Türkiye ekonomisi

[KRSAG=https://forum.mevsim.org/makale/Levent_business_district_in_Istanbul.jpg]Levent finans merkezi, İstanbul[/KRSAG]
Türkiye ekonomisi, Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından gelişmekte olan piyasa ekonomisi olarak tanımlanan bir ekonomidir. Türkiye, dünyanın Yeni sanayileşen ülkeler arasında görülür. The World Factbook'a göre Türkiye büyük ölçüde gelişmiş bir iktisada sahiptir. Türkiye aynı zamanda ekonomistler ve siyaset bilimciler tarafından dünyanın en yeni sanayileşmiş ülkelerden biri olarak tanımlanır. Türkiye, nominal GSYİH'ya göre dünyanın 19. en büyük ekonomisi ve SAGP GSYİH'ya göre 13. en büyük ekonomisidir. Tarım ürünleri, tekstil, motorlu araçlar, gemiler ve diğer ulaşım ekipmanları, inşaat malzemeleri, tüketici elektroniği ve beyaz eşya gibi iş kollarında dünyanın lider üreticileri arasında yer almaktadır. Devletin sanayi, bankacılık, ulaşım ve iletişim iş kollarında hâlen önemli bir rol üstlenmesine rağmen son yıllarda özel sektör'de de hızlı bir gelişim sağlanmıştır.

Günümüzde Türkiye'nin pek çok bölgesi sanayi toplumu olarak nitelenebilir. Türkiye sanayi toplumuna hızlı geçiş olgusunu Müslüman toplumlar arasında başarıyla gerçekleştirebilen az sayıdaki ülkeden birisidir.

Türkiye, 2016 yılı itibarıyla, nüfusun çoğunluğunun müslüman olduğu ülkeler arasında Endonezya'dan sonra ikinci büyük ekonomidir. Türkiye'yi Suudi Arabistan ve İran izler. Türk dünyasının da en gelişmiş iktisadı olan Türkiye'yi Kazakistan izler. Türkiye'de kuruluşundan bugüne değin üç iktisat kongresi yapılmış ve önemli kararlar alınmıştır.
Tarihi 1923-1938
Kuruluş yıllarında Osmanlı'nın yıkılış döneminin savaş yenilgileri geçmişiyle başlayan Türkiye iktisadı 1923 sonrası yıllarda harap vaziyetteydi. İstanbul ve İzmir haricinde ne sanayi, ne sermaye sınıfı, ne altyapı, ne de eğitim mevcuttu. En basit ürünler dahi ithal edilmek zorundaydı. Anadolu'daki büyük toprak sahipleri de sanayi burjuvazisini oluşturmaktan çok uzaktı.

Cumhuriyetin ilk on beş yılında, yani Atatürk Türkiye’sinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ilk yıllarında uyguladığı iktisadi devrimlerle, siyasi bağımsızlığının ardından iktisadi bağımsızlığını da kazanma yolunda önemli adımlar atmıştır.

1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında Cumhuriyetin nüfusunun 13.648.000 kişi olduğu belirlenmiştir. Genel nüfusun %47,71’ini çiftçiler (4.368.061) %3,7’sini sanatkarlar (299.000) ve %2,8’ini de tüccarlar (257.000) teşkil ediyordu.

1924-1929 arası yılda ortalama yüzde 10,9, sanayi üretim ise yüzde 8,5 oranında artış kaydetmiştir. Bu sonuç, üretim kapasitesine yapılan ilavelerden çok, geçmişte meydana gelen kapasite boşluklarının kullanılmasının bir sonucudur.

29 Ekim 1929’da ABD’de yaşanan iktisadi krizden genç Türkiye Cumhuriyeti de etkilenmiş; devletçi, müdahaleci ve korumacı politikalar uygulanmaya başlanmıştır. 1923-1929 yılları arasında özel sektör girişimlerinin ülke kalkınmasında yetersiz kaldığını düşünen CHP, 1931 yılında programına devletçiliği almıştır.

1935'te Atatürk’ün devletçilik kavramı hakkındaki görüşleri şöyledir:

Türkiye’nin tatbik ettiği devletçilik sistemi 19. asırdan beri sosyalizm nazariyatçılarının ileri sürdüğü fikirlerden alınarak tercüme edilmiş bir sistem değildir. Bu, Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğmuş Türkiye’ye has bir sistemdir. Devletçiliğin bizde manası şudur: Fertlerin hususi teşebbüslerini esas tutmak, fakat büyük bir milletin ve geniş bir memleketin bütün ihtiyaçlarını ve birçok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak memleket iktisadiyatını devletin eline alması.

1933 yılında, Sümerbank'ın kurulması ve Mevduatı Koruma Kanunu ile Ödünç Para Verme İşleri Kanunlarının kabul edilmeleri başlıca iktisadi olaylardır. Devlet bu tarihte ilk kez faiz oranlarını belirlemeye başlamıştır.
İktisat Kongreleri
17 Şubat 1923 tarihinde düzenlenen I. İktisat Kongresi'deki tablo ile, Türk Kurtuluş Savaşından galip çıkan Türkiye, Osmanlı'dan devralınan borç yükü ile karşı karşıya, halkın büyük çoğunluğu fakir ve eğitimsiz, sanayisi yok denecek kadar az ve sermaye birikiminden yoksun, geri kalmış bir ülke konumundaydı. Bu Kongrenin ortaya konulan fikirler açısından o devrin Türkiye iktisadını yeniden inşa etmede büyük katkıları olmuştur.

1981 yılında düzenlenen II. İzmir İktisat Kongresi ise, iktisadi ve siyasi bunalımların gözlendiği, iktisadi olarak içe dönük sanayileşmenin yarattığı bunalımların biriktiği ve hemen ardından bu alanlarda büyük değişimlerin gözlendiği bir dönemde düzenlenmiştir.

1992 yılında düzenlenen III. İzmir İktisat Kongresi, bu değişim ortasında olan ve coğrafi açıdan etrafında siyasi çalkalanmaların gözlendiği Türkiye için, iktisadi açıdan gelecek yüzyıla hazırlanmada, hedefleri belirlemede, kamu ve özel kesimin fikirlerini ortaya koymada önemli bir yere sahiptir.

1930 yılında Merkez Bankası kurulmuş ve Türk Parasını Koruma Kanunu TBMM'de kabul edilmiştir. Merkez Bankası özerk bir yapıya sahiptir ve para politikalarının belirlenmesinde önemli rol oynar.
2. Dünya Savaşı sonrası Yıllar
1950'li yıllarda Demokrat Parti iktidarları, dünyadaki gelişmelerin de etkisiyle daha açık bir ekonomiyi desteklemiştir. DP iktidarları, geçmiş yılların aksine özel sektöre ve tarıma ağırlık vermiştir. Marshall Yardımları ile tarımda makineleşme hızlanmış yeni alanların tarıma açılmasıyla tarımsal üretim artışa geçmiştir. Ancak on yılın sonraki aşamalarında fiyatların tarım işkolu aleyhine geçmesi ve DP'nin beklediği seviyelerin aksine düşük kalan sıcak para akışı nedeniyle beklenen başarılar elde edilememiştir. Demokrat Parti on yılın ikinci yarısında zorda kalan tarım işkolunu destekleme amacıyla Toprak Mahsulleri Ofisi'ni aktif bir şekilde kullanmıştır. Ancak bu kullanım ülkeye mali bir yük oluşturmuştur. 1950'ler aynı zamanda dış ticaretin serbetleştiği özellikle mamul malların ithalatının kolaylaştığı yıllar olmuştur.

