Çocuk psikolojisiyle ilgili her şey...
Depresyon nedir? Nasıl atlatılır, neler yapmalı. Kimler depresyona yakalanır. Uzm.Psk. Aynur Sayım anlatıyor:
Depresyonun kısaca tanımı nedir?
Depresyon, kişinin stresinin dışa vurması, varolan strese verdiği tepkidir. Herkes bunu farklı şekillerde ifade eder ve farklı davranış şekilleriyle yaşar. Bununla birlikte, genel olarak belli tanı grupları mevcuttur ve bir takım psikiyatrik rahatsızlıklarla beraber görülür.
Depresyonun birlikte görüldüğü psikiyatrik sorunlar nelerdir?
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, özel öğrenme güçlükleri, davranım bozukluğu, karşı olma-karşı gelme bozukluğu, birtakım bedensel engeller ile birlikte depresyon görülebiliyor. Bu gelişimin dönemleriyle çok bağlantılı olabiliyor. Çocukta depresyon her zaman tek başına ortaya çıkmıyor.
Çocukluğun farklı dönemlerinde de farklı görülüyor
Gelişimin farklı dönemleri çocuk için gerçekten çok önemlidir. Çocuk çağını bir takım dönemlere ayırabiliriz. Bunlar bebeklik dönemi, oyun çağı dönemi, okul çağı dönemi, ergenlik dönemidir. Bu dönemlerde depresyona neden olan gelişimle ilgili sorunlar var. Çocuk, gerek kendi eksiklikleri nedeniyle, gerekse dış etkenlerden dolayı, varolan stresin kendine yansıması sonucunda ve uyum sorunlarının buna eşlik etmesiyle birlikte depresyona girebiliyor.
Çocukta depresyon zor kabul ediliyor
Toplumda büyüklerin depresyonu çocukların depresyonuna oranla daha bir kabul görüyor. Yaşam şartları, evlilik, iş sorunları buna neden olabiliyor düşüncesiyle daha kabul ediliyor ve çoğu kez bebekler ve çocuklarda depresyon olmuyor diye düşünülüyor ama depresyon yaşanıyor bu dönemlerde de.
Çocukta depresyonun nasıl ortaya çıkar?
0-18 ay döneminde anne ile çocuk arasında bağlanma çok önemlidir. Bağlanmanın oluşması, fiziksel temas, göz teması o kişinin çocuğa yaklaşımı, çocukla kurduğu ilişkiyi içeriyor. Bu bağlanma gerçekleştiği zaman, bebeğin kendine ve dış dünyaya güveni oluşuyor ama bu sağlıklı gerçekleşmezse depresyon ya da iletişim bozuklukları ortaya çıkabiliyor. Hangi durumlarda gerçekleşiyor?
Annelik kimliği ile kadınlık kimliğinin karışması
Annenin duygusal durumu, depresyonu, doğumdan sonra gelişen depresyon ve mutsuzluğu çocukla kuracağı bağlantıyı bozuyor. Kadınlık kimliği ile annelik kimliğini karıştırma, belki eşle yaşanan sorunlar, bebeğe nasıl yaklaşacağını bilememe, çocuğa sunulan uyaran azlığı, duygusal olarak bebeğin ihmal edilmesi, ihtiyaçlarının yerinde ve zamanında karşılanmayışı, yeterince fiziksel temasla sevilmeyişi depresyonu ortaya çıkartıyor.
Çocukta depresyon tablosu nasıldır?
Ağlama, huzursuzluk, uyku düzeninde bozulmalar, kilo kaybı, disiplinin oturmayışı, iştah azlığı, çocuğun göz teması kurmaması, uyaranlara tepkisiz kalması, hoşlandığı şeyleri yapmak istememesi, sindirim sorunlarının olması, vücut ağrılarının olması gerekenden az ya da çok olması, bazen gaz problemlerinin olması, oyuncaklarını atması, kırması, kapıları çarpması gibi tepkiler verebiliyor çocuk. Bebekler ve çocuklar, davranış dilini kullanıyor. Davranış bozuklukları ortaya çıkabiliyor, gelişimin aksaması, belli dönemlerde çocuğun kazanması gereken becerileri kazanamayışı, yürümenin gecikmesi tuvalet alışkanlıklarının gecikmesi, motor becerilerinin aksaması gibi gecikmeler de söz konusu olabiliyor.
Çocukluk döneminin önemi nedir?
2-7 yaş gibi, okul dönemine kadar olan en kritik dönemdir. Kişiliğin temellerinin atıldığı ve tepkilerin en net göründüğü dönem olması açısından da önemlidir. Yine bu dönemde model olmak çok mühimdir. Öğrenmenin yoğun olarak gerçekleştiği, çocuğun bireyselleşmesinin ilk adımlarının atıldığı, sosyalleşmenin olduğu dönem bu dönemdir. O nedenle ebeveynler bu kritik döneme çok dikkat etmelidirler.
