Kavramcılık veya diğer adı ile Konseptüalizm, adcılık ve gerçekçiliğe karşı olarak, kavramların genel düşüncelerden ibaret bulunduğunu ve bunların gerçek olduklarını ileri süren Fransız düşünürü Abelardus’un uzlaştırıcı öğretisidir.
Orta Çağ Skolastiğinin son zamanlarında Realizm–Nominalizm çatışmasında nominalizmin içinde yer alan ve tümellerin (külliler, universelia) kendi başına varlıkları olmadığını, ancak zihinde düşünülen soyut varlıklar olarak bulunduklarını, dolayısı ile zihinsel tasarımlar olduğunu ileri süren felsefî görüş olarak da bilinmektedir.
Gerçekçiler, metafizik tutumlarına uygun olarak genel kavramların gerçek olduğunu ileri sürmüşlerdi. Adcılarsa genel kavramların yalnızca birer sözden ibaret olduğunu öne sürerek gerçek olmadıklarını savunuyorlardı. Orta Çağ’ın aydın bilgini Petrus Abelardus, kavramcılık (konseptualizm) öğretisiyle, bu çatışmayı uyuşturmaya çalıştı. “Tartışma beyhudedir”, diyordu Abelardus, “kavramlar elbette gerçek değildirler; ama gerçekliklerden çıkarıldıkları için gene elbette bir gerçeklik taşımaktadırlar.”
Bunlar, adı üzerinde, kavramdırlar ve bunların bu manada gerçekliklerini tartışmak yersizdir. Kavramların elbette nesne ve eylemlerden bağımsız olarak birer varlıkları yoktur, ama onlar nesnel gerçeklik bilgisinin özel bir biçimidirler, bizler onlarsız (nesne ve eylemlerden soyutlanmış genel kavramlar olmaksızın) nesnel gerçekliği bilip tanıyamayız. Tümeller ne nesneden önce ne de sonradırlar, nesnenin kendisindedirler.
Abelardus bu savıyla açıkça adcılara katılmakta, ne var ki onlardan biraz farklı olarak tümellerin veya önsel genel kavramların nesnel gerçekliğin kavranmasında temel ögeler olduklarını ileri sürmektedir. Adcılığın geliştiricisi Ochamlı William da Abelardus’un bu savına katıldığından kavramcılık (konseptualizm) öğretisine son dönem adcılığı adı da verilir. İngiliz düşünürü John Locke da bu anlayışa yatkın görüşler ileri sürmüştür.
Tümel kavramların birer birer nesneler ile ilişkisi nedir ve bunu nasıl açıklamalıyız sorusuna, Skolastik felsefe bağlamında şu biçimde cevaplar verildiği görülür:
Tümel kavramların nesnelerden önce ve objektif gerçeklikleri vardır;
Tümel kavramlar nesnelerden sonra ve objektif varlıkları yoktur (bu cevaplardan birincisi Realizm, ikincisi Nominalizm akımını oluşturuyordu.)
Üçüncü olarak tümel kavramlar ne nesneden önce ne de sonradır, fakat nesnededir. Bu üçüncü anlayışı Petrus Abelardus ileri sürmüş ve bu anlayışa kavramcılık denilmiştir.
Aslında bu yaklaşımın kaynağını Sokrates’e ve Platon’a kadar götürmek mümkünse de gerçek oluşumu ancak Skolastik felsefede söz konusudur.
Abelardus’a göre tümeller birer birer nesnenin içinde vardır, ama birer birer nesnelerin dışında yalnızca kavram olarak bulunur. Ayrıca bireylerde var olan tümel, mahiyet olarak değil, ancak birey olarak vardır.
