Günün Yazısı

M

Muzik

Guest
Pamuk-Ve-Gençlik.jpg


Sevgili Gençlik

“Öyle parçalandım ki ömrümde
Sevgiyle öfke arasında,
Sevgimi öfke vurdu
Öfkemi sevgi kaçırdı
İçim parçalandı arada

Bi de bi gün baktım gökyüzüne bir bayram gecesi
Bi kestane fişeği açmış yedi rengimden
Yağıyorum çocukların üstüne”
 
M

Muzik

Guest
Aşk ile arkadaşlık bir gün yolda karşılaşırlar.
Aşk bi tuhaftır bugün. Garip bir kibir vardır üstünde.
Arkadaşlık ise selam verir eski dostuna.​

Aşk kendinden oldukça emin arkadaşlığa sorar:
-Ey arkadaşlık biz eski dostuz ama benim bir türlü anlayamadığım bir şey var ki sormazsam rahat edemeyeceğim. Ben senden daha sıcak ve içtenim öyle değil mi? Üstelik daha samimiyim. Sen niye varsın ki, yani buna sebep var mı?​

Arkadaşlık bu suale çok şaşırır. Hiç böyle bir şey beklemez dost bildiği aşktan.
Aşk ise sorduğu sorunun ne etki bıraktığını düşünmez bile.​

Bu soru üzerine cevap verir arkadaşlık:
Ahh dostum ahhh.Sebebi şu:
SEN ÇEKİP GİTTİKTEN SONRA ARKANDAN AKAN GÖZYAŞLARINI SİLMEK İÇİN…​
 
M

Muzik

Guest
Eşeğe Bindin Mi Hiç ?

Bin mutlaka.
Sprey boya al, duvara yazı yaz.
Dün ben Caddebostan sahiline inerken gördüm bi tanesini, “kitap okumayanla evlenme” diye yazmış… Cilt cilt bin tane kitap yazsan bu kadar güzel anlatamazsın, üç kelimeyle duvarda izah edivermiş.
Sen de dene.
Cart renkli ayakkabı giy.
Hatta biri farklı biri farklı renk giy.
Erkeksen, küpe tak.
Kızsan, sutyen takma.
Aynayı rujla karala.
“En az üç” dövme yaptır.
Rahat ol, ağzını boz bazen.
Küfür ruhun yelpazesidir.
At yarışına git.
Zar at.
Sabaha kadar uyuma.
Bir gece denize gir mesela…
Kulaç at karanlığa, korkularına.
Sokakta yatan deliyle muhabbet et.
Amarettolu tiramisu yedir ona.
Veya, suşi ısmarla.
Mevsimi ıskalama, erik arakla.
Güzel bir kıza ikram et, yürü git.
Güzel kız, tersleme, al o eriği.
Mehtapta kürek çek.
Kum çuvalına tekme at.
Bağır.
Müziği sonuna kadar aç.
Film kötüyse, arayı bekleme, çık.
Ayaklarını masaya koy.
Seks dergisi kurcala.
İlerde yeteri kadar diyet yapacaksın nasıl olsa, zararlı şeyler ye.
İçkileri karıştır, sokağa kus.
İçkileri karıştırmadan içmeyi öğrenmenin tek yolu budur, inan bana.
Puro tat.
Erkeksen, önlük tak, bulaşık yıka.
Kızsan, suratına tıraş köpüğü sür.
Balona su doldur, balkondan fırlat.
Ağaca tırman, ismini kazı.
Fayton sür.
Elbiseyle duş al.
Çöpçüyle selfie yap, teşekkür et ona, gözlemeci teyzenin yanına otur, yanağından öp onu, dizinin en kritik yerini pür dikkat seyreden annene terlik at, ciddi ciddi siyaset konuşan babanı en ciddi yerinde gıdıkla, hediyelik eşya satan birine hediye al, parktan çiçek kopar, anneler gününde satmak için köşeye çiçek yığan roman güzeline ver.
Bahçe duvarında yürü.
Raylarda koş.
Gökyüzünü gülümseyerek içine çek, ruhun rüzgar alsın biraz.
Karpuzu elinle ye.
Fesleğen okşa.
Kurbağaya şiir oku.
Gençlere yalan söylemek yanlıştır / Yalanların doğru olduğunu göstermek yanlıştır. / Tanrı’nın gökyüzünde oturduğunu ve yeryüzünde işlerin yolunda gittiğini söylemek yanlıştır. / Gençler anlar ne demek istediğinizi. Gençler halktır. / Güçlüklerin sayısız olduğunu söyleyin onlara, yalnız gelecek günleri değil, bırakın da yaşadıkları günleri de açıkça görsünler. / Engeller vardır deyin, kötülükler vardır. / Varsa var, ne yapalım. / Mutlu olamazlar ki değerini bilmeyenler mutluluğun… / Rastladığınız kusurları bağışlamayın, tekrarlanırlar sonra, çoğalırlar. / Ve ilerde çocuklarımız, öğrencilerimiz, bağışladık diye o kusurları, bizi bağışlamazlar.
Bence bu şiiri oku kurbağaya.
*
Yap bunları.
Ya da, içinden her ne geçiyorsa onu.