Bu dönemde meydana gelen depresyonun nedenleri
Anne ya da bakım veren kişinin çocuğa bağımlılığı söz konusudur. ‘Çocuklarda aşırı bağımlılık var’ deriz ama buradaki asıl bağımlılık ona bakanın bağımlılığıdır. Anksiyöz kişiler, aşırı bağımlı kişiler çocukta da aynı tabloyu yaratırlar. Örneğin anne, çocuğuna zarar geleceğini düşünüyorsa, kendi yaşadıklarını çocuğu yaşasın istemiyorsa çocuğa farklı davranıyor. Eşiyle ayrıysa, orada yaşadıklarını ilişkiye yansıtıp çocuğu adeta fanusta yetiştiriyor gibi bakır ona. Çocuk bu davranışlar nedeniyle becerilerini kazanamıyor. Bu tarzda yetişen çocuklar kendi başına kalınca da birisi onu yönlendirmeden ne yapacağını bilemiyor. Bu çocuklar birey olamadığı için kendine güveni olmuyor. Çocuğun kendine güveninin olmaması, anne ya da bakım veren kişilerle ilgilidir.
Çocukta ayrılma kaygısı
Bağımlı anne veya bakıcı elinde yetişen çocuk ayrılma kaygısı yaşayabiliyor. Bu çocuklar okula gitmek istemiyor ve sürekli ağlıyorlar. Yanlış davranışlar nedeniyle korkular oluşuyor. Bu durum, okula adaptasyonda problem oluşturuyor. Okul başarısızlığına neden oluyor. Bağımlı anne ya da bakıcı elinde büyüyen çocuklar aktivitelere katılmama, agresif davranışlar şeklinde davranışlar geliştiriyor. Tüm bunların yaşanmasıyla çocukta depresyon gelişebiliyor. Çoğu kez psikiyatrik yardım gerekiyor bu durumda çocuklara. Mutlaka çocuğun psikoterapi almasının gereğine inanıyoruz.
Psikoterapiye katılım nasıl olmalı?
Psikoterapide, önce aile çalışmaları hedefleniyor. Bu terapiler de aile tutumları çalışılıyor, çünkü aile davranışlarının değişimi önem kazanıyor sonuç almak için. Depresyon yaşayan çocuğun anne babasının ruh sağlığı ve öğretmenin kendisine davranışları bu aşamada önemlidir. Tedavi ekibi, aile ve öğretmenin işbirliğine girmesi gerekiyor. Öğretmenin çocuğa güven vermesi lazım ki, oda okulda kendisini güvende hissetsin. Çocuğun kendisinin psikoterapiye gelmesi önemli ancak bu yalnız çocukla sınırlı kalmamalı, aile ve öğretmende katılmalıdır.
Çocukların gösterdikleri davranış sorunları nelerdir?
Alt ıslatma, dışkı kaçırma, parmak emme, somatik şikayetler, mide bulantıları, ağlamalar, mastürbasyon yoğun görülüyor. Klinik çalışmalarımızda ailelerin mastürbasyonla ilgili fazla kaygı yaşadığını gözlüyoruz. İlk dönemlerden itibaren çocuğun bedenini keşfi önemlidir. Bu davranış yoğun değilse sorun teşkil etmiyor. Suçluluk yaratmamak lazım, eğer yoğunsa bir sorun vardır ve yardım alınmalıdır. Kazandığı bir takım becerileri kaybetmesi yani regresyon, yemek yemeyi beceremeyişi, anneden yardım etmesi gibi davranışlar da görülebiliyor.
Yeni kardeş depresyona sebep olabiliyor
İkinci kardeş de bazen depresyon yaratıyor ve bu tablo görülüyor. İlk ve tek çocuklar bunu çok yaşıyor. Çocuk burada, annem babam beni sevmeyecek mi endişesini yaşıyor. Bazen kardeşe zarar vermek gibi bir tepki geliştiriyor. Bazen de kardeşi çok sevdiğini gösteriyor. Anne ve baba, kardeş kıskançlığına inanmıyor fakat çocuk, bu çatışma ve güçlük duygusunu aynı anda yaşayabiliyor . ‘Canım çok sıkılıyor diyen çocuklar’dır bunlar. Uyku sorunları iştahın az veya çok olması, sürekli yönlendirilme ihtiyacı ve korkular çok görülüyor. Kendini güvende hissetmediği için bunlar oluyor.
Çocuğun kendini evdeki tartışmalardan sorumlu tutması
Evde bir stres ortamı varsa, öfke patlamaları varsa, çocuk suçluluk hissediyor. Çocuklar, yaşadıkları sorunlarda kendilerini sorumlu tutuyorlar. Çocuk, somut düşündüğü için böyle davranıyor. Kendisiyle ilgili yaşanan kavgalar da suçluluk duygusuna neden oluyor. Ayrıca, anne babanın disiplin farkının oluşu da çocukta çatışma yaratabiliyor. Dürtüselliğin yoğun olduğu durumlarda, çocuk kendini kontrolde zorlandığı için sık uyarı alıyor. Bu nedenle uyum sorunu ortaya çıkıyor ve yine depresyon gelişebiliyor.