II. Dünya Savaşı sonrasına kadar devlet iktisadıyla yaşayan toplum, 1950'den sonra ABD'nin de etkisiyle büyük bir sanayi kalkınma sürecine girdi. Bugün de sürmekte olan bu kalkınma süreci özellikle büyük toprak sahiplerinin, hızla modern sermaye sınıfına dönüşmesine yolaçtı. Anadolu'nun kalkınması ve alt yapısının oluşması sürecinde 200 milyar Amerikan dolarından fazla borç oluştu. Güneydoğu Anadolu Projesi ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu teşvik programları hâlen sürmektedir.

1960'larda, Türkiye tarım işkolunu temel alan anlayıştan sanayileşmeye önem veren anlayışa geri döndü. Askeri yönetim tarafından kurulan Devlet Planlama Teşkilatı, 1950'lerde yaşanan seçmene yönelik popülist politikaların yerine daha planlı bir ekonomik politika yaratma çabasının en önemli göstergesidir. Oluşturulan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, iç pazara yönelik sanayileşmeye önem vermekte ve tarım işkolunu ihmal etmekteydi. 1965 yılında tek başına iktidar olan Adalet Partisi DPT'nı özel sektörü desteklemek için kullandı. Özellikle Turgut Özal'ın DPT müsteşarı olmasıyla özel sektöre verilen önem yükseldi.

Ortalama %6'nın üzerindeki iktisadi gelişme ile beraber büyük bir değişim ve modernleşme başladı. Öncelikle İstanbul, İzmir ve Batı bölgeleri, 1980'den sonra da bütün Anadolu illerinde büyük sermaye ve sanayi oluştu. Bir milyar Amerikan doları ve üzeri sermayeye sahip holding sayısı 25'i geçti. Bunun altındaki yüzbinlerce büyük, orta ve ufak ölçekteki şirket ve oluşan işçi sınıfı dinamik bir iktisadın taşıyıcıları oldular. Arap ülkelerinde petrol sayesinde oluşan refah, Türkiye'de toplumun çalışmasıyla zor şartlarda oluştu.
24 Ocak kararları
24 Ocak Kararları ile 1980 öncesi dönemde uygulanan ithal ikameci büyüme stratejisi terk edilerek dışa açık büyüme stratejisi uygulamaya konulmuş ve büyüme stratejisi, temel olarak, verimlilikte artış sağlamayı ve iktisadın rekabet gücünü artırmayı amaçlamıştır. Bu çerçevede, piyasa iktisadının kurumsallaşması yönünde adımlar atılmıştır.
Veri
Aşağıdaki tablo 1980-2018 yılları arasında gösterge niteliğindeki temel ekonomik verileri göstermektedir. %5'in altındaki enflasyon yeşil renkle gösterilmiştir.

YılGSYİH
(milyar ABD doları, SAGP)
Kişi başına GSYİH
(ABD doları, SAGP)
GSYİH büyümesi
(reel)
Enflasyon oranı
(Yüzde olarak)
İşsizlik
(Yüzde olarak)
Hükûmet borcu
(GSYİH'nin yüzdesi olarak)
1980155.43,491
azalış
%−0.8
▲%110.6%7.2n/a
1981
artış
177.3
artış
3,896
artış
%4.4
▲%36.4
Sabit
%7.2
n/a
1982
artış
194.8
artış
4,168
artış
%3.4
▲%31.1▲%7.6n/a
1983
artış
212.1
artış
4,278
artış
%0.3
▲%31.3▼%7.5n/a
1984
artış
234.6
artış
4,624
artış
%6.8
▲%48.4▼%7,4n/a
1985
artış
252.4
artış
4,863
artış
%4.3
▲%44.5▼%7.0n/a
1986
artış
275.4
artış
5,190
artış
%6.9
▲%34.6▲%7.7n/a
1987
artış
310.7
artış
5,731
artış
%10.0
▲%38.9▲%8.1n/a
1988
artış
328.4
artış
6,158
artış
%2.1
▲%73.7▲%8.7n/a
1989
artış
342.1
artış
6,323
artış
%0.3
▲%63.3▼%8.6n/a
1990
artış
387.5
artış
7,002
artış
%9.3
▲%60.3▼%8.0n/a
1991
artış
404.1
artış
7,158
artış
%0.9
▲%66.0▼%7.7n/a
1992
artış
438.1
artış
7,633
artış
%6.0
▲%70.1▲%7.9n/a
1993
artış
484.6
artış
8,308
artış
%8.0
▲%66.1▲%8.4n/a
1994
azalış
467.9
azalış
7,896
azalış
%−5.5
▲%104.5▼%8.0n/a
1995
artış
512.0
artış
8,507
artış
%7.2
▲%89.6▼%7.1n/a
1996
artış
557.9
artış
9,130
artış
%7.0
▲%80.2▼%6.1n/a
1997
artış
610.1
artış
9,837
artış
%7.5
▲%85.7▲%6.3n/a
1998
artış
635.8
artış
10,106
artış
%3.1
▲%84.7▲%6.4n/a
1999
azalış
623.7
azalış
9,773
azalış
%−3.4
▲%64.9▲%7.2n/a
2000
artış
680.2
artış
10,509
artış
%6.6
▲%55.0▼%6.0%51.6
2001
azalış
654.3
azalış
9,973
azalış
%−6.0
▲%54.2▲%7.8▲%76.1
2002
artış
707.0
artış
10,648
artış
%6.4
▲%45.1▲%9.8▼%72.1
2003
artış
761.6
artış
11,335
artış
%5.6
▲%25.3▲%9.9▼%65.7
2004
artış
858.0
artış
12,615
artış
%9.6
▲%8.6▼%9.7▼%57.7
2005
artış
965.4
artış
14,018
artış
%9.0
▲%8.2▼%9.5▼%50.7
2006
artış
1,065.8
artış
15,284
artış
%7.1
▲%9.6▼%9.0▼%44.7
2007
artış
1,149.2
artış
16,280
artış
%5.0
▲%8.8▲%9.2▼%38.2
2008
artış
1,181.6
artış
16,522
artış
%0,8
▲%10.4▲%10.0
Sabit
%38.2
2009
azalış
1,134.6
azalış
15,635
azalış
%−4.7
▲%6.2▲%13.1▲%43.9
2010
artış
1,245.9
artış
16,900
artış
%8.5
▲%8.6▼%11.1▼%40.1
2011
artış
1,412.9
artış
18,909
artış
%11.1
▲%6.5▼%9.1▼%36.5
2012
artış
1,507.9
artış
19,938
artış
%4.8
▲%8.9▼%8.4▼%32.7
2013
artış
1,662.4
artış
21,683
artış
%8.5
▲%7.5▲%9.0▼%31.4
2014
artış
1,779.6
artış
22,905
artış
%5.2
▲%8.9▲%9.9▼%28.8
2015
artış
1,908.4
artış
24,236
artış
%6.1
▲%7.7▲%10.3▼%27.6
2016
artış
1,994.0
artış
24,982
artış
%3.2
▲%7.8▲%10.9▲%28.3
2017
artış
2,183.3
artış
27,017
artış
%7.4
▲%11.1
Sabit
%10.9
▼%28.2
2018
artış
2,299.8
artış
28,044
artış
%2.8
▲%16.3▲%11.0▲%30.2
Makro-ekonomik eğilimler
Türkiye OECD (1961) ve G20 büyük ekonomilerinin (1999) bir kurucu üyesidir. 31 Aralık 1995 yılından bu yana, Türkiye ayrıca AB Gümrük Birliği'nin bir parçasıdır.

