Me`Va
Yönetici
- Katılım
- 15 Eyl 2017
- Mesajlar
- 3,722
- Tepkime puanı
- 4,840
- Puanları
- 113
- Yaş
- 36
- Cinsiyet
- Kadın
Sezgileri Güçlü İnsanların Farklı Yaptığı 5 Şey
Steve Jobs diyor ki “sezgi çok güçlüdür, zekadan bile güçlüdür.” Bu sözlerinde hiç de haksız değil. Jobs ve diğer büyük zihinler, sezgilerin özellikle de içinde yaşadığımız dünyada güçlü bir araç olduğunu göstermiştir. Hatta Albert Einstein şöyle demiştir: “gerçekten değerli olan tek şey, sezgidir.”
Esasen sezgimiz bizi güvende tutmaya yarar. Duygularımızı göz önünde bulundururken karar almamıza yardımcı olur. Bizi yakın tehditlere ya da gerçekleşmemiş fırsatlara karşı uyaran bir tür radar gibidir. Bize hayat boyu rehberlik eden deniz feneridir.
“Ömrünüz kısıtlıdır. Bu yüzden başka birinin hayatını yaşayarak boşa harcamayın zamanınızı. Dogmalara tutsak olmayın ki bu, başka insanların düşünme şeklinin sonuçlarıyla yaşamaktır. Başka insanların fikirlerinin gürültüsü, iç sesinizi boğmasın. Hepsinden önemlisi, kalbinizin ve sezgilerinizin sesini dinleyin.”
Hepimiz sezgilerimiz temelinde karar verme şeklindeki bu doğuştan gelen beceriye sahip olsak da herkes kendi iç sesleriyle bağlantı kurmayı bilmez. Bu yüzden insanların bir şeyi farklı bir şekilde yapmaları ve bir karar vermeleri gerektiğinde kalplerinin sesini dinleme eğiliminde olmalarına şaşmamak lazım.
Sezgilerinizi izleyerek kendinize sadık kalın
Sezgilerimiz, günlük hayatımızda önemli bir rol oynar. Aldığımız kararların çoğu, mantıklı düşünceden ziyade iç sezgilerimizin sonucudur. Ayrıca karar almak için iki bilgi kaynağını birleştiririz: sezgilerimizi ve mantığımızı.
Bununla birlikte, önemli kararlar almamız gerektiğinde, özellikle de bunlar sosyal ve kültürel normlara aykırı düşen kararlarsa, sezgilerimizi dinlemek zorundayız. Sezgileri çok güçlü olan insanlar, kendilerine sadık olmaya karar verir ve iç seslerini dinlerler. Bu durum, yaptıkları her şeyde büyük bir fark yaratır.
Sezgileri çok güçlü insanlar daha iyi kararlar alır mı? İç seslerini dinledikleri için daha mı başarılıdırlar? Bu soru elbette birden çok cevaba sahip. İçgüdünüzü izlemek, mutlak gerçeğe sahip olduğunuz anlamına gelmez.
Durum şu ki, kendi iç sesinizi dinlediğinizde daha fazla kontrol hissi yaşarsınız: koşulları değil kendinizi kontrol edebilme hissidir. Nihayetinde doğru olduğu düşünülen şeyi yapmak da hiçbir şey garanti etmez. Ama iç sesinizi dinlediğinizde kaderinizin yazarı ve kararlarınızın sahibi olduğunuzu bilirsiniz.
Sezgileri çok güçlü insanlar neleri farklı yapar?
Birçoğumuz sezgileri çok güçlü insanlara hayranlık duyarız. Onların özgürlüğüne, kendilerine olan güvenine ve bu faktörlerin onların üzerinde bıraktığı etkiye hayran oluruz. İyi ama hepimiz bu güce sahip olduğumuz hâlde neden sezgilerimizi dinlemiyoruz?
Korkuyor muyuz? İç sesimizi dinleyecek kadar kendimize güvenmiyor muyuz? Yapmamız gerekeni yapamayacak kadar deli miyiz?
İç sesimize güvenmeye başlamak için ne yapmalıyız? Sezgilerimizin güçlenmesine nasıl yardımcı olabiliriz? Sezgileri çok güçlü insanları gözlemleyip analiz etmekle başlayabiliriz. Onların eylemlerini uygulayarak kendi iç benimizi bulabiliriz. Bize rehberlik eden iç düşüncelere ses verebiliriz.