‘Çocuğum çok sinirli, okula gitmek istemiyor’
Çocukla baş edilemiyor, çok sinirli, günlük işlerini yaptıramıyoruz, okula gitmek istemiyor, kardeşe çok zarar veriyor, dikkat ve konsantrasyon bozukluğu oluyor, okul başarısı ve yaşam kalitesi düşüyor. Daha yoğun olarak, ilkokula başlama döneminde oluyor. Yalnız kalma korkusu, güvensizlik, çekingenlik ya da agresiflik şeklinde ortaya çıkabiliyor. Aslında çocukta korkular normaldir, savunma mekanizmalarının gelişmesi için gereklidir. Fakat, tetikleyen şeylerin olması, bağımlılık, güvensizlik, travma gibi ve bu konular çok konuşuluyorsa çocukta korkular yoğun yaşanır. Bu durum da depresyonu tetikler.
Okul döneminde yaşanan sorunlar
Bu dönem de 8-11 yaş civarını içeriyor. İlkokul dönemi çocuğun ilk kurallı ortamıdır . Anaokulu biraz daha oyun ağırlıklıdır. İlkokulla birlikte çocuk kurallı sosyalleşme ortamına girmiş oluyor. Bu dönem çocuğun performansını, öğrenme becerilerini ortaya koyduğu bir dönemdir. Burada çocuğun zekası yüksek olsa bile, uyum sorunları yaşanıyorsa ya da öğrenemediğini fark ediyorsa, hiperaktivite, öğrenme güçlükleri gibi sorunlar yaşıyorsa zamanla uyum sorunu, başka şeylerle ilgilenme, dikkatini sürdürememe görülebiliyor. Bilgiyi depolamak ve geri çağırmak için birtakım teknikler gerekiyor. Kardeşi evdeyse onu kıskanıyor. Dürtüselliği varsa yine uyum sorunu oluyor. Bazı vakalarda, takıntılar oluşabiliyor. Ailede de takıntı zemini varsa çocukta bu stres durumunda daha net ortaya çıkıyor. Kıyafetiyle fazla ilgilenme, yemek seçme, koklama gibi takıntılar gelişiyor
Ergenlik dönemi uçlarda yaşanır
Ergenlik dönemi ise 16 yaşına kadar olan dönemdir. Genelde bu dönem, başlı başına tartışılması gereken bir dönemdir. Ayrıca ailenin önemini yitirdiği, çevrenin daha çok önem kazandığı, ergenin duygularını uç yaşadığı bir dönemdir. Sevinçleri, korkuları, kızgınlıkları, üzüntüyü en uçlarda yaşıyor. Hele de bağlı yetiştirildiyse sorun daha da büyüyor. Korunup kollandıysa bu dönemde aileye tepkiler, çıkışlar fazla oluyor çünkü bireyselleşmek istiyor çocuk ama aile o tutumları bırakmak isteyemeyince ciddi çatışma yaşanıyor.
Çatışmalar aile dinamiklerini alt üst eder
Disiplin sorunu da varsa durum iyice zorlaşıyor. İlişki sorunu, aile içi sorunlar, intihar, bağımlılıklar, evden kaçma düşünceleri çok oluyor. Ergende öfke patlamaları ve tikler ortaya çıkıyor. İçe kapanım veya agresiflik oluyor. Bazen takıntılar yoğunlaşıyor. Yaşanan çatışmalar, aile içi dinamikleri bozuyor. Bazen bu sorunlar ergenlikte daha belirgin şekilde ortaya çıkıyor. Aile, çocuk ve ergen çalışmalarında ön plandadır. Aile, çocuğun sorununu fark edemez ya da kabul etmezse, problem daha da büyüyebiliyor. O nedenle ergenlik döneminde ailelerin daha uyanık, anlayışlı ve bilinçli olmaları gerektiğini bilmelerini hatırlatıyoruz.
Kendini bırakarak ortaya çıkan depresyon
Ergenlik, ikinci bireyselleşme ve bebeklikten sonraki en hızlı gelişimdir. Adaptasyona zorlanır, sosyal roller açısından arkadaş ilişkileri, aile içi konum, ilişkiler açısından bir adaptasyon gerekiyor. Yeniden bir kişilik yapılanmasına zorlanıyor bu dönemde ergenler. Dünyanın bu kadar çok talebine karşı bu çocuklar ergenlikte kırılgan olmaya adaydır. Bağımlı çocuk büyüten anneler buna neden oluyorlar. Çünkü bu çocuklar tembeller. Ergenlerde içe kapanma fazla oluyor. Kendini bırakma ergenlik depresyonlarında çok tipiktir. İştahta bozulma görülür. Kavga çok fazladır.