Birçok ekonominin son küresel mali durgunlukta kurtarılabilirliği mümkün olmakla birlikte, Türk ekonomisi, Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi olarak ayakta kalmış, 2010 yılında %9.2 ve 2011 yılında %8,5 oranında genişlemiş ve Dünya'nın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olmuştur. Bu nedenle, Türkiye 2004 yılından bu yana "AB Maastricht kriterlerinde yüzde 60" kamu borç stoku karşılama oranına sahiptir. Benzer şekilde, 2002'den 2011'e bütçe dengesi AB Maastricht kriterlerinde bütçe açığı yüzde 3'ten daha az, yüzde 10'dan daha fazla bir şekilde düşmüştür.

CIA gelişmiş bir ülke olarak Türkiye'yi sınıflandırılmıştır. Türkiye sık sık ekonomistler ve siyaset bilimciler tarafından yeni sanayileşmiş ülke olarak sınıflandırılmış; Merrill Lynch, Dünya Bankası ve The Economist gelişmekte olan bir piyasa ekonomisi olarak Türkiye'yi tarif etmiştir.

Dünya Bankası, 2007 yılında kişi başına düşen GSYİH açısından Türkiye'yi üst-orta gelirli bir ülke olarak sınıflandırmıştır. Lisans üstü ödeme ortalama 2010 yılında adam-saat başına 10,02 dolar kadardır.

Forbes dergisi tarafından yapılan bir ankete göre, İstanbul, Türkiye'nin mali sermaye başkentidir, 2013 yılında toplam 37 milyarder bulunan şehir Moskova (84 milyarder), New York (62 milyarder), Hong Kong (43 milyarder) ve Londra'nın (43 milyarder) ardından dünyada 5'incidir.

2009 yılında Türk hükûmeti geçici otomobil vergi kesintileri, ev aletleri ve konut gibi 2007-2012 küresel finansal krizin etkilerini azaltmak için bazı çeşitli ekonomik teşvik önlemlerini tanıtmıştır. Sonuç olarak, dayanıklı tüketim malları üretimi, otomotiv üretimindeki azalmaya rağmen, %7,2 oranında artmıştır.

Türk Hisse Senedi Piyasası ve kredi derecelendirme kuruluşları olumlu yanıt vermiştir. The Economist'e göre, Türkiye'de hisse senedi fiyatları neredeyse 2009 yılı boyunca iki katına çıkmıştır. 8 Ocak 2010 tarihinde Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's Türkiye'nin notunu bir kademe yükseltti. 2012 yılında, Fitch 18 yıllık boşluk sonrası yatırım notunu (uzun vadeli yabancı para cinsinden Temerrüt Derecelendirmesini (IDR) BBB-'den BB+'ya yükseltti ve IDR BB+'dan BBB'ye (uzun vadeli yerel para birimi BBB'ye yükseltildi)) Türkiye'nin kredi notunu yükseltti. bunu, Mayıs 2013'te Moody's'in bir derecelendirme yükseltmesi izledi, düşük hizmet yatırım notu Baa3 ile Türkiye'nin devlet tahvili notunu yukarı çekti. Karar Moody's'in iki yılda ilk yatırım dereceli Türkiye notunu ve puanını artırmak için ülkenin "önemli ekonomik ve kamu maliyesi metriklerinde görüntülenen en son ve gelecekte beklenen gelişmeler" temelinde olduğunu resmî tablosunda belirtmiştir.

Türk Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin finans kurumlarının küresel ekonomik krizin olduğu bir dönemde, son üç yıl içinde kâr elde ettiğini ve Türkiye'nin bunu yapan nadir ülkelerden biri olduğunu söyledi. Türkiye dünyanın en büyük on beşinci, Avrupa'nın altıncı büyük ekonomisidir ve Türk ekonomisi 2010 yılının ilk altı ayında %11 büyümüştür. Türkiye ekonomisi OECD içinde en büyük büyüme oranına sahip ülkedir. Uluslararası Para Fonu'na göre (IMF) Türkiye millî gelir artışında Çin'i, Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya ve Japonya'yı aşacaktır.
YılToplam İç BüyümeUS Dolar DeğişimiEnflasyon Endeksi (2000=100)
19805,000,00071.300 TL0.008
198535,000,000521.49 TL0.041
1990393,000,0002,634.10 TL0.34
19957,762,000,00046,634.58 TL6.50
2000124,583,000,000628,477.02 TL100
2005487,2021.34 YTL327
Türkiye'nin Dolar ve TL bazında GSMH'sı

Yıl
Milyar US-$​
Milyar TLBüyüme %
2005
361.500​
488.1007,6
2004
300.600​
428.9009,9
2003
239.800​
356.7005,9
2002
180.100​
273.5007,9
2001
146.100​
176.500-9,5
2000
201.500​
125.6006,3
Yıllık büyüme oranları Tarım işkolu
[KRSOL=https://forum.mevsim.org/makale/atat%C3%BCrkbaraji.jpg]Atatürk Barajı[/KRSOL]
Türkiye topraklarının %24,5'i 1., 2. ve 3. sınıf topraklardan oluşur. Tarım topraklarının %90'ı bu nitelikli topraklardan oluşur. 77,9 milyon hektar Türkiye arazisinin 26,3 milyon hektarı tarımda kullanılır. Miras ve arazi hukuku nedeniyle sürekli parçalanarak küçülen tarla büyüklüğü ortalama 60 hektara inmiştir[36]. Tarımın 2002 yılında millî gelire (230,5 milyar$) katkısı %10,3 (23,7 milyar$) seviyesindedir. 2011 yılı millî gelir 772,3 milyar $, tarım geliri 62,7 milyar$ ile millî gelirin %8,1'idir. 2002 yılında toplam istihdamın (21,3 milyon), %34,9'u (7,4 milyon) tarımda çalışmaktadır. 2011 yılında ise 24,1 milyonluk toplam çalışan sayısının 6,1 milyonu (%25,5) tarımda çalışmaktadır. Tarımda çalışanların oransal olarak önemli ölçüde azalması gelişen ülkelere has bir özelliktir. Türkiye'de 1968 yılında tarımsal GSYİHnin ekonomideki payı %33,5 iken 2010 yılında %9,1'e gerilemiştir.

Tarım dışı sektörler (sanayi, hizmet, turizm vb.) daha fazla büyüdüğü için tarımda çalışanlar ilerleyen yıllarda azalmaya devam edecektir. 2002 yılında millî gelir 3.492 $ iken çiftçinin geliri 1.064 $'dır. 2011 yılında millî gelir 10.444 $, çiftçinin millî geliri 3.653 $'dır. Tarımın ihracattaki payı oran olarak fazla değişmese de miktar olarak artmıştır: 2002 yılı; 36 milyar$ toplam ihracat, 4 milyar $ tarım ihracatı (%11,2). 2011 yılı; 134,9 milyar $ toplam ihracat, 15,3 milyar $ tarım ihracatı (%11,3) yapılmıştır
Sanayi işkolu
Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet temel tüketim ve ara malları alanında ithal ikamesi sağlamak amacıyla un, şeker, pamuk ile kömür, demir ve akaryakıt üretimine özellikle öncelik vermiş, cumhuriyetin ilk on bir yılında dört şeker fabrikası açılmıştır.

Demokrat Parti iktidarları, geçmiş yılların aksine özel sektöre ve tarıma ağırlık vermiştir. Marshall Yardımları ile tarımda makineleşme hızlanmış yeni alanların tarıma açılmasıyla tarımsal üretim artışa geçmiştir. Bu dönemde sanayileşmeye ağırlık verilmemiştir. Dışa açılmayla ile birlikte mamul malların ithalatı kolaylaşmış, bu da ithal ikamesi yoluyla sanayileşme politikasının oluşturduğu sanayiyi zora sokmuştur.

1960'larda Devlet Planlama Teşkilatı'nın kurulması ile birlikte sanayileşme yeniden önem kazanmış ve yine ithal ikamesi yolu benimsenmiştir. Özellikle Adalet Parti iktidarı ile birlikte iç pazara yönelik üretim yapan sanayi kuruluşları bu teşkilat aracılığıyla desteklenmiştir. Ancak teşkilatın özerk olmaması bir süre sonra etkisini azaltmış ve beklenen uzun vadeli sonuçlardansa, kısa vadeli ve tüketim mallarının üretimine önem veren bir sanayi anlayışı ortaya çıkmıştır.

1980'lerde dışa açılmanın hız kazanması ile birlikte ithal ikamesi yoluyla sanayileşme politikası uygulanabilirliğini ve global konjonktür içinde geçerliliğini yitirmişti. Daha önceki on yıllarda sanayisini ithal ikamesinden, katma değerli ürünler üreten bir sanayiye çeviremediği için Uzak Doğu'da Japonya ve Güney Kore, Avrupa'da İtalya ve İspanya gibi örneklerde görülen ekonomik mucizeleri gerçekleştirememiştir. Bu dönüşümün gerçekleşmemesinin en önemli sebebi siyasal iktidarların gerekli iradeyi göstererek uzun vadeli hedeflere odaklanmak yerine günü kurtarmayı tercih etmesidir. Global rekabet gücü zayıf Türk sanayisi, hızlı bir dışa açılma karşısında zayıf kalmıştır.

