Qualia Nedir?
Qualiyı bir bilgi birikimin öznel yönünü nitelemek için kullanılacak olan bir terimdir. Bu bağlamda qualiaya, zihin durumlarını açıklamaya çalışırken ortaya çıkan kişiye özel yanları karşılayan bir terim olarak kullanılır.
Günümüz felsefesinin önde gelen işlevlerinden biri insanın bilişsel yönlerini anlamaya aracılık etmektir. Bu konu da gerçekleşecek ayrıntılı bir aydınlanma daha yetenekli bilgisayarların geliştirilmesine büyük katkılar sunacaktır. Ne var ki bu konu da önümüzde duran çok büyük bir engel bilişsel bilgi birikimin, yaşantının öznel yanıdır.
Görsel bir tecrübe düşünelim. Diyelim ki çarpıcı turkuaz renkte bir denizin kıyısındasınız; dalgalar kıyıdaki kayalıklara vuruyor, köpükleri birbiri sıra belirip kayboluyor. Yanınızdaki arkadaşınız da manzaraya dalmış, çalkantılı denizi beraber seyrediyorsunuz. Önünüzde duran manzaranın aynı bulunmasına karşın bu bilgi birikimi yaşayanların zihin durumları açısından farklılıklar bulunmaktadır.
Aynı uyaranlara karşın manzaranın zihinsel tasarımı, eş deyişle tecrübeleyen kişi açısından manzaranın neye benzediği kendisine özgü olacaktır. Sizin bilgi birikiminiz, sizinle aynı anda, aynı yerde olan arkadaşınızın tecrübelediğinden farklı olacaktır. Başka türlü söylersek aynı turkuaz denizin karşısında bulunan herkezin farklı turkuaz yaşantıları bulunacaktır. Dahası bu turkuaz yaşantısı sizin herhangi diğer bir şeyi tecrübelediğinizde de açığa çıkmayacaktır.
Herhangi bir bilgi birikimin bu farkı oluşturan yanına bilgi birikimin “fenomenal yönü” adı verilir. “Fenomenal bilinç” terimi bir çok yerde hem “nitel ve fenomenal fonksiyonları” hem de “öznel farkındalık” ve “bir bilgi birikimi yaşamanın nasıl bir şey olduğunu anlatmak (what it is like to be)” için kullanılır. Öyleyse bir bilgi birikimin fenomenal yönü, tecrübee eşlik eden öznel yandır. Herhangi bir bilgi birikimin bu yönüne odaklandığımızda, burda belirli niteliklerin bulunduğunu fark ederiz.
İşte bu iç gözlemsel olarak elde edilen ve bir bilgi birikimin fenomenal yanını oluşturan bu niteliklere qualia adı verilir. Qualia Latince quale teriminin çoğul biçimidir. “Quale” ise zarf ‘qualis’ten gelir. ‘Qualis’, ‘ne tür?’, ‘ne çeşit?’, ‘ne yapıda?’ anlamlarına gelir.
Qualia ise bilgi birikimin öznel taraflarını; duyumları, duyguları, acıyı, neşeyi, arzuyu, vb. karşılayabilmek için kullanılır. Terimi ilk defa 1929 senesinde Clarence Irving Lewis kullanır. Lewis, qualiayı içsel tasarımsal olmayan, iç gözlem yolu ile erişilebilen duyu verisi olarak belirler.
Hangi zihinsel durumların qualia taşıdığını soruşturduğumuzda şunları görürüz:
Algıya dayalı tecrübeler, örneğin yeşili görmek, davul sesini işitmek, denizin kokusunu içerisine çekmek, kadifeye dokunmak…
Beden kaynaklı tecrübeler, açlık duygusu, diş ağrısı, ateş basması… Duygulanımla öfke, arzu, korku, kıskançlık…
Başka ne tür örnekler olabilir? Birden bire akla gelen bir fikir?
Qualia Neden Önemli?
Herhangi bir tecrübein bu fenomenal yönü, onun tek bir özneyle, dolayısı ile tek bir bakış açısı ile sınırlı olmasını sağlamaktadır. Kuşkusuz her insan, diğer insanlarla özdeşleyim kurabilir, onların zihin durumları hakkında konuşabilir. Ancak kendi öznel tecrübeinin dışına çıkarak, başkalarının zihin durumlarına ilişkin öznel niteliklere erişemez.
