Delikan`ın Şiir Dünyası

D

Delikan

Guest
Göğü
kucaklayıp
getirsem sana
biliyorum yine de
sığmayacak
mavi gözlerine...

Yalnızlığımı kurşuna dizip
yok etsem de
karşı koyamam
simsiyah gecelere

İstiyorum aslında
acılarımı bulutlara
yüklemek
Ve onlara
taşıttırmak
çilesini yaşamın...

Ve kısacası
gülüm
gülçicegim
Kejem,
bir hançerin
yüreğimi dağlamasi gibi
bir sey
senden
ayrı
yaşamak...
 
D

Delikan

Guest
Takvimler taşıyamaz çayın usaresini
Bilindik mevsimlerin çayla ünsiyeti zor
Beşinci mevsim bulmuş bu işin çaresini
Semaverin bağrında çay mahreçli ateş kor
Divanları doldurur çay kokulu beş mevsim
Tamburla utla başlar naz tılsımlı merasim



Erguvanlar kıskanır çayın albenisini
Leylanın saçı değer suya demlik içinde
Leyla sürmesi bilir çaydanlığın isini
Çay tutkunu görse de çaydanlığı ta Çin’de
Divanları doldurur çay kokulu beş mevsim
Tamburla utla başlar naz tılsımlı merasim



Berrak bir öykü dinler çay saati erenler
Gamzesinden naz sızar ince bellinin güne
Çay nağmesini süsler dudağı gül derenler
Bardakla kaşık sesi eş değerdir düğüne
Divanları doldurur çay kokulu beş mevsim
Tamburla utla başlar naz tılsımlı merasim



Albeni yudum yudum okunur çay renginde
Hüzün saatlerini meserrete çevirir
Leyla gülüşü gizli hep çayın ahenginde
Çayın tiryakileri kaç bardağı devirir
Divanları doldurur çay kokulu beş mevsim
Tamburla utla başlar naz tılsımlı merasim
 
D

Delikan

Guest
karanlıktı şehir,
uzaktan ölüm sesleri geliyordu,
bir annenin feryadı ardında.

ağlamıştı çocuk,
arka sokaklar ölüm yağdırıyordu kızlara.
şehvet dolu bakışlı adamlar,
ergen kızlara yaşam hakkı vermiyordu.

kan kokuyordu bahar,
yorulmuştu ihtiyar.
kolay değildi, yılların derdi vardı omuzlarında,
geçim derdi, yaşam derdi.
dertler biter miydi?

titrek sesli, güzel kız,
en güzel şarkısını Filistin için yazdı
yıllar sonra bu şarkıyı söyleyen adam,
asıldı!

bir hakikat çığlığı duyuldu arka sokaklardan,
bir haykırış,
yardım isteyen kızlar, adamlar, anneler...

şehir yine karanlığa gömüldü,
arka sokaklar yine soğuk.
adalet bekçisi adamlar,
sağır, dilsiz, kör.

arka sokaklar bu gecede ölüm kokuyor,
yarınlar, korkuya gebe.
ergen kızlar utangaç, korkmuş.
Filistin bu gecede suskun.

kalemi kırıldı şairin,
hakikati söylediği için.
ve ölüm,
bu sabah ana caddeye uğradı!
 
D

Delikan

Guest
Nisanın Azgınlığından,Eylülün durgunluğuna sığındım
Ucu Gümüş Mızrakla vur beni.. Çünkü Mızrak şerefli bir silahtır
İtaatkar beden,Sonsuz Saraylı,Kaflı..
Yasaklanan iki zıtlık,
Akıp giden zamandan başka hiçbirşeyimiz yok…
Yorgunsun Kelimelerin dağınık,Otağına talibim…
Su Yeşili,Aşk yeşili;
Beklenen Cemre düşmeyince…
Yerel Ekspir,Diz kapakların zamir;
Parmakla yeri,Ayır,Ayrıl,Bekle öylece….bekle….!
Yanakların pembe/Uyarım….
Özümle Beni
İçinde…!(Eylülce)

