Lastsamurai'ın Sesinden/Kaleminden Şiir'ler

  • Konbuyu başlatan AyLa
  • Başlangıç tarihi

lastsamurai

Yasaklı Üye
Yasaklı
Katılım
17 Mar 2018
Mesajlar
648
Tepkime puanı
739
Puanları
0
Yaş
42
Cinsiyet
Erkek
Bu şiirimde yine serüven devam ediyor.
Hikaye:
Kızın bir önceki şiirde adamı öldürmesinin sebebi adamın, yani sevgilisinin çok hasta olmasından dolayı çok acı çekiyor olması ve sevigilisinden bunu istemiş olmasıydı. Dün bunu yazmayı unutmuşum. Bu bölümde kız adamı öldürdüğü için canı çok yanıyor ve sağ iken kıza yazdığı şiirlerden birisini alıyor kız, mezarına gidiyor , toprağa sarılıyor ve bu şiiri hem okuyor hem ağlıyor. Belki biraz hüzünlendiricem sizi bu şiirde ama hüzün ve şiir birbirini tamamlayan unsurlardır. ben derim ki "Mutlu Adam Şiir Yazmaz!"

(Çok önceden yazdığım, yine biten bir kaçınılmaz sona nazır şiirdi... )

İyi Seyirler...

Cennetim

Sen bana özledim dedin
"Ben sana özeldim" dedim
Sen Aşk ve Gurura Hayrandın
Ben Aşkına ve Gururuna

Ellerini uzattın bir gün, elveda dedin
Gitme dedim ardından
Gitme!

Kanım daha çok kesti yaralarımı
Yok olurken sıcaklığın avuçlarımda
Saçlarına takılan hüznün
Düşerken bir bir yanağıma
Üşüdüm, yerinde esen yelde
Çok üşüdüm
Issız kaldığım teninde

Hani gittin ya
Git!

Salıveriyorum şimdi ardından
Büyüttüğüm boşluğunu yüreğimden
Acı, çığlık çığlığa bir acı yükseliyor
Sana yazdığım dizelerin düşlerinden

Sıyırsana giderken parmaklarımı
Teninin utangaç belinden
Yokluğun çarptı beni sevdiğim
Sersemliğim sensizlikten

Hani gittin ya; gitmek zor seni bırakıp derken
Cesedimi sol yanından toprağa verirken
Saçların bir meltem ile savrulurken
Karanlık suretini gözlerimden silerken
Bir gün son veda için geleceksin
Ben uzanmış seni beklerken

Özledim deme bana
Toprağıma göz yaşını hiç dökmediysen
Ellerini diriltip semaya
Mekanıma cennet istemediysen...

Ama Şimdi bana sen gelsen
Senden gayrı cennet istemedim ben

Elveda...
 

lastsamurai

Yasaklı Üye
Yasaklı
Katılım
17 Mar 2018
Mesajlar
648
Tepkime puanı
739
Puanları
0
Yaş
42
Cinsiyet
Erkek
Ve kadın her şeyini yitirdiği için artık bu kentten gitmek ister. Çantasından öldürdüğü sevgilisinin şiirlerinden birini çıkarıp okuyarak... Soğuk bir metro koltuğunda, yapayalnız... ( ben şiirleri amatör kaydediyorum. düzgün bir mikrofon ya da ses sistemim yok, o yüzden sesler kötü geliyor olabilir, bu durum için özür dilerim)

Bir Şeyler Gidiyor



Bir şeyler gidiyor bir şeyler
Sinsi ve zamansız
Bir şeyler kopup gidiyor göçe
Takılıp hüznün kanadına
Mavinin turuncu tan göğsüne...
Bak!
Bu sabah da rüzgar estikçe çarpıyor kokum tenine
Siniyor duru bir aşk eline, yüzüne
Ki çoktan saat bir, en çok da senin azlığın
Bankta oturuyor tüm hiçliklerin
Bendeki acılarının en kötü provasını yaparken
Şu çıplak ağaç dalları
 

lastsamurai

Yasaklı Üye
Yasaklı
Katılım
17 Mar 2018
Mesajlar
648
Tepkime puanı
739
Puanları
0
Yaş
42
Cinsiyet
Erkek
Bir Aşk kazası
(Kız çantasından sevgilisinin sağ iken yazdığı yeni bir şiiri çıkarır ve okumaya başlar ağlayarak. Şiir aslında sevgilisiyle yaşadıklarını anlatmaktadır yine...)