Depresyon her yaş döneminde olabilir
Çocukta depresyona girmeden önce depresyonun kelime anlamına bakalım. Depresyon, ruhsal çökkünlük demektir. Her yaşta ruhsal çökkünlüğe girebiliriz. Dolayısıyla depresyon ya da ruhsal çökkünlük bebeklerde de, okul çağında da, gençlerde de, yaşlılarda da görülür. Çocuklarda yaşanan depresyonun farkı nedir? Çocuklar gelişim sürecindedir, her yıl hızlı geliştikleri için farklı yaşlarda çok farklı tepkiler görülüyor. Depresyon farklı yaşlarda çok farklı belirtiler gösteriyor. Özellikle çocuklarda bu durum daha belirgindir. 4 yaşındaki çocukta depresyon yaşar ve bu yaşta belirtisi farklıdır, 11 yaşındaki çocukta depresyon yaşar ve yine bu yaşta belirtisi farklıdır.
Bebekte depresyon nasıl anlaşılır?
Depresyonun kendisini göstermesi bebekler çok farklı iken büyükler de farklıdır. Bebeklerin depresyona girmesinde gözden kaçan fark küçük çocuğun kendini ifade edememesidir. Depresyona giren bebek nasıl anlaşılır? Ya çevre çocuktan rahatsız oluyor ya da çevre onun durumundan sıkıntı duyuyor. Çocuk sıkıntıyı tek başına yaşamaz aslında. Çocuk bir aile sistemi içinde yaşadığından sıkıntı tüm aileyi etkiler. İşte bu etkilenme sonucunda tüm aile durumu hissettiğinden çocuk için yardım almak için çocuk uzmanı psikiyatri ve psikologlara müracaat edilir. Klinik başvurusu bu şekilde olur. Bebeğin depresyonunda meydana gelen davranış bozuklukları aile tarafından iyi fark edilmelidir. Anneye bağlanma bozukluğu İlk üç yaşta duygusal anlamda rahat olmayan çocuk gelişemiyor. Duygusal olarak beslenemeyen çocuğun gelişmesi de aksıyor. Bizim tepkisel bağlanma bozukluğu dediğimiz tablo çok sıktır. Anneyle bağlanması bozuk olan bebeğin gelişiminde aksamalar olur. Bazen bu bozukluk otistik bozuklukla karışıyor ve bu çocukların çoğunun depresyonunun nedeni, anne depresyonudur. Bebeklik depresyonlarının altında anne depresyonu yatıyor.
Çocuğa travmaların etkisi
Bunun yanında özellikle ilk iki üç yıl içinde yaşanan travmalardan çocuk çok etkileniyor. Baba kaybı, anne kaybı, ayrılıklar, odanın değişimi bile onu depresyona sokuyor. Kliniğimize getirilen öyle çocuklar görüyoruz ki, gelişimi çok aksamış oluyor. Otistik profili veriyorlar bu çocuklar. Çünkü aile büyükleri kendine öylesine dönmüş oluyor ki, çocuğun gelişimi de aksıyor. Kazanılan yetilerin kaybolması Günlük rutininin bozulması, çocuğun beslenme düzeninin bozulması çok örseleyicidir. Aynı şekilde ağlaması, yememesi, içmemesi düşündürücüdür. Bazı çocuklarda büyüdükçe bunları ve aileyi rahat bırakmama gibi tepkileri görüyoruz. 2-6 yaş arasında ise çocuğun kazandığı yeteneklerinin geri gitmesi olabilmektedir. Altını ıslatmayı bırakan çocuk birden ıslatmaya başlayabiliyor. Veya yalnız yatan çocuk birden anne baba ile yatmaya başlıyor.
Depresyondaki çocuk mızmız olur
Depresyon yaşayan çocukta huzursuzluk ve ağlama halleri ortaya çıkıyor. İsteksizlik görülüyor. Depresif çocuklar mızmız oluyorlar. Bu çocuklar okula gitmek istemezler ve yalnız kalmaktan kaçınırlar. Buluğ çağına kadar ki çocuklarda arkadaş ilişkileri bozuk oluyor.
Üzerinde ruhsal baskı hisseder
Okul çağı başladığında depresyondaki çocuğun en sık ödediği bedel, okul performansının düşmesidir. Özellikle buluğ çağına gelen çocuklar kendini çok iyi anlatamıyorlar, bunun nedeni de üzerlerinde ruhsal bir baskı hissediyor olmalarıdır. Bu baskıyı anlatamıyor olmaları da onları sıkar. Buluğ çağına geldikten sonra çocukluk dönemi sorunları bitiyor ama bu defa büyümenin sancıları başlıyor. Çevre ve aile ilişkisi iyi olan çocuk bu dönemi sorunsuz atlatıyor ama eğer aile ve çevre ile iletişimi iyi değilse kendine olan özgüveni yıkılabiliyor.