Tütün ile çıplaklığın alakasını bulmak, dumanında…
Cereyan eden her şey,Ruhunun tozudur bende
Serpilme Döneminde,Zal geldiğinde,
Angarya Sessizlikler,
Ben Göçebe değilim,Yüreğimden başka hiçbirşeyim yok…
Kazanılacak bir an vardı/onu da şiir kazandı
Kent Yeşili,Gül Yeşili,
Örüklerini şiirle karmayınca…
Yerel Ekspir,Diz kapakların zamir;
Parmakla yeri,Ayır,Ayrıl,Bekle öylece….bekle….!
Yanakların pembe/Gerilim…
Özümle Beni
İçinde…!(Nevruzca)

Sen susarak konuşuyorsun Güzelleşmek için,çıldırıyorum
Ben sana konuşarak susuyorum,Öldürüyorsun…
Aşk..Döner tersine seni de vurur;
Üzülmek için aranan bahane,
Tortural Alışkanlıklarından başka bir şeyimiz yok…
Bana biraz Zaman tanı/öldüreceğim seni Zalce,Zalimce..
Gök Yeşili,Göz Yeşili;
Tek mısra ile taşabilirmisin Şiirden?
Yerel Ekspir,Diz kapakların zamir;
Parmakla yeri,Ayır,Ayrıl,Bekle öylece….bekle….!
Yanakların pembe/Doyumsuzum..
Özümle Beni
İçinde…!(Yıldızca)

‘’Tersine döndüm,Şiirimsin Yeşilce…Gamzen kokuyor bütün Evim,Bütün Odalar,Sensizce…’’
 
D

Delikan

Guest
Bilmeden
Tadına baktığım
Ağzımı yaktığın
O günden beri
Yâdımdan çıkmadın
Oysa dedikoduyu hiç sevmem
Meftunun oldum cin biberi


Cinlerin
Rüyasına girdiğini bilmezdim
Bildiğim
Dilimi yakmasaydın
Seni bu denli sevmezdim


Çıkar aklından olumsuz düşünceleri
Seni sevmediğimi de kim söyledi
Nerden aldın
Bu haberi
Dedikodu bunlar dedikodu
Sakın inanma cin biberi

Baktım
Toplanmış tüm çarşı esnafı
Lafın belini kırıyor
Çınar altı kahvesinde
Hepsinin derdi
“Tuzsuz Deli Bekir’in gafı”


Neyse cin biberi
Sen sen ol
Yayma duyduğun her haberi
Uzatma lafı
Sonra anneler yalan söyleyen çocuklarının
Ağzına sürer seni…
 
D

Delikan

Guest
Kırgındık
vefa ekip hainlik biçtiğimizden
kırgındık
gülmek yerine gözyaşı içtiğimizden
oysa bizim için sevmek
sevdiklerimizin adını
kalbimizde taşımaktı sonsuza dek
gelenler ise hep başkalarında yorulup
bizde mola verenlerdi
ve dinlendikten sonra
veda bile etmeden gidenlerdi
giderken de inancımızı yerle bir edenlerdi
çünkü biz yol bilmezlere hep duraktık
o yüzden de mutluluğa bu kadar ıraktık
kırgındık
ve hep kırıldığımızla kaldık
İyiliğimizdendi... İyiliğimizdendi ....
 
D

Delikan

Guest
Bir bilsen
Kaç geceyi resmine bakarak geçirdim,
Kaç geceyi uykusuz bırakarak .
Hâlâ kalbimde yaşayamadıklarımız,
Hâlâ kalbimde yarına taşıyamadıklarımız...
Ne yüzüme mutluluk giydirebildim sensiz,
Ne sözüme düşürebildim yokluğunu .
Kimseler duymadı sesimi,
Kimseler anlayamadı
İçimi yakan o acı soğukluğunu...
Şimdi veda yeridir kurduğum her cümlem ;
Sokakları hasret bekçisi, kaldırımları dar.
Ne hüzünle geçip giden vagonlar,
Ne tren istasyonları
Hiç biri yaşamadı böylesi bir ayrılığı
Benim yaşadığım kadar...
 
D

Delikan

Guest
Sevdaya daldı gönlüm kasımda
Ellerim umuda vasıl oldu sonunda
Vanilya çiçeklerim açar oldu bağımda
Dünya genişledi sanki gözümde
Aşk mekanım başkent oldu yazımda...
 
D

Delikan

Guest
Yıllardır biriktirdiğim
günahlarımı sakladım
kimse bilmedi benden başka..
yaşadım ruhumdaki yanlızlığımı
....
siyah beyazla süsledim
ömür bildiğim yılları
ne baharın tadını anladım
nede kışın
......
zamanım olmadı sevmeye
çayı sade içtim hep ayak üstü
kaçtım..
dost muhabetlerinden
...
istemedim
konu açılmasın sevgiden
ne anamı tanıdım
nede babamı
.
koskoca şehir örtü yanlızlığımı
bir ben bilirim
bana ait cehennemin kapısını
üşümüyorum artık..
ellerimle götürüyorum
günahlarımı
belki bir yudum suya razı gelirim
işlediysem sevabımı..........
 
D

Delikan

Guest
İstanbul farklı belde albeni kelep kelep
Billurdan öykülerin demlendiği has iklim
Gizemli gamzesiyle dolu hüsnü lebalep
Dokunur gecesinde sabaha ait kilim
Erguvanlar lâleler nişanesi nisanın
Başını döndürüyor albenisi insanın



Boğaz’ın sularına yansır Leyla gülüşü
Zümrütle turkuazın harmanlanır türküsü
İstanbul üstünedir turnaların tüm düşü
Anlatılır yıllardır hep emsalsiz öyküsü
Erguvanlar lâleler nişanesi nisanın
Başını döndürüyor albenisi insanın



Yedi tepesi gergef en nadide hâllere
Asırların içinden süzülüp gelmiş peri
Yurt olmuş tarih boyu benzersiz nihallere
Endamı hep incedir doğduğu günden beri
Erguvanlar lâleler nişanesi nisanın
Başını döndürüyor albenisi insanın



Minareler incecik bir mihrimah hâleti
Efsunlanır bakışlar gurup vakit hüzünlü
İstanbul sevgisinin olmaz ki nihayeti
Şehirlerin içinde efsanesi en ünlü
Erguvanlar lâleler nişanesi nisanın
Başını döndürüyor albenisi insanın



Fatih’in hayalini süslemiş nice zaman
Şehirlerin sultanı sultanları cezp etmiş
Nefes alıp verdikçe İstanbul imiş her an
O İstanbul’u önce hayalinde fethetmiş
Erguvanlar lâleler nişanesi nisanın
Başını döndürüyor albenisi insanın



Ah şimdi hâli yaman Şeddadi binalar çok
Yine de bu hâliyle seviyoruz biz onu
Hâlâ cihan üstünde İstanbul gibisi yok
Odur efsane şehir doğrusu eni konu
Erguvanlar lâleler nişanesi nisanın
Başını döndürüyor albenisi insanın
 
D

Delikan

Guest
Gönül sen ne istersin
Dünya yalan kimden medet beklersin
Gam yalan tasa yalan
Rüyadasın artık uyan
Günlük telaşelerle bir ömrü harcadın
Ne var elinde neyi yanına aldın
senden gayrı neyin vardı ne sandın
Gel boşuna faniyi hüzne sebep sayma
Cahildin pişmanlık duyma
Bırak dönsün dünya
Onu baki sananlar da etrafında
Gel sen uyan artık uyuma
Bir gün güldün çok gün ağladın
Fanilere yürek dağladın
Büyüdükçe küçüldün
yarın da oldu dün
Sen de misafirsin içinde bu düşün...
 
