Her yaştan erkeğin problemi olan sertleşme bozukluğunda yeni tedavi yöntemleri dikkat çekiyor.
Sertleşme sorunu her ne kadar yaşın ilerlemesi ile birlikte ortaya çıkan bir hastalık olarak görülse de gençlerde de görülebiliyor. Pek çok nedeni ve tedavi yöntemi bulunan sertleşme sorununda cerrahi müdahale her zaman gerekli değildir.
Ürolojik Cerrahi Derneği Başkanı Dr. Serdar Tekgül, sertleşme sorununun nedenleri, tanısı ve tedavisi hakkında bilgi veriyor.
Sertleşme bozukluğu nedir?
Erkeğin tatmin edici bir cinsel ilişki için sürekli veya yinelenen yeterli penil sertleşmeyi en az 3 ay süreyle oluşturamaması ve/veya sürdürememesi durumudur. Tanı testleri, cinsel eşin ifadeleri tanıda yardımcı olsa da kişinin kendi ifadeleri esas alınır. Sertleşme bozukluğu yaşlanma sürecinin doğal bir sonucu olarak toplumun büyük kesimi tarafından kabullenilir.
Sertleşme bozukluğu ne sıklıkla görülür?
Epidemiyolojik çalışmalarda 40 – 70 yaş arasında %25 -36 arasında orta ve ciddi düzeyde (tedavi gerektiren düzeyde) sertleşme bozukluğu görüldüğü rapor edilmiştir.
Sertleşme bozukluğu kaç çeşittir?
Temel olarak organik (damarsal, sinirsel, hormonal ve geçirilmiş cerrahilere bağlı) ve psikojenik olmak üzere ikiye ayrılır.
Sertleşme bozukluğuna yol açan risk faktörleri ve hastalıklar nelerdir?
Kalp-damar hastalıkları, egzersiz eksikliği, obezite (aşırı şişmanlık), sigara içiciliği, yüksek kolesterol ve metabolik sendrom genel risk faktörleridir. Diğer risk faktörleri ve hastalıklar; cerrahi travmalar, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kronik böbrek yetmezliği, kronik prostatit gibi alt üriner sistem hastalıkları, nörolojik kronik hastalıklar (Parkinson, Guillan Barre, Multiple Skleroz, Epilepsi gibi), uzun süre bazı ilaçların kullanımı (H2 reseptör antagonistleri, antikolinerjikler, sitotoksik ilaçlar, antipsikotikler ve bazı hormonlar), kronik uyuşturucu kullanımı, kronik alkolizm, psikolojik ve psikiyatrik sorunlar, hormonal bozukluklar olarak sayılabilir.
Yaşlanma sertleşme bozukluğuna neden olur mu?
Yaşlanma süreciyle hormonal, nörojenik (sinirsel) ve vasküler (damarsal) yaşlanmaya bağlı fizyolojik sınırlar içinde sertleşmede azalma oluşması görülebilir. Ancak orta ve ciddi düzeyde bir sertleşme bozukluğu mutlaka tıbbi olarak değerlendirilmelidir.
Sertleşme bozukluğu ile başvuran hastada temel incelemeler nelerdir?
Başvuran hastalar, risk faktörleri, hastalıklar ve psikoseksüel açından dikkatlice sorgulanmalıdır. Uluslararası sertleşme bozukluğu değerlendirme formu gibi geçerliliği kanıtlanmış formlar kullanılmalıdır. Fizik muayene ile penil bozukluklar, prostatik hastalıklar, hipogonadizm (erkeklik hormonu eksikliği) bulguları, kalp-damar ve nörolojik durumları değerlendirilmelidir. Ardından açlık kan şekeri, kan lipid profili ve sabah kanında total testesteron (yapılabiliyorsa total testosteron yerine serbest ya da bio-available testosteron) tahlilleri yapılmalıdır.
Sertleşme bozukluğu ile başvuran hangi grup hastalarda özel tanı testleri yapılmalıdır?