 
M

Muzik

Guest

209507-05371872018.jpg



Takılıp kaldığında hayatın radarına
Derdini dinleyen yok sar istediğin kadar
Masaya bir şişe koy gülümse kederine
Sabaha dek dibine vur istediğin kadar

İçerinde kurumuş Dereler Irmakların
Biri birine değmez çatlamış dudakların
Göğün kazanı gibi çınlarken kulakların
Talihten jokerini sor istediğin kadar

Gökten yağsa yıldızlar Lapa lapa kar gibi
Hüzünlere bağlıdır tahta kapının ipi
İsyan yok var edene eyvallah deyip dibi
Boylarken yüreğini har istediğin kadar

Her günün batımında gam yüklerken hicranın
Yaşanmamış ne varsa bestesidir icranın
Külü yok dumanı yok yürek denen mecranın
Kader küsmüş dağında kor istediğin kadar

Aklının gerçeğinde durmayı unuttuysan
Deniz iken dalganı vurmayı unuttuysan
Çöl müdür çorak mıdır sormayı unuttuysan
Avuntuya kanadı kır istediğin kadar...
 

HUNTER47

New member
Kullanıcı
Katılım
10 Ocak 2017
Mesajlar
152
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yaş
42
Cinsiyet
Erkek
Bugün Elini Tuttum

209594-1429442072018.jpg


Koruyucu sevgimin inhisarında, z/amansız bir tasa bellemek ve isimler durağında adımla nakşeden bir hürmeti sunmak evrene.

Gönül borcum var madem bir de matem bellediğim kalemim.

Hangi im’in derdindeyim kim bilir yine tek nüsha almak adına içimin matbaası geceye ve hüzne ayarlı.

Sağdıcım bellediğim sonrama da rest çektiğim.

Hayatın külliyesinde tek bir heceden de hallice.

Istırap bellenen rahvan bir dokunuş; aslında değil de ezelinde kayıtlı o günce.

Derme çatma olmalı aklımın kulübesi ve tek oda yalnızlığı ihlal edenlerden alacaklı bir cümle nazarında.

Beyit beyit yol var önümde derken hükümler derleniyor derken zaman saf tutuyor.

En muzdarip olduğum duygu yine duygusallığın tonunu ve tınısını bir türlü ayarlayamadığım.

Ay’ı az evvel uyuttum koynundaki tek yıldızı çaldım senin yerine bir de name name dökülen isminin kıvrımları.

Hangi rüyama sahip çıktım da uyandım ansızın? Hangi rotamı sabit kıldım da varamadım hiçbir yere?

Kerpetenle sökmeliyim kalan dişlerini zulmün ve zalim yanlısı kim ise belki içimdeki o nüktedan seyirdir zulme karşı geldiğim ve gördüğüm tüm zulmü Hakkın nezdinde bertaraf edip hiç kalkışmadığım.