Türkiye'de sanayinin GSYİH içindeki payı 1980'lerin sonunda %34'ten 2013'te %27'ye kadar düşmüştür. Türkiye'de sanayinin 21. yüzyılın başında aşması gereken en önemli sorunlar, düşük tasarruf ve yatırım oranları, kadınların iş gücüne katılımının düşüklüğü, eğitim seviyesinin ve kalitesinin düşüklüğü ile araştırma-geliştirme bütçelerinin azlığıdır. Bu eksilerle birlikte Türk sanayisi ucuz ve görece nitelikli iş gücü ile özellikle otomotiv, dayanıklı tüketim mamulleri ve giyim işkolunda dış yatarımları çekmektedir.
Tüketici elektroniği ve ev aletleri
Türkiye Vestel üretilen ve 2006 yılında kıtadaki satılan tüm televizyonlar bir dörtte, Avrupa'nın en büyük televizyon üreticisi konumundadır. Ocak 2005 itibarıyla, Vestel ve onun rakibi Türk elektronik ve beyaz eşya markası Beko, Avrupa'da üretilen tüm televizyonların yarıdan fazlasını sağlamıştır. Başka bir Türk elektronik markası Profilo-Telra, 2005 yılında Avrupa'nın en büyük üçüncü TV üreticisi oldu. Tüketici elektroniği alanındaki Türk kuruluşlarının AB pazar payı, AB ile Türkiye arasında imzalanan Gümrük Birliği anlaşması ile önemli ölçüde artmıştır: bu artış dijital cihazlarda %3'ten %15'e 2005 yılında %50'den fazla, 1995 yılında %5 den fazla renkli TV, ve %3 den %18'e beyaz eşyada olmuştur.
Tekstil ve giyim
Türk şirketleri, 2006 yılında 13.98 milyar dolar değerinde giyim ihracatı yapmış; bunun 10.67 milyar dolardan fazlası (%76.33) AB üyesi ülkelere yapılmıştır.
Motorlu taşıtlar ve otomotiv ürünleri
2008 yılında Türkiye (Birleşik Krallık arkasında ve İtalya'nın üzerinde), Avrupa'da beşinci büyük üretici olarak ve dünyanın on ikinci en büyük üreticisi olarak sıralamada yer aldı ve 1.225.400 motorlu taşıt üretti.
Otomotiv sanayisi 1960'ların sonlarından bu yana ekonominin önemli bir parçasıdır. İşkolunda etkinlik gösteren kuruluşlar ağırlıklı olarak Marmara Bölgesi'nde yer almaktadır. Araba üreticileri ve parça tedarikçilerinin bir kümelenmesi ile, Türk otomotiv işkolu, 2008 yılında motorlu taşıt ve bileşenlerinde 22.94 milyar dolar değeri üzerinde ihracat ile üretim üslerinden küresel ağın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir
Çoklu birim trenler, lokomotifler ve vagonlar
TÜLOMSAŞ (1894), TÜVASAŞ (1951) ve EUROTEM (2006) yüksek hızda EMU ve DMU modelleri içeren Türkiye'de çok üniteli tren, lokomotif ve vagonlarda büyük üreticiler arasında yer almaktadır.
Gemi yapımı
Türkiye dünyanın önde gelen gemi uluslarından biridir; 2007 yılında Türk tersaneleri sayı bakımından (İtalya, ABD ve Kanada'nın arkasında) Dünyada 4., sipariş edilen gemi ve sayısı bakımından (Çin, Güney Kore ve Japonya'nın arkasında) mega yat siparişlerinde Dünyada 4'üncü sırada yer almaktadır
Savunma sanayisi
[KRSAG=https://forum.mevsim.org/makale/somseyirfuzesi.jpeg]Som Seyir Füzesi[/KRSAG]
Türkiye'de birçok gelişmiş silahlanma üreticileri vardır. Yıllık ihracat 2014 yılındaki değeriyle 1,6 milyar dolara ulaşmıştır.[48] MKEK, TUSAŞ, ASELSAN, ROKETSAN, FNSS, Nurol Makina, Otokar ve HAVELSAN büyük üreticiler arasındadır. 11 Temmuz 2002 tarihinde, Türkiye F-35 Müşterek Taarruz Uçağı (JSF) geliştirme programının Seviye 3 ortağı olmuştur. TUSAŞ Türk Hava Kuvvetleri için F-16 Fighting Falcon gibi çeşitli uçak türleri ve modellerini üretmiştir.[49][50] Türkiye son zamanlarda yurt içinde 0.8m çözünürlüklü keşif uydusu (Göktürk-1 projesi) dahil olmak üzere yeni askerî /istihbarat uydularının yapımını başlatmış, Türk Millî İstihbarat Teşkilatı ve Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kullanılmak üzere 2 metre çözünürlüklü keşif uydusunu (Göktürk-2 projesi) yapmıştır. Diğer önemli ürünler arasında Altay ana muharebe tankı, A400M, TUSAŞ T-FX, TF-2000 AAW sınıfı fırkateyn, Milgem sınıfı korvet, Anka İHA, Aselsan İzci UGV, T-155 Fırtına kundağı motorlu obüsü, J-600T füzesi, T- 129 saldırı helikopteri, Roketsan UMTAS tanksavar füzesi, Roketsan Cirit lazer güdümlü roket, Panter Obüsü, ACV-300, Otokar Cobra ve Akrep, BMC Kirpi, FNSS Pars 6x6 ve 8x8 ZPT, Nurol Ejder 6x6 ZPT, TOROS topçu roket sistemi Bayraktar Mini İHA, ASELPOD ve SOM seyir füzesi bulunmaktadır.
Demir-Çelik sanayisi
Türkiye çelik üretimi yapan ülkeler listesinde 8. sırada yer almaktadır. 2013 yılında, toplam çelik üretimi 29 milyon ton olmuştur. Türkiye'nin ham çelik üretimi, 2011 yılında 34,1 milyon ton gibi rekor bir seviyeye ulaşmıştır. Kayda değer üreticiler (2 milyon ton üzeri üretim yapan) ve üst çelik üreten şirketler arasında:
  • Erdemir (7.1 milyon ton) (47.) (Sadece Erdemir-Türkiye; Erdemir-Romanya dahil değildir)
  • Habaş (4.4 milyon ton) (72.)
  • İçdaş (3.6 milyon ton) (76.)
  • Diler (2,3 milyon ton) (108.)
  • Çolakoğlu (2,1 milyon ton) (110.)
Bilim ve Teknoloji
TÜBİTAK, Türkiye'de kalkınma, bilim, teknoloji ve yenilik politikaları için önde gelen bir devlet kuruluşudur. TÜBA Türkiye'de bilimsel etkinliklerin teşviki için özerk bir bilimsel kurumdur. TAEK Türkiye'nin resmî nükleer enerji kurumudur. Hedefleri arasında akademik nükleer enerji araştırma ve geliştirme ve barışçıl nükleer araçların uygulanması bulunmaktadır.
Askeri teknolojilerde araştırma ve geliştirme için Türk hükûmetinin diğerleri kuruluşları arasında TUSAŞ, Aselsan, Havelsan, Roketsan ve MKE vardır. Türk Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi Türk Havacılık ve Uzay Sanayii ve Millî Savunma Bakanlığı tarafından işletilen bir uzay aracı üretim ve sınama tesisidir. Türk Uzay Fırlatma Sistemi Türkiye'nin uzay aracı fırlatma yeteneğini geliştirmek için bir projedir. Bir uzay limanı yapımı, uydu fırlatma araçlarının geliştirilmesi yanı sıra uzak yer istasyonlarının kurulmasını içerir.
İnşaat ve müteahhitlik işkolu
Türk inşaat ve müteahhitlik işkolu dünyanın önde gelen, en rekabetçi ve dinamik inşaat/müteahhitlik işkollarından biridir. 2009 yılında 33 Türk inşaat/müteahhitlik şirketi toplamda Türk inşaat/müteahhitlik işkolu için Engineering News-Record tarafından hazırlanan bir araştırmada En Büyük Uluslararası Müteahhitler Listesinde Çin'in ardından Dünyanın en büyük ikinci kümelenmesi seçildi
Hizmetler işkolu Ulaştırma
[KRSAG=https://forum.mevsim.org/makale/640px-Ataturk_Airport_Karakas-1.jpg][/KRSAG]
2013 yılı itibarıyla Türkiye'de 55 sivil havaalanı bulunmaktadır ve bunların 22 tanesi uluslararası havalimanı statüsündedir. ACI verilerine göre Mart 2015 sonu itibarı ile İstanbul Atatürk Havalimanı 15. en yoğun havalimanıdır. İstanbul'un yeni (üçüncü) uluslararası havalimanının yılda 150 milyon yolcuya hizmet verecek şekilde, dünyanın en büyük havalimanı olması planlanıyor. Türk Hava Yolları, 1933 yılından bu yana Türkiye'nin bayrak taşıyıcısıdır. Türk Hava Yolları Dünya çapında 126 ülkede 435 noktaya uçuş gerçekleştirerek dünyanın en çok ülkesine uçan havayolu şirketi olmuştur. [KRSOL=https://forum.mevsim.org/makale/398px-TCDD_HT80000_Siemens_Velaro.jpg][/KRSOL]Demiryolu ağı toplam uzunluğu elektrikli hat olarak 2133 km olmak üzere, 2008 yılında 10.991 km ile dünyada 22. sıradadır. Türk Devlet Demiryolları 2003 yılında yüksek hızlı tren hatları inşa etmeye başladı. Ankara'dan Eskişehir üzerinden İstanbul'a 533 km uzunluğa sahip ilk hat büyük oranda yapılmıştır ve hizmete alınmıştır. Bu iki şehir arasındaki 6-7 saatlik yolculuk süresini 3 saat 30 dakikaya indirmiştir. İlk etapta 245 km'lik ve 65 dakikalık bir tahmini yolculuk süresine sahip Ankara-Eskişehir hattı tamamlanmıştır. Denemeler 23 Nisan 2007 tarihinde başlamış ve gelir kazanç hizmeti 13 Mart 2009 tarihinde başlamıştır. Hattın Eskişehir-İstanbul bölümü 2012 yılında hizmete girmiştir. Marmaray tüp geçit tüneli ile Avrupa ve Asya kıtası arasındaki ilk doğrudan demiryolu bağlantısını kurulmuştur. Ankara-Konya arasında 212 km'lik uzunluğa sahip ikinci yüksek hızlı tren hattı, 2011 yılında işletime geçmiştir. Eskişehir-Bursa, Ankara-İzmir ve Ankara-Sivas hızlı tren hatları inşa halindedir.
2016 yılı itibarıyla, ülkede 2159 km otoban ve 20.825 km bölünmüş yol olmak üzere, karayoları genel müdürlüğünün sorumluluğunda 66.437km'lik bir karayolu ağı vardır.
2010 yılı itibarıyla, Türk deniz ticaret filosu dünyada 7. sıradadır, 1199 gemi (kayıtlı 604 dâhil) bulundurmaktadır. Türkiye'nin kıyı şeridi gezilebilir su yolları 1.200 km'dir.
2008 yılında ülkenin topraklarına yayılmış doğal gaz boru hatları 7555 kilometre (4694 mil) ve petrol boru hatları 3636 kilometredir (2259 mil).
Haberleşme
[KRSAG=https://forum.mevsim.org/makale/T%C3%BCrksat_logo.png]Türksat[/KRSAG]
2008 yılı itibarıyla, dünyada 18. sırada yer alan Türkiye, 17.502.000 işletimde sabit telefona sahiptir; aynı yıl içinde dünyada 15. sırada yer alan ülkede 65,824,000 kayıtlı cep telefonu bulunmaktadır. En büyük sabit telefon operatörü olan TTNET ayrıca Türkiye'nin en büyük internet servis sağlayıcısıdır ve sahibi Türk Telekom olmaktadır. Ülkenin en büyük cep telefonu operatörleri arasında Turkcell, Vodafone Türkiye, ve Türk Telekom bulunmaktadır.

