başka bir yıldan, başka bir zamandan yazıyorum.
bir nevi.
dünüm bile yabancı gelirken, aylar - yıllar öncesi çok başka geliyor.
konuşmalarım, yürüyüşüm, belki bakışlarım, uykularım… hayatım değişti, değişiyor.
ağaçlı bir yolda hızla ilerlerken arabadan ağaçları seyredersin ya hani.
her bir araç birbirinden farklı olmasına rağmen o hızla ayırt edemez,
hepsini bir zannedersin.
zannetmek de değil aslında, beynin düşünmez ‘acaba farklılar mıydı?’ diye.
o kadar da mühim bir şey değildir çünkü.
bakarsın yalnızca, o sırada düşündüğün filler bile olabilir.
fakat konu hayat olunca öyle olmuyor.
çok hızlı, çok yoğun, peşi sıra geliyor,
geliyorlar ama durmak pek mümkün değil.
ya da mümkün kılacak gücün, belki cesaretin yok.
kaçırıyormuşuz gibi hissediyor musun sen de? bir şeyleri.
bir süre sonra her şey birbirinin aynısı gibi geliyor duramayınca,
durup bakmayınca.
ama düşününce, bak bir düşün, o farklar o kadar büyükmüş ki aslında,
izin verirsen korkutur bile.
izin ver. vermek lazım belki de.
ben şimdi kendimi de toparlayamam,
anlatmak istediklerimi de elime yüzüme bulaştırırım.
gidişat öyle gösteriyor.
şöyle bitireyim.
bazen ardına bakmak gerek, bazen önüne bakabilmek için ardına bakmak gerek.
yani, sanırım.
ben de bilmiyorum.