Primer (hiçbir zaman sertleşme yaşamamış olan) sertleşme bozukluğu olan, pelvik veya perineal (göbek altı bölgesi) travma hikayesi olan genç hastalar, penil deformitesi olanlar, ağır psikiyatrik veya psikolojik bozukluğu olanlar, ciddi endokrin (hormonal) bozukluğu olanlar, medikolegal (adli, adli-tıbbi) sebepler (penil protez implantasyonu, cinsel istismar) ve hasta veya eş talebi olanlarda özel tanı testleri yapılması önerilmektedir.
Sertleşme bozukluğu tedavisi nelerdir?
Tedavide 3 basamak vardır.
1.basamakta oral (ağızdan kullanılan) PDE5İ (Fosfodiesteraz 5 inhibitörleri) hapları veya vakum cihazları kullanımı,
2.basamak penise ciltten intrakavernozal ilaç enjeksiyonu (aynı anda ağızdan ilaç kullanımı veya vakum cihazı ile kombine edilebilir) kullanımıdır. Bu iki basamak cerrahi dışı tedavi olarak kabul edilir.
3.Basamak tedavi bu iki basamak tedaviden cevap alınmaması ve hastanın uygun olması durumunda uygulanan cerrahi tedavidir (penil protez takılması).
Sertleşme bozukluğunda ilaç tedavisi nasıl kullanılır?
İlk değerlendirme sonrası ilaç tedavisine karar verilen hastaya ilacı nasıl kullanacağı anlatılmalıdır. Önemli olan nokta ilaçlar alındıktan sonra etkili olabilmeleri için cinsel uyarı (ön sevişme, cinsel arzuyu tetikleyecek tensel ve görsel uyarı) gerekliliğidir. 3 farklı ilaç seçeneğinden hastaların tercihine göre uzun etkili (tadalafil) ya da kısa etkili (sildenafil, vardenafil) ilaç tercih edilebilir.
İlaç tercihi cinsel aktivite sıklığına göre değişir. Ayrıca kronik hastalığı olan hasta gruplarında (diyabet, radikal prostatektomili hastalar gibi) günlük düzenli düşük doz PDE5İ kullanımı da önerilmektedir.
PDE5İ’leri ile tedavinin yan etkileri var mıdır?
Bu ilaçların genel yan etkileri baş ağrısı, yüzde kızarma, baş dönmesi, dispepsi ve burun tıkanıklığıdır. Sildenafil ve vardenafil kullanımında gözde aşırı duyarlılık, tadalafil kullanımında ise myalji (kas ağrısı) ve sırt ağrısı görülebilir.
PDE5İ’lerinin kullanılamayacağı durumlar nelerdir?
Klinik çalışmalar bu ilaçların kullanımı ile kalp krizi oranlarında belirgin bir artış göstermemiştir. Ancak ileri kalp yetmezliği olan ve dilaltı ilaçlar dediğimiz nitrat grubu ilaçları kullanan hastaların PDE5İ’lerini kullanmaması gerekir. Birlikte kullanımda ciddi hipotansiyon ve ani ölümler görülür. Eğer PDE5İ kullanan bir hasta kalp ağrısı (angina pektoris) geçiriyorsa diğer antianjinal ilaçları kullanmalı ya da sildenafil ve vardenafil için 24 saat, tadalafil için ise 48 saat geçtikten sonra bu ilaçları kullanabilir.
PDE5İ’leri başka ilaçlar etkileşir mi?
Sildenafil, iyi huylu prostat büyümesi olan hastaların kullandığı alfa bloker ilaçlarla arasında 4 saat kadar bir süre sonra kullanılabilir. Vardenafil, tamsulosin dışındaki alfa bloker kullanan hastalarda kullanılmamalıdır, tamsulosin ile kullanıldığında klinik olarak anlamlı bir tansiyon düşmesi görülmemiştir. Tadalafil de aynı şekilde tamsulosin dışındaki alfa bloker ilaçlarla kullanılmamalıdır.
Ketokonazol, itrakonazol, eritromisin, klaritromisin veya HIV proteaz inhibitörleri olan ritonavir, saquinavir kullanan hastalarda daha düşük doz PDE5İ kullanılmalıdır. Rifampisin, fenobarbital, fenitoin veya karbamazepin kullanan hastalarda daha yüksek doz PDE5İ kullanılmalıdır. Böbrek veya karaciğer yetmezliğinde doz düzenlenmelidir. Hipogonadizmli hastalarda tedaviye testesteron replasmanı da eklenmelidir.