Telekomünikasyon Kurumunun kurulmasının ardından 2004 yılında başlayan telekomünikasyon özelleşme süreci hâlen devam etmektedir. Özel sektör şirketleri mobil telefon, şehirlerarası telefon ve internet erişimi etkinliklerinde bulunmaktadır. Ek sayısal borsalara abonelikte hızlı bir artış vardır; teknolojik açıdan gelişmiş şehirlerarası gövde hatları ağı inşası, fiber optik kablo ve sayısal mikrodalga radyo rölesi gibi her ikisini birden kullanarak, kent merkezleri arasındaki iletişimi kolaylaştırmaktadır. Mobil-hücresel telefon servisine abone sayısı hızla büyürken, ülkenin uzak bölgeleri, bir yerel uydu sistemi ile ulaşılır olmaktadır.

Ana hat uluslararası telefon hizmeti SEA-ME-WE 3 denizaltı haberleşme kablosu ile İtalya, Yunanistan, İsrail, Bulgaristan, Romanya ve Rusya ile Türkiye'yi birbirine bağlar, Akdeniz'de ve Karadeniz'de denizaltında fiber optik kablo ağları bulunmaktadır. 2002 yılında, 12 Intelsat uydu yer istasyonu vardı; ve Inmarsat ve Eutelsat sistemlerinde 328 mobil uydu terminalleri bulunmaktaydı.

Türksat A.Ş., Türksat serisi uyduları yöneten Türkiye'nin birincil uydu iletişim işleticisidir. TÜBİTAK ve Türk Havacılık ve Uzay Sanayii, RASAT ve Göktürk-2 gibi bilimsel gözlem uyduları ve keşif uydularını geliştirmiştir.

2001 yılı itibarıyla, ülkede 16 AM, 107 FM ve 6 kısa dalga radyo istasyonu vardır.
2008 yılı itibarıyla, dünyada 15. sırada yer alan Türkiye'de, 24.483.000 internet kullanıcısı vardır; 2009 yılı itibarıyla, dünyada 27. sırada yer alan ülkede 2.961.000 internet barındırıcısı vardır.
Turizm işkolu
[KRSOL=https://forum.mevsim.org/makale/%C3%96l%C3%BCdenizTurkiye.jpg]Ölüdeniz[/KRSOL]
Türkiye son yıllarda çok önemli bir turizm merkezi haline gelmiş bulunmaktadır. 1980 yılında sadece 326 milyon dolar olan turizm gelirleri, yaklaşık 24 kat artarak 2001 yılında 8,1 milyar dolar düzeyine yükselmiştir. Turizm gelirlerindeki yıllık ortalama artış oranı yüzde 16,5 olmuştur
Kaliteli tıbbi hizmetleri ve yetenekli doktorları ile Türkiye, düşük fiyatları ve Avrupa ile Orta Doğu arasındaki konumu ile önemli bir sağlık turizmi bölgesi olmuştur. Yabancı turist sayısı 2002 ve 2005 yılları arasında 12.8 milyondan 21.2 milyona ulaşmıştır ki, bu sayı Türkiye'yi "Yabancı Ziyaretçiler için En İyi 10 Ülke" sıralamasına sokmuştur.
Finans işkolu
[KRSAG=https://forum.mevsim.org/makale/Bankalar_Caddesi_%C5%9Eubat_2012.jpg]Bankalar Caddesi[/KRSAG]
Merkez Bankası 1930 yılında kurulmuştur. Osmanlı Devleti zamanında merkez bankası statüsü İngiliz-Fransız ortak sermayesi ile kurulmuş olan Bank-ı Osmani-i Şahane'ye aitti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Türkiye'de kâğıt para basma hakkını tek başına elinde bulundurmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin para ve kredi politikasını yürüten banka bağımsız bir ekonomik kuruluş konumundadır.

Türkiye'de ilk resmî borsa 1866 yılında Dersaadet Tahvilat Borsası adıyla kurulmuştur. Günümüze kadar birçok isim ve adres değişikliği yaşayan Türkiye borsaları istikrara 1985 yılında kurulup, 2 Aralık 1986 tarihinde ilk seansını açan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ile kavuşmuştur. Bu borsa da 2013 yılında bir isim revizyonuna giderek Borsa İstanbul adını ve BIST kısaltmasını almıştır. Borsa İstanbul'un ortaklık yapısı incelendiğinde en yüksek paya %49 ile Hazine Müsteşarlığı'nın sahip olduğu, müsteşarlığı %36.6 payla Borsa İstanbul A.Ş'nin, %5 pay ile NASDAQ'ın, %1.3 pay ile Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği'nin takip ettiği görülmektedir. Geriye kalan %8.1'lik pay diğer ortaklara aittir. İstanbul Altın Borsası 1995 yılında kurulmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması ile devlet bankacılık işkolunu canlandırmak amacıyla devlet bankaları kurmuştur. Devletçiliğin güçlendiği dünya savaşı öncesi 1929-1939 yılları arasında devlet bankalarının sayısı ve ağırlığı artmıştır. 1929 yılından sonra neredeyse 50 yıl yabancı sermayeli banka kurulmamıştır. İşkolu 1980 sonrası deregülasyonlarla rahatlamış, 1990 yılından sonra ise son derece aktif hale gelmiştir. Ancak bu yıllarda devlet ile yakın ilişkileri olan iş adamlarına tanınan imtiyazlar ve düzenlemelerdeki boşluklar sebebiyle birçok banka halk arasında "hortumlama" olarak bilinen faaliyetlerde bulunmuş ve işkolu 1990'ların sonunda bir çıkmaza girmiştir. Bu çıkmaz 2000 ve 2001 yıllarında iki krizin patlak vermesine önemli ölçüde sebep olmuştur. Krizler sonrasında Kemal Derviş'in katkılarıyla yeniden düzenlenen bankacılık sistemi çok daha sağlıklı bir çerçeveye oturtulmuştur. Bugün Türkiye'nin en büyük şirketleri bankalar olmuştur. Fortune dergisinin Global 2000 isimli dünyanın en büyük 2000 şirketinden oluşturulan listede Türkiye'yi temsil eden 12 şirketin 5'i bankalardır.
En büyük şirketler
Forbes dergisi tarafından dünyanın en büyük 2000 kamu şirketi yıllık sıralamasında - 2014 yılında, 12 Türk şirketi Forbes Global 2000 listesinde yer almıştır. Bankacılık işkolu listesinde 2 şirket, takip eden telekomünikasyon işkolu listesinde 5 şirket yer aldı, ulaşım ve içecek işkollarından birer şirketin ardından 2 konglomerat yer aldı. Halka açık şirketler şunlardır
Dünya SıralamasıKuruluşİş koluGelir
(milyar $)
Kârlar
(milyar $)
Varlıklar
(milyar $)
Piyasa değeri
(milyar TRY)
274Türkiye İş BankasıBankacılık14.582.32114.27
128.04
288Garanti BankasıBankacılık9.531.87101.34
40,32
321Koç HoldingKonglomerat34.721.4127.36
42,10
343AkbankBankacılık7.931.6990.38
38,44
414Sabancı HoldingKonglomerat12.960.9196.15
22,12
534Halk BankasıBankacılık6.421.5761.1
16,50
609
VakıfbankBankacılık6.270.8862.94
16,15
666TurkcellTelekomünikasyon5.961.239.97
26,49
683Türk TelekomTelekomünikasyon6.920.688.49
22,02
934Enka İnşaatİnşaat6.540.658.47
25,16
1507Efes İçecek Grubuİçecek4.831.3710.41
12,33
1872
Türk Hava YollarıUlaştırma9.870.3611.82
10,24
Dış ticaret ve yatırım
2012 yılı itibarıyla, Türkiye'nin ana ticaret ortakları arasında Almanya, Rusya ve Çin bulunmaktadır. AB menşeli yabancı yatırımdan yararlanan Türkiye, ülkeye ihracatta ve sanayi üretimini artırmak için 1995 yılında imzalanan Avrupa Birliği ile gümrük birliğinde çıkar sağlamıştır.