Depresyon nedir? Nasıl atlatılır, neler yapmalı. Kimler depresyona yakalanır. Uzm.Psk. Aynur Sayım anlatıyor:
Depresyonun kısaca tanımı nedir?
Depresyon, kişinin stresinin dışa vurması, varolan strese verdiği tepkidir. Herkes bunu farklı şekillerde ifade eder ve farklı davranış şekilleriyle yaşar. Bununla birlikte, genel olarak belli tanı grupları mevcuttur ve bir takım psikiyatrik rahatsızlıklarla beraber görülür.
Depresyonun birlikte görüldüğü psikiyatrik sorunlar nelerdir?
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, özel öğrenme güçlükleri, davranım bozukluğu, karşı olma-karşı gelme bozukluğu, birtakım bedensel engeller ile birlikte depresyon görülebiliyor. Bu gelişimin dönemleriyle çok bağlantılı olabiliyor. Çocukta depresyon her zaman tek başına ortaya çıkmıyor.
Çocukluğun farklı dönemlerinde de farklı görülüyor
Gelişimin farklı dönemleri çocuk için gerçekten çok önemlidir. Çocuk çağını bir takım dönemlere ayırabiliriz. Bunlar bebeklik dönemi, oyun çağı dönemi, okul çağı dönemi, ergenlik dönemidir. Bu dönemlerde depresyona neden olan gelişimle ilgili sorunlar var. Çocuk, gerek kendi eksiklikleri nedeniyle, gerekse dış etkenlerden dolayı, varolan stresin kendine yansıması sonucunda ve uyum sorunlarının buna eşlik etmesiyle birlikte depresyona girebiliyor.
Çocukta depresyon zor kabul ediliyor
Toplumda büyüklerin depresyonu çocukların depresyonuna oranla daha bir kabul görüyor. Yaşam şartları, evlilik, iş sorunları buna neden olabiliyor düşüncesiyle daha kabul ediliyor ve çoğu kez bebekler ve çocuklarda depresyon olmuyor diye düşünülüyor ama depresyon yaşanıyor bu dönemlerde de.
Çocukta depresyonun nasıl ortaya çıkar?
0-18 ay döneminde anne ile çocuk arasında bağlanma çok önemlidir. Bağlanmanın oluşması, fiziksel temas, göz teması o kişinin çocuğa yaklaşımı, çocukla kurduğu ilişkiyi içeriyor. Bu bağlanma gerçekleştiği zaman, bebeğin kendine ve dış dünyaya güveni oluşuyor ama bu sağlıklı gerçekleşmezse depresyon ya da iletişim bozuklukları ortaya çıkabiliyor. Hangi durumlarda gerçekleşiyor?
Annelik kimliği ile kadınlık kimliğinin karışması
Annenin duygusal durumu, depresyonu, doğumdan sonra gelişen depresyon ve mutsuzluğu çocukla kuracağı bağlantıyı bozuyor. Kadınlık kimliği ile annelik kimliğini karıştırma, belki eşle yaşanan sorunlar, bebeğe nasıl yaklaşacağını bilememe, çocuğa sunulan uyaran azlığı, duygusal olarak bebeğin ihmal edilmesi, ihtiyaçlarının yerinde ve zamanında karşılanmayışı, yeterince fiziksel temasla sevilmeyişi depresyonu ortaya çıkartıyor.
Çocukta depresyon tablosu nasıldır?
Ağlama, huzursuzluk, uyku düzeninde bozulmalar, kilo kaybı, disiplinin oturmayışı, iştah azlığı, çocuğun göz teması kurmaması, uyaranlara tepkisiz kalması, hoşlandığı şeyleri yapmak istememesi, sindirim sorunlarının olması, vücut ağrılarının olması gerekenden az ya da çok olması, bazen gaz problemlerinin olması, oyuncaklarını atması, kırması, kapıları çarpması gibi tepkiler verebiliyor çocuk. Bebekler ve çocuklar, davranış dilini kullanıyor. Davranış bozuklukları ortaya çıkabiliyor, gelişimin aksaması, belli dönemlerde çocuğun kazanması gereken becerileri kazanamayışı, yürümenin gecikmesi tuvalet alışkanlıklarının gecikmesi, motor becerilerinin aksaması gibi gecikmeler de söz konusu olabiliyor.
Çocukluk döneminin önemi nedir?
2-7 yaş gibi, okul dönemine kadar olan en kritik dönemdir. Kişiliğin temellerinin atıldığı ve tepkilerin en net göründüğü dönem olması açısından da önemlidir. Yine bu dönemde model olmak çok mühimdir. Öğrenmenin yoğun olarak gerçekleştiği, çocuğun bireyselleşmesinin ilk adımlarının atıldığı, sosyalleşmenin olduğu dönem bu dönemdir. O nedenle ebeveynler bu kritik döneme çok dikkat etmelidirler.