Bir yazı başlığı aramadan çıktım yine yola artık nereye düşerse yolum sanırım bir hastane güncesi derlemeliyim her odaya not düşen başhemşirenin maskesinin ardına gizlediği o gülümseme. Çalamadılar işte çalamayacaklar da: hala gülümseyebiliyorum tüm yorgunluğumu ifşa etsem de sanırım hayali bir öpücük kodluyorum alnına iz düşmek iyinin ve güzelin sonra da şükretmek.

Hala nefes alıyorum ve koşabiliyorum da: lakin ne toplu taşıma aracına biniyorum ne de toplama kamplarına görev üzerine sürüldüm. Gönüllüyüm ben hele ki gönlümde toplu yaşayan onca sevdiğim insan ki haberleri bile yok. Olsun da. Varsın haberleri olmasın. Oldu da ne oldu bu güne kadar? Sadece hüzün resmedildi ve ayrılık: sanırım sevginin doğurganlığında kibre davetiye çıkaran. Üstelik gözlerine bakmadan rahatça konuşabiliyorum aslında dokunmam bile yasak iken iyi de fizikken kimse yok çevremde sadece kuru gürültü ve çemkiren iblis lanet okurken insanoğluna ben payıma düşenle restleşiyorum.

Rabbimin hükümranlığında bir beyit ısmarlıyorum sadece mazlum ve Allah arasında hele ki o çekili perde bile uçuşurken yaşlarım yine beni hizaya getiren sonramı bilmesem de aslında bilmek filan da istemiyorum. Ne derdim ne tasam yeter bu duygumu tamlamaya.

Zaman mıhlandı.

Ölüm mimlendi.

Yılan uykusundan uyandı işte.

Zehrimi içime saldım ve panzehir ile çarpıştı bir anda tıpkı bela ve duanın karşılaştığı o fasılada yüce Rabbim kanatlarıma yeni benekler eklerken.

Hazin de olsa hayat… ne yani hep mi hüzün, diyenleri tensiye edip de kurmaca bir mutluluk mu iz düşmeli satırlara?

Yalandan da olsa mutlanan benliğimle pek iyi değil aram madem aslında insanları çok sevsem de aram onlarla da iyi değil. Hep iki uçtayım: bir suskun bir geveze.

Dün dertleşiyordum ki bir dostumla-tınısındaki ahenge bakar mısınız?

Sonra ne mi oldu?

Kuyruğunu sıkıştırdı ve gitti zaten gelip selam vermesi bile bir mucize iken saniyelerle sınırlı olsa da yanımda olduğunu düşünmeme vesile olmuştu.

Annemin kulakları çınlasın ve beni gerçekten sevip de tanıyan kim ise:

Saflıktan muzdaripim ya… gerisini siz getirin.

Çalıntı selamlarım yok benim ve yalan sevgilerim de sanırım en güzelini yapıyorum: gözlerinin içine bakmadan ve dokunmadan ve korkmadan da bir gün gider mi diye… evet, evet, sessizce seviyorum gerisi geliyor zaten.

Ne ben değişiyorum ne de karşımdakinden talep ediyorum. Üstelik içinde her ölçü sevgi mevcut: aşk, hüzün, merhamet, yalansız ve sıra dışı sevmelerin uzmanıyım madem…

Gönülde tek zerre tortu kalmadı yazmaya düştüm düşeli.

Ah’larımı yok sayıp, sırlarımı da imlere sakladığım ben hepten kayıplarda ve kozamdayım… bir de İlahi Aşkın resmettiği o huzur yok mu?

Bu gün elini tuttum.

Aslında senin elini tuttum ve sen fark bile etmedin oysaki biz buna alışıktık bir ömür boyu.

Elini tuttuğum kim varsa yine bihaber o temastan, seviyorum ben tüm saflığımla, tüm insanlığımla ve merhametlilerin en merhametlisi rıza göstersin diye içimde en ufak şüphe ve kötü niyet olmadan seviyorum ve niyazlarımda sarmalıyorum tüm dileklerimi.