D

Delikan

Guest
Bireyi yok, sahip meçhul
Bütünleşmiş Allah’la kul
Issızlıktır sessiz, vakur,
Yaşamak da büyük okul.

Su verirsen hamur olur
Türaptandır çamur olur
Alıp, satan nalbur olur,
Satılamaz gayrimenkul.

Katıksızdır doğan özü
Güvenlidir her bir sözü
Yarın ahir, bugün yüzü,
Karalanan gayri bir pul.

Bozuluyor tohum toprak
Mevsimiyle siyah ve ak
İlmin varsa bir çıra yak,
Bedevinin kumu da çul.

Bileşik kaplar bozuldu
Yakınlarım ağyar oldu
Gah esildi, gahi doldu,
Göletinde yüzdü oğul.

Tükendi verilen mühlet
Yetişemez buna devlet
Her türlü gelen felaket,
Kaçsa da o gene mesul.
 
D

Delikan

Guest
anıları tazeleme ustasıyım ben,
bütün şehir kapımda sırada,
mutluluğunu tekrar tekrar görmek isteyen de var,
acılarını tazelemek isteyen de,
hepsinin kaydı bende,
yirmibeş kilobayt belleğimde,
bir beyefendi geldi bu sabah,
yıl bindokuzyüzyetmişbeş, şu ayın şu günü,
nerdeyim diye sordu.
yer: Büyükada, Splendid gazinosundasınız,
zuhal hanımla rakı içiyorsunuz,
evliliğinizin birinci yıldönümü,
koydum fotoğrafı önüne,
önce biraz burkuldu,
hattâ konuşamadı bir süre,
sonra gülümsedi,
ne kadar mutluymusuz ! dedi,
arkasından bir hanımefendi girdi içeri,
şık giyimli, belli okumuş, aydın biri,
kadın gibi kadın,
Milenyuma yeni girmiştik dedi,
Ocağın yirmibiri,
hiç unutmadım,
bir salı günüydü,
yirmibir ocak ikibin yazdım,
bastim Enter'e,
Oo.. özür dilerim hanımefendi,
hiç tahmin edemedim,
başınız sağolsun, yakınınız mı ölen,
bir cenaze töreni çıkmıştı önüme,
Hanımefendi siyahlar içinde,
Beyefendiyi kaybetmiştik dedi,
bu fotoğraf bende yok,
bir kopyasını verir misiniz dedi,
seve seve dedim,
huzur bulur belki diye
bir siyah-beyaz bir de renkli bastım,
dedim ya halka hizmet benimkisi,
para filan almak da yok,
anıları tazeleme ustasıyım ben.
 
D

Delikan

Guest
Adı yoktu
Çöl vardı

Kan
Ter
Gözyaşı
Kızgın taşlara yapıştı

Bir köle ölürken
Dudaklarından döküldü ilk kez
Sıcak kumlara karıştı
Bir şarkı oldu nice sonra

Hep vardı ak güvercinler oysa
Hep vardı

Daha kaç köle
Yüreğinde aynı hasretle öldü bilinmez
Çölün kumları
Kaç güneş yüzü gördü
Kaç fırtınaya karıştı
Nil’ in suyu kaç kez değişti bilinmez

Zulmün yalanları bilinir

Bin yıllar sonrası
Kölenin torunları
Denizler ötesinde
O’ nun için savaştı

Kan
Ter
Gözyaşı
Kızgın çeliğe yapıştı

Ve...
Deniz rüzgarlarıyla
Eskil bir çöl şarkısı
Uzak sahillere taşındı

Hep vardı ak güvercinler oysa
Hep vardı
 
D

Delikan

Guest
ve dedim...
sırtı dönük bir sestir düşen kelimeler,
ne vakit tutsan korktuğun bir geçmiştir,
Soluğuna yanaşan solumalarımdır
sorularını mat eden..
unutma!
piyonlar çapraz ölür...