Bu dönemde meydana gelen depresyonun nedenleri
Anne ya da bakım veren kişinin çocuğa bağımlılığı söz konusudur. ‘Çocuklarda aşırı bağımlılık var’ deriz ama buradaki asıl bağımlılık ona bakanın bağımlılığıdır. Anksiyöz kişiler, aşırı bağımlı kişiler çocukta da aynı tabloyu yaratırlar. Örneğin anne, çocuğuna zarar geleceğini düşünüyorsa, kendi yaşadıklarını çocuğu yaşasın istemiyorsa çocuğa farklı davranıyor. Eşiyle ayrıysa, orada yaşadıklarını ilişkiye yansıtıp çocuğu adeta fanusta yetiştiriyor gibi bakır ona. Çocuk bu davranışlar nedeniyle becerilerini kazanamıyor. Bu tarzda yetişen çocuklar kendi başına kalınca da birisi onu yönlendirmeden ne yapacağını bilemiyor. Bu çocuklar birey olamadığı için kendine güveni olmuyor. Çocuğun kendine güveninin olmaması, anne ya da bakım veren kişilerle ilgilidir.
Çocukta ayrılma kaygısı
Bağımlı anne veya bakıcı elinde yetişen çocuk ayrılma kaygısı yaşayabiliyor. Bu çocuklar okula gitmek istemiyor ve sürekli ağlıyorlar. Yanlış davranışlar nedeniyle korkular oluşuyor. Bu durum, okula adaptasyonda problem oluşturuyor. Okul başarısızlığına neden oluyor. Bağımlı anne ya da bakıcı elinde büyüyen çocuklar aktivitelere katılmama, agresif davranışlar şeklinde davranışlar geliştiriyor. Tüm bunların yaşanmasıyla çocukta depresyon gelişebiliyor. Çoğu kez psikiyatrik yardım gerekiyor bu durumda çocuklara. Mutlaka çocuğun psikoterapi almasının gereğine inanıyoruz.
Psikoterapiye katılım nasıl olmalı?
Psikoterapide, önce aile çalışmaları hedefleniyor. Bu terapiler de aile tutumları çalışılıyor, çünkü aile davranışlarının değişimi önem kazanıyor sonuç almak için. Depresyon yaşayan çocuğun anne babasının ruh sağlığı ve öğretmenin kendisine davranışları bu aşamada önemlidir. Tedavi ekibi, aile ve öğretmenin işbirliğine girmesi gerekiyor. Öğretmenin çocuğa güven vermesi lazım ki, oda okulda kendisini güvende hissetsin. Çocuğun kendisinin psikoterapiye gelmesi önemli ancak bu yalnız çocukla sınırlı kalmamalı, aile ve öğretmende katılmalıdır.
Çocukların gösterdikleri davranış sorunları nelerdir?
Alt ıslatma, dışkı kaçırma, parmak emme, somatik şikayetler, mide bulantıları, ağlamalar, mastürbasyon yoğun görülüyor. Klinik çalışmalarımızda ailelerin mastürbasyonla ilgili fazla kaygı yaşadığını gözlüyoruz. İlk dönemlerden itibaren çocuğun bedenini keşfi önemlidir. Bu davranış yoğun değilse sorun teşkil etmiyor. Suçluluk yaratmamak lazım, eğer yoğunsa bir sorun vardır ve yardım alınmalıdır. Kazandığı bir takım becerileri kaybetmesi yani regresyon, yemek yemeyi beceremeyişi, anneden yardım etmesi gibi davranışlar da görülebiliyor.
Yeni kardeş depresyona sebep olabiliyor
İkinci kardeş de bazen depresyon yaratıyor ve bu tablo görülüyor. İlk ve tek çocuklar bunu çok yaşıyor. Çocuk burada, annem babam beni sevmeyecek mi endişesini yaşıyor. Bazen kardeşe zarar vermek gibi bir tepki geliştiriyor. Bazen de kardeşi çok sevdiğini gösteriyor. Anne ve baba, kardeş kıskançlığına inanmıyor fakat çocuk, bu çatışma ve güçlük duygusunu aynı anda yaşayabiliyor . ‘Canım çok sıkılıyor diyen çocuklar’dır bunlar. Uyku sorunları iştahın az veya çok olması, sürekli yönlendirilme ihtiyacı ve korkular çok görülüyor. Kendini güvende hissetmediği için bunlar oluyor.
Çocuğun kendini evdeki tartışmalardan sorumlu tutması
Evde bir stres ortamı varsa, öfke patlamaları varsa, çocuk suçluluk hissediyor. Çocuklar, yaşadıkları sorunlarda kendilerini sorumlu tutuyorlar. Çocuk, somut düşündüğü için böyle davranıyor. Kendisiyle ilgili yaşanan kavgalar da suçluluk duygusuna neden oluyor. Ayrıca, anne babanın disiplin farkının oluşu da çocukta çatışma yaratabiliyor. Dürtüselliğin yoğun olduğu durumlarda, çocuk kendini kontrolde zorlandığı için sık uyarı alıyor. Bu nedenle uyum sorunu ortaya çıkıyor ve yine depresyon gelişebiliyor.