Turkuaz renkli denizin kıyısında akşamleyin Güneş batarken yemeğimizi yiyoruz. Deniz kokusu geliyor önce koklamayla ilgili bir quale ediniyoruz, sonra kırlangıç çığırtılarını duyuyoruz, manzara eşliğinde yediğimiz leziz yemek ise tatsal bir quale elde ediyoruz vb. Bu tecrübe türlü türlü fonksiyonları qualia’ya birer örnek oluşturur.
Kimi zaman öyle zihin durumlarıyla karşılaşırız ki değil direk olarak anlatabilmek, betimlemek bile muhtemel görünmez. Söz gelimi hemen hepimizin başına gelebilecek karın bölgesindeki bir acıyı düşünelim. Böylesi bir acıya ilişkin neler söyleyebileceğimizi düşünelim. Şiddetini, yaklaşık olarak karnın neresinde olduğunu, ne zamandır çektiğimizi söyleyebiliriz. Bütün bunlar bu acının eksiksiz olarak ne olduğunu ortaya koyamaz.
Acıyı ancak çeken bilir. Özneldir. Bir başkası ancak kendi acılarından yola çıkarak andırımda bulunabilir. İki acının aynı olduğunu bilebilmenin bir imkanı yoktur. İnsanlar ancak duygudaşlık yolu ile acıda ortaklaşabilir. Üstelik bu durum sadece acı için geçerli değildir. Tüm zihin durumları açısından benzer bir durum bulunmaktadır. Öznellik kişiye özgü bir bakış açısıdır ve bu açısını oluşturan tecrübeinin öznel niteliği qualiadır.
Deneyimden söz ettiğimizde ortaya çıkan öznellik, tecrübein sadece tecrübeleyenin özelinde olduğunu ileri sürmeyle ilgili değildir. Örneğin insan varlıkları olarak tecrübe açısından türsel bir bakış açısı taşıdığımızda söylenilebilir. Bu acıdan tecrübe bir bakış açısı türüdür. Bu türsel yakınlığı taşıdığımız için bir başkasının tecrübeine kendi bakış açışımızdan yaklaşıp yakınlaşıyoruz. Deneyimine yakınlaşılan kişinin dünyasına ne kadar yakınsak başarılı olma şansımız da yükselir.
Qualiayı bir manası ile sanatsal sezişin kaynağı olarak da görebiliriz. Sanatçı bizimle aynı ortamı paylaşan ancak bilincinin dışlaşması olarak ortaya koyduğu yapıtıyla gerçekliği kendisine özgü yeniden yorumlayan kişidir.
Deneyiminin öznel yanlarının oluşu veya başka türlü söyleyecek olursak, herkezin tecrübelediğinden başka türlü tecrübeleyebilmesi sanatçının yaratıcılığının kaynağıdır.
Qualia’nın neliği tartışılan bir konudur. Dennett, qualianın özünün bağıntısal olmama, düzeltilemez olma, bilimsel bir doğasının olmadığını ileri sürer. Kimileri açısından qualia fiziksel durumlara karşılık gelirken, kimileri de qualiayı fiziksel bir süreç olarak görmez. Qualiaya ilişkin en gizemli noktalardan biri fizik dünya ile nasıl bağlantısının sağlandığıdır.
Aşağıda ayrıntısının göreceğimiz gibi bir görüşe göre beyin hakkında ne öğrenirsek öğrenelim neden belirli bir qualianın öyle olduğu sorusu açıklamaksızın kalır bu duruma açıklama boşluğu adı verilir. Şimdi qualiayı savunan görüşlere kısaca değinelim.
Mary Neyi Bilir? (Bilgi Kanıtı)
Yukarıda fizikselcilik eleştirisinde konu ettiğimiz Jackson’un Mary kanıtlamasını anımsayalım. Jackson, Mary’nin renkler hakkında tüm fiziksel açıklamaları bilmesine karşın, kırmızı bir renk görmenin nasıl bir şey olduğunu bilmediğine işaret etmişti. Bu açıdan Jackson’a göre kırmızı görmenin ne tür bir şey olduğunu bilmek fiziksek bir olgu değildir.