Sertleşme sorunu her ne kadar yaşın ilerlemesi ile birlikte ortaya çıkan bir hastalık olarak görülse de gençlerde de görülebiliyor. Pek çok nedeni ve tedavi yöntemi bulunan sertleşme sorununda cerrahi müdahale her zaman gerekli değildir.
Ürolojik Cerrahi Derneği Başkanı Dr. Serdar Tekgül, sertleşme sorununun nedenleri, tanısı ve tedavisi hakkında bilgi veriyor.
Sertleşme bozukluğu nedir?
Erkeğin tatmin edici bir cinsel ilişki için sürekli veya yinelenen yeterli penil sertleşmeyi en az 3 ay süreyle oluşturamaması ve/veya sürdürememesi durumudur. Tanı testleri, cinsel eşin ifadeleri tanıda yardımcı olsa da kişinin kendi ifadeleri esas alınır. Sertleşme bozukluğu yaşlanma sürecinin doğal bir sonucu olarak toplumun büyük kesimi tarafından kabullenilir.
Sertleşme bozukluğu ne sıklıkla görülür?
Epidemiyolojik çalışmalarda 40 – 70 yaş arasında %25 -36 arasında orta ve ciddi düzeyde (tedavi gerektiren düzeyde) sertleşme bozukluğu görüldüğü rapor edilmiştir.
Sertleşme bozukluğu kaç çeşittir?
Temel olarak organik (damarsal, sinirsel, hormonal ve geçirilmiş cerrahilere bağlı) ve psikojenik olmak üzere ikiye ayrılır.
Sertleşme bozukluğuna yol açan risk faktörleri ve hastalıklar nelerdir?
Kalp-damar hastalıkları, egzersiz eksikliği, obezite (aşırı şişmanlık), sigara içiciliği, yüksek kolesterol ve metabolik sendrom genel risk faktörleridir. Diğer risk faktörleri ve hastalıklar; cerrahi travmalar, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kronik böbrek yetmezliği, kronik prostatit gibi alt üriner sistem hastalıkları, nörolojik kronik hastalıklar (Parkinson, Guillan Barre, Multiple Skleroz, Epilepsi gibi), uzun süre bazı ilaçların kullanımı (H2 reseptör antagonistleri, antikolinerjikler, sitotoksik ilaçlar, antipsikotikler ve bazı hormonlar), kronik uyuşturucu kullanımı, kronik alkolizm, psikolojik ve psikiyatrik sorunlar, hormonal bozukluklar olarak sayılabilir.
Yaşlanma sertleşme bozukluğuna neden olur mu?
Yaşlanma süreciyle hormonal, nörojenik (sinirsel) ve vasküler (damarsal) yaşlanmaya bağlı fizyolojik sınırlar içinde sertleşmede azalma oluşması görülebilir. Ancak orta ve ciddi düzeyde bir sertleşme bozukluğu mutlaka tıbbi olarak değerlendirilmelidir.
Sertleşme bozukluğu ile başvuran hastada temel incelemeler nelerdir?
Başvuran hastalar, risk faktörleri, hastalıklar ve psikoseksüel açından dikkatlice sorgulanmalıdır. Uluslararası sertleşme bozukluğu değerlendirme formu gibi geçerliliği kanıtlanmış formlar kullanılmalıdır. Fizik muayene ile penil bozukluklar, prostatik hastalıklar, hipogonadizm (erkeklik hormonu eksikliği) bulguları, kalp-damar ve nörolojik durumları değerlendirilmelidir. Ardından açlık kan şekeri, kan lipid profili ve sabah kanında total testesteron (yapılabiliyorsa total testosteron yerine serbest ya da bio-available testosteron) tahlilleri yapılmalıdır.
Sertleşme bozukluğu ile başvuran hangi grup hastalarda özel tanı testleri yapılmalıdır?
Primer (hiçbir zaman sertleşme yaşamamış olan) sertleşme bozukluğu olan, pelvik veya perineal (göbek altı bölgesi) travma hikayesi olan genç hastalar, penil deformitesi olanlar, ağır psikiyatrik veya psikolojik bozukluğu olanlar, ciddi endokrin (hormonal) bozukluğu olanlar, medikolegal (adli, adli-tıbbi) sebepler (penil protez implantasyonu, cinsel istismar) ve hasta veya eş talebi olanlarda özel tanı testleri yapılması önerilmektedir.
