Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Nübüvvet Mührünün Şâhidleri

Mühr-ü Şerif, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in sırtında, iki kürek kemiği arasında bulunan ve vefâtıyla birlikte kaybolan mucizevî nübüvvet mührüdür. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bedenî/fizikî özelliklerinin ifadesi olan hilye-i şerîf kapsamında yer alan hususiyetlerden “nübüvvet mührü” ile ilgili, Sahâbe-i Kirâm (Rıdvânullâhi Te‘âlâ Aleyhim Ecma‘în)in de özel bir alâkası söz konusu olmuştur.

Mühre Şâhid Olan Sahâbîler
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in iki kürek kemiği arasında bulunan bu mühür/nişan, Sahâbe-i Kirâm’dan birçok mübarek zât tarafından müşahede edilmiştir. Mühre şahid olan sahâbîler, mührün mahiyeti hakkında da bilgi vermişlerdir.

Bu sahâbîler şunlardır: Hazreti Ali, Hazreti Saib ibni Yezîd, Hazreti Câbir ibni Semüre, Hazreti Ebû Zeyd Amr ibni Ahtâb el-Ensârî, Hazreti Selmân el-Fârisî, Hazreti Abdullah ibni Sercis ve Hazreti Rumeyse binti Âmir (Radıyallâhu Anhüm) bulunmaktadır.[1] Bunlar arasında ise Hazreti Selmân el-Fârisî (Radıyâllahu Anh)ın aktardıkları kendisinin geçmişiyle de bağlantılı olarak ayrı bir önemi haizdir.

Geçmiş Ümmetler Mühürden Haberdardı
Aslen İranlı olan Hazreti Selmân el-Fârisî (Radıyallahu Anh), Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in peygamber olarak gönderilmeden çok öncesinden itibaren başka bir dine mensup büyük âlimlerdendi. Risâletle müşerreflenecek yeni bir rasulün gönderileceği inancına sahipti. Bu sebeple, büyük bir arayış içerisinde bulunuyordu.

İnancı doğrultusunda ümidine kavuşma arzusuna sahip olan Mevlânâ Selmân el-Fârisî (Radıyallâhu Anh), ailesi de dâhil olmak üzere tüm variyetini geride bırakıp yollara düşer. Arayışı kendisini diyarlardan diyarlara sürükler. İlk durağı Dımeşk olur. Ardından Musul’a, oradan da Nusaybin’e gider. Burada bir süre kaldıktan sonra Ammuriye’ye vasıl olur. Bu şehirde ikamet ettiği süre boyunca bir keşişle dostluk kurar. Artık ölüm döşeğine yatmış olan papaz, Hazreti İbrahim’in dinin olan Haniflik üzere gönderilecek son peygamberin pek yakında Arap yarımadasında bulunacağını kendisine haber verir. Hâtemü’n-Nebiyyîn’in hususî alâmetlerini de bildirir. Bunun üzerine Mevlânâ Selmân el-Fârisî (Radıyallâhu Anh) Hicâz’a doğru yola çıkar ve Medine’de yaşamaya başlar.

Mevlânâ Selmân el-Fârisî Hazretlerinin İslâmiyet’i Kabulü
Mevlânâ Selmân el-Fârisî (Radıyallâhu Anh), Medine-i Münevvere’de bulunuyordu. Hicretine yönelik emr-i ilâhî vâki olunca, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de Medîne-i Münevvere’yi teşrif etti.

Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in haberi kendisine ulaşmış olan Mevlânâ Selmân el-Fârisî (Radıyallâhu Anh) bu gelişme üzerine, risâletpneâh Muhammed Mustafa (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i ziyaret edip haber verilen hak peygamber olup olmadığını öğrenmek ister. Keşişin bildirdiği alâmetler de zihnindedir.

İlk alâmet, sadaka kabul etmemektir. Mevlânâ Selmân el-Fârisî (Radıyallâhu Anh), Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e hurma ikram etmek ister. Hurma ile ilgili suale karşılık, “sadaka” cevabını verince, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), “Biz sadaka kabul etmeyiz!” cevabını verir.

Mevlânâ Selmân el-Fârisî (Radıyallâhu Anh) ikinci ziyaretinde Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e tekrar hurma ikram eder. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in sualine karşılık, “Hediye” cevabını verir. Rasulüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hediyeyi kabul edip Sahâbe-i Kirâm’a da ikrâm eder. Zira hediyeyi kabul etmek ve ikrâmda bulunmak, Hâtemü’n-Nebiyyînin eski kitaplarda yer alan âlametlerindendir. İlk iki alâmet konusunda ikna olan Mevlânâ Selmân el-Fârisî (Radıyallâhu Anh) kalan üçüncü alâmeti görmek ister. Bu, nübüvvet mührüdür.

Ensardan olup vefât eden bir sahâbînin defni için Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in riyâsetinde kabristana doğru gidilirken Mevlânâ Selmân el-Fârisî (Radıyallâhu Anh) da topluluğa dâhil olup Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e doğru yaklaşır. Durumun farkında olan Rasûlüllâh, (giymekte olduğu elbisesi) ridasını mührü gözükecek şekilde aşağı doğru sarkıtır ve Mevlânâ Selmân el-Fârisî (Radıyallâhu Anh), mübarek mührü müşahede eder.

Büyük sahâbî, kendisine haber verilen alâmet ve vasıfların tümünü Rasûlüllâh de bulması üzerine İslâmiyet’i kabul eder ve o Rasûl (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e tâbî olup Sahâbe-i Kirâm’ın önde gelenleri arasına girer.[2]

Dipnotlar

[1] Detaylar için bkz. İmam et-Tirmizî, eş-Şemâil, Hadîs-i Şerîf No. 15-22.
[2] İmam et-Tirmizî, eş-Şemâil, Hadîs-i Şerîf No. 20; İbrahim ibni Muhammed el-Bacurî, el-Mevâhibü’l-Ledünniyye ale’ş-Şemâil el-Muhammediyye, s. 92-97; İbn Asâkir, Târihu Medîneti Dimeşk, c. 21, s. 376 vd.; İbn Hacer el-Askalânî, el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe, c. 4, s. 402-405.
 
Üst
Alt