EUPHRAT
Yönetici
- Katılım
- 3 Ocak 2017
- Mesajlar
- 1,197
- Tepkime puanı
- 2,691
- Puanları
- 113
Bir varlık fonu kurulmasının genel olarak iki temel emeli vardır: (1) Ülke ekonomisinin, konjonktürel tesirlerden kurtarılarak istikrarlı biçimde işlemesini sağlamak. (2) Gelecek kuşaklara refah aktarabilmek. Bu çerçeveden bakınca fonun varlıkları ve kazançlarının karşılaşacağı rizikolardan yüksek olması gereklidir.
Varlık fonlarının kuruluş yeri olarak iki değişik uygulama söz konusudur: (1) Varlık Fonları, Merkez Bankası nezdinde kurulabilmektedir. Merkez Bankaları, rezervlerini değerlendirirken benzer işlemler yaptıkları için belirli bir tecrübeye sahiptirler. Ayrı olarak Merkez Bankalarının bağımsız yapısı bu tür fonların idarenini siyasal tesirlerden uzak yürütebileceği izlenimi vermekte, dolayısıyla kamuoyu nezdinde güven yaratmaktadır. (2) Varlık Fonları, ayrı bir şirket ya da idare olarak kurulabilmektedir. Bu tür bir kuruluşun, kendisini ispat edene kadar güven meselesiyle ve tenkitlerle karşılaşması ihtimali yüksektir.
Varlık fonunun temel desteği nedir?
Bir varlık fonu kurulabilmesi için her şeyden önce bir varlık ya da kamu elinde oluşmuş bir gelir fazlalığı olması gerekir. Buna göre varlık fonları iki şekilde kurulabilmektedir: (1) Bir veya ansızın fazla emtiaya dayalı fonlar: Bunlar genellikle ihraç edilen emtianın gelirleri sebebiyle oluşan bütçe fazlalarından oluşur. Tipik örnekleri körfez ülkelerinin kurdukları fonlardır. Bu fonların çoğu ihraç edilen petrolden sağlanan gelirlerle oluşturulmuştur. Norveç’in kurduğu emeklilik fonu da benzer şekilde Kuzey Denizinden ele geçirilen petrol gelirlerinin yarattığı bütçe fazlasını gelecek kuşaklara aktarmayı amaçlamaktadır. (2) Bir emtiaya dayalı olmayan fonlar: Bunlar ya Dış ticaret fazlaları ile veyahut emeklilik fonlarında biriken paralarla oluşturulmaktadır. Bu tür fonların tipik örnekleri Çin, Kore ve Hong Kong gibi ülkelerin kurdukları varlık fonlarıdır. AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’nin her iki örneğe de giren ansızın fazla varlık fonu bulunmaktadır.
Varlık fonu nereye yatırım yapar?
Varlık fonları, ağırlıklı olarak, devlet tahvillerine, pay senetlerine, yatırım fonlarına, çeşitli projelere geçici veyahut kalıcı ortaklıklar yoluyla girip yatırım yaparlar. Bir takım ülkeler varlık fonlarının yatırımlarıyla alakalı bir takım kısıtlamalar ve standartlar getirmişlerdir. Sözgelimi bir hayli ülkede varlık fonları için S&P ve Fitch’in BBB – ve Moodys’in Baa3 kredi notları yatırım yapılabilir en düşük not olarak kabul edilmekte, bu notun altında kredi notu olan ülke tahvillerine yatırım yapılamamaktadır.
2006 seneninde yaşanan subprime mortgage ve 2008 seneninde yaşanan Lehman Brothers krizlerinin hemen peşinden AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ başta olmak üzere bu fonların bir bölümünün finansal sektör kuruluşlarını kurtarmakta kullanılması bunların beynelmilel tartışma ve tenkitlerin hedefi haline gelmelerine kapı aralamıştır.
Türkiye Varlık Fonu’nun temel nitelikleri
Türkiye Varlık Fonu kurulmasına ait yasanın genel gerekçesi ve başlıca maddelerindeki kararlardan hareketle bu fonun niteliklerini ve emellerini özetleyebiliriz.
(1) Türkiye Varlık Fonu İdaresi A.Ş. isimi altında 50 milyon TL anaparalı bir anonim şirket kuruluyor. Başbakanlığa bağlı olarak çalışacak olan şirketin anaparası, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından konulacak. Şirketin idare heyeti en az 5 kişiden oluşacak ve başkan ve azalarıyla şirket genel müdürü Başbakan tarafından atanacak. Bu anonim şirket özel hukuk kararlarına tabi olacak. Şirket Türkiye Varlık Fonu İçtüzüğünü hazırlayacak ve bu iç tüzüğün tescili ile Türkiye Varlık Fonukurulacak. Ayrı olarak gerek görülmesi halinde Türkiye Varlık Fonuna bağlı alt fonlar kurulabilecek.
