Ya Allah İçin Allah Deseydim
Ders Veren Dini Hikayeler
Delikanlı çobandı lakin aşıktı. Aşkının isminden başka bir şey bilmediğinden mi yoksa konuşmaya mecali kalmadığından mı bilinmiyordu. Onun adına yakın arkadaşı konuşuyordu.Efendim günlerdir uyumuyor yemiyor ve içmiyor. Sanki tüm işi gücü o, gecesi gündüzü o kız oldu. Ona ne anlatsam hiç etki etmiyor. Gitmediğimiz yer kalmadı son bir çare olarak size geldik.
Bu delikanlı çobana o kadar dedim. Bak sen bir garip çobansın, o kız ise padişahın kızı, davul bile dengi dengine çalar dedim lakin nafile beni dinlemiyor.
Karşıda bulunan ihtiyar adam bu esnada gözlerinin delikanlıya dikmişti. Delikanlı zayıf, çelimsiz, saçı sakalına karışmıştı ihtiyar ise dalgın çobanı süzüyordu. Konuşma bitince ihtiyar çobana döndü ve senin iş kolay evlat kolay dedi. Çaresiz değilsiniz dedi.
İki genç heyecanlandı. Lakin omlar bilmiyordu ki dertlerine çare aradıkları bu ihtiyar adam hakikatte padişahın danışmanı olan bir bilge kişiydi.
Yıllar evvel padişah onun bilgeliğini görmüş ve ondan kendi bölgesinde yaşamaya devam etmesini istemişti. Onu kimsecikler bilmeyecek o da ona halkından olup bitenleri padişaha ara ara anlatacaktı.
İhtiyar adam aşık çobana dedi ki dediklerimi yaparsan kız senindir. Aşık olan genç tüm nefesini tuttu pür dikkat o saf ve tertemiz teslimiyetiyle ona kulak verdi.
İşin Sırrı Ya Allah
Bilge ihtiyar bir mağaraya git ve 40 gün boyunca YA ALLAH de. Ama kim gelirse gelsin sana ne derlerse desinler onlara cevap vermeden sadece Ya Allah demeye devam et dedi. Aşık genç gerçekten bu kadar kolay mı efendim yani mağarada elimde tespih ile 40 gün Ya Allah dersem aşık olduğum kıza kavuşabilir miyim?İhtiyar bilge tabi ki dedi. 40 gün süresince o mağarada gece gündüz Ya Allah de sonrasında padişahın kızı senindir dedi.
İki dost vakit kaybetmeden hemen yola çıktılar. Aşık çoban derdine dermen bulmuş eline yüzüne kan gelmiş, dizlerine derman gelmişti, yüreği pır pır atıyordu. Bir tespih buldu kalbinde aşkı, bir ümit ve bir tebessüm ile mağaraya doğru gitti.
Mağaraya gelince hiç vakit kaybetmeden diz üstü çöktü, gözlerini kapattı ve dualarını etti. Sevdiği kızı düşündü. Eline tespihini aldı ve Ya Allah, Ya Allah demeye başladı.
Mağarada Bir Aşık
Günler ardı ardına geçmeye başladı. Bizim aşık çoban Ya Allah zikrini bırakmadan aşkla şevkle söylemeye devam ediyordu. Bir süre sonra mağaranın yakınlarında bulunan köyden gelen bir kişi onu fark etti.
Hemen yanına geldi ona ne dediyse bir türlü cevap alamadı. Devamlı Ya Allah sözü ile karşılaştı. Yaşadıklarını köye varınca oradakilere anlattı. Köyden mağaraya kim gelse aynı şeyi yaşadı. Çok geçmeden civar köyleri bir söylenti çoktan sarmıştı.
Öyle oldu ki herkes birbirine mağarada bulunan bir gencin hiç durmadan gece gündüz Allah dediğinden anlatıyordu. Civar köylerde bulunan ihtiyar, kadın, işçi, çocuk yani herkes artık onu konuşur olmuştu.