(Bu şiirim biraz uzundur ancak eğer dinlerseniz ruhunuza iyi geleceğine eminim...)



Platonik bir sevdanın mihenk taşı bakışların
Gözlerime sürtündükçe değerimi kazıyan
Ne kadar kısa kesersen çehreni yüzümden
O kadar acıtır beni uyku vaktindeki bu hezeyan

Keşke hiç gidiyorum yazmasan
Gülmese yokluğun ardından halime
Ellerini ovuşturmasa zaman sinsice
Gecelerim sabahına kalmasa gebe

Silsen sonra dizelerimin gözlerini
Cebinde gizlediğin son umudunla
Uğuldayan bakışların kulağıma endeksli
Solumdaki oksijen azlığın hat safha

Oturup adını ezber yapsam
Göğsümdeki yoksul karanlığında
Yüzüme dökülen saçların olsa gülüşümün manzarası
Gözümdeki mülteci esmer bakışlarına inatla

Dudaklarım yıkılsa birden yanağına
Önüme çektiğin nemli duvarların avuçlarıma
Ben arkandan bakarken solgun son kez
Yüzüne ensenden bakmak da varmış hatırda
Ve akşamdan kalma şu donuk saçlarında
Gidişini anlatan dalgalı bir sinema

Sen bilmezsin, bir ay tozu dökülmüş dudaklarına
Yakamozların parlaması bu yüzden sen konuştukça
Başını yaslamışken omuzlarımın yalnızlığına
Kollarını ödünç bırak lütfen boynuma
İnancım kalbindeki umudun parmak uçlarında

Hatırlar mısın?
Bir aşk kazasında çarpıştı kalplerimiz
Kokunda asılı kaldı sonra tenim
Kalbimi katlayıp avucuna sıkıştırdım sonra
Kötü günlerinde kullanırsın belki dedim
Atma

Şimdi
Martılar uçursam gözlerine doğru diyorum
Gözbebeğindeki o gölün tam ortasına
Bana ikimizin ayrılığını çiz hadi tam burada
Terli avucum tual olsun bu oyuna
Tırnaklarındaki yırtıcılık eski bir fırça

Soğuk sözlerin çarptı sıcağıma
Yağdı yağacak yanağımdan aşağıya
Ben bir şatonun tam altında
Açmışken avuçlarımı sakındığın saçlarına
Rapunzel bile ağlardı buna

Bir kırlangıcı uçuruyorken ben omuzlarında
Saçlarına takılıp öldü çığlıklarla
Cesedini bir meltem aldı sonra
Ruhu bir dilek ağacında asılı kaldı dualarla

Sus
Akmasın ağzından böyle yalnızlığın kahrı
Parmaklarına bulaşmış bak saçlarımın ıssızlığı
İğde toplasın bırak çocuklar sesinden yine
Güle Oynaya
Yırt artık tenindeki ayrılığı

Sevemezsin en güzel nakaratlarda
Bilmeden aşkın sekiz notasını
Bırak öğreteyim göğüne
Gökkuşağındanki renkerin sırasını

Vur köklerini kalbime
Yeşillesin can suyum filizlesin damarlarını
Kanım yürümeli artık boş sokaklarına
Kaldırımların beklerken sönük sokak lambasını

Özlemin dilimin ucunda
Yapraklar intihar ederken dalından toprağa
Hazandır belki bu saygısızlığın ortak adı
Kısık sesin uğurlarken kollarımı

Bir yağmurun kokusu geliyor gelince sen
Gidince toprak kokusu, inceden
Ay ışığı düşüyor sesine sonra
İyi geceler diyor kendi kaleminden

Uykuya dalıyor bir rüya kalbimde
Sana çiçekli günaydınlar cebimde
Vazoda nefesin karanfil sureti
Öperek uyandırılmış bir hediye

Bir sümbül ol baharın doğurduğu
Reyhan koksun bakışların gönlüme
Saçlarını parmaklarımla topla
Yamacından öteleme

Sev emri versin kalbine artık
Gözlerimin köşesine düşen bakışların
Neden dölleyemiyor sesimdeki çığlık kulağını
Nitekim düşük yapıyor adımızı dudakların

Yağmurda bir kadın düşün
Esmer, uzun saçlı
Ayaklarını çıkarmış
Elinde takunyaları

Ben seni hiç görmedim ki rüyamda
Sen salınarak yürürken kordonda
Kordonda seni anlat en iyisi sen bana
Hatıra kalsın kenarını büktüğün sayfada
Bir de çıkarken adımı unuttuğun
Konaktaki bir tramvay koltuğunda

Ve anlat
Denize bakarken ne düşlersin
Bundan bahset biraz da
Gün batışına nasıl gülümsediğini mesela
Sonra geçen bir vapura el salla
Yaşamı simitten ibaret sayan martılarla
Güneş vedalaşırken ufukla , batmaya yakın
Öp yanağından denizi, o esmer ağzınla

Görüyorum
Aç bir sırtın yokuşundan düşmüş düz saçların
Yorgun düşmüş bu ağırlıktan omuzların
Göz altlarında fosil tuz birikintileri
Haberini veriyor eski bir vahanın
Çatlamış yatağı, kurumuş bir ırmağın

Şimdi kollarını uzat bana
Elinin mavisiyle göğüme karış
Koynumdaki mısranın dizine yatır başını
İçimdeki aşkla yarış

Sabaha kalsın mahmur her anın
Gözlerimin içinde uyusun bakışların
Ve unutma, üşürüm
Sakın uyanmasın

Hangi kelmeyi kaldırsam
Nasılsa altında senin adın
Bu dizelerin şuuru
Elbette ki senin sancın...
 

lastsamurai

Yasaklı Üye
Yasaklı
Katılım
17 Mar 2018
Mesajlar
648
Tepkime puanı
739
Puanları
0
Yaş
42
Cinsiyet
Erkek
Aslında bu deneme bir şiirden çok tirad oldu. umarım beğenirsiniz...

Aşk-ı Anarşizm


uzattım bileklerimi sevgili ihanet
buyrun teslim alın beni
çünkü bendeniz insanlara hep sadık kalarak
belli ki kurduğunuz şu düzene karşı bir anarşist oldum

doğrudur
dikenli tellerinize geceleri avuçlarımın kırmızısıyla "illa ki aşk" yazdım
evet, suçumu kabul ediyorum, ben o devrimciyim
çantamda en güzel aşk şiirlerini yakalatmış
sayfa aralarındaki papatyalarıma da iyi bakınız efendim
onları şiirin kokusundan (yani dalından) kopartmayınız
hem ne olacakmış ki ben dürüstlüğümle ne işkencelere maruz kaldım
sizin üzerime dökeceğiniz soğuk sözler vız gelir
biliyor musunuz sevgili ihanet, dün karanfil sokakta idik
bugün için aldatılmışlıklar üzerine nasıl bir eylem yapacağımızı konuştuk
Umutları çatal bıçak kullanarak tüketenler için büyük broşüler hazırladık hatta
elbette ki her şey onları sizin gözünüzün içine içine sokmak için idi
belki dedik sevgili ihanet, böylece belki küçücük bir kıvılcım
o dahi yeterdi bize inanır mısın
çünkü en büyük yangınlar küçük kıvılcımlarla başlar idi
Aşktan yoksun topraklara bahar ancak böyle gelebilirdi


son olarak bir sorum olacak zatıalinize
rica etsem, içeride bize bir kalem bir de kağıt verebilirler mi?
çünkü en güzel dizeler göz hapsindeyken yazılır derler
öyle ya, açık kalmış bir musluk sizce de israf değil mi?
 

lastsamurai

Yasaklı Üye
Yasaklı
Katılım
17 Mar 2018
Mesajlar
648
Tepkime puanı
739
Puanları
0
Yaş
42
Cinsiyet
Erkek
Bu şiirimde de İstanbul'u aldım karşıma...
İstanbul içinde hırçın bir çiçeği...


Çok Şey Değişecek




Yüzünü diyorum
Birkaç gece dudaklarıma emanet bıraksan
Bıraksan ya
Çok iyi bakarım söz
Düşerim belki yanağındaki çukurlardan
Boyuna dirilip yüzünde, sonra yeniden
Ama yine de iyi bakarım

Hiç sevmedim seni henüz yakından
Yorgun bir iş çıkışı
Sen bakarken bir vitrine dalgınca o akşam
Gözlerin, vitrin ışığından daha kırılgan
İzliyordum gizlice
Bir sokak lambasının karanlık tarafından
Nasıl baktığını
Ve nasıl gördüğünü
Vitrin mi
İçerisinde gözlerini rehin alan bir entari
O vitrin mi?
Aklının her akşam ışıklı yoluna düştüğü

Bilmiyorum mesela
Gözlerin nasıl kavuşur Kirpiklerinle bilmiyorum
Ya da bebeğine kimler düşüyor her akşam
O gizlice ağlayan bebeğine gece yastık altında
Öyle bir bebek düşün işte
Elleriyle, anne parmağına tutunan
Bilakis anne göğsüne muhtaç

Bir bebek
Kimine göre İstanbulda bir sahil adı
Kimine göre dualarla beklenen bir sancı


Ne çantanı unutursun orada ne de içindekileri
Çıkarken, ışıkların yaladığı vakit bir kenti
Hiçbir suret birbirine benzemiyor değil mi
Saatler geçerken asvaltlarda onsekizi
Ve trafik bekletirken içindeki aceleciliği

Hiç saymıyorum bile
Cam kenarından izlediğin o sıkıcı insanları
O an aklından kim bilir neler geçtiydi

Öyle ya

Boğaz köprüsü unuttun çoktan mesela
Üzerinden kaç defa denizi seyrettiğini
Geçerken bir vapurla Haliç'e
Kaç martıya ziyafet çektirdiğini
Balıkların hatrındaki bulanık suretini
Saymıyorum

Lodostan habersiz bir koyda
Saçından kopup suya savrulan
Tüm mavi beklentini
Unuttun çoktan

Unuttun diye söylüyorum sana
Bilmiyorsun yüzündeki asıklığın nedenini
Geçerken sen önümden başın eğik önde
Düşürdüğünü aklıma bir menekşeyi
Menekşe ki
Bir çiçekçinin ellerinde kaderi
Düşün, toprağından erken koparılmış bir çiçeği
Çiçekler dalında daha güzel değil mi?
Neden koparıyorlar dalından çiçekleri?

Neyse ne

Yani, gerçekten böyle mi?
Sana kalırken hep
Bir semt pazarında mutfak alışverişi
Gerçekten tüm mücadelen
Elindeki o poşetlerin ağırlığında mı gizli

Hem

Ne iyi olurdu değil mi
Açken midemiz bir ekmek arasına
Balıkların ciğeri sızlarken bir ızgarada
Peki
Hiç düşündün mü neler hissettiklerini

Serin kış rüzgarlarının uğuldayan şiiri
Göğsümüzdeki bir aşkın sayfasında işli
Kenarı kıvrık, altı çizili
İşte bunlardı
İnleyen balıkların hazin kaderi


Hafızana eklediğin her yemek tarifini
Nasıl olmuş diye sorabileceğin
Akşam akşam bir adam
Bir adam, eder bir güzel akşam
Bir kadın bir adamı aşık eder
Bir sofrada her akşam
Öyle ya da böyle bir aşık adam
Kalırken salonda sohbet artıklarından
Ve makineye dizerken ellerin
Kirli bir tabağın temiz umudunu her akşam


Sonra gel kusurlar tak boynuma
Kusurlardan yeni kusurlar doğur
Sonra bir daha kusurlar büyüt
Her gece ettiğin vedalara
Bir bir arsızlığını bırak
Bu da bir gelişmedir
Gizlediğin şeyleri de sayarsak


Yırt at diyorum
Şu içindeki güvensizliğin çıplak nefretini
Yırt at
Çıplak işte görüyorsun
Bu da bir edepsizlik değil mi?
Oysa sen sevmezdin böyle şeyleri


