Ergenlik Döneminde Aklın Gelişimi Nasıl Olur?

  • Konbuyu başlatan Eqe
  • Başlangıç tarihi
E

Eqe

Guest
Nedense ergenlik dönemi dendiğinde herkesin aklına cinsel gelişim geliyor. Televizyon programları özellikle de komedi içerikli olanlar ergenlik dönemini konu edindiklerinde erkeği odak noktası yaparak onun cinsel değişimlerini işliyorlar. Bunu yaparken oldukça da hoyrat bir şekilde, hatta tabiri caizse tamamen içgüdülerinin kontrolünde ve karşı cinsi gördüğünde kızgın bir boğaymış (hayvan) gibi davranan bir kişiymiş gibi gençleri anlatıyorlar. Bir komedi programında ergenlik döneminin tüm yönleriyle ele alınmasını beklemiyorum elbette. Ancak hiçbir program belden yukarıya çıkarak espri üretebilmiş değil bugüne kadar. En yetenekli komedyenden en çok izlenen skeç programlarına kadar tablo bu şekilde.

Başlangıçta ergenlik döneminde gençlerin yaşadıkları değişimler komedi programlarının içeriğini şekillendirirken, yıllar geçtikçe komedi programlarının konuyu ele alış tarzları toplumun ergenliğe bakışını şekillendirmeye başladı. Yani zamanla ergenlik dendiğinde herkesin aklına aynı şey, sadece cinsel gelişim gelmeye başladı.

Peki durum zaten öyle değil mi diye sorabilirsiniz. Aslında durum tam öyle değil. Ergenlik dönemi bedensel değişimlerin olduğu kadar zihinsel-sosyal değişim ve gelişiminde hızlı olduğu bir dönemdir. Bu dönemde insanoğlu, insan olmanın kendisini hayvandan ayıran en büyük özelliği olan aklını tam manasıyla kullanmaya başlamaktadır. Piage’nin deyimiyle soyut işlemler dönemine geçildiği dönemdir ergenlik dönemi. Bu dönemde genç insan akıl yürütme, soyut düşünme, felsefe yapma, şiir yazma, siyasetle ilgilenme ve geleceği ile ilgili planlar yapabilme yeteneğini kazanmaktadır. Bu gelişim cinsel gelişimden daha çok üzerinde durulması gereken bir durumdur.

Toplum olarak ergenlik dönemini algılayış tarzımız çevremizdeki ergenlerin bu dönemi algılayış ve yaşayış tarzlarını da etkilemekte ve şekillendirmektedir. Ergenlik dönemi dendiğinde cinselliğin odak noktası yapıldığı bir toplumda gencin odak noktası da deneyimlediği cinsel değişimleri olmaktadır. Halbuki cinsel gelişim kaçınılmaz, engellenemez fizyolojik bir süreçtir. Bu süreç yavaş yavaş yetişkin olan gencin tanıması ve yönetmesi gereken geçici bir zaman dilimidir. Hormonal düzeyde olağanüstü durumların yaşandığı bu dönemin yönetilmesi için zihinsel gelişime başvurulması gerekmektedir. Gencin kendini tanıması, kim olduğuna, nasıl birisi olmak istediğine karar vermesi, içinde bulunduğu kültür ve topluma ilişkin sorulara bulduğu cevaplar cinsel gelişimine ilişkin sınırları ve kabulleri de şekillendirecektir. Aslında bu dönemde aklın gelişimine vurgu yapılması, yarınları inşa edecek gencin fizyolojik değişimlerini en sıkıntısız ve kendisine faydalı bir şekilde atlatabilmesi için aile ve kurumlar tarafından her türlü bilgilendirme ve desteğin gençlere sunulması gerekmektedir. Olgunlaşmanın sağlanabilmesi, yetişkin olunabilmesi hedefine dönük olarak aklın kullanımı ve fikir üretimi için uygun ortamların oluşturulması gereken bir dönemde; sanki kontrol edilemez bir cinsel güdülenmenin kurbanı hatta esiri bir gençle karşı karşıyayız ve bu dönem kesinlikle başka bir şekilde deneyimlenemez gibi düşünmek gençlerimize yapacağımız en büyük kötülüktür.

Ergenlik döneminin toplum olarak bizim kabullerimizle ilgili olduğunun en büyük kanıtı farklı kültürlerde bu dönemin farklı şekillerde de deneyimlenebilmesidir. Örneğin uzunca bir süre yaşama fırsatı bulduğum Kırgızistan’da genç insanlar bizim gençlerimizle aynı yaşlarda ergenliğe girmekte, aynı bedensel ve zihinsel değişimleri yaşamaktadırlar. Ancak toplumsal kabuller ve aile sistemi içerisindeki davranış kalıpları bu dönemde yaşanan değişimleri kabul etmekle birlikte, “ben ergenim beni rahat bırak” şeklindeki bir davranışa gençleri yöneltmemektedir. Aksine toplumsal kuralların benimsenmesi ve devam ettirilmesi yönünde gençlerin davranış kalıplarını kabul ettiklerini görmekteyiz. Bizde ise yukarıda örneğini verdiğim cümlelere benzer cümleleri oldukça sık görmekteyiz. Ne demek istediğimi daha iyi anlamak için en çok izlenen komedi programında skeçlerden önce seyirci ile yapılan söyleşilerde genç insanların içinde bulundukları dönemle ilgili ailelerine verdikleri mesajlara bakabilirsiniz. İçinde bulundukları dönemi sınırların kaldırılması, yaşam tarzlarına hiçbir şekilde müdahale edilmemesi gereken bir dönem olarak lanse etmektedirler.