Yaşlanıyor muyum, yaşlanıyor musun,yaşlanıyorlar mı, yaşıyor muyuz?
Yaşarken yaşamı da anlaya biliyor muyuz, git gide azalıyor günlerim anlıyor muyum?
Azalıyor sesim? azalıyor yakınken beni ısıtan ellerin...
Sardunyaları hep pasgeçiyor kadın,
kedilere de bakmıyor artık günler nasılda karamsar.
Sokağını yitirmiş kaldırım taşıyım geçip gittiğin her yerimde, .bana yabancı benlerle kala kaldım çıplağım…!
Etime bulaşan etinden ruhumu sıyırmak için öleceğim bu gün ve bu gün bütün yeniklerin anası...
Yeni bir şey yapmalıyım...
Kalkıp sana gelmeliyim! Bir tek sanave sesine!
Ve bu gün seni terk etmeliyim biliyorum, yenilerin yine başladığı tam bu gün herkes seni hatırlıyorken, herkesin söyleyecek sözleri varken tamda bu gün
seni terk etmeliyim.
Hiç bir zaman mutlu etmeyeceğim seni...
Yüzünü güldürmeyeceğim(yüzüm gülmüyor ki) ben kadar olacaksın, sen kadar olduğum gibi
olmak istediğim gibi...
Ardı ardına dizilen kelimeler bırakacağım gölgene hep bu yüzden beklide beni görmen bu kadar güç olacak, Ben gölgene sığınacaktım sen başka başka yerlerde arayacaktın beni…
Beni arayacak mısın kaybolsam.!
Silecek misin aynaya bakar bakamaz görmediğinde yüzümü elinin tersiyle aynanın yüzünden.
Susacak mısın her sorunun karşılığı olarak!
Bir kadın olarak anlayacakmısın
“sadece kelimelersin”…

sadece kelimelersin
 
D

Delikan

Guest
bir yol vardı.
çukurlar saklayan.
güneşe benzemeyen bir şeydi uzaklarda kıpraşan.
görülemez dedik
gitmeyeceğiz dediler.
oturduk.
güzel oturuyorduk oturunca
hayatın kıyısına
bir kapı vardı
bir çıkış yoktu
koşmadık koşmazdık.
gitmemiz beklenmiyordu
kaldık.
sesler geldi
ağır titrek
gitmemizi fısıldayan
kulak yaslayanlar oluyordu
uyarıyorduk.
sohbetler açıldı
mecazlardan.
gerçek orada bulunmaz dedik.
mecazları saklayın
dolu dolu günlerinizde
hiçlikleriniz olacaktır
onların içine atın dedik.
tamamdır dediler
bir saat vardı
iki damak çıt çıtı gibi
hayırlı hayırlı konuşan
onu dinlemeyin dedik
dinleyip sizi dondurmasına izin vermeyin.
başlarla onaylandık.
korkmayın dedik.
gece geçecek birazdan
burası sondan önceki durak.
korkmadılar korkmadık.
gece aslında gece değildi
gölgesi ile kandırıyordu bizi
bu ilk sahtelik değil
gece bundan daha karanlıktır dedik
bundan korkmayın
ama geceden korkan olacaktır.
olacaksa olacak dediler.
gözler gecenin gölgesindeydi
gölge kipriklerin iz düşümünde
yanaklarınıza bakmayın
şaşı kalırsınız
ve asıl geceyi tanıyamazsınız dedik
tamamdır dediler.
bir soba çocuk gibi açtı
içlerinden biri ağzını açtı
dur demeye derman bulamadan
saçlarını tutuşturan ateş değildi
o sobanın ağzındaki boşluktu.
bir daha aç dudaklardan uzak durmalısınız dedik
anladık dediler.
anlayışla karşıladık.
karınlardan gurultular geliyordu
bu tıkanan çığlıkların ayak sesleri dedik.
ellerinizi yumruk yapın ve bastırın.
sonra herkes ortak bir ninnide buluşsun.
tamamdır dediler.
ninninin nakaratında yakaladılar birbirlerini
gece gölgesini pencereye dayamaya devam ediyordu.
bir kapı vardı bir çıkış yoktu.
eşikten bir solgun rüzgar
paçasından yakaladı birini
tutun diye bağırdık
kapıdan geçilmez kapıya bir kilit daha asılır.
ikinci heceye gelmeden
tuttular
yaman çocuklardı.
saat yine aynıydı
yaramaz bir çocuk gibi
önce sağ sonra sol omzunu ikişer ikişer
ve çıt çıt olumsuzluyordu.
bulutlar gelip durdular
burda durmamaları gerekliydi
gereksiz yere durulan bir yerdir dünya
dedik.
mantıklı dediler ve onayladılar.
bulutlar aslında uzaktaydı önce
ve bulut oldukları anlaşılmıyordu
ve yaklaşmışlardı
biz de yaklaştık.
içlerinden biri bir hikayeye başladı
sihirli buluttu adı
ismi tanıdık bir yerden geliyor
dedik.
siz sonunu bekleyin dedi.
eninde sonunda beklemek zorundayız dedik.
küçük bir damla annesini arıyormuş dedi
bir bulutun sırtında
ve anlattıkça anlattı
ve hikaye bitti
meğer annesi daha büyük bir damlaymış
ve küçük damlayı saklıyormuş.
hepimiz birbirimize baktık.
ne yapmamız lazım diye düşündük.
başlarımız öne eğmemiz istendi.
eğildik.
saate dikkatlice bakın nasıl kandırdık dedi
hakkaten haklısın dedik.
sonra herkes bir hikayeye başladı.
zaman kendinden geçiyordu
sonra birbirimizi sevdik.
hikayeler anlaşılmazdı
hayatlar gibi armağanlı sonları vardı.
bu yüzden sevdik.
sevmeyelim dedik
birazdan
gece gelecek ve ne olacağını söyleyecek.
olsun dediler sevelim
ve sevince