Sezgileri çok güçlü insanlar kendi iç seslerini dinler
Sezgileri çok güçlü insanlar, iç seslerini göz ardı etmez, tam tersine o sese kulak vererek karar alma sürecinde bir kaynak olarak kullanırlar. Pek çok insan, bu şekilde davranmaya şüpheyle yaklaşır ama iç seslerini açıkça duyan insanlar, ona karşı gelemeyeceklerini bilirler. O sesi kısmaya çalışmazlar.
Büyük fark şu ki sezgileri çok güçlü insanlar, diğer herkes “iç ses” denilen şeyi delilik gibi görse bile bunu umursamaz. Ne olursa olsun sezgilerini dinlerler. Söz konusu olan şey çok basit bir konu olsa ya da diğer her şey ve herkesle zıtlaşmaları gerekse bile iç seslerini dinlemekten vazgeçmezler. Hatta bazı durumlarda, ölüm kalım meselesi bile söz konusu olabilir.
Bu durum oldukça ilginçtir çünkü çoğu kişi, sezgilerini dinlemenin onlara bir şekilde yardım ettiğini görmüştür. Çok küçük ve önemsiz bir şey de olabilir bu. Onları önemli bir şeyden kurtarmış veya büyük bir fırsata götürmüş olan yolda küçük bir destek de olabilir.
Sezgileri çok güçlü insanlar yalnız zaman geçirmeye ihtiyaç duyar
İçlerindeki sesi dinleyebilmek için sezgileri çok güçlü insanların huzura ve yalnız zaman geçirmeye ihtiyacı vardır. Ancak o zaman iç güçlerini toplayabilirler. Ancak o zaman kendilerini işitebilirler. Bu yüzden bu tür kişiler oldukça içe kapanıktır.
Bu yalnızlık, kendini dinleme ve kendi enerjisini hissetme ihtiyacının nedeni,hisleri ve bakış açılarıyla bağlantı kurma ihtiyacıdır. Meditasyon ve/veya manevi uygulamalarla bu insanlar dış dünyanın sesini kapatıp kendi iç bilgilerine kulak verebilirler.
Sezgileri çok güçlü insanların, daha az zihinsel sis ve bulanıklık yaşamaları anlaşılabilir o hâlde. Çünkü sadece kendilerinin eşliğinde sessizce oturmayıöğrenmişlerdir. Kendileriyle rahattırlar.
Sezgileri çok güçlü insanlar, çevrelerindeki her şeyi fark ederler
Sezgileri çok güçlü insanların ortak bir özelliği de çevrelerine dikkat etmeleri ve başkalarıyla empati kurmalarıdır. Tıpkı iç dünyalarına dikkat ettikleri gibi sezgileri güçlü insanlar, dış dünyaya da kalplerini ve gözlerini açarak bakarlar. Kendileriyle bağlantı kurmayı öğrendikleri için başkalarıyla da derin bir şekilde bağlantı kurabilirler.
Esasen sezgileri güçlü insanlar başkalarının hissettiklerini anlayabilme şeklinde özel bir beceriye sahiptirler. Ayrıca başka insanların ne söylemek istediklerini daha onlar söylemeden bilirler. Bu sayede herkesi bireysel bir düzeyde tanırlar.
Sezgileri güçlü insanlar yaratıcıdır
Dikkatli bir şekilde gözlem yaparsak tarih boyunca çığır açmış pek çok sanatçı, siyasetçi ve bilim adamının sezgileri çok güçlü insanlar olduklarını görürüz. İç seslerinin ilham verdiği yaratıcılıkları, onları pek çok şeyi farklı yapmaya itmiştir.
İç sesin beslediği bu yaratıcılık sayesinde sezgileri güçlü insanlar kendilerini diri özgür ve faydalı hissederler. Bu bakımdan, yaratıcılıklarını besleyerek hayat gücünün içlerinden akıp geçmesine izin verdiklerini bilirler. Bunun sonucunda yine iç sesleri beslenir.
“İç sesiniz konuşuyor ve sezginiz genelde haklı. Sezgisel zihin, kutsal bir armağanken, mantık ise sadık bir hizmetçidir. Bizler, hizmetçiyi onurlandırıp armağanı unutuveren bir toplum yarattık… Kendi gözleriyle gören ve kendi duyularıyla hissedenler nadirdir.”