Bu tabloda komik olansa ergenlik dönemi ile ilgili ebeveynlere uzmanlarca yapılan bilgilendirme ve tavsiyelerin gençlerin kendileri tarafından içselleştirilmiş olmasıdır. Yani aslında uzmanlar ebeveynlere “çocuklarınız yetişkin oluyor, onların aileniz içerisindeki rolleri ve sorumlulukları değişiyor, onlara ilişkin kurallarda değişiklikler yapmalısınız, çünkü onlar zihinsel gelişimlerinin de etkisiyle farklı yaşam tarzlarına, farklı düşüncelere ilgi duyacaklar, bu farklılıkları sağlıklı bir şekilde deneyimleyebilmeleri için onları sorumluluk almaları ve ailenizin olmazsa olmazlarını çiğnememeleri şartıyla serbest bırakın” gibi tavsiyelerde bulunurken, bu serbestiyetin ebeveynlerin kendileri tarafından sağlanmasını bekliyorlardı. Ancak tam tersi oldu ve gençler bu serbestiyeti kendileri talep etmeye ve de almaya başladılar. Ailelerse bu durum karşısında “ne yapayım hocam, beni dinlemiyor” bahanesi ile kendileri için olmazsa olmazları değiştirmeye başladılar.

İnternetin ve global insan tipinin her yolu kullanarak zihinlerimizi şekillendirdiği bu zamanlarda ebeveynler çocuklarına rehber olacak değişmez prensipleri aşılamaya çalışacaklarına, çocuklarının deneyimleyip birkaç ay veya birkaç yıl sonra vazgeçecekleri farklı yaşam ve davranış kalıplarını “gençtir bir şey olmaz” diyerek kabullenmeye başladılar. Burada baş gösteren tehlike değişmezleri olmayan bir insan tipinin ortaya çıkması ve yaşamı boyunca karşısına çıkan olanak ve imkânları “insanım ne yapsam yeridir” anlayışıyla karşılayan bir insan modelinin çoğalması tehlikesidir.
Bu tehlikeyle baş edebilecek ve çocuğunu yönlendirebilecek hikmet ve bilgelik kırıntılarından mahrum ebeveynlerin öncelikle kendi davranış kalıpları üzerinde düşünmeleri gerekmektedir. Anne veya babası tarafından yönlendirilmeyen bir gencin nereye yönelebileceğini tahmin etmek günümüzde çok zor değil. Bu noktada her anne babanın daha bebekliklerinden itibaren çocuklarına anlattıkları hikâye ve masallardan işe başlamaları gerekmektedir. Çocuklarının zihinleri hangi masal ve efsanelerle doluyor, çocukları nelerin mümkün nelerin namümkün olduğunu kabul ediyorlar, neyi yapan veya yapmayan onlar için kahraman veya kimler tehlikeli ve düşman gibi soruların cevaplarını biliyor olmaları gerekir. Bu soruların cevaplarını düşünerek çocuklarına anlattıkları masal ve hikayeleri seçmeleri hayatî bir öneme sahiptir.

Örneğin ergenlik dönemine yaklaşan çocuğuna modern yaşamın insan için tehlikelerinin neler olduğunu anlatmak isteyen bir ebeveynin “kırlanmotor” masalını çocuğuyla paylaşması gerekmektedir. Yaşamı boyunca ümitsizliğe kapıldığı dönemlerde takınması gereken tavrın nasıl olması gerektiğini kavraması için bir ebeveynin çocuğuna balığın yuttuğu Yunus peygamberin hikâyesini anlatması beklenmektedir. Ebeveynlerin çocuklarına hayatın amacının ne olduğunu kavratabilmek için, asıl olanın hayatta bir duruşa sahip olmak olduğu, üniversiteyi kazanmak gibi bir amacın ana hedef olamayacağını anlatabilmeleri, bunu anlatabilmeleri için de “masal” şiirini bilmeleri elzemdir. Özellikle ergenlik döneminde aşkın ne olduğunu çocuklarına anlatabilmeleri için onlara “god is near” filmini izletmeleri son derece yararlıdır. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Özetle ergenlik dönemi cinsel gelişimin yönetilip, zihinsel gelişimin vurgulanması gerektiği bir dönemdir. Bunun yapılabilmesi için ebeveynlerin öncelikle kendilerinin yaşamda bir duruşa sahip olmaları, çocuklarına yapacakları yönlendirmeleri birkaç sene sonra sonucunu görecekleri çabalar olarak görmeleri ve aceleci davranmamaları bu dönemde ebeveynlerin sahip olmaları gereken en önemli özelliklerdir.
 
Üst
Alt