yaşamak kabuslardan kurtulup
düşlere dönecek dediler.
buna anca çocuklar inanır dedik.
sonra birbirimize baktık
hepimiz çocuktuk!
sonra saat anladı bizim de çocuk olduğumuzu
kesti çıt çıt onaylamaz sesini.
büyütmek istiyordu bizim sevinçlerimizi.
sarkacı sanki bir hipnozcunun cep saati gibi hızlı
gözlerimizi alıyordu gecenin gölgesinin koynundan.
sanırım uykumuz geldi dedik.
sevince uyumak istiyor insan dediler.
iyi de dedik insanın uzakta olursa sevdiği uyumak ve
görmek ister.
hayır dediler.
uyumak ve uyuduğunda da sevdiğini görebilmek ister
görürse işte o zaman, zaman vardır biraz.
yoksa yok mudur dedik.
vardır ama zaman da parçalanmıştır dediler
onun bile birleşmesi gerek.
saate baktık
ve hepimiz duygulandık.
böyle şeyler söylemeyin dedik.
biz daha küçüğüz
ve birazdan gece gölgesine ıslıkla geri çekip
siyah örtüsüyle kaplayacak göğsümüzü
aralarından biri fırladı.
korkaksınız
hepiniz korkaksınız dedi.
hayal gücü gelişmemiş insan korkmazmış dedik.
otur ve geceyi hayal et.
oturdu ve geceyi hayal etti.
üstüne 3 battaniye serdik
titreme artık
bizim kadar kork yeter
fazla değil dedik.
biraz daha korkmak istiyorum dedi.
peki dedik.
merdivenin kenarından bir kaç giderayak
ağır ağır ilerliyordu
alaycı alaycı konuşuyordu bazıları
-bizi takip edin çıkışı biliyoruz
kapı arayana kapıyı veriyor anahtarı vermiyoruz.-
ayaklarımızı kaldırdık ve yere basmaktan çekindik.
yürüdükçe yürüdüler
biz onların hareketsiz hareketlerini bekledik.
ve
takip ettik
ve bir çıkışa geldiler
baktık ki çıkış bir göz çevresi kadar
çıkamayağımız kadar dar
birbirimize baktık
ve nasıl birbirimizi
bir çıkmaza sürüklediğimizin farkına vardık.
gidenler gittikçe küçülüyordu
ve biz kaldıkça büyüyor taşıyorduk
aranızda bir şair varsa bir şiir ile uğurlasın dendi
birbirimize baktık
şair olduğumuzu bağıramadık.
onlar gittiler o küçük oyuktan.
kalmak dedik
gidememekten alınamamış ders dedik
ve kaldık orada.
gece yaklaşıyordu
gecenin yaklaştığını
gölgesinin incelmesinden anlıyorduk
ve en iyi yaptığımız şeyi yaptık.
bekledik.
derken tangır tungur bir ses
içimizde bir yerlere saklanmaklı bir heves
gece bu kadar sesli gelmez dedik.
gece bu kadar bu kadar belli etmez
derken sobanın boruları
şangır şungur aşağı
hanginiz şair diye sordu gelir gelmez
kelimelerle zincirlenmiş bir uçurtma önümüzde
ben şairim diyemeyen hiç birimiz
susup baktık önümüze.
aranızda olmalı bir şair
biri düşündü bir şiiri
ve geldim
sonra kopardı kelime zincirini döküldü harfler yere
alın dedi alın
şiir geldi şairin aklına
ama sayfanın üzerine dizilmedi
birileri bu işi yapsın dedi.
biz dedik şair değiliz.
arada hüzünlü şeyler düşünür bizi adına şiir deriz
şiiri kandırmak olmadı hiç niyetimiz.
işte,
işte dedi
başlangıcı bu bir şiirin
kafiye oturdu bakın bakın
baktık duvarda dizeler belirdi.
bu şiir değildir dedik.
bu şiir
bu benim dedi.
biz dedik bir şiiri hiç bu kadar yakından tanımadık
hayal ettiğimiz şiir hep farklıydı
şiir dedi, şiir
ve biraz sustu.
sonra tekrar başladı