Kendi aralarında diyorlardı ki şu karşı mağarada biri varmış, kendini Allah’a vermiş, hiç durmadan gece gündüz Ya Allah diyor. Bir süre sonra aşık dostunun merak eden diğer genç, mağaraya ziyaretine gelmişti. Bizim aşık genci gözleri kapalı halde uykulu gördü. Galiba uyuyakaldı diye düşündü.
Fakat tespih tanelerinin onun parmaklarının arasında hareket ettiğini görünce şaşırdı. Bu nasıl uyku diye düşündü kendi kendine. Bu sırada gözlerini açan aşık genç karşısında dostunu görmüştü.
Dostu hemen birbiri ardınca anlatmaya başladı. 40 günün de yarısı bitti dedi. O konuşuyor ama aşık genç Ya Allah diyor ona cevap vermiyordu. Bir ara ona cevap vermek istedi. Yutkundu sonra elindeki tespihine baktı sonra sağ el işaret parmağını sabitleyerek Ya Allah demeye devam etti. Baktı ki dostu ondan cevap yok işaretle vedalaştılar.
O gidince aşık çoban yeniden eline tespihini aldı. Gözlerini kapattı, ümitle ümitsizlik arasında idi. Yorgunluktan artık dudakları bile kıpırdamıyordu. Sanki gece susmuştu, mağaranın duvarları susmuştu, tükenmişti her şey, geriye sadece bir söz kalmıştı o da Ya Allah.
40 gün olmasına az kalmıştı. Mağaraya kim gelse değişen bir şey yoktu. Herkesin işittiği tek şey vardı ya Allah kelimesiydi. Artık öyle olmuştu ki mağaradaki dervişin şöhreti tüm ülkeye yayılmış hatta sarayın içinde bile konuşulur olmuştu.
Padişah ve Vezir
Ülkenin veziri ile padişahı arasında şöyle bir konuşma geçmektedir. Vezir dedi ki bu dervişler bir yerde devamlı durmazlar. Bulundukları yere bereket getirdiklerinden, bizler yapalım edelim bu derviş gitmeden buralarda yaşaması için onu ikna edelim.Padişah düşündü vezire hak verdi. Arkasından dağ kulübesinde olan bilge ihtiyarın yanına gitti ve ona dedi ki o mağaradaki dervişe sarayının yanına bir saray yapalım hatta gerekirse sarayda iyi bir görev verelim.
Bilge ihtiyar padişahım, gönül erleri öyle mala-mülke paraya, makama bakmazlar demesiyle o konuşma bitti. O zaman padişah ne yapacağız dedi. Ihtiyar güldü dedi ki neden kızınızın nikahını teklif etmiyorsunuz? Padişah bir an şaşırdı nasıl yani diyebildi. Acaba kabul ederler mi? Artık 40. gün bitmek üzereydi ki Padişah ihtiyar, vezirler ile onların arkasında meraklı bir kalabalık ve aşık çobanın dostu, mağaraya doğru gidiyorlardı.
Aşık genç önce yavaş bir şekilde başını çevirdi, sonra bütün vücuduyla gelen kalabalığa döndü. Herkes heyecanlıydı. Orada bulunan vezirler, halk, arkadaşı kim varsa nefesini tutmuş ve orada olan biteni görme telaşı içindeydi.Bizim aşık çoban Ya Allah zikrinden kendinden öylesine geçmiş, tespihi öyle çekiyordu ki gelenler içeri girseler adeta duymayacaktı. Nihayet geldiler ve padişah edepte içeri girdi. kısık bir sesle “Efendim, dedi, bizler sizi ziyarete geldik”
Padişah konuşmaya devam ediyor derviş ise sadece Ya Allah diyordu. Sonunda efendim benim bir kızım var sizlere layık değil, ama isterseniz yani nikahınıza alırsanız bizler çok mutlu oluruz. Bunu sözü dedi bir anda müthiş bir sessizlik oldu. Acaba şimdiye kadar hiç dünya kelamı etmeyen ve yalnızca Ya Allah diyen bu derviş şimdi ne diyecekti.
Bizimkinin dostu nerdeyse sevinçten ağlayacaktı. Bağırmak, haykırmak istiyordu. Halk ise heyecan ile sessizce dervişe yoğunlaşmıştı.
-Alinti-