(2) Şirket tarafından Türkiye Varlık Fonu yerine gerçekleştirilebilecek işlemler şöyle sıralanıyor: Yerli ve yabancı şirketlerin hisse senetleri, özelleştirme kapsam ve programına alınanlar dâhil olmak üzere Türkiye’de kurulan ihraççılara ait hisselerin alınıp satılması. Türk Parası Değerini Savunma İle ilgili 32 Sayılı Karar kararları çerçevesinde alım satımı yapılabilen yabancı kamu, özel sektör ve kamu borçlanma araçları ve ihraççı hisselerinin alınıp satılması. Vadeli mevduat ve katılma hesabı işlemlerinin yapılması. Hazine taşınmazları ve mevduat sertifikaları, altın ve diğer değerli madenler ile bu madenlere dayalı olarak ihraç edilen anapara piyasası araçlarının alım satım işlemlerinin yapılması. Fon katılma hisseleri, repo ve ters repo işlemleri, kira sertifikaları, gayrimenkul sertifikaları, varantlar ve sertifikalar, Takasbank para piyasası işlemleri, türev araç işlemlerinin nakit güvenceleri ve primleri, özel tasarlanmış yabancı yatırım araçları ve ikraz iştirak senetleriyle alakalı işlemlerin yapılması. Milli yatırımlar ile beynelmilel alanlarda diğer devletler ve/veya yabancı şirketler tarafından yapılacak yatırımlara iştirak ve bunlarla hudutlu olmamak üzere diğer yatırım araçları işlemlerine girilmesi.
(3) Türkiye Varlık Fonunun kaynakları şu şekilde sayılıyor: a) Özelleştirme Yüksek Heyeti tarafından; özelleştirme kapsam ve programında bulunan ve Türkiye Varlık Fonuna devrine karar verilen kuruluş ve varlıklar ile Özelleştirme Fonundan Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına karar verilen nakit fazlası. (b) Kamu müessese ve kuruluşlarının tasarrufu altında bulunan ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıklardan; Kabine tarafından Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına veya Şirket tarafından yönetilmesine karar verilenler. (c) Türkiye Varlık Fonu tarafından yurtiçi ve yurtdışı sermaye ve para piyasalarından alakalı mevzuat dahilinde yer alan müsaade ve onaylar aranmaksızın sağlanan finansman ve kaynaklar. (d) Para ve sermaye piyasaları dışında diğer yollarla sağlanan finansman ve kaynaklar.
(4) Şirket, Şirket tarafından kurulacak diğer şirketler, Türkiye Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu bünyesinde kurulacak alt fonlar Sayıştay denetimine tabi olmayacak. Şirket ve fonlar bağımsız denetime tabi olacaklar. Türkiye Varlık Fonu bünyesinde kurulacak fonlar, Sermaye Piyasası Yasayı kapsamında bağımsız denetime tabi olacak.
(5) Şirket, varlık Fonu ve bu yasaya göre kurulan şirketler, alt fonlar gelir ve müesseseler vergisinden muaf tutuluyor, ayrı olarak yapacağı işlemlerin bir bölümü de KATMA DEĞER VERGİSİ gibi vergilerden kural dışı ediliyor.
Türkiye Varlık Fonundan beklentiler
Türkiye Varlık Fonundan beklentiler yasanın genel gerekçesinde sıralanmış bulunuyor. Buna göre;
(a) Türkiye Varlık Fonunun kurulmasıyla büyüme oranında artış sağlanacak.
(b) Sermaye piyasalarında büyüme ve derinleşme hızlanacak.
(c) İslami finansman varlıklarının kullanılması yaygınlaşacak.
(d) Yapılacak yatırımlarla yüzbinlerce kişiye istihdam imkanları sağlanacak.
(e) Savunma, havacılık, yazılım gibi alanlardaki yerli şirketlerin anapara ve proje bazında desteklenmesiyle global oyuncu konumuna geçmeleri sağlanacak.
(f) Otobanlar, Kanal İstanbul, Üçüncü Köprü ve Havaalanı, Nükleer Santral gibi büyük altyapı projelerine kamu kesimi borcu artırılmadan finansman bulunacak.
(g) Katılım finansmanı sektör hissesi artırılacak.
(h) Arz güvenliğini sağlamak üzere, Türkiye için ehemmiyet taşıyan petrol, doğalgaz gibi yurtdışındaki stratejik sektörlere bürokratik kısıtlamalara bağlı olmadan direk yatırım yapılabilmesi gerçekleştirilecek.
(i) Bu Fon, ekonominin yapısal meselelerini aşmakta katkı sağlamanın yanı sıra dış siyasetin ehemmiyetli bir enstrümanı olarak Türkiye’nin beynelmilel arenada daha fazla söz sahibi olmasına katkı sağlayacak.