Gök bu gün tam ortasından yarılacaktı zannımca ne de olsa o meşhur haber kanalındaki sevgili meteoroloji editörü günler evvel uyarmıştı bizleri. Sonra ne mi oldu? Ağladığımı kimse görmedi ve en çok da buna sevindim sonra da tam ortasından tamir etti doğa ana, göğü ne de olsa meleklerin ve huzurun alfabesi gök kubbe en çok da hava karardığında İlahi Gücün varlığına doya doya nail olduğum.

Bu gün de hava yağmurlu/ymuş ve ne mutlu bana ki; kimse görmeden eşlik edeceğim tabiat anaya.

O da bilmiyor onu ne kadar çok sevdiğimi tabii ki Allah’tan sonra
 
  • Beğen
Tepkiler: Eda
M

Muzik

Guest
Bir şarkın olsun, senin olsun;

Hayatına her giren insana “Bu benim şarkım bak..!” diye dinlet. Bir gün o kişinin hayatından çıktığında bir radyoda denk gelirse, seni hatırlasın.

Tek bir parfümün olsun;
Özdeşleşmek iyidir. Dünya bu illa ki bir tek sen kullanmayacaksın. Öyle bir sana ait olsun ki, bir yabancıda bile duysa “Acaba burada mı?” diye, kokuyu duyanın gözü seni arasın.

Bir tane en yakın arkadaşın olsun;
Sadece kötü günde değil, iyi günde de aradığın ilk kişi olsun. Birlikte düşün, birlikte kalkın. Birbirinizi toparlayın. Yaralarınızı sarın. Herkes gittiğinde “Şanssızlığınıza” biraz gülün, biraz ağlayın.

Bir tane çok büyük aşkın olsun;
Rakıya bahane olsun. Bir dönem çok sevmiş ol, bi dönem nefret etmiş. Her şey küllendikten sonra tebessümle hatırla. Biraz da bir yanın acıyarak. “O olsaydı nasıl olurdu acaba hayatım?” diye sorgulayarak. Artık bir şey hissetmesen de “Başına bir şey gelse yine de ilk ben koşarım” diyecek kadar.

Bol bol kitap oku biri seni derinden etkileyene kadar oku;
Onu bulduğunda kimseyle paylaşma. O hikaye senin. Beğenmediğin sayfayı yırt sevdiğin yerleri yıldızlarla donat. Başucunda dursun. Belki bir gün biri gizlice o sayfaları keşfeder. Seni daha iyi tanıma imkanı olur.

Salaş bir restaurant edin;
Patronundan garsonuna kadar tanı. Kafan mı bozuk, mekan dolu mu?, sana yer açacakları kadar müdavimi ol. Bir masan olsun hep oturduğun. Bir başına gitsen bile başına bir şey gelmeyeceğini bil. Bir gün belki kapanır ya da yıkılır. Ama sen önünden her geçtiğinde “Burda eskiden hep bir yerim vardı..” dersin.

Bir hobin;
Kaçmak için. Hiçbir şey düşünmediğin. Dünyadan uzaklaşabildiğin. Onunla övün. En iyi yaptığın şey olsun. Insanlar şaşırsın. Senin için çocuk oyuncağı olsun.

Bir şey iste;
İmkansız olsun. Peşinden koş. Yorul. Defalarca vazgeç. Defalarca dene. Susmanın çaresizliğini de yaşa bağırmanın da. Uykuların kaçsın. Düşündükçe saç diplerin bile uyuşsun. Her ne ise bu istediğin, aşk da olur iş de. Bağrına taş bas gerekirse. Yeter ki gece yatağına yattığında “Ben elimden geleni yaptım” de. Bazen kazanamamış olsan da, yapabileceklerinin ya da bir şeyi delice istemenin limitini görmek de zaferdir.

