Han

En Güzel Edep Güzel Ahlaktir...!
Kullanıcı
Katılım
20 Ocak 2021
Mesajlar
7,620
Tepkime puanı
6,991
Puanları
0
Konum
Huzur🧿
Cinsiyet
Erkek
Konvensiyonalizm terimi, kişiler ya da partiler arası uzlaşma, uyuşma; hukuken uygulanabilir uzlaşma, anlaşma üstünde uzlaşılan ilke, yaygın şekilde kabul edilen kural, gelenek, teamül, inanç; bilimde temel kavramlar ve İlkeler (söz gelimi geometrik aksiyomlar) üstünde a priori yargılara ve fiziksel deneylere dayanmaksızın sağlanan gönüllü uzlaşma ya da anlaşma anlamlarına gelen konvansiyon (convention) kelimesinden türemiştir.

Konvansiyonal terimi geleneğe, teamüle, yaygın şekilde kabul edilen ilke, kural ya da inanca dayalı şey demektir. Konvansiyonalizm ise bu durumda konvansiyonlar (gelenekler, teamüller, kurallar ya da inançlar) gözlemleme eğilimi ve konvansiyonlar bulmaya çalışma tavrı veya teamülü; conventiona dayalı, ondan yola çıkan uygulama ya da faaliyet; bilimde mantığın, matematiğin ilkelerini convention’lar olarak dikkate alan teori manasına gelir.

Bilimsel kanunların ve teorilerin, doğal dünyayı tanımlamanın alternatif tarzlarından aşağı-yukarı bağımsız seçime (tercihe) tabi conventionlar olduklarını öne süren ve savunan teoriyi söyleyen konvansiyonalizm, seçilen alternatiflerin diğer alternatiflerden daha fazla doğruluğa sahip bulunmadıklarını; sadece diğerlerinden daha elverişli ya da kullanışlı olduklarını öne sürer.

Böylece doğrular yoktur, konvansiyonlar vardır; bilimsel bilgiler konvansiyonlardır; yani bilimsel bilgi konvansiyoneldir. Konvansiyonalizm, kendileri ile doğal dünyayı tanımladığımız yöntemin dilsel konvansiyonlara bağlı olduğunu; saf matematik ve mantık önermelerinin bu konvansiyonlara binaen” doğru” sayılabileceklerini iddia eder; bu şekilde kendi bünyesinde tutarlı olan herhangi bir matematik ve mantık sistemini doğaya uygulamak mümkündür.

Konvansiyolanizm’in kaynağında Kant vardır; ancak Kant konvansiyonalist değildir. Kant doğa tanımlamalarımızı, bireysel seçim ya da tercihten çok, temelde insan zihninin evrensel Özelliklerine göre seçtiğimizi söyler. Kant açıkça konvansiyonalizme götürecek bir yorumu önlemek amacı ile, dünyada bulduğumuz düzenin kendinin zihinlerimizin karakterine bağlı bir düzen olmadığını söyleyerek düzeltmiştir.

Konvansiyonalizm, genelde, Kant’a çok şey borçlu olduğunu belirten Poincare’ye bağlanır. Aynı şekilde Ernst Mach ve Pierre Duhem de konvansiyonalisttirler. Hem Mach, hem de Duhem bilimsel teorilerdeki “resimsel” (pictoral) ya da “açıklayıcı” unsurla, bağıntıya dayalı unsuru birbirinden ayırırlar; ilk unsur Önemsizdir; esas olan ikincisidir. Mach’a göre, teoriler, mümkün mertebe basit ve kuvvetli tahminde bulunulacak şekilde inşa edilen tahmin araçlarıdır sadece. Gizli olayların tanımlayıcıları gibi görünen bu teori parçaları, gerçekte göründükleri gibi değildirler.

Bize tahminde bulunma olanağı veren, teorilerin ihtiva ettikleri matematiksel bağıntılardır. Teorilerin bağmtısal parçalan direk olarak doğruya doğrulananı az; açıklayıcı parçalar ise hiçbir şekilde doğrulanamazlar. Hangisini kabul etmiş olursak olalım, kabul ettiğimiz “resim” konvansiyoneldir. Esas olan matematiksel bağıntıların doğru tahmine imkân vermesidir.

Duhem de benzer bir görüşü savunur ve matematiği bilimlerde kullanırken hipotezler içinde, keyfi biçimde bir varsayımı diğerine bağladığımız matematiksel sembollerle bütünüyle konvansiyonel tarzda ölçülebilir özellikler ortaya koyarız der. Söz konusu hipotezler, saf matematiğin yöntemlerine göre birbirlerine bağlanırlar ve sonuçlar tahminler olsunlar diye fizik terimlerine tercüme edilirler.

Poincare, bilimsel teori ve kanunların yapısı ile ilgili görüşlerine, hem saf durumda, hem de bilimsel teorilerde kulanıldıkları sırada matematik ve özellikle farklı geometri sistemlerini dikkate alarak ulaşmıştır. Eskiden Euclid’in paralel postulatının -bir noktadan verili bir doğru çizgiye sadece ve sadece bir tek paralel çizilebilir- kendi aksiyomlarından mantıki olarak çıkartabildiği kabul ediliyordu. XIX. Yüzyılın ilk senelerinden itibaren bu tümdengelimin Lobachevski ve Farkas Boylai tarafından imkânsız olduğu ispatlandı.