umudun kanatları şiirle süzülür
kalbin küfü şiir ile kazınır
şiirle yazılır düşmeyen dudaktan
kelimeler konuşur biri konuşur gibi uzaktan

ayaklar altına düşse de şiir elinden tutup kaldırmalı şair
ve sanki hiç susmayacak gibi devam etti

kırgın ırmakların sert sularına
avuçlarınızı uzatıp ferahlık isteyen sizdiniz
gündüz ışığın sizi yok ettiği anda
geceyi bekleyip şiir dileyen sizdiniz.

sanki siz kendiniz düşmediniz buraya
cesaret aradınız toplanıp bir araya
geceden ürküp geceyi ürkütmekten korkup
sevdiniz de onu söylemekten korkup.

ve sustu.
şiiri özlemiştik dedik.
ve ona sarıldık.
o da bize sarıldı .
bu bana zincirlenmiş kelimelerdir beni özgür kılan
sizi özgür kılan da işte o çok korktuğunuz gecedir dedi.
bakın duruyor orada ve bir şey yapmadı size
baktık ve titredik
gece oradaydı
şairce bir hisle
büyük bir şekeri
yutma noktasına gelinen an gibi.
dizeler kaçmaya çalışırken bilinçten
yani şekeri tekrar yuvarlayıp yanaklarımızdaki boşluğa
oturup yazdık.
gece korktuğumuz kadar bizi diriltmişti
açıldı tüm duyularımız
döndük ve şiire teşekkür etmek istedik
gitmişti şiir
hayır
sayfada bize gülüyordu.
ve döndük birbirimize
geceden korkun dedik.
ama bu gece değil gecenin gölgesi.
asıl gece gelecek ondan daha fazla korkun.
tamamdır dediler.
ve güneş kapının kilitlerini eritti
üçer beşer çıktık dışarı.
o görülmez aydınlıkta
kimin nereye gittiğini göremedik.
ve birer birer kaybolduk.
nereye gittiğinizi unutmayın dedik son anda
geceye dediler
geceye dedik…
 
D

Delikan

Guest
İstersen arama, istersen sevme
Geçersem yanından, tanıma bilme
Duyarsan öldüğümü, kabrime gelme
Yeter ki bileyim kırılmadığını

Olmayım dua’nda, anma adımı
Bırak arşa çıksın, duyma feryadımı
Her gün yüz kere, bin kere, alsam da ahını
Yeter ki bileyim, kırılmadığını

Gönül bağımın, bağbanısın sen
Kıymetsiz canımın, cananısın sen
Seni nasıl seviyorum, bir bilsen
Yeter ki bileyim, kırılmadığını

Sözlerim ağırdı, haddi bilmedim
İnan olsun, doya doya gülmedim
Belkide istedim, lakin ölmedim
Yeter ki bileyim, kırılmadığını...
 
D

Delikan

Guest
nerede edindin bilmem
dilindeki sitemleri
ağzında dolaştırma
sıktığın sözcükleri
tavsiyem
ıslatmalısın
dudağındaki bahisleri
çünkü
çok sevmişimdir
tavsiyelerimi öpmeyi
 
D

Delikan

Guest
Herşey hakikat

işte..

Gözönümde oynanıyor

Mücadeleye beş var

Zihnimde yorgunluklar çeyrek geçiyor...

Bu kadar tükenmişken

yersiz umutlara bir yer verdim

yerli yurtlu oldular...

Önceden bir eser 'yok' şimdi..

...

Mücadeleye beş var

On asırdır tatil..

Başlangıçlara ve son vermelere

"ara" verdik

Rölantı bir gidişat var

Ne ileri, ne gerilere

İnsan sığınağını ateşe verdik bu defa

Lebisel-mülteci ve lebi sel-mülteca


Hüsranda yine insancıklar

birşeyler ortak aklımıza nasihatler tilavet ederken

Rölantıyı gidişat kabul etmeyen Sen

Sürekliliğini koruyan bu ritimle

akışına bırakıyorsun kendini

Hanzala gibi yüreğin erirken

Kavrayabildiğinden daha fazlasını yaşarken

Nebevi bir ses bekliyor havsala:

'Bazen öyle bazen böyle ya Hanzala'
 
D

Delikan

Guest
Pak eyleyemedim şu gönlümü
Dar kaldı kaşık,uç oldu sine
Sen doldur,yol içsin; kes sözümü
Var oldu,gel oldu,oylum yine…


Bu Böyledir;Böylece biline…!


Deviremedim,ar ile şeri
Men ettim seni,çevirdim geri
Sevil doğdu,zakkumlar içeri
Dem oldu,gem oldu toynak yine…


Bu Böyledir;Böylece biline…!


Aşkına ,kezzap;bellice tümsek
Yılanı sevdim,şorşorik kösnek
Sarı ay,çılgın Güneş;sekde sek
Sağ oldu,sol oldu,ablak yine…


Bu Böyledir;Böylece biline….!


Otacı anlamaz ,bunu bilsin
Kabak terane,dillere gelsin
AlkaN yazsın,ol NabaK inlesin
Poç oldu,koç oldu yaren yine…


Bu böyledir;Böylece biline….!
 
Üst
Alt