Sertleşme bozukluğu tedavisi nelerdir?
Tedavide 3 basamak vardır.
1.basamakta oral (ağızdan kullanılan) PDE5İ (Fosfodiesteraz 5 inhibitörleri) hapları veya vakum cihazları kullanımı,
2.basamak penise ciltten intrakavernozal ilaç enjeksiyonu (aynı anda ağızdan ilaç kullanımı veya vakum cihazı ile kombine edilebilir) kullanımıdır. Bu iki basamak cerrahi dışı tedavi olarak kabul edilir.
3.Basamak tedavi bu iki basamak tedaviden cevap alınmaması ve hastanın uygun olması durumunda uygulanan cerrahi tedavidir (penil protez takılması).
Sertleşme bozukluğunda ilaç tedavisi nasıl kullanılır?
İlk değerlendirme sonrası ilaç tedavisine karar verilen hastaya ilacı nasıl kullanacağı anlatılmalıdır. Önemli olan nokta ilaçlar alındıktan sonra etkili olabilmeleri için cinsel uyarı (ön sevişme, cinsel arzuyu tetikleyecek tensel ve görsel uyarı) gerekliliğidir. 3 farklı ilaç seçeneğinden hastaların tercihine göre uzun etkili (tadalafil) ya da kısa etkili (sildenafil, vardenafil) ilaç tercih edilebilir.
İlaç tercihi cinsel aktivite sıklığına göre değişir. Ayrıca kronik hastalığı olan hasta gruplarında (diyabet, radikal prostatektomili hastalar gibi) günlük düzenli düşük doz PDE5İ kullanımı da önerilmektedir.
PDE5İ’leri ile tedavinin yan etkileri var mıdır?
Bu ilaçların genel yan etkileri baş ağrısı, yüzde kızarma, baş dönmesi, dispepsi ve burun tıkanıklığıdır. Sildenafil ve vardenafil kullanımında gözde aşırı duyarlılık, tadalafil kullanımında ise myalji (kas ağrısı) ve sırt ağrısı görülebilir.
PDE5İ’lerinin kullanılamayacağı durumlar nelerdir?
Klinik çalışmalar bu ilaçların kullanımı ile kalp krizi oranlarında belirgin bir artış göstermemiştir. Ancak ileri kalp yetmezliği olan ve dilaltı ilaçlar dediğimiz nitrat grubu ilaçları kullanan hastaların PDE5İ’lerini kullanmaması gerekir. Birlikte kullanımda ciddi hipotansiyon ve ani ölümler görülür. Eğer PDE5İ kullanan bir hasta kalp ağrısı (angina pektoris) geçiriyorsa diğer antianjinal ilaçları kullanmalı ya da sildenafil ve vardenafil için 24 saat, tadalafil için ise 48 saat geçtikten sonra bu ilaçları kullanabilir.
PDE5İ’leri başka ilaçlar etkileşir mi?
Sildenafil, iyi huylu prostat büyümesi olan hastaların kullandığı alfa bloker ilaçlarla arasında 4 saat kadar bir süre sonra kullanılabilir. Vardenafil, tamsulosin dışındaki alfa bloker kullanan hastalarda kullanılmamalıdır, tamsulosin ile kullanıldığında klinik olarak anlamlı bir tansiyon düşmesi görülmemiştir. Tadalafil de aynı şekilde tamsulosin dışındaki alfa bloker ilaçlarla kullanılmamalıdır.
Ketokonazol, itrakonazol, eritromisin, klaritromisin veya HIV proteaz inhibitörleri olan ritonavir, saquinavir kullanan hastalarda daha düşük doz PDE5İ kullanılmalıdır. Rifampisin, fenobarbital, fenitoin veya karbamazepin kullanan hastalarda daha yüksek doz PDE5İ kullanılmalıdır. Böbrek veya karaciğer yetmezliğinde doz düzenlenmelidir. Hipogonadizmli hastalarda tedaviye testesteron replasmanı da eklenmelidir.