Vakit ayırdığın bir ailen olsun;
Yarın kaybettiğinde keşke daha çok zaman ayırsaydım demeyeceğin. Pişmanlık kötüdür. Bir daha geri getirmeye gücünün yetmedikleri içinse, iskence. Kıymetini bil. Yarın ne olacağı belli degil. Kalp krizi dediğin bir kaç saniye. Kalp kırma.
Sınırların olsun aşılamayacak. Duvarların olsun yıkılamayacak. Herkes bilsin. Ona göre davransın.


Bir alanın olsun metre karesi dert değil;
Kapısını kapattığında gerçek sen olabildiğin. Dört duvardan birininin dibine çöküp ağlayabildiğin. Güçsüzlüğünü yaşayabildiğin. Sonra daha güçlü kalkabildiğin. Kaldığın yerden devam edebildiğin. İnsan en çok "Kendini" özlüyor çünkü.

Bir sevdiğin olsun;
Belki hayallerindeki gibi olmaz koşullar ama, bir şeyleri birlikte var etmenin tadı bi başka. Para amaç değil, araç olsun mutluluğuna. Olmadığı zaman da elindekini cömertçe paylaşabil. En çok onla gül. Saatlerce muhabbet edebil. Birbirinize ulaşamadığınızda, “Başka biriyle mi acaba?” diye değil, “Başına bir şey mi geldi?” diye endişelen. İlişkini başkalarıyla kıyaslama. Biri sevdiğini çok söyler, biri daha çok gösterir. Sen de biri eksikse; bu seni daha az seviyor demek değildir.Telefon karıştırmakla ömür geçmez. Bir insan bir şey yapmak isterse yapar. Kalbin temizse, sen araştırmadan da karşına çıkar korkma!!. Sonuna kadar güven. Bir gün kırılırsa kalp yenisini inşa eder.
Ve;
Kalbini temiz tut. Çevreni de. Unutma yaptığın her iyilik bir gün sana geri döner.
 
M

Muzik

Guest
qvZApD.jpg


Olgunlaşır insan;

Yenilmenin yeniden başlamak olduğunu öğrenince,

Beklememenin hafifliğini hissedince,

Mutluluğun bakış açısında olduğunu anladıkça,

Karşılıksız sevmeyi başarabilince,

Kötünün içinde iyiyi, iyinin içinde kötüyü fark edince,

Söylenilene değil söylenmek istenileni anlayınca,

Kelimeleri değil, gözleri okumaya başlayınca,

Asıl sevilmeye layık olanı bulunca,

Kendini tanıyınca,

Boş gururdan vazgeçince,

Kâinatı okumayı öğrenince,

Güzele değil güzeli yaratana aşık olunca,

Her doğan günün bir nimet olduğunu anlayınca,

Anı yaşamayı başarınca,

Affetmenin kendine iyilik olduğunu

Kinin, nefretin kalbini

Kötü sözlerin dengeni bozduğunu fark edince,

Kendi kendinin gözlemcisi olunca,

Kendini eleştirip kendiyle barışık olunca,

Olgunluğun sonu olmadığını anlayınca,

İşte oldum demeyince

Olgunlaşmaya başlamıştır insan.

Acılar yaşayınca, kırgınlıkları artınca, insanların maskeli olabileceğini anlayınca olgunlaşır insan.

Kendisi için savaşması gerekince, güveni boşa çıkınca, değer verdiğine değmeyince olgunlaşır insan.

Sevdiklerinin kıymetini kaybetmeden anlayınca, sevdiklerine sımsıkı sarılınca olgunlaşır insan.

Fedakarlıkları artınca, vefa duygusunu, vicdanı, merhameti öğrenince olgunlaşır insan.

Her iyi de bir kötü, her kötüde bir iyi görünce olgunlaşır insan.

Çocukların büyüdüğünü görünce, sorumluluklarının arttığını fark edince olgunlaşır insan.

Beklemeyi öğrenince, üzüntülerinin, acılarının üstesinden gelmeyi başarabilince olgunlaşır insan.

Ve en önemlisi de;

Gözyaşlarının yerini gülmeye bırakınca olgunlaşır insan…
 
Üst
Alt