‘Çocuğum çok sinirli, okula gitmek istemiyor’
Çocukla baş edilemiyor, çok sinirli, günlük işlerini yaptıramıyoruz, okula gitmek istemiyor, kardeşe çok zarar veriyor, dikkat ve konsantrasyon bozukluğu oluyor, okul başarısı ve yaşam kalitesi düşüyor. Daha yoğun olarak, ilkokula başlama döneminde oluyor. Yalnız kalma korkusu, güvensizlik, çekingenlik ya da agresiflik şeklinde ortaya çıkabiliyor. Aslında çocukta korkular normaldir, savunma mekanizmalarının gelişmesi için gereklidir. Fakat, tetikleyen şeylerin olması, bağımlılık, güvensizlik, travma gibi ve bu konular çok konuşuluyorsa çocukta korkular yoğun yaşanır. Bu durum da depresyonu tetikler.
Okul döneminde yaşanan sorunlar
Bu dönem de 8-11 yaş civarını içeriyor. İlkokul dönemi çocuğun ilk kurallı ortamıdır . Anaokulu biraz daha oyun ağırlıklıdır. İlkokulla birlikte çocuk kurallı sosyalleşme ortamına girmiş oluyor. Bu dönem çocuğun performansını, öğrenme becerilerini ortaya koyduğu bir dönemdir. Burada çocuğun zekası yüksek olsa bile, uyum sorunları yaşanıyorsa ya da öğrenemediğini fark ediyorsa, hiperaktivite, öğrenme güçlükleri gibi sorunlar yaşıyorsa zamanla uyum sorunu, başka şeylerle ilgilenme, dikkatini sürdürememe görülebiliyor. Bilgiyi depolamak ve geri çağırmak için birtakım teknikler gerekiyor. Kardeşi evdeyse onu kıskanıyor. Dürtüselliği varsa yine uyum sorunu oluyor. Bazı vakalarda, takıntılar oluşabiliyor. Ailede de takıntı zemini varsa çocukta bu stres durumunda daha net ortaya çıkıyor. Kıyafetiyle fazla ilgilenme, yemek seçme, koklama gibi takıntılar gelişiyor
Ergenlik dönemi uçlarda yaşanır
Ergenlik dönemi ise 16 yaşına kadar olan dönemdir. Genelde bu dönem, başlı başına tartışılması gereken bir dönemdir. Ayrıca ailenin önemini yitirdiği, çevrenin daha çok önem kazandığı, ergenin duygularını uç yaşadığı bir dönemdir. Sevinçleri, korkuları, kızgınlıkları, üzüntüyü en uçlarda yaşıyor. Hele de bağlı yetiştirildiyse sorun daha da büyüyor. Korunup kollandıysa bu dönemde aileye tepkiler, çıkışlar fazla oluyor çünkü bireyselleşmek istiyor çocuk ama aile o tutumları bırakmak isteyemeyince ciddi çatışma yaşanıyor.
Çatışmalar aile dinamiklerini alt üst eder
Disiplin sorunu da varsa durum iyice zorlaşıyor. İlişki sorunu, aile içi sorunlar, intihar, bağımlılıklar, evden kaçma düşünceleri çok oluyor. Ergende öfke patlamaları ve tikler ortaya çıkıyor. İçe kapanım veya agresiflik oluyor. Bazen takıntılar yoğunlaşıyor. Yaşanan çatışmalar, aile içi dinamikleri bozuyor. Bazen bu sorunlar ergenlikte daha belirgin şekilde ortaya çıkıyor. Aile, çocuk ve ergen çalışmalarında ön plandadır. Aile, çocuğun sorununu fark edemez ya da kabul etmezse, problem daha da büyüyebiliyor. O nedenle ergenlik döneminde ailelerin daha uyanık, anlayışlı ve bilinçli olmaları gerektiğini bilmelerini hatırlatıyoruz.
Kendini bırakarak ortaya çıkan depresyon
Ergenlik, ikinci bireyselleşme ve bebeklikten sonraki en hızlı gelişimdir. Adaptasyona zorlanır, sosyal roller açısından arkadaş ilişkileri, aile içi konum, ilişkiler açısından bir adaptasyon gerekiyor. Yeniden bir kişilik yapılanmasına zorlanıyor bu dönemde ergenler. Dünyanın bu kadar çok talebine karşı bu çocuklar ergenlikte kırılgan olmaya adaydır. Bağımlı çocuk büyüten anneler buna neden oluyorlar. Çünkü bu çocuklar tembeller. Ergenlerde içe kapanma fazla oluyor. Kendini bırakma ergenlik depresyonlarında çok tipiktir. İştahta bozulma görülür. Kavga çok fazladır.
Depresyon her yaş döneminde olabilir
Çocukta depresyona girmeden önce depresyonun kelime anlamına bakalım. Depresyon, ruhsal çökkünlük demektir. Her yaşta ruhsal çökkünlüğe girebiliriz. Dolayısıyla depresyon ya da ruhsal çökkünlük bebeklerde de, okul çağında da, gençlerde de, yaşlılarda da görülür. Çocuklarda yaşanan depresyonun farkı nedir? Çocuklar gelişim sürecindedir, her yıl hızlı geliştikleri için farklı yaşlarda çok farklı tepkiler görülüyor. Depresyon farklı yaşlarda çok farklı belirtiler gösteriyor. Özellikle çocuklarda bu durum daha belirgindir. 4 yaşındaki çocukta depresyon yaşar ve bu yaşta belirtisi farklıdır, 11 yaşındaki çocukta depresyon yaşar ve yine bu yaşta belirtisi farklıdır.
Bebekte depresyon nasıl anlaşılır?
Depresyonun kendisini göstermesi bebekler çok farklı iken büyükler de farklıdır. Bebeklerin depresyona girmesinde gözden kaçan fark küçük çocuğun kendini ifade edememesidir. Depresyona giren bebek nasıl anlaşılır? Ya çevre çocuktan rahatsız oluyor ya da çevre onun durumundan sıkıntı duyuyor. Çocuk sıkıntıyı tek başına yaşamaz aslında. Çocuk bir aile sistemi içinde yaşadığından sıkıntı tüm aileyi etkiler. İşte bu etkilenme sonucunda tüm aile durumu hissettiğinden çocuk için yardım almak için çocuk uzmanı psikiyatri ve psikologlara müracaat edilir. Klinik başvurusu bu şekilde olur. Bebeğin depresyonunda meydana gelen davranış bozuklukları aile tarafından iyi fark edilmelidir. Anneye bağlanma bozukluğu İlk üç yaşta duygusal anlamda rahat olmayan çocuk gelişemiyor. Duygusal olarak beslenemeyen çocuğun gelişmesi de aksıyor. Bizim tepkisel bağlanma bozukluğu dediğimiz tablo çok sıktır. Anneyle bağlanması bozuk olan bebeğin gelişiminde aksamalar olur. Bazen bu bozukluk otistik bozuklukla karışıyor ve bu çocukların çoğunun depresyonunun nedeni, anne depresyonudur. Bebeklik depresyonlarının altında anne depresyonu yatıyor.
Çocuğa travmaların etkisi
Bunun yanında özellikle ilk iki üç yıl içinde yaşanan travmalardan çocuk çok etkileniyor. Baba kaybı, anne kaybı, ayrılıklar, odanın değişimi bile onu depresyona sokuyor. Kliniğimize getirilen öyle çocuklar görüyoruz ki, gelişimi çok aksamış oluyor. Otistik profili veriyorlar bu çocuklar. Çünkü aile büyükleri kendine öylesine dönmüş oluyor ki, çocuğun gelişimi de aksıyor. Kazanılan yetilerin kaybolması Günlük rutininin bozulması, çocuğun beslenme düzeninin bozulması çok örseleyicidir. Aynı şekilde ağlaması, yememesi, içmemesi düşündürücüdür. Bazı çocuklarda büyüdükçe bunları ve aileyi rahat bırakmama gibi tepkileri görüyoruz. 2-6 yaş arasında ise çocuğun kazandığı yeteneklerinin geri gitmesi olabilmektedir. Altını ıslatmayı bırakan çocuk birden ıslatmaya başlayabiliyor. Veya yalnız yatan çocuk birden anne baba ile yatmaya başlıyor.
Depresyondaki çocuk mızmız olur
Depresyon yaşayan çocukta huzursuzluk ve ağlama halleri ortaya çıkıyor. İsteksizlik görülüyor. Depresif çocuklar mızmız oluyorlar. Bu çocuklar okula gitmek istemezler ve yalnız kalmaktan kaçınırlar. Buluğ çağına kadar ki çocuklarda arkadaş ilişkileri bozuk oluyor.
Üzerinde ruhsal baskı hisseder
Okul çağı başladığında depresyondaki çocuğun en sık ödediği bedel, okul performansının düşmesidir. Özellikle buluğ çağına gelen çocuklar kendini çok iyi anlatamıyorlar, bunun nedeni de üzerlerinde ruhsal bir baskı hissediyor olmalarıdır. Bu baskıyı anlatamıyor olmaları da onları sıkar. Buluğ çağına geldikten sonra çocukluk dönemi sorunları bitiyor ama bu defa büyümenin sancıları başlıyor. Çevre ve aile ilişkisi iyi olan çocuk bu dönemi sorunsuz atlatıyor ama eğer aile ve çevre ile iletişimi iyi değilse kendine olan özgüveni yıkılabiliyor.