Mary’nin kırmızı gördüğü andan elde ettiğinin yeni bir fenomenal kavram olduğu da ileri sürülür. Bu yeni kavram Mary’nin yeni türde fenomenal bir duyum kazanmasına yol açar. Böylelikle Mary kırmızı görmenin nasıl bir şey olduğunu öğrenir.
Bu yeni bilgisi ona eskiden bildiklerini; burda kırmızı hakkındaki tüm fiziksel açıklamaları yeniden değerlendirme imkanı sağlar. Eskiden kırmızıyı üçüncü tekil kişi bakış açısından bilirken şimdi birinci tekil kişiye geçer.
Ters Çevrilmiş Renk Tayfı
İşlevselcilerin yüzleşmesi gerekli olan bir sorunu şöyle anlatabiliriz. İki farklı birey için örneğin Ali ve Burhan için oldukça farklı öznel renk tecrübesine sahibiz. Bunun anlamı eksiksiz olarak aynı nesneye ilişkin farklı renk qualiaları edinilmesidir. Ali domateslere bakınca, benim ve sizlerin kırmızı renk olarak deneyimlediğimiz rengi deneyimlesin.
Burhan ona bakıyor ve benim ve sizlerin yeşil renk olarak deneyimlediğimiz rengi deneyimliyor. Ali gökyüzüne baktığında benim ve sizlerin mavi olarak gördüğünü görür, Burhan gökyüzüne bakıldığını görür ve benim ve sizlerin sarı olarak gördüğünü görür. Bu durum Burhan’ın renk körü olmasından kaynaklanmaz, yalnıza dünyaya ilişkin renk tecrübelerinin ters olmasından kaynaklanır. Üstelik Ali ve Burhan açısından qualialarını karşılaştırmanın bir yolu bulunmaz.
Şu durumları göz önünde tutalım.
Ali ve Burhan için farklı renk duyumlarına yol açan uyarıcılar aynı olabilir. Söz gelimi bir domatesten gelen ışığı Ali ve Burhan için de aynı dalga boyunda yansıtır. Farklı tecrübeleri nesneler ve renklerine ilişkin aynı sanılara ulaşmalarını sağlayabilir. Her ikisi de domatesin kırmızı, gökyüzünün mavi olduğuna inanabilir. Ali ve Burhan’ın qualialarının farklı olduğunu gösteren hiçbir belirteç olmayabilir.
Domatesin hangi renk olduğu sorulduğunda her ikisi de “kırmızı” cevabını verebilirler, kırmızı rengi işaret etmeleri istendiğinde her ikisi de domatesi gösterebilir. Dolayısıyla renkler bakımından davranışları tıpatıp aynı olabilir.
Ters çevrilmiş renk tayfanın imkanı işlevselcilik için önemli bir sorundur çünkü Ali’nin bir domatese baktığındaki renk duyumu, Burhan’ın aynı domatesteki renk duyumundan başka tipte olabilir. Bu farklılığa karşın bu zihinsel durumlar aynı nedensel etkilere yol açar.
İşlevselcilik açısından iki zihinsel durum göstereni aynı nedensel etkiye yol açarsa aynı zihinsel tipte olmalıdır. Fakat ters çevrilmiş renk tayfı örneğinde olduğu gibi, iki zihinsel durum gösterenin iki ayrı zihinsel tip için tamı tamına aynı nedensel etkiye yol açmaları olanaklıdır: Ali’nin bir domatese bakarken kırmızı-duyum tipi ve Burhan’ın aynı domatese bakarken yeşil-duyum tipini taşıması gibi. Dolayısıyla ters renk tayfı olanaklı ise, işlevselcilik geçerli olamamaktadır.
‘Uzaylının’ Gözünden İnsan?
Günün birinde bir uzaylıyla karşılaşacak olsak bilgi birikimin öznel yanıyla ilgili problemleri onun da yaşayacağı açık görünmektedir. Bu uzaylının ileri teknolojisi ile, dünyadaki tüm var olanları; insanı bile tüm yapıtaşlarına kadar anlamış olsa bile yine de benim turkuaz bilgi birikimimi, bunun benim zihinsel bütünlüğüm içerisindeki yerini anlayamayacaktır.