Türkiye aynı zamanda Orta ve Doğu Avrupa ve BDT içinde 1.5 milyar dolardan fazla doğrudan yabancı yatırımlarda kaynak sağlamıştır. Ülke olarak Rusya'da %32 oranında yatırım yapılmış, birincil olarak Karadeniz komşuları Bulgaristan ve Romanya'da doğal kaynaklar ve inşaat işkolunda %46 oranında yatırım yapmıştır. Türk şirketlerinin yaklaşık 100 milyon dolar civarı Polonya'da büyükçe bir DYY sermayesi vardır.

İnşaat ve müteahhitlik şirketleri önemli oyuncuları arasında Enka, Tekfen, Gama ve Üçgen İnşaat bulunur, yanı sıra üç sanayi topluluğu arasında Anadolu Efes Grubu, Şişecam Grubu ve Vestel Grubu bulunur. Ülke dış satımı 2007 yılında 115.3 milyar dolara ulaştı, ancak ithalat çoğunlukla doğal gaz ve ham petrol gibi enerji kaynaklarında artan talep nedeniyle, 162.1 milyar dolara yükselmiştir. 2015 yılı itibarıyla Türkiye'nin ana dış satımı 153,6 milyar dolar ve ana dış alımı 204,3 milyar dolardır. Son yirmi yılda ihracatta önemli bir değişim olmuştur. Doğal gazın payı 1980 yılında %74, 1990 yılında %30 ve 2005 yılında %12 düşmüştür. Orta ve yüksek teknoloji ürünlerinin payı, 1980'de %5'e, 1990'da %14'e ve 2005 yılında %43'e çıkmıştır.
Doğal kaynaklar
Türkiye'de, dünyada üretimi yapılan 90 madenden, 60 kadarının üretimi yapılmaktadır. MTA verilerine göre dünyada 132 ülke arasından maden üretim değeri açısından 28. sıradadır. Maden çeşitliliğinde 10. sıradadır. Üretimi ve ticareti dünya ölçeğinde yapılan 90 madenden 13'ü Türkiye'de bulunmamaktadır. 50 madende yeterli kaynağı bulunurken 27 maden işletme açısından ekonomik değildir. Bu veriler ışığında Türkiye maden çeşitlilik ve miktarı açısından kısmen kendine yeten bir ülke kabul edilir.

Türkiye'de yeterli düzeyde bulunmayan madenler şunlardır; bakır, grafit, manganez, boya toprakları, alüminyum, kurşun, maden kömürü, çinko, zirkon, arsenik, titan, talk, demir, mika, kükürt, nikel, kil, fosfat. Türkiye'nin zengin madenleri şunlardır: Bor, barit, alçı taşı (jips), mermer, lületaşı, diyatomit, manyezit, perlit, stronsiyum tuzları, fluorit, sepiyolit, kireçtaşı (mermer), ponza, zeolit, sodyum sülfat, profilit, kuvarsit-kuvars, linyit, kayatuzu, feldspat, olivin, dolomit, altın, silis kumu, bentonit, asbest, trona, kalsit, zımpara taşı.

Türkiye'de madenciliğin GSYH içindeki payı 2009 yılında %1,5 ile gelişmiş ülkeler ortalamasının (%4) oldukça altındadır. Türkiye maden ihracatından elde ettiği gelir; 2004 yılında 0,65 milyar $, 2008'de 2,1 milyar $, 2009'da 1,58 milyar $ olarak gerçekleşmiştir. 2000 yılında 1,6 milyar $ olan madenciliğin GSYHya katkısı, 2014 yılında 15,7 milyar $'a yükselmiştir.

Türkiye kaliteli ve bol olan madenlerini ihraç ederken, ülkede bulunmayan ve sanayinin ihtiyacı olan madenleri ithal etmektedir. Türkiye mermer (doğal taşlar), bor, krom, manyezit, sodyum feldspat, bakır, çinko, barit, alçı, ponza ihraç etmektedir. Kömür, demir, fosfat, doğal taşlar ve mermer, bakır, manyezit, krom, potasyum feldspat, kükürt, grafit, silis kumu ithal etmektedir.

Bor varlığı bakımından Dünyanın % 72'lik rezervi ile ilk ülkesidir. Türkiye dünyadaki sanayi hammadde madenlerinin %2,5'ini, kömür madenlerinin %1'ini, jeotermal enerjinin %0,8'ini, mermerin %33'ünü, metalik madenlerin %0,4'ünü barındırmaktadır. Ayrıca demir, bakır, alüminyum, magnezyum, mermer gibi birçok doğal kaynak işlenerek tüketilmekte ve ihraç edilmektedir
Enerji
[KRSAG=https://forum.mevsim.org/makale/bakutiflis.png]Bakü Tiflis[/KRSAG]Türkiye, enerji ihtiyacı olarak, petrol tüketiminin yaklaşık %90’ını ithalat ile karşılıyor. 1990'lı yıllarda doğalgaz kullanımına son derece yoğun bir biçimde geçiş yaşandı. Özellikle büyük kentlerin ısınma sistemleri doğalgazla çalışır hale getirildi. Hidroelektrik üretim biçimi açısından elinde çok büyük fırsatlar olan bir ülke olmasına karşın Türkiye, doğalgazı elektrik üretiminde de kullanmaya başladı. Doğalgaz ve petrol rezervi bulunan Türkiye petrol ve doğal gaz ihraç eder. Ancak OPEC'e üye değildir.