Eğer Euclid postulatı aksiyomlarından mantıki olarak çıkarılabiliyor ise, bu çelişkilerin,aksiyomların kabulünden ve postulatın reddinden çıkabilecekleri manasına geliyor demektir. Lobechevski ve Boylai’nin çalışmaları matematikçileri, Euclid aksiyomlarından ve paralel postulatının reddinden yola çıkan tutarlı çeşitli geometri sistemleri geliştirmeye şevketti. O aynı şekilde, fiziksel dünyada tek bir doğru geometri bulunmadığı ve postulatlar olmaksızın herhangi bir geometrinin İnşa edilebilme olanağının şüpheli olduğu sonucuna da yol açıyordu. Zamanla Euclidci olmayan geometriler geliştirildi. Poincare çeşitli geometri sistemleri arasındaki farkları ortaya koymak amacı ile Lobachevski ve Boylai geometrilerinin popüler bir yorumunu yaptı. Bu yoruma göre, çeşitli sistemlerde kullanılacak olan terimlerin, bir sistemde yer alan teoremlerin bir başka sistemdeki teoremlere tercüme edilmesine imkan verecek şekilde bir “sözlük” ünü yapmak mümkündü. Bu yüzden ne Euclidçi geometri, ne de diğer geometriler çelişkiye götürmüyorlardı.

Bu, Poincare’yi, Euclidçi geometrinin mecburi tek geometri olamayacağı ve Euclidçi olmayan geometriler imkansız olacağı için, geometri aksiyomlarının sentetik a priori olmadıklarını söylemeye götürüyordu; bu şekilde onlar, geometri devamlı tashihe (düzeltmeye) açık olacağı için deneysel doğrular diye nitelendirilemezlerdi. Geriye kalan biricik ihtimal onların konvansiyonlar (uzlaşımsal şeyler) olduklarıydı. Biz belirli konvansiyonları kabul ederiz, çünkü deney bizlere onların kullanışlı olduğunu gösterir.

Eğer biz Euclidçi olmayan bir geometriye göre organize edilmiş kavramlarla düşünmeyi öğrenmişsek, ilgili geometriye fiziksel evrenin doğru bir tasviri olarak bakma eğiliminde oluruz. Geometrik düzen zihinlerimize dünya tarafından yüklenmez; tam tersine, zihinlerimiz dünyaya geometrik bir düzen yüklerler. Bizim uzay kavramlarımız, duyumlarımızın kendileri vasıtası ile başka kanunlar keşfettiği kanunlar üstünde dururlar. Bu kanunlar tanımlarımızı keyfi tanımlar olmaktan çıkarırlar. Fakat bunlar farklı geometriler ile de uyuşabilirler.

Lewison’un bilime, tanım, tasnif ve bir bilimsel realitenin kriterinin zımnen kabul edilmesiyle girdiğini öne sürmüştür. “Zihin deneye düzen, tasnif, kategori ve tanım unsurlarını ilave eder”. Ona göre yorumun bulunmadığı yerde bilgi de yoktur; fakat eğer yorum daha sonraki bir deneyin kontrolüne bağlıysa, bu durumda biz sonsuz bir geri kura ile yüz yüze geliriz ve bilgi imkansızlaşır. Yorum, daha sonraki deneyin belirli bir düzen yüklenmesini sağlamayı başaran a priori’ye bağlıdır. Gerçek, a priori tarafından buyurulan düzen içinde görülen veridir.

Diğer ünlü konvansiyonalistler arasında Eddington, Arthur Pap gîbi isimler vardır. Konvansiyonalizm Moritz Schlick, Popper ve Ernst Nagel gibi düşünürlerin eleştirisine maruz kalmıştır. Ancak, konvansiyonalistler irrasyonel çizgi üstünde yer alırlarken, yukarıda adları sayılan eleştirmenler pozitivist ve rasyonalist çizgide yer alırlar. Bu durumun, söz-konusu düşünürlerin eleştirisinin gücünü zayıflattığı söylenebilir. Son senelerde, konvansiyonalist bilgi ve bilim yorumu, kendileri konvansiyonalist etiketiyle isimlendirilemeseler bile, Wittgenstein ve Kuhn’un çalışmaları ile yeni bir güç kazanmıştır. Konvansiyonalizm, nihai noktada, bilimi, irrasyonel olanla açıklama teşebbüsüdür, bu nedenle de en açık ve direk olarak çağrışımları irrasyonel olan yönündedir. Bu anlayışın çağımızda, “Bilginin her koşulda konvansiyonel” olduğunu öne süreri sosyolojik anlayışlarla desteklenmekte ve bilimcilik (scientism)’in dünyadaki üstünlüğüne gölge düşürmektedir.




-Alinti-
 
Üst
Alt