– Katherine Pancol
Sezgileri güçlü insanlar, içlerindeki hislerle bağlantı kurabilirler
Bilim adamları, içimize doğan hislerin ikinci beynimiz olduğunu keşfetmiştir. Bunun nedeni, bağırsak duvarlarını örten büyük sayıdaki nöronlardır. Ama sezgileri güçlü insanlar içlerine doğan hislerin bilgelik ve sezgi dolu olduğunu zaten bilirler. Çoğumuz bunu yaşamışızdır. Ama bu hislere nasıl kulak vereceğimizi bilmez ya da onları gözardı etmeyi seçeriz.
Aramızda bundan şüphe duyanlar var. İşte onlar için şunu söyleyelim ki bazı uzmanlar, iç sesimizin karar verme sürecinde mantıksal analizden çok daha etkili ve verimli olduğunu düşünmektedir. Boston, Rice ve George Mason Üniversitelerince yapılan bir çalışma bunu destekliyor.
Gerçek şu ki sezgileri güçlü insanlar, dünyanın ne kadar hızlı hareket ettiğini ya da başkalarının ne düşündüğü ya da umduğuna takılmazlar. Kendi iç rehberlerini dinlemek için zaman ayırırlar.
Duygusal akıl yürütmeden ziyade mantığa önem veren bir dünyada yaşıyoruz
Sezgileri güçlü bir insan olmak kolay değildir, özellikle de iç sesiniz normlara ve “mantıklı açıklamalara” meydan okuyorsa. Bazen küçük bazen ise daha büyük ölçüde yaşanır bu. Ama önemi yok bunun. Öyle ya da böyle, sezgilerinize güvenmek ve böyle davranmanın sonuçlarını almak, akıntıya karşı yüzmek demektir.
Her şeyi doğru yapmak, küçüklüğümüzden beri duyduğumuz bir şeydir. Ama doğru şeyi yapmanın tek bir yolu olduğunu kim söyleyecek ki? Belki de “doğru olanı yapmak”, günümüz dünyasında yaşadığımız sıkıntıların nedenidir.
Mantığa başvurabilir ya da sezgilerinizi dinleyebilirsiniz? İç sesiniz ne yapmanızı söylüyor?
Steve Jobs diyor ki “sezgi çok güçlüdür, zekadan bile güçlüdür.” Bu sözlerinde hiç de haksız değil. Jobs ve diğer büyük zihinler, sezgilerin özellikle de içinde yaşadığımız dünyada güçlü bir araç olduğunu göstermiştir. Hatta Albert Einstein şöyle demiştir: “gerçekten değerli olan tek şey, sezgidir.”
Esasen sezgimiz bizi güvende tutmaya yarar. Duygularımızı göz önünde bulundururken karar almamıza yardımcı olur. Bizi yakın tehditlere ya da gerçekleşmemiş fırsatlara karşı uyaran bir tür radar gibidir. Bize hayat boyu rehberlik eden deniz feneridir.
“Ömrünüz kısıtlıdır. Bu yüzden başka birinin hayatını yaşayarak boşa harcamayın zamanınızı. Dogmalara tutsak olmayın ki bu, başka insanların düşünme şeklinin sonuçlarıyla yaşamaktır. Başka insanların fikirlerinin gürültüsü, iç sesinizi boğmasın. Hepsinden önemlisi, kalbinizin ve sezgilerinizin sesini dinleyin.”
Hepimiz sezgilerimiz temelinde karar verme şeklindeki bu doğuştan gelen beceriye sahip olsak da herkes kendi iç sesleriyle bağlantı kurmayı bilmez. Bu yüzden insanların bir şeyi farklı bir şekilde yapmaları ve bir karar vermeleri gerektiğinde kalplerinin sesini dinleme eğiliminde olmalarına şaşmamak lazım.
Sezgilerinizi izleyerek kendinize sadık kalın
Sezgilerimiz, günlük hayatımızda önemli bir rol oynar. Aldığımız kararların çoğu, mantıklı düşünceden ziyade iç sezgilerimizin sonucudur. Ayrıca karar almak için iki bilgi kaynağını birleştiririz: sezgilerimizi ve mantığımızı.