Türkiye, kömür de ihraç etmektedir, ne var ki, kalitesiz ve taklit olan ayrıca Çernobil faciasına damgasını vuran ithal Sibirya kömürü de pazarlarda daha fazla yer kaplıyor. Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı ya da kısaca BTC, Azerbaycan petrolünü Gürcistan üzerinden Türkiye’nin Akdeniz kıyılarına taşımayı amaçlayan bir petrol boru hattı projesidir. Tüm Dünya'da ucuz ve istikrarlı enerji kaynaklarına sahip olabilmek için yoğun bir mücadelenin yaşandığı ve Sovyetler Birliği’nin 1991 yılının sonunda resmen dağılmasının ardından Kafkaslar ve Hazar Denizi çevresinin bu mücadelenin en çok hissedildiği bölge olduğu düşüldüğünde BTC Boru Hattı'nın stratejik bir öneme sahip olduğu söylenebilir.
Nükleer enerji
Nüfusun artan enerji ihtiyaçlarını karşılamak ve yaşam standartlarında sürekli yükseltmeyi sağlamak için, Türkiye birkaç nükleer santral inşa etmeyi planlamaktadır. Deneysel reaktör inşası ardından, büyük ölçekli nükleer santral inşa etme önerileri TAEK tarafından erken 1950'lerde sunulmuş, ancak çabalar ve defalarca ilgili üreticiler tarafından üretilen teklifler, yüksek maliyetler ve güvenlik kaygıları nedeniyle iptal edilmiştir. Türkiye her zaman yerel ve çevrimiçi yakıt ikmali yapılabilir, ucuz ve kullanılabilir doğal uranyum yakan Candu nükleer reaktörlerini seçmiştir. CANDU Reaktörleri nükleer silah sınıfı plütonyum üretmek için idealdir ve bu Türkiye'nin komşuları arasında huzursuz duygulara neden olmuştur. Türkiye'nin ilk nükleer güç santrallerinin Akdeniz kıyısında Mersin'in Akkuyu bölgesinde (bakınız Akkuyu Nükleer Enerji Santrali) inşa edileceği beklenmekte; Karadeniz kıyısında Sinop İnceburun bölgesinde (bakınız Sinop Nükleer Enerji Santrali); ve yine Karadeniz kıyısında Kırklareli'nin İğneada bölgesinde de (bakınız İğneada Nükleer Enerji Santrali) birer santralin yapımı beklenmektedir.
Jeotermal enerji
Türkiye dünyanın beşinci en yüksek doğrudan kullanımlı jeotermal enerji yeterliliğine sahiptir.
Enerji güvenliği
Sürdürülebilir enerji gelişiminin desteklenmesi ve enerji projeleri için yatırım çekme, arttırıcı enerji güvenliği konusunda ve AB iç enerji pazarı ilkeleri temelinde üye devlet enerji piyasalarının yakınsaklığı gibi Türkiye'nin dört önemli konusu vardır: AB INOGATE enerji programının, bir ortak ülkesi olmakta ve yaygın ve bölgesel çıkarları bulunmaktadır.

Türkiye'nin yenilenebilir enerji oranı %25-26 civarında olmakta, bu iki AB ortalamasında bulunmaktadır. Türkiye 2023 yılına kadar bunu %30'a yükseltmeyi planlamaktadır.
Madenler
Türkiye çeşitlilik açısından dünya minerallerinde onuncu sırada yer alan bir üreticidir. Yaklaşık 60 farklı maden Türkiye'de çıkarılmakta ve işlenmektedir. Ülkenin en zengin maden yatakları arasında, Türkiye'de rezerv bakımından dünya toplamının %72'sini oluşturan, bor tuzları bulunmaktadır. CIA World Factbook'a göre, diğer doğal kaynaklar kömür, demir cevheri, bakır, krom, uranyum, antimon, cıva, altın, barit, borat, celestine (stronsiyum), zımpara (mineral), feldspat, kalker, manyezit, mermer, perlit, pomza dahil , pirit (ottaş), kil, tarıma elverişli arazi, hidroelektrik ve jeotermal enerjidir.
Çevre
9 Ağustos 1991'de, Türk Çevre Bakanlığı'nın (şu anda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı) kurulmasıyla birlikte, Türkiye en önemli çevre sorunlarından bazılarını ele alarak önemli bir ilerleme yapmaya başlamıştır. Bu bağlamda en etkileyici gelişmeler İstanbul ve Ankara'daki hava kirliliğinin önemli miktarda azalması olmuştur. En acil ihtiyaçlar arasında su arıtma tesisleri, atık su arıtma tesisleri, katı atık yönetimi ve biyoçeşitliliğin korunmasıdır.
Bölgesel eşitsizlikler
Doğu ve Güneydoğu'da yoksulluk, düşük ekonomik üretim ve işsizlik yüksek düzeyde iken, ülkenin zenginliği, özellikle Kuzeybatı ve Batıda derişik olmaktadır. Ancak, son on yılda Türkiye'de sürekli ekonomik büyüme ile paralel olarak, Anadolu'nun bazı kısımlarında daha yüksek bir ekonomik seviyeye ulaşma başlamıştır. Bu şehirler Anadolu Kaplanları olarak bilinmektedir.
2006 yılı bütçesi
Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü'nün 2006 yılı verilerine göre Türkiye'de 19 il giderlerinden fazla gelir üreterek geri kalan bölgelerin kalkınmasına ve giderlerinin karşılanmasına destek oldular. Önceki yıllarda bu yeterlilik oranına ulaşan il sayısı 2004 ve 2005 yıllarında 13'te kalmıştı.
2014 yılı Türkiye ekonomisinin basamak düşmesi
Center for Economics and Business Research'ın Dünya Ekonomi Ligi raporu doğrultusunda 2013 yılı içerisinde dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan Türkiye, 2014 yılı sonu verileri sonucunda iki basamak düşerek Hollanda ve Suudi Arabistan'dan sonra 19. sıraya gerilemiştir.
 

Charismax

Well-known member
Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2020
Mesajlar
192
Tepkime puanı
437
Puanları
63
Yaş
35
Konum
istanbul
Cinsiyet
Erkek
dışa yansıtılan ekonomi iyi ama bizde öyle bişi değil ekonomi o kadar iyiki açlık kaygısı çekiyoruz bazen.. azraili canımı alırken ekonımimiz iyi arkamda aç bırakmıycam diycem tabi oda gülecek galiba .. tövbe
 

lalala

Moderator
Moderator
Katılım
9 May 2019
Mesajlar
833
Tepkime puanı
877
Puanları
0
Yaş
35
Cinsiyet
Kadın
Dünyada insanlar aylarca evlerinde oturdu bu sebeple de talep ertelendi, üretim yapılamadı ve bunun normalleşmesi beklenildi.. Yaz aylarındaki turizmin dünya ekonomisinde önemli bir payı varken, sektörün ciddi şekilde zarar gördüğü bir süreçte ekonomimizin çok olumlu bir görünüm sergilemesini de beklememek lazım.
 

lalala

Moderator
Moderator
Katılım
9 May 2019
Mesajlar
833
Tepkime puanı
877
Puanları
0
Yaş
35
Cinsiyet
Kadın
Başta hizmet sektörü olmak üzere, havayolu, turizm, konaklama, serbest meslek ve işyeri sahipleri zor durumda kaldı. Hem arz hem de talebin darbe yemesiyle ekonomimiz haklı olarak zor durumda kaldı..Allah yardımcımız olsun ve beterinden korusun.
 
Üst
Alt