Han

En Güzel Edep Güzel Ahlaktir...!
Kullanıcı
Katılım
20 Ocak 2021
Mesajlar
7,620
Tepkime puanı
6,991
Puanları
0
Konum
Huzur🧿
Cinsiyet
Erkek
Kültür sözcüğünün Latincede ekip ürün almak, üretmek manasına gelen “cultura” sözcüğünden geldiğini ve pek çok dünya dilinde aynı sözcüğün kullanıldığını duymuşsunuzdur.

Arapçada kullanılacak olan ve Türkçemizde de rastladığımız “hars” sözcüğü de “toprağın işlenmesi” manasına gelir. Yine Türkçede kullanılacak olan “ekin” sözcüğü de “kültür” sözcüğüyle eşanlamlıdır.

Toprağı işleme, kültür olabileceği gibi, yemek yapma, ayin veya oyun da kültürdür. Bu durumda, kültür sözcüğü, zaman içerisinde gelişimlerin değişimlerin ışığında öylesine zengin anlamlara bürünmüştür ki bu da şaşırtıcı değildir, çünkü “üretim” insanlık tarihinde yalnızca tarımsal düzlemde değil, düşüncelerin evrimi, teknik ve teknolojinin gelişimi seviyesinde de gerçekleşen bir olgudur ve bu tür değişimlerin hayat tarzlarından düşünme biçimlerine ve inançlara dek etkili olmaması olanaksızdır.

Tarihsel bilgiler bizlere kültürün tüm toplumlarda muhakkak bir birikime dayandığını göstermektedir. Bu birikim, kültür tarihçilerine göre işleme (enerji, tarım, madencilik, metalürji, av ve balıkçılık hep işlemeyle gelişmiştir), zanaat (tüketim eşyalarını ve bununla ilgili teknik problemlerin çözümüne yardım edecek mekanik nesneleri üretme), dönüştürme (maddeyi fiziksel, kimyasal, teknolojik olanaklarla diğer bir nesneye dönüştürme, söz gelimi sentetik nesneler gibi) ve nihayet yaşam alanını yani mekânı değiştirme (inşaat, mimari, ulaşım için yollar, çevre düzenlemesi) eylemleriyle oluşur.

Bütün bu eylemlerin farklı coğrafi alanlarda farklı topluluklar tarafından oluşturulması esasında dünya kültürünün özünü oluşturmaktadır ve bütün toplulukların er veya geç karşılıklı ilişkileri ve hali ile karşılıklı etkileşim kaçınılmazdır. Kelime Türkçeye Fransızca “cultura” dan geçmiştir. Kültür kelimesinin günlük hayatta, sanatta, eğitimde, bilimde vb. Alanlarda farklı anlamları olsa da genel bir kültür tanımına ulaşmak mümkündür.

Buna göre kültür, bir toplumumuzun içerisinde mevcut her çeşit bilgiyi, alışkanlıkları, değer ölçülerini, genel tutum, görüş, inanç ve zihniyet ile her çeşit davranış şekillerini içerisine alan, o toplumumuzun üyelerinin çoğunluğunda ortak olan, onu diğer toplumlardan ayırt etmeye yarayan maddi ve manevi değerlerden oluşan bir bütündür.

Kültürün temelinde, bir toplumumuzun varlık ve evren konularındaki açıklama şemalarını oluşturan inançlar vardır. Bu inançlar, belli toplumsal alışkanlıkları, sorun çözme yordamlarını biçimleyerek değerleri oluştururlar. Toplum düzeninin sağlanması, değerlerin yaptırım gücü kazanmaları, yani norm haline gelmeleriyle olur. Doğayı dönüştürme etkinlikleri, insanın bu gayeyle üretmiş olduğu bilgi ve gereçler yani teknoloji ile gerçekleşir.

Bütün bu etkinlik ve ifadeler, sonuçta kendilerinin soyut temsilleri olan simgeleri oluştururlar. Kültür, hemde ortak bir dilin paylaşımını da getirir. Toplumsal ilişkinin devamını sağlayacak, tekrarlanmasıyla gelenek ve göreneklere dönüşecek olan değerler, ortak kurucu unsurlar olarak nitelendirilir. Kuralın norm sayılabilmesi için, toplumsal seviyede bir baskı unsuru olabilmesi, ona uyulmadığı takdirde de olumsuz bir karşılığı olmasıdır.

Kültür, sosyolojinin ve antropolojinin en önemli kavramlarından biri olmasına karşın yine başta sosyoloji ve antropoloji olmak üzere genel itibari ile sosyal bilimlerin en belirsiz, karmaşık ve tartışmalı kavramlarındandır. Antropolog Alfred L. Kroeber ve Clyde Kluckhohn, 1952’de derledikleri Kültür: Kavramların ve Tanımların Eleştirisi başlıklı kitaplarında kültürün 164 ayrı tanımı olduğunu belirtirler.

Ünlü Kültür kuramcısı Raymond Williams da (1983), kültür kavramına dair 164 farklı tanı m olduğuna dikkat çekerek, ‘kültür’ün İngiliz dilindeki en karmaşık iki-üç kavramdan birisi olduğunu belirtir.

Bu durum kuşkusuz sadece İngilizceye özgü değildir, tam tersine pek çok dilde ‘kültür’ün tanımı ve manasına ilişkin kayda değer bir belirsizlik mevcuttur. “Çok kültürlü bir şahıs” ya da “Güneydoğu yemek kültürü” veya; “Avrupa Kültür Başkenti İstanbul” ve “Çerkez kültürü” dediğimizde kültür karşımıza herhalde aynı anlamda çıkmamaktadır. “Şarap kültürü” ile gazetelerin “kültürsanat sayfası” dediğimizde ya da “Anadolu kültürü” ile “Kültür-Sanat Festivali” derken, işte tüm bu örneklerde, kuşkusuz kültürü aynı anlamda kullanmıyoruz.

Kültür teriminin hem gündelik yaşamda hem akademik söylemde kullanım alanı bir hayli geniştir ve farklı bağlamlarda farklı anlamlara sahiptir. Bundan dolayı kültür, bir taraftan çok tanıdık ve bildik, bir yandan da ele avuca gelmez bir olgudur “Bu yüzden, insanlara söz gelimi kulaklarını değil de dudaklarını boyamak veya herkezin gözü önünde içerken özel bir yerde tek başına işemek gibi şeyleri yaptıran bizatihi kültürün kaçkın, ele gelmez ve soyut oluşudur” (Bauman, 1996: 162-163).

Kültürü araştırma konusu edinen antropoloji ile sosyoloji arasında kültüre bakış açısı bakımından var olan bir farkı vurgulamak gerekir.

Antropoloji, insan toplumlarının geçmişten bu güne doğru ilerleyen kültürlerinin kökenini ve gelişimini ortaya koymaya çalışırken sosyoloji, kültürün kökeni gibi bir sorunla ilgilenmez, daha çok kültürel bir nitelik taşıyan olay, olgu ve pratiklerin, birey ve grupların birbirleriyle ve toplumla kurdukları ilişkiyi nasıl etkileyip belirlediğini açıklamaya çalışır.

Sosyolojideki kültür kavramı; toplumların ya teker teker üyelerine, ya toplum içerisindeki gruplara, veya doğrudan bütün topluma göndermede bulunmaktadır. Sosyolojik kültür kavramı; insanların nasıl giyindiklerinden nasıl konuştuklarına, evlilik geleneklerinden aile yaşantılarına, dinsel törenlerinden eğlence etkinliklerine ve daha pek çok yaşamsal alana kadar geniş ve ayrıntılı bir alanı içermektedir.




-Alinti-
 

SuMBuL

Tam güldüğün yerde başlar şiirler... Yang❤️
Moderator
Katılım
4 Ara 2020
Mesajlar
2,331
Tepkime puanı
4,612
Puanları
113
Konum
...
Cinsiyet
Kadın
veve.png


paylaşım için çok teşekkürler @Han
 
Üst
Alt