Bununla birlikte, önemli kararlar almamız gerektiğinde, özellikle de bunlar sosyal ve kültürel normlara aykırı düşen kararlarsa, sezgilerimizi dinlemek zorundayız. Sezgileri çok güçlü olan insanlar, kendilerine sadık olmaya karar verir ve iç seslerini dinlerler. Bu durum, yaptıkları her şeyde büyük bir fark yaratır.
Sezgileri çok güçlü insanlar daha iyi kararlar alır mı? İç seslerini dinledikleri için daha mı başarılıdırlar? Bu soru elbette birden çok cevaba sahip. İçgüdünüzü izlemek, mutlak gerçeğe sahip olduğunuz anlamına gelmez.
Durum şu ki, kendi iç sesinizi dinlediğinizde daha fazla kontrol hissi yaşarsınız: koşulları değil kendinizi kontrol edebilme hissidir. Nihayetinde doğru olduğu düşünülen şeyi yapmak da hiçbir şey garanti etmez. Ama iç sesinizi dinlediğinizde kaderinizin yazarı ve kararlarınızın sahibi olduğunuzu bilirsiniz.
Sezgileri çok güçlü insanlar neleri farklı yapar?
Birçoğumuz sezgileri çok güçlü insanlara hayranlık duyarız. Onların özgürlüğüne, kendilerine olan güvenine ve bu faktörlerin onların üzerinde bıraktığı etkiye hayran oluruz. İyi ama hepimiz bu güce sahip olduğumuz hâlde neden sezgilerimizi dinlemiyoruz?
Korkuyor muyuz? İç sesimizi dinleyecek kadar kendimize güvenmiyor muyuz? Yapmamız gerekeni yapamayacak kadar deli miyiz?
İç sesimize güvenmeye başlamak için ne yapmalıyız? Sezgilerimizin güçlenmesine nasıl yardımcı olabiliriz? Sezgileri çok güçlü insanları gözlemleyip analiz etmekle başlayabiliriz. Onların eylemlerini uygulayarak kendi iç benimizi bulabiliriz. Bize rehberlik eden iç düşüncelere ses verebiliriz.
Sezgileri çok güçlü insanlar kendi iç seslerini dinler
Sezgileri çok güçlü insanlar, iç seslerini göz ardı etmez, tam tersine o sese kulak vererek karar alma sürecinde bir kaynak olarak kullanırlar. Pek çok insan, bu şekilde davranmaya şüpheyle yaklaşır ama iç seslerini açıkça duyan insanlar, ona karşı gelemeyeceklerini bilirler. O sesi kısmaya çalışmazlar.
Büyük fark şu ki sezgileri çok güçlü insanlar, diğer herkes “iç ses” denilen şeyi delilik gibi görse bile bunu umursamaz. Ne olursa olsun sezgilerini dinlerler. Söz konusu olan şey çok basit bir konu olsa ya da diğer her şey ve herkesle zıtlaşmaları gerekse bile iç seslerini dinlemekten vazgeçmezler. Hatta bazı durumlarda, ölüm kalım meselesi bile söz konusu olabilir.
Bu durum oldukça ilginçtir çünkü çoğu kişi, sezgilerini dinlemenin onlara bir şekilde yardım ettiğini görmüştür. Çok küçük ve önemsiz bir şey de olabilir bu. Onları önemli bir şeyden kurtarmış veya büyük bir fırsata götürmüş olan yolda küçük bir destek de olabilir.
Sezgileri çok güçlü insanlar yalnız zaman geçirmeye ihtiyaç duyar
İçlerindeki sesi dinleyebilmek için sezgileri çok güçlü insanların huzura ve yalnız zaman geçirmeye ihtiyacı vardır. Ancak o zaman iç güçlerini toplayabilirler. Ancak o zaman kendilerini işitebilirler. Bu yüzden bu tür kişiler oldukça içe kapanıktır.
Bu yalnızlık, kendini dinleme ve kendi enerjisini hissetme ihtiyacının nedeni,hisleri ve bakış açılarıyla bağlantı kurma ihtiyacıdır. Meditasyon ve/veya manevi uygulamalarla bu insanlar dış dünyanın sesini kapatıp kendi iç bilgilerine kulak verebilirler.