Abelardus’un görüşü direk olarak nominalizm olmamakla beraber ona yaklaşmakta, dolayısı ile kavramcılık nominalizmin içinde kabul edilmektedir. Kavramcılık ile duyumcu felsefeler arasında da belli bir ilişki söz konusudur. Kavramcılık Yeni Çağda bazı filozoflar tarafından da kabul edilmiştir. Sonraları Aristoteles ve Kant’ın öğretileri de kavramcılık diye nitelenecektir. Fakat bu niteleme bizi onların Skolastik felsefedeki anlamla aynı olduğu görüşüne götürmemelidir.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım
Orta Çağ Skolastiğinin son zamanlarında Realizm–Nominalizm çatışmasında nominalizmin içinde yer alan ve tümellerin (külliler, universelia) kendi başına varlıkları olmadığını, ancak zihinde düşünülen soyut varlıklar olarak bulunduklarını, dolayısı ile zihinsel tasarımlar olduğunu ileri süren felsefî görüş olarak da bilinmektedir.
Gerçekçiler, metafizik tutumlarına uygun olarak genel kavramların gerçek olduğunu ileri sürmüşlerdi. Adcılarsa genel kavramların yalnızca birer sözden ibaret olduğunu öne sürerek gerçek olmadıklarını savunuyorlardı. Orta Çağ’ın aydın bilgini Petrus Abelardus, kavramcılık (konseptualizm) öğretisiyle, bu çatışmayı uyuşturmaya çalıştı. “Tartışma beyhudedir”, diyordu Abelardus, “kavramlar elbette gerçek değildirler; ama gerçekliklerden çıkarıldıkları için gene elbette bir gerçeklik taşımaktadırlar.”
Bunlar, adı üzerinde, kavramdırlar ve bunların bu manada gerçekliklerini tartışmak yersizdir. Kavramların elbette nesne ve eylemlerden bağımsız olarak birer varlıkları yoktur, ama onlar nesnel gerçeklik bilgisinin özel bir biçimidirler, bizler onlarsız (nesne ve eylemlerden soyutlanmış genel kavramlar olmaksızın) nesnel gerçekliği bilip tanıyamayız. Tümeller ne nesneden önce ne de sonradırlar, nesnenin kendisindedirler.
Abelardus bu savıyla açıkça adcılara katılmakta, ne var ki onlardan biraz farklı olarak tümellerin veya önsel genel kavramların nesnel gerçekliğin kavranmasında temel ögeler olduklarını ileri sürmektedir. Adcılığın geliştiricisi Ochamlı William da Abelardus’un bu savına katıldığından kavramcılık (konseptualizm) öğretisine son dönem adcılığı adı da verilir. İngiliz düşünürü John Locke da bu anlayışa yatkın görüşler ileri sürmüştür.
Tümel kavramların birer birer nesneler ile ilişkisi nedir ve bunu nasıl açıklamalıyız sorusuna, Skolastik felsefe bağlamında şu biçimde cevaplar verildiği görülür:
Tümel kavramların nesnelerden önce ve objektif gerçeklikleri vardır;
Tümel kavramlar nesnelerden sonra ve objektif varlıkları yoktur (bu cevaplardan birincisi Realizm, ikincisi Nominalizm akımını oluşturuyordu.)
Üçüncü olarak tümel kavramlar ne nesneden önce ne de sonradır, fakat nesnededir. Bu üçüncü anlayışı Petrus Abelardus ileri sürmüş ve bu anlayışa kavramcılık denilmiştir.
Aslında bu yaklaşımın kaynağını Sokrates’e ve Platon’a kadar götürmek mümkünse de gerçek oluşumu ancak Skolastik felsefede söz konusudur.
Abelardus’a göre tümeller birer birer nesnenin içinde vardır, ama birer birer nesnelerin dışında yalnızca kavram olarak bulunur. Ayrıca bireylerde var olan tümel, mahiyet olarak değil, ancak birey olarak vardır.
Abelardus’un görüşü direk olarak nominalizm olmamakla beraber ona yaklaşmakta, dolayısı ile kavramcılık nominalizmin içinde kabul edilmektedir. Kavramcılık ile duyumcu felsefeler arasında da belli bir ilişki söz konusudur. Kavramcılık Yeni Çağda bazı filozoflar tarafından da kabul edilmiştir. Sonraları Aristoteles ve Kant’ın öğretileri de kavramcılık diye nitelenecektir. Fakat bu niteleme bizi onların Skolastik felsefedeki anlamla aynı olduğu görüşüne götürmemelidir.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım