Ne zaman kendimizden ödün versek, ne zaman birine sonsuz güvensek, ne zaman ayaklarımız yerden kesilse daha sert düşmedik mi her defasında?
O zaman ne gereği var ki yalnızca sevgi vermenin, hissettirmenin? Ne gereği var her seferinde karılacaksak güvenmenin? O mutlu olsun, o gülsün, onun canı yanmasın, morali bozulmasın diye diye kaybetmedik mi hepimiz? Peki bizim canımızın acısı, kalbimizin kırığı kimin umrunda? Aslına bakarsanız kimsenin umrunda değil... Birileri her şeyi yoluna koyuyor , hayatına bakıyor... Sevgi, emek, fedakarlık... Hepsi bizim kendi kuruntumuz. Çünkü sevgi, emek, fedakarlık karşılıklı olduğu sürece anlam kazanıyor. Bizim sevgimiz gibi dualarımız, iyi niyetimiz de kimsenin umrunda değil .
Yani saplanıp kalmamak gerek bazı şeylere. En güzel şarkılar gibi en derin sevgiler de biter. En güvenilir insanlar da gider...
Birileri bir yolunu buluyorsa bizim de bulmamız gerek. Çünkü hayat kendine işkence ederken hiç eğlenceli değil.
Huzurla uyumak, mutlu uyanmak için umrunda olmadığın kişiler uğruna yaşamayı bırak.
Çünkü seninle yaşarken mutlu olacak kişiyi farketmenin başka bir yolu yok.. .