ağacında asılı kaldı dualarla
Sus
Akmasın ağzından böyle yalnızlığın kahrı
Parmaklarına bulaşmış bak saçlarımın ıssızlığı
İğde toplasın bırak çocuklar sesinden yine
Güle Oynaya
Yırt artık tenindeki ayrılığı
Sevemezsin en güzel nakaratlarda
Bilmeden aşkın sekiz notasını
Bırak öğreteyim göğüne
Gökkuşağındanki renkerin sırasını
Vur köklerini kalbime
Yeşillesin can suyum filizlesin damarlarını
Kanım yürümeli artık boş sokaklarına
Kaldırımların beklerken sönük sokak lambasını
Özlemin dilimin ucunda
Yapraklar intihar ederken dalından toprağa
Hazandır belki bu saygısızlığın ortak adı
Kısık sesin uğurlarken kollarımı
Bir yağmurun kokusu geliyor gelince sen
Gidince toprak kokusu, inceden
Ay ışığı düşüyor sesine sonra
İyi geceler diyor kendi kaleminden
Uykuya dalıyor bir rüya kalbimde
Sana çiçekli günaydınlar cebimde
Vazoda nefesin karanfil sureti
Öperek uyandırılmış bir hediye
Bir sümbül ol baharın doğurduğu
Reyhan koksun bakışların gönlüme
Saçlarını parmaklarımla topla
Yamacından öteleme
Sev emri versin kalbine artık
Gözlerimin köşesine düşen bakışların
Neden dölleyemiyor sesimdeki çığlık kulağını
Nitekim düşük yapıyor adımızı dudakların
Yağmurda bir kadın düşün
Esmer, uzun saçlı
Ayaklarını çıkarmış
Elinde takunyaları
Ben seni hiç görmedim ki rüyamda
Sen salınarak yürürken kordonda
Kordonda seni anlat en iyisi sen bana
Hatıra kalsın kenarını büktüğün sayfada
Bir de çıkarken adımı unuttuğun
Konaktaki bir tramvay koltuğunda
Ve anlat
Denize bakarken ne düşlersin
Bundan bahset biraz da
Gün batışına nasıl gülümsediğini mesela
Sonra geçen bir vapura el salla
Yaşamı simitten ibaret sayan martılarla
Güneş vedalaşırken ufukla , batmaya yakın
Öp yanağından denizi, o esmer ağzınla
Görüyorum
Aç bir sırtın yokuşundan düşmüş düz saçların
Yorgun düşmüş bu ağırlıktan omuzların
Göz altlarında fosil tuz birikintileri
Haberini veriyor eski bir vahanın
Çatlamış yatağı, kurumuş bir ırmağın
Şimdi kollarını uzat bana
Elinin mavisiyle göğüme karış
Koynumdaki mısranın dizine yatır başını
İçimdeki aşkla yarış
Sabaha kalsın mahmur her anın
Gözlerimin içinde uyusun bakışların
Ve unutma, üşürüm
Sakın uyanmasın
Hangi kelmeyi kaldırsam
Nasılsa altında senin adın
Bu dizelerin şuuru
Elbette ki senin sancın...