Kaynağı kendinde olan devim. Aristoteles, doğada belli bir amaca bağlanamayan olguları ‘kendiliğinden olan’ diye niteliyordu, belli bir amaç güden olgularsa ona göre bir etken’in ürünüydüler.
Devimin kendi kendine mi oluştuğu veya dışsal bir etkiyle mi meydana geldiği sorunu, özdekçilerle düşüncecileri antikçağdan bu yana karşı karşıya getiren ve birbirlerinden ayıran temel problemlerden birisidir. Antikçağın özdekçi düşünürleri çeşitli deyişlerle (elemanların birleşmesi ve dağılması, sevgi ve nefret çatışması, atom ve boşluk) devimin kendi kendine (özdevim) meydana geldiğini söylemişler, düşüncecilerse çeşitli deyişlerle (idea, ilk fiske, ilk itiş ve sonuç olarak tanrı) bir etkenin etkisiyle meydana geldiğini söylemişlerdir.
(Günümüzde bile) bu metafizik etkenin ağır basmasında, bütün bir ortaçağ boyunca Avrupa düşüncesine egemen olmuş bulunan tanrıbilim belli başlı etkendir. (halen bilgisizlik ve tanrı inancının egemen olması belli başlı etkendir.N.)
Kendi Kendine Devim Nedir?
Kaynağı devinende bulunan devim. Özdekçi devim anlayışıdır ve bir özgüç’ü gerektirir. Düşünceci devim anlayışı devimin kaynağını her zaman bir dış etkide (genelde tanrıda) aramıştır. Mekanikçi görüş de bir ‘ilk fiske’yi gerektirmekle sonuç olarak düşünceci devim anlayışı ile birleşir. Bunlara karşı özdekçi anlayış, antikçağın İyonya felsefesinden beri devimi hep doğanın içinde aramıştır.
İyonyalılar devimi temel parçacıkların bileşmesi ve ayrılması ile, Empedokles sevgi ve nefretle, Leukippos ve Demokritos atomlar ve boşlukla; eş deyişle hep doğayla ve doğanın kendi kendine devimiyle açıklamışlardır. Tarihsel süreçte Spinoza’nın ‘kendi kendisinin sebebi’ düşüncesi, Leibniz’in kendi kendisini belirleyen monadlar varsayımı, evrensel oluşma ve gelişme üstüne ileri sürülen Kant’çı düşünceler, Schelling evrimciliği ve Hegel eytişimi kendiliğinden devim gerçeğinin açıklanmasına doğru ilerleyen birer aşamadırlar. Kendi kendisine devim, bilimsel olarak tarihsel ve eytişimsel özdekçilikle açıklanmıştır.
Devimin kendi kendine mi oluştuğu veya dışsal bir etkiyle mi meydana geldiği sorunu, özdekçilerle düşüncecileri antikçağdan bu yana karşı karşıya getiren ve birbirlerinden ayıran temel problemlerden birisidir. Antikçağın özdekçi düşünürleri çeşitli deyişlerle (elemanların birleşmesi ve dağılması, sevgi ve nefret çatışması, atom ve boşluk) devimin kendi kendine (özdevim) meydana geldiğini söylemişler, düşüncecilerse çeşitli deyişlerle (idea, ilk fiske, ilk itiş ve sonuç olarak tanrı) bir etkenin etkisiyle meydana geldiğini söylemişlerdir.
(Günümüzde bile) bu metafizik etkenin ağır basmasında, bütün bir ortaçağ boyunca Avrupa düşüncesine egemen olmuş bulunan tanrıbilim belli başlı etkendir. (halen bilgisizlik ve tanrı inancının egemen olması belli başlı etkendir.N.)
Kendi Kendine Devim Nedir?
Kaynağı devinende bulunan devim. Özdekçi devim anlayışıdır ve bir özgüç’ü gerektirir. Düşünceci devim anlayışı devimin kaynağını her zaman bir dış etkide (genelde tanrıda) aramıştır. Mekanikçi görüş de bir ‘ilk fiske’yi gerektirmekle sonuç olarak düşünceci devim anlayışı ile birleşir. Bunlara karşı özdekçi anlayış, antikçağın İyonya felsefesinden beri devimi hep doğanın içinde aramıştır.
İyonyalılar devimi temel parçacıkların bileşmesi ve ayrılması ile, Empedokles sevgi ve nefretle, Leukippos ve Demokritos atomlar ve boşlukla; eş deyişle hep doğayla ve doğanın kendi kendine devimiyle açıklamışlardır. Tarihsel süreçte Spinoza’nın ‘kendi kendisinin sebebi’ düşüncesi, Leibniz’in kendi kendisini belirleyen monadlar varsayımı, evrensel oluşma ve gelişme üstüne ileri sürülen Kant’çı düşünceler, Schelling evrimciliği ve Hegel eytişimi kendiliğinden devim gerçeğinin açıklanmasına doğru ilerleyen birer aşamadırlar. Kendi kendisine devim, bilimsel olarak tarihsel ve eytişimsel özdekçilikle açıklanmıştır.