Sezgileri çok güçlü insanların, daha az zihinsel sis ve bulanıklık yaşamaları anlaşılabilir o hâlde. Çünkü sadece kendilerinin eşliğinde sessizce oturmayıöğrenmişlerdir. Kendileriyle rahattırlar.
Sezgileri çok güçlü insanlar, çevrelerindeki her şeyi fark ederler
Sezgileri çok güçlü insanların ortak bir özelliği de çevrelerine dikkat etmeleri ve başkalarıyla empati kurmalarıdır. Tıpkı iç dünyalarına dikkat ettikleri gibi sezgileri güçlü insanlar, dış dünyaya da kalplerini ve gözlerini açarak bakarlar. Kendileriyle bağlantı kurmayı öğrendikleri için başkalarıyla da derin bir şekilde bağlantı kurabilirler.
Esasen sezgileri güçlü insanlar başkalarının hissettiklerini anlayabilme şeklinde özel bir beceriye sahiptirler. Ayrıca başka insanların ne söylemek istediklerini daha onlar söylemeden bilirler. Bu sayede herkesi bireysel bir düzeyde tanırlar.
Sezgileri güçlü insanlar yaratıcıdır
Dikkatli bir şekilde gözlem yaparsak tarih boyunca çığır açmış pek çok sanatçı, siyasetçi ve bilim adamının sezgileri çok güçlü insanlar olduklarını görürüz. İç seslerinin ilham verdiği yaratıcılıkları, onları pek çok şeyi farklı yapmaya itmiştir.
İç sesin beslediği bu yaratıcılık sayesinde sezgileri güçlü insanlar kendilerini diri özgür ve faydalı hissederler. Bu bakımdan, yaratıcılıklarını besleyerek hayat gücünün içlerinden akıp geçmesine izin verdiklerini bilirler. Bunun sonucunda yine iç sesleri beslenir.
“İç sesiniz konuşuyor ve sezginiz genelde haklı. Sezgisel zihin, kutsal bir armağanken, mantık ise sadık bir hizmetçidir. Bizler, hizmetçiyi onurlandırıp armağanı unutuveren bir toplum yarattık… Kendi gözleriyle gören ve kendi duyularıyla hissedenler nadirdir.”
– Katherine Pancol
Sezgileri güçlü insanlar, içlerindeki hislerle bağlantı kurabilirler
Bilim adamları, içimize doğan hislerin ikinci beynimiz olduğunu keşfetmiştir. Bunun nedeni, bağırsak duvarlarını örten büyük sayıdaki nöronlardır. Ama sezgileri güçlü insanlar içlerine doğan hislerin bilgelik ve sezgi dolu olduğunu zaten bilirler. Çoğumuz bunu yaşamışızdır. Ama bu hislere nasıl kulak vereceğimizi bilmez ya da onları gözardı etmeyi seçeriz.
Aramızda bundan şüphe duyanlar var. İşte onlar için şunu söyleyelim ki bazı uzmanlar, iç sesimizin karar verme sürecinde mantıksal analizden çok daha etkili ve verimli olduğunu düşünmektedir. Boston, Rice ve George Mason Üniversitelerince yapılan bir çalışma bunu destekliyor.
Gerçek şu ki sezgileri güçlü insanlar, dünyanın ne kadar hızlı hareket ettiğini ya da başkalarının ne düşündüğü ya da umduğuna takılmazlar. Kendi iç rehberlerini dinlemek için zaman ayırırlar.
Duygusal akıl yürütmeden ziyade mantığa önem veren bir dünyada yaşıyoruz
Sezgileri güçlü bir insan olmak kolay değildir, özellikle de iç sesiniz normlara ve “mantıklı açıklamalara” meydan okuyorsa. Bazen küçük bazen ise daha büyük ölçüde yaşanır bu. Ama önemi yok bunun. Öyle ya da böyle, sezgilerinize güvenmek ve böyle davranmanın sonuçlarını almak, akıntıya karşı yüzmek demektir.
Her şeyi doğru yapmak, küçüklüğümüzden beri duyduğumuz bir şeydir. Ama doğru şeyi yapmanın tek bir yolu olduğunu kim söyleyecek ki? Belki de “doğru olanı yapmak”, günümüz dünyasında yaşadığımız sıkıntıların nedenidir.
Mantığa başvurabilir ya da sezgilerinizi dinleyebilirsiniz? İç sesiniz ne yapmanızı söylüyor?