Gecenin koynuna girdim usul usul, ve payıma düşen kederi aldım, durdum biraz, bıraktım öylece geceyi, geçsin dedim, geçecek çünkü, hep böyle geçiyor, bu oluyor çünkü.
Müezzin gecenin bittiğini haber veriyor önce, alınlar secde görüyor bazı evlerde sabah ışıkları yanarken.
Bazı ışıklar geceden açık, biraz keyfe keder içilmiş, ağlanmış, sızılmış koltukta, kemikleri tutulmuş, gecesi tutulmuş kimisinin.
Tan ağarırken, kuşlar selamlaşıyor, gökyüzünde şenlik var hep, bizim için değil muhakkak.
Yeryüzünde keder var bizim için olan, yorgunluk var, illallah yaka silkmek var gün'e, insan'a, yaşam'a.
Sabahın ilk ışıklarında simitçi amcalar köşe başlarında yerlerini alıyor ve bıyıklı yorgun babalar güne bir sıfır yenik başlayıp simit yiyorlar.
Belki simiti seviyorlar, belki evlerine filler girmiştir geceden açılmıştır eşleriyle araları, belki kadınlar kötüdür, belki de kocalar karılarına aynadır, belki bir şeyler yürümüyordur da konu komşu, aile, genel çevrenin dili protez olmuştur evliliğin yürümesine ''olur öyle olur'' diye diye 7 yıl geçmiştir, 13,21 bazen 35, ölene dek sürer gider bazen huzursuz sabah sendromları.
Saygı bir yerde kendini imha eder çünkü, saygının en hakikatli düşmanı dil'dir ekseriyetle.
Bir kez olsun dil'e değmeyiversin bir ah, bir öfke, bir küfür, bir kırık cümle..
Kadınlar kırılıyor, adamlar kırılıyor, çocuklar kırık büyüyor, kırıklık büyüyor, yaşam azalıyor, zaman tükeniyor ve her şey ve herkes birer birer ölüyor.
Şarkılar da bitiyor, şiirler kısalıyor, geceler uzuyor, sigara izmaritleri kül tablalarında yerlerini alıyor, kokusu duvarlara, perdelere siniyor sigaranın, kahveler soğuyor bir dalmışlıkla, birilerinin elleri üşüyor, yastığına çiğ düşüyor birilerinin, birileri sorguluyor sürekli, ''neden''i..
Dünyanın en masum sorusudur; Neden?
Ben bilmiyorum.
Kimse bilmiyor bazen kendi nedenini.
Biraz saçımızı çok sevgili bir el okşasa geçecek, bir çene öpüşüyle son bulacak tüm endişeler, tüm korkular, nedeni sorgulanmayacak varoluşun, eksilişin, fazla gelişin, gelişi güzelin, kalışı tüm çirkinliklerin..
Bir sabah güneş'e reverans yapacağız, bir gün.
Güneş batarken tepelerin ardından, el sallayacağız gülümseyerek güneşe, tepelere, ışıklarını yakan evlere, gece kuşlarına, çünkü umut böyle söylüyor.
İçimizde zamana karşı akan ırmak bize aynen böyle söylüyor, dilimize değmese de bu böyle.
Umut içe siniyor çünkü, bekliyor insan bekliyor, bekliyor ve bekliyor..
Başka çaresi yok çünkü kimsenin, kimse beklemeyi sevmiyor ama herkes bekliyor o neşeli sabahlara ''Merhaba'' diyebilmeyi..
Ölmeyi, yaşamayı, gidebilmeyi, bir dudak hareketini bile bekliyor işte insan, tüm acziyetiyle, herkes birbirinden bir şeyler..
Çünkü bunu ben değil, bunu herkes biliyor;
Yaşama da, ölüme de başka bir yolun, beklemekten başka bir çarenin olmadığını herkes biliyor..