Bana sorarsan düşür inadındaki şiddeti
Şiddet iyi bir şey değil ki
Düşün öldürürken kocası bir kadını
Bir sokağın ikindi vakti
En az beş kurşunla bir cumartesi

Ne diyesin ki
Biraz kırmızı işte, biraz da mavi
Ne diyesin ki
Bir kenarımızı yakıyor ise yaz mevsimi
Ben kışı sevmem demedim ki
Eylüller fışkırdı takvimden de
Biz istemedik miydi
Paslı bir sobanın yanında bir çay sohbeti
Kim yok diyebilir ki
Kış bu kardeşim, üşütür sevmeyeni
Çay desen, siyahı tutar gözlerini

Keza sevdim birlikte
Her saat başı küsüp gitmelerini
Soğuksa soğuk!
Üzerine tam oturuyor bu hırçın giysi
Ve tut ki sana yakışıyor
Ağzındaki yırtıcılığın kan kusan pençeleri
Ne diyesin ki?..

Bir şekilde gelecek sıcak iklimler yine
Bu da bir döngünün sonucu işte
Takılıp gidilmiyor ki kışın ardına
Göçmen kuşların aksine
Belki bir Turna
Ağzında, gözleri donuk bir levrek
Uçuyor bir levrek
Turna ağzında
Son kez denizi izleyerek

Bırakalım dünya dönsün yerinde
Nasılsa sıra bize de gelecek
Yüzüme haykır tuttuğun nefesini
Bir nefes ki ciğerlerinden salınan
Bir nefes
O nefesle daha bir çok çiçek beslenecek



Sığın kanatlarımın altına
Yarısı ısırılmış çilek kokunla
Boynuma sar dallarını hatta
Göreceksin, aramızda çok şey değişecek...
Bu perde mutlu sonla bitecek
 
Son düzenleme:

Ahmet

New member
Kullanıcı
Katılım
4 Haz 2017
Mesajlar
10,838
Tepkime puanı
5,175
Puanları
0
Cinsiyet
Erkek
Bazen karşınızdaki insanı öyle çok seversiniz ki tüm benliğinizle adanırsınız ona. Bir kez sevmek yetmez, birkaç kez daha seversiniz. Doya doya seversiniz, her haliyle seversiniz. Cüzdanınızdan sizden habersiz para çalsa, aynı yere yine para koyarsınız alması için. İşte öyle çok seversiniz...
Bu şiirimde bir sevgilinin her halinin defalarca ve defalarca nasıl sevilebileceğini anlatmaya çalıştım dizelerimle.

Bu şiirde farklı bir teknik kullandım. Şiiri dinlerken geri planda duyacağınız tüm sesleri ben yerleştirdim şiire.

Hikaye:
Penceresi açık, perdesi savrulan boş bir odada gece masasına kağıt çıkarıp kalemle sevgilisine şiir yazan hasta bir adamın sevgilisini ne kadar çok sevdiğini ona anlatmaya çalıştığına şahit olacaksınız. Aslında bu şiir adamın son dizeleri. Adam şiiri yazıp tamamladığında kadın kapıyı açar, içeri girer, adama yaklaşır, biraz bakıp tabancasını çıkarır ve adamı kalbinden tam üç kez vurup gerisin geriye kapıyı açıp, çıkıp gider.
Videoda, arka planda gördüğünüz kadın, az önce o sevgilisini vurup, sonra bir takside, boş sokaklarda ne yaptığını bilmeden gezen kadındır...
Videoyu 2 kez izlerseniz hikayenin tadını daha fazla alırsınız.
İlki hikayeyi idrak , ikincisi ise mantık Teyidi için...

(Şiir çoktan bitmiş ancak gerçek bir ilişki kesitidir)


BeN SeNi GüNDe Üç KeZ SeVDiM SeVGiLi

Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Sabah, bilinçsizliğinin şuurunda
Öğlen, resmiyet kokan ağzında
Akşam, yüzünün yorgunluğunda

Öyle ya

Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Almış başını giderken gözlerinin rengi
Kavuşurken tozla karışıp göğe
Gözümdeki yağmurun seli

Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Sabah, dudaklarının yadına düşürdüğün günaydın diyişini

Öğlen, evinize giden sıkıcı kaldırımlar eşliğinde
Bir ekmek soğana sıkıştırdığın aceleci sesini

Akşam, günün tüm yorgunluğunu bir kanepenin üzerine yıkıp
Ben geldim aşkım diyişini

Bu yüzden sevgili
Yaparsan beni kalbimden üç kez vur

Öldüreceksen
gün aydınlığımı, sesini, aşkını

Peki

Ölmek için illa yaralanmak mı gerekir sevgili
Bir insanı, yalnız başına izlenen bir gök yüzü de öldüremez mi?..

Sadece bıçak yarası mı kesik bir acı tadı verir insana
Boş bir yastık kokusu da bu tarife denk gelmez mi?

Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Sabah, uğurlarken önceki geceye düşen suretini
Öğlen, su değdirirken dudağına, aç kalmış bir fesleğeni

Akşam, ölen kelebeklerin, örterken üzerini

Yaparsan beni kalbimden üç kez vur sevgili
Çünkü günde üç kez
Sevdim ben seni...

Kullandığım program
emeğine ve samimiyetine inanadığım güzel yürekli insan çok keyif aldım şiirinden
 

lastsamurai

Yasaklı Üye
Yasaklı
Katılım
17 Mar 2018
Mesajlar
648
Tepkime puanı
739
Puanları
0
Yaş
42
Cinsiyet
Erkek
Son Şiirim "Çok Şey Değişecek" yeniden seslendirildi ve eklendi...
 

Minikçe

Well-known member
HanımZade
Katılım
11 May 2017
Mesajlar
9,662
Tepkime puanı
11,973
Puanları
113
Konum
..
Cinsiyet
Kadın
bunu okuycam @lastsamurai bu seçtim.izninle
Bazen karşınızdaki insanı öyle çok seversiniz ki tüm benliğinizle adanırsınız ona. Bir kez sevmek yetmez, birkaç kez daha seversiniz. Doya doya seversiniz, her haliyle seversiniz. Cüzdanınızdan sizden habersiz para çalsa, aynı yere yine para koyarsınız alması için. İşte öyle çok seversiniz...
Bu şiirimde bir sevgilinin her halinin defalarca ve defalarca nasıl sevilebileceğini anlatmaya çalıştım dizelerimle.

Bu şiirde farklı bir teknik kullandım. Şiiri dinlerken geri planda duyacağınız tüm sesleri ben yerleştirdim şiire.

Hikaye:
Penceresi açık, perdesi savrulan boş bir odada gece masasına kağıt çıkarıp kalemle sevgilisine şiir yazan hasta bir adamın sevgilisini ne kadar çok sevdiğini ona anlatmaya çalıştığına şahit olacaksınız. Aslında bu şiir adamın son dizeleri. Adam şiiri yazıp tamamladığında kadın kapıyı açar, içeri girer, adama yaklaşır, biraz bakıp tabancasını çıkarır ve adamı kalbinden tam üç kez vurup gerisin geriye kapıyı açıp, çıkıp gider.
Videoda, arka planda gördüğünüz kadın, az önce o sevgilisini vurup, sonra bir takside, boş sokaklarda ne yaptığını bilmeden gezen kadındır...
Videoyu 2 kez izlerseniz hikayenin tadını daha fazla alırsınız.
İlki hikayeyi idrak , ikincisi ise mantık Teyidi için...

(Şiir çoktan bitmiş ancak gerçek bir ilişki kesitidir)


BeN SeNi GüNDe Üç KeZ SeVDiM SeVGiLi

Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Sabah, bilinçsizliğinin şuurunda
Öğlen, resmiyet kokan ağzında
Akşam, yüzünün yorgunluğunda

Öyle ya

Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Almış başını giderken gözlerinin rengi
Kavuşurken tozla karışıp göğe
Gözümdeki yağmurun seli

Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Sabah, dudaklarının yadına düşürdüğün günaydın diyişini

Öğlen, evinize giden sıkıcı kaldırımlar eşliğinde
Bir ekmek soğana sıkıştırdığın aceleci sesini

Akşam, günün tüm yorgunluğunu bir kanepenin üzerine yıkıp
Ben geldim aşkım diyişini

Bu yüzden sevgili
Yaparsan beni kalbimden üç kez vur

Öldüreceksen
gün aydınlığımı, sesini, aşkını

Peki

Ölmek için illa yaralanmak mı gerekir sevgili
Bir insanı, yalnız başına izlenen bir gök yüzü de öldüremez mi?..

Sadece bıçak yarası mı kesik bir acı tadı verir insana
Boş bir yastık kokusu da bu tarife denk gelmez mi?

Ben seni günde üç kez sevdim sevgili
Sabah, uğurlarken önceki geceye düşen suretini
Öğlen, su değdirirken dudağına, aç kalmış bir fesleğeni

Akşam, ölen kelebeklerin, örterken üzerini

Yaparsan beni kalbimden üç kez vur sevgili
Çünkü günde üç kez
Sevdim ben seni...

Kullandığım program
 

lastsamurai

Yasaklı Üye
Yasaklı
Katılım
17 Mar 2018
Mesajlar
648
Tepkime puanı
739
Puanları
0
Yaş
42
Cinsiyet
Erkek
Estağfurullah ne izni. çok sevindim. şiirinizi bekliyoruz :)
 

lastsamurai

Yasaklı Üye
Yasaklı
Katılım
17 Mar 2018
Mesajlar
648
Tepkime puanı
739
Puanları
0
Yaş
42
Cinsiyet
Erkek
Kısa Kısa aklıma gelen dizelerdir hepsi...


yarısı yanmış bir aşk acısıydım
ise bulanmış avucunda baka kaldığın
ve kurtarmaya geç kaldığın...

---------------------------------
Yağmurdan sonra kokar ya etraf toprak
Başımı göğsüne basınca koktuğum gibi leylak...

---------------------------------------

kalbimde tepiniyor şimdi
bir acının ayak izleri...

------------------------------------

Beni gülüşünle yıkasalar
Her yanım sesin kokar mı?..

------------------------------------------

çakır gözlerinde bir tual'e oturmuş
şu ıssız parkın en tenha izleri
resmetmiş resmen bir sancı kendini
artık birbirini öperek dökülen sarı yapraklar da yok
yerler bomboş, beton grisi
rüzgar da yok ya hani
şu çıplak ağaçlardaki tüm dallar
bu yüzden birbirine böyle resmi...

--------------------------------------

ben biraz ölüp geliyorum
izninizle madam, yüksek müsadenizle
bir yaşamın eğri büğrü imparatorluğu
daha az önce yıkıldı içimde
ne çıkar, olsanız artık ?
sayenizde

--------------------------------------------

seninle ayrı kentlerde geceye göz kapamak
bir hastane odasının penceresinde
o hastanenin havasını yutmak gibidir can
yani
alabildiğine narkoz kokusu
olabildiğince hasta korkusu
kötü bir yemekhane buğusu
koridorların beklenen ama hiç gelmeyen
kolonya promosyonlu misafir şuuru...

------------------------------

seninle aynı bardaktan
bardağın aynı tarafından
içiyorduk çayımızı
çünkü biz herkesin içinde
böyle öpüyorduk birbirimizi...

-----------------------------------

Soğuksa yine ellerin
Sana bir şiir yakayım
Bu da yetmez ise ellerini ısıtmaya
Üzerine canımı...

----------------------------

hep yoksun sen
hep yoksun ben!..

------------------------------

sana beddualar yazmak istiyorum
sonra gözlerin takılıyor kirpiklerime
badem bakışlarının kokusu burnuma
Tövbe ediyorum...

-------------------------

Bir insan, kanayan yaralarına sevdiğinin yokluğunu basmayı bilmeli madam
Sen şimdi diyeceksin ki
"Yaraya yokluk basılır mı hiç bayım?"
Öyle değil!..
Bir acıyı sadece
Ondan daha büyük bir acı unutturabilir.
Yara acısı bu
Yara elbet bir gün kapanır
Ama şu yokluğunun acısı?..

--------------------------------

İşaret parmağı bir şeyleri işaret etmek için değil
Göz yaşlarını silmek için
Yaratılmış bence...

--------------------------

gözlerin yoksa eğer içimi ısıtacak
olmadı bir çay daha söylerim ince bardak
ve bilirim ancak
gözlerin gibi olmayacak...

-------------------------

dizdeki yara "anne"
kalpteki yara "sevgili"
öpünce geçiyor (muş)...

------------------------------------

sensizlik o kadar kırdı ki direncimi
iyiden iyiye hasta oldum
ve her gece adam akıllı terleyip
bölük bölük adını kustum

---------------------------------

Bir taFLanı saçına, kulağına süs etsem
Sonra aynı taFLanı tek tek öpüp
Dudaklarının arasına itsem
Unutulmuş bir fındık bahçesinde
Kütle ağırlığımız ikimize eşit iken ( yani sarılmışken)


-----------------------------

Yol kenarına atılmış bir gözyaşı idi belki aşk

Güneş altında kurutulmuş bir yağmur kimi zaman

Yaprakları dallarından ayıran değil midir zaten rüzgar

Bazen de çitlere yuvalanmış parmak acıtan dikenler

Saçlarım göğüslerinin üzerinde
Ellerinle yıkanmadan evvel...

---------------------------------------------------

Öldürdüğün kelebeklerimizi kurut kitaplarının arasında.
Lakin bir ceset bırak, mezarımı eştiğin her sayfaya...

-------------------------------------------------------

Yastığımın altına iliştiriyorum her gece sözlerini
Önce açıyorum tabiki son sesini
Gece ben uyurken birer cümle olur, konuşurlar belki
O zaman bir demet şiir yükselir kulağımda kırmızı
Burnuma gelir kokusu, yokluğun gibi acımsı...

-----------------------------------------------------

Benim kalbim senin aşk romanın değilki
İçinde ayrılıklarını kuruttuğun
Beğendiğin hallerimin altını çizdiğin
Kaldığım yerden severim diyip
Kenarını katlayıp rafa koyduğun
-------------------------------------------

Yakalım Bir Kez Daha Göğü
Sadece Deniz Kalsın Kalbimizde Mavi
İçinde Boğulup, Kaybolduğumuz...
------------------------------------------

SoNRa SeYHaN'ıN AkıŞıNa BıRaKıR DeMiR KöPRü
BiR AkŞaMıN TüM YORGuNLUĞuNu

aKŞaM ÜsTÜ SoĞuĞuN SeVGiLi SaÇıNa KaRıŞıMıNı
YaNıNDaKi ErKeĞiN oMuZLaRıNA

Ve Şu NeHiR ŞaHiT oLuR

biRBiRiNe HiÇ BeNZeMeYeN
KaLDıRIm BoYu HaYaLLeRiN
FecR'de TuTuLuŞuNa...

Ya Da
YoK oLuŞuNa...
---------------------------------------------
 

lastsamurai

Yasaklı Üye
Yasaklı
Katılım
17 Mar 2018
Mesajlar
648
Tepkime puanı
739
Puanları
0
Yaş
42
Cinsiyet
Erkek
Hiçbir Şey ve Her Şey Üzerine

Hiçbir Şeyimsin


Beklerdim elbette kirpiklerinin yıkılışını
Bana evet demeliyken sen gözlerinle
Beklerdim elbette, beklemem gerektiğine inanırsın diye

Dişlerinin arasına sıkışmış birkaç hece
Sordun sahte bir heyecan ile
Büyürken uykusuzluğun sözlerinde
Ne anladın merak ettim hadi söyle?

Seni anladığımı anladığını anladığımı
Çizdim avucuna hiç vermediğin renklerinle
Dokunmak isterken kısık nefesine
Çarptım duvarlarına her seferinde

Şimdi soğuk bir acı var düşlerimde
Sırf sen yine hastasın diye bu endişe
Dualarımdasın birkaç gece
İyi ol dileklerimle

Özeniyorsun gitmelerin hevesine
Dur denilmezmiş zaten gidene
Dur demiyorum peki
Git güle güle...

Fakat şunu da yaz aklının derinliklerine
Sonra yaşa benden habersizce yine

Bazen hiçbir şey her şeydir
Sen bunu hiç göremesen de
Unutmam tamam de, ama bil
Hiçbir şeyimsin yüreğimde...
 
Üst
Alt