Türkiye Varlık Fonu’na ait tenkitlerim
(1) Türkiye Varlık Fonu, yukarıda ana çizgilerini özetlediğimiz şekliyle rastgele bir emtiaya ya da bir gelir fazlalığına dayanmamaktadır. Türkiye’nin petrol, doğalgaz gibi bir emtiayı ihraç ederek ele geçirdiği gelirleriyle yaratabildiği bir bütçe fazlası olmadığı gibi cari fazlası veya fazla veren bir kamu emeklilik sistemi de yoktur. Tam tersine Türkiye, son zamanlarda azaltmış olsa da bütçe açığı ve cari açık veren, kamu emeklilik sisteminin açığını da bütçeden karşılayan bir sisteme sahiptir. Gelir fazlası olan tek kamu fonu İşsizlik Sigortasıdır. O da bu emel için kullanılamayacak bir fondur. Özetle Türkiye’nin bir varlık fonu kurmak için ihtiyaç duyulan emtiası da gelir fazlası da yoktur.
(2) Fon’un gelirleri sıralanmış olduğu halde giderlerinin hangi alanlara yöneleceği ile ilgili yasada hiçbir izah bulunmamaktadır. Hangi giderlere yöneleceğini yasa metninden değil genel gerekçedeki açıklamalardan anlıyoruz. Bu vaziyette bu yasaya göre yapılacak gider denetiminin neye dayanarak yapılacağını çıkarmak olası görünmemektedir.
(3) Varlık Fonu için yeni bir gelir tanımlanmamakta, yalnızca bütçeye gidecek gelirlerin bir bölümü bu Fon’a aktarılmış olmaktadır. Normal olarak bütçeye aktarılan özelleştirme gelirlerinin Fon’a yönlendirilmesi ve bütçe gelirlerinden Fon’a hisse verilmesi, bütçe gelirlerinin azalmasına ve dolayısıyla bütçe açıklarının artmasına yol açacak bir gelişmedir.
(4) Bankaların finans sektöründeki egemenliğinin azaltılması, İslami finans uygulamasının artırılması gibi bir Varlık Fonu’ndan beklenmeyen bazı emellerin bu çerçeveye yüklenmesi zati sıkıntılı olan tertip etmeyi iyice sıkıntıya sokmuş görünmektedir.
(5) 1996 – 97 senelerinde Erbakan’ın ortak yönetim hükümeti esnasında bir uygulama popülerlik kazanmıştı: Kamu kaynak havuzu. Bütçe dışındaki kamu kesimine ait kaynaklar bu havuzda toplanmaya ve buradan harcanmaya çalışılıyordu. Bu havuza her gün yeni bir kaynak aktarılıyor, bir müddet sonra bu aktarımların başka bir alandaki balansı bozduğu görülünce yeni kaynak arayışları gündeme geliyordu. Türkiye Varlık Fonunun kaynaklarına bakınca aklıma Erbakan’ın Kamu Kaynak Havuzu uygulaması geldi.
(6) 1940’ların nihayetinde ve 1950’lerde Amerikalı tanınmış kişi karikatürist ve çizgi romancı Al Capp’ın yarattığı ve Shmoo ismini verdiği bowling oyunundaki kukalara benzer hayali bir hayvan vardı. Müthiş sevimli bir tipti Shmoo. Siz ne hayal ederseniz o oluyordu. Sözgelimi tavuk olarak yemek isteseniz tavuk, et olarak yemek isteseniz et oluyordu. Kendiliğinden çoğalabiliyordu. Türkiye Varlık Fonundan beklentileri okuyunca da aklıma Shmoo geldi.
(7) Başka ülkeleri bilemem fakat Türk tarihi bu tür mali buluşlarla doludur. III. Selim’in padişahlığı esnasında 1793 seneninde İrad‑ı Cedid Hazinesi heyetmiş ve böylelikle Osmanlı İmparatorluğu’nda tek ve merkezi Hazine düşüncesinden ilk sapma ortaya çıkmıştır. Bunu Tersane Hazinesi ve Zahire Hazinesi izlemiştir. Sonraki dönemlerde Hazine sayısı artmaya devam etmiştir. Mukataat Hazinesi, Mansure Hazinesi, Redif Hazinesi, Darphane Hazinesi ve Maliye Hazinesi bunların en ehemmiyetlileridir. Hazinelerin çoğalması Osmanlı mali sistemini deşarj olmamış, tam tersine mali disiplini alt üst etmiştir. Hazine sayısının artmasının Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde özel bir yeri vardır. 1839 seneninde tek ve merkezi Hazine sistemine geri dönülmüştür.
1980’li yıllar, bütçe dışı fonların yarattığı çoklu hazine sistemine geri dönüş seneleri olmuştur. Çoklu hazine sisteminin en zarar veren istikameti, merkezi hazinenin gelirlerinin dağılması, gider önceliklerinin kaybolması, belirli gelirlerin belirli giderlere ayrılması nedeniyle zaruri olan bir takım giderlerin yapılamaması ve bütün bunların neticeninde kamu yönetiminde mali disiplinin ortadan kaybolmasıdır. 1994 ve 2001 krizlerini hazırlayan altyapıda bu fonların negatif katkısı önemli yer tutmaktadır.