Size dört arkadaş nasıl zombiye dönüşüp, dördümüzün de ayağa dahi kalkamayacak kadar içip, kız kaçırmaya çalışmamızı anlatayım.
Çocukluktan arkadaş olan dört eleman olarak bizler, bildiğiniz standart komedi filmlerinde ki grubu oluşturuyoruz. "B" isimli arkadaş şişman ve gözlüklü bir tiptir. Aşırı serinkanlı olup, esnaflık için doğmuş ancak, geek tayfadan olup makina mühendisliği okumaktadır. En sevdiği hobisi kıraathaneye gidip, dükkanın önünde ki sandalyeye oturup siyaset konuşmak, gelene geçene bakmaktır. Böyle bir tip bu "B". Bir diğeri ise ismi "S" olup, son derece standart boy ve kiloda ama aşırı derecede kurnaz olup, gündemi delicesine takip eden bir tiptir. (Şuan vatani görevini yapmakta.
) Deli dehşet bir yakışıklılığı vardır. + üzerine bir de dansçıdır. ( Bir etkinlik için bu elemanı Atatürk yaptılar. Son balo canlandırılıyordu. Makyaja dahi gerek kalmadı o derece.
) Diğer arkadaşın ismi "Z"dir. Bu eleman grubun en antipatik olanıdır. Sürekli bayat espriler yapar. Düşük kiloludur ve boyu da normalden kısadır. Bu lanet herif grubun çekilemeyenidir. Sürekli konuştuğu konu düşürdüğü karı/kız olup, yine de bir şekilde "kardeş" kafasında düşlendiği için katlanılmaktadır. En sonuncusu da bendeniz "H" diyelim. Hep öyle gittik.
Grubun saftiriği olur bu arkadaşta. Pek ortam adamı değildir. Arkadaş grubundan başka insanlarla rahat olamaz. Gaza getirildi mi, yemeyeceği halt yoktur. Hele bir de bu grup bir araya gelip voltranı oluşturdu mu, işler her defasında sarpa sarar.
Karakterlerimiz bunlar. Sene 2014. Aylardan Ağustos. Hava delicesine yanıyor. Bizler de yanıyoruz. Gündüzden sürekli gittiğimiz ÇSK'da ( Çimen Spor Kulübü çay bahçesi
) toplanmış, "S" isimli arkadaşın manitasına taktığı kafasını dağıtmak için oturmuş çay içmekteyiz. Elemanın siniri bozuk. Manitayla kavga mı etmiş, görüşememiş mi nedir tam hatırlayamadığım bir olay yaşanmıştı işte. Aslında kimse de iplemiyor ama yalandan avutmaya çalışıyoruz. "Z" isimli arkadaş, " bu böyle olmayacak oğlum akşam ortam yapalım " diye bir öneri veriyor. Ve grupça bu lanet olasıca öneriyi kabul ediyoruz. O masada saat kaçta buluşucaz, alışverişi nasıl yapıcaz, ne alıcaz, ne içicez, nerede içicez herşey kararlaştırılıyor. "B" isimli arkadaş akşamına beni alıyor. Markete gidip bir güzel biraları alıyoruz. Bu "B" isimli hayvan arkadaşımız " oğlum hava süper, rakı da alalım sabahlarız " önermesini ortaya atıyor. "H" zaten dünden razı. Beşer biranın yanına iki litrede rakı alınıyor. Bu esnada "Z" isimli arkadaşımız meze görevini başarı ile ifa etmiş oluyor ve bizi arıyor. "Z"yi alıyoruz, en son olarakta kafayı manitasıyla yemiş "S" isimli arkadaşı yanımıza alıp düşüyoruz yollara. Akşam karanlığı. Hava sıcak. Altımızda "B"nin peder beyin linea. Vuruyoruz kendimizi gölet yoluna. Gölet dediğime bakmayın. Nerede ipsiz sapsız uğursuz insan var, hepsi orada geceleyin. Ortamlar orada kurulur. Alan dağ başında olduğu için, kimseden şikayet gelmez. Kimse kimsenin ne halt yediğini görmez. (Sesler hariç.
)
Gölete varıyoruz. Kıyıda, güzel sakin bir yer bulup mangalı yerleştiriyoruz bir kenara. Bagajdan kilimler çıkıyor. Yayılıyoruz öylece. Biraz muhabbetten sonra bendeniz mangalı yakarken, "Z" salatayı ve etleri hazırlıyor. "B" ise sürekli "S"ye sigara içirtip lafa tutuyor. Bu esnada ise biralar açılmış, ikinciler içilmeye bile başlanmış. Neyse etler hazır oluyor, soframız tamam. Geçiyoruz muhabbete. Arabanın kapıları açmışız hafiften müzik, tepemizde simsiyah bir gökyüzüne gömülmüş yıldızlar, önümüzde mezemiz içkimiz, etrafta cırcır böcekleri... Cennet gibi bir an. Rakılardan biri nasıl bitti hatırlamıyorum bile. İkinci şişe de aynı süratle tükeniyor. Kalan biralarda bir güzel çekiliyor üzerine. Ancak bir terslik var. Herkes çakırkeyf, ancak bizim "S" hala aynı. Üzüntülü çocuk. Futbol muhabbeti yapıyoruz bunun kafa hep önde. Konu değişiyor bilim yapıyoruz yine aynı. Siyaset konuşup vatan kurtarıyoruz masada, yine aynı... Adamın morali düzelsin diye kurduğumuz ortam elimizde patladı patlayacak. O esnada çalmaya başlayan şarkı da " Cansever - Duman oldum " Net hatırlıyorum, cuk oturmuştu ortama. "Z" isimli sivri zekalı arkadaşımız bir çözüm yolu buluyor. Çekiyor beni kenara. " Hacı buna etki etmedi. Neşelendirelim şunu " deyip torpidodan bir şişe Özcan Limon Kolonyası çıkarıyor. Güdümlü füze gibi birşey.
Lan diyorum oğlum manyak mısın. Neşelenelim derken ölmeyelim ? falan yok... Nasıl oluyorsa kanıyoruz bu işe. Kolonyayı bir güzel döndürüyoruz aramızda. Nasıl oluyorsa ortam birden şenleniyor. Yediğimiz haltın farkındayız, " ulan ne adamlarız yaaaa " diye güle oynaya bitiriyoruz şişeyi. Bağdaşlar kurulu kıkırdıyoruz dört kafadar. "B" isimli arkadaş " ben bir ağlayıp geliyorum " deyip ayağa kalkıyor. Adam ayağa kalkıyor ama kafa öne düşmüş, suratında bir sırıtma, olduğu yerde bekliyor.
Sanki çok farklıymışız gibi bizi bir kahkaha tutuyor. Çatlıyoruz ama. "B"ye bakıp bakıp gülüp yerlere yatıyoruz. "B" öne arkaya hafif sallanıyor ama olduğu yerde duruyor hala. O da " ıhıhııı " gülüyor.
En sonunda bu gidip küçük tuvaletini yapıyor. Dönerken arabadan çiftetelli açıyor. Bizi alıyor bir neşe rüzgarı. Kalkıyoruz çiftetelli oynamaya. Ama ne oynamak. Bizim dansçı "S" bir adım atıyor, ikincisi için 3 saniye düşünüyor.
"B" ile ben birbirimize sarılmışız, sağa sola yürüyoruz o kadar. Bu esnada "Z" isimli arkadaş aniden fikir değiştiriyor. " YANİYRÜÜM " diye bağırarak göle doğru atıyor kendini. Ama öyle böyle atmak değil. bir sopa düşünün. O nasıl düşer yere ? Bu elemanda böyle yıkılıyor suya. Allahtan sıva su. Apar topar bunu çıkarıyoruz sudan. Ama delicesine gülüyoruz bu esnada. Kafatasımın arkası ağrıyordu o derece güldük be... Oturtuyoruz "Z"yi yerine. Ortam bir sakinleşiyor. Bizim "S"yi yine bir efkar sarıyor. Daha demin deli gibi gülen adam ağladı ağlayacak. Bu dayanamayıp çıkartıyor telefonunu manitasını arıyor. " Alo, geliyorum ben. Bak beni deli etme. " falan bir ton konuşuyor. Kafalar kelle tabi. Dönüyor bize " sadıç kaçırıyoz mu beee " diyor. Ne kaçırması ne diyon oğlum derken kendimizi arabada buluyoruz. Görev belli. Bizim "S"nin manitayı kaçırıcaz. Araçta istisnasız herkesin kafa gidik. Şükrediyorum o kafayla o arabayı kullanıp kaza yapmadık nasıl olduysa. Neyse bizim "S"nin kız arkadaşı bir köyde yaşıyor. Biz tahminen gecenin 3'ün de dört sarhoş, çıkıyoruz yola. Ama ne çıkmak. Yürüsek daha hızlı gideriz. Neden ? Bizim "B" bütün olayın farkında. Sarhoş olduğumuzun, mantıksız bir iş yaptığımızın kesinlikle farkında. Bu adam zaten hep böyle. Deli gibi sarhoş olur, ama yine de mantığı körelmez. O yüzden çok dikkatli sürüyor. Ya anlamadığım, sarhoşken araba kulanmak kötü. Adam bunun farkında. Ama sarhoş kafayla kız kaçırmaya çalışmak mantıklı mı ? Değil. Bunun farkında değil işte.
Dağ yollarından ulaşıyoruz köye. İn cin top oynuyor tabi köylük yer. Başlıyoruz kızın evini aramaya. Bizim "S" bir yandan kızı arıyor telefonla, ama açan yok. kız tabi farkında durumun. Böyle bir manyaklık yapar mı ? Bu arada "Z" arabanın arka koltuğunda "S"nin yanında sızmış kalmış. Doncak yatıyor. Ulan biri çevirse, ne bu hal dese, hiç bir şey anlatamayız yemin ediyorum. Aradan baya bir vakit geçiyor, biz hala dolanıyoruz köyde. En sonunda "B" dayanamıyor. Sarhoşluğunda getirdiği yorgunlukla " başlarım böyle işe " deyip çeviriyor rotayı evlerimize. Gel gelelim bir sorun var. Zaten gözleri pek iyi görmeyen "B"nin, kolonyadan olsa gerek gözleri iyice gidiyor. Arabayla dönerken birden durdu. Gözlüklerini çıkardı. Buğulanmış sanıp sildi, tekrar taktı. Yine çıkardı, yine sildi, yine taktı. Yok aynı... " Sadıç benim gözlerim niye görmüyor " diyor.
İşte o an o kadar korktum ki. Dedim " eyvah kör oldu çocuk " Buna diyorum ki " sadıç beni görebiliyonmu ? " bana dönüp diyor ki " Kimsin sen "
"Z" iptal sızmış. "B" iptal kör olmuş. "S"nin durum umrunda değil bağrı yanıyor çocuğun. Geceyi benim berbat şoförlüğüm ile kazasız belasız kapatıyoruz...
Bu hikayeden çıkarılacak çok tema yok. Kolonya içmeyin. :biggrin:
Not: "B"nin gözler sabaha düzeldi, geçici birşey oldu herhalde.