Denilebilir ki, uzaylı yüksek güçteki bilgisayarıyla beynimi enine boyuna incelediğinde böylesi bir yeri belirleyebilir. Belirlemek derken elbette, turkuaz bilgi birikimi sırasında beynimin hangi bölgelerinin uyarıldığını bilebilir. Hatta tüm elektro kimyasal süreçleri kaydedebilir. Bütün bunlara karşın uzaylı benim turkuaz bilgi birikimi mi yine de anlayamaz. Gözlemlediği sadece fiziksel süreçlerdir. Ama o turkuazı görmenin nasıl bir şey olduğunu dolaysızca bilemez.
Bulunmayan Qualia
Qualia’ya ilişkin bir başka tartışmalı nokta olmayan qualiayla (absent qualia) ilgilidir. Bilim insanları insana özdeş robot yapılabilmenin peşindeler. Yapılabilir mi burası değişik bir tartışma ama ilkesel olarak böylesi bir olanaktan söz edilebilir mi? Ya tersi açısından durum nedir? Robot olmak nasıl bir şeydir bilemem.
Yarasa Olmak?
Yüksek seviyede her organizmanın bir bilinç bilgi birikimi yaşadığını varsayabiliriz. Dolayısıyla bir bilinç bilgi birikimi bizlere o organizma olmak gibi bir şeyin varlığını gösterir. Böylesi bir bilgi birikimin ancak o organizma olmak açısından yaşanabilir. Yukarıda zihinsel süreçlerin eleştirisinden söz ederken yarasa olmanın nasıl bir şey olduğunun ancak yarasa olarak bilinebileceğine dikkat çekmiştik.
Elbette burda söz konusu olan zihin durumlarının ve olguların çeşitli davranışlar oluşturmuş olduğu veya bunların belli ölçüde işlevsel tanımlarının yapılmasına karşı çıkılması değildir. Gerçekten de yarasaların sonar sistemleri hakkında çalışmalar yapıyoruz, sonuçlar çıkarıyoruz. Ne var ki, bunların hepsini insan olmak bakımından değerlendiriyoruz.
Bir yarasa gibi duyumsamanın ne olduğunu bilmiyoruz ve bilemeyeceğiz. Bir yolunu bulup gitgide artan biçimde yarasaya dönüşsem bile şu anki durumumda hiçbir şey bana dönüşeceğim zaman yaşayacağım tecrübeleri anlayabilmemi sağlayamaz.
İşte herhangi bir bilgi birikimini bu fenomenal yönü, onun tek bir özneyle dolayısı ile tek bir bakış açısı ile sınırlı olmasını sağlamaktadır. Yarasa gibi olmanın ne olduğunu bilemeyeceğimizden şimdi de bir başka insanın ne olduğunu bilemeyeceğimize mi geçtik?
Durum bu kadar keskin görünmese de kuramsal boşluk yarasa olmayı bilemeyeceğimiz gibi bulunmaktadır. Kuşkusuz insan diğer insanlarla özdeşleyim kurabilir, çeşitli zihinsel durumlar arasında ortaklık kurabilir. Ancak kendi öznel bilgi birikimini, bilgi birikiminin öznel niteliklerini bir başkasına yaşatamaz.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım
Qualiyı bir bilgi birikimin öznel yönünü nitelemek için kullanılacak olan bir terimdir. Bu bağlamda qualiaya, zihin durumlarını açıklamaya çalışırken ortaya çıkan kişiye özel yanları karşılayan bir terim olarak kullanılır.
Günümüz felsefesinin önde gelen işlevlerinden biri insanın bilişsel yönlerini anlamaya aracılık etmektir. Bu konu da gerçekleşecek ayrıntılı bir aydınlanma daha yetenekli bilgisayarların geliştirilmesine büyük katkılar sunacaktır. Ne var ki bu konu da önümüzde duran çok büyük bir engel bilişsel bilgi birikimin, yaşantının öznel yanıdır.
Görsel bir tecrübe düşünelim. Diyelim ki çarpıcı turkuaz renkte bir denizin kıyısındasınız; dalgalar kıyıdaki kayalıklara vuruyor, köpükleri birbiri sıra belirip kayboluyor. Yanınızdaki arkadaşınız da manzaraya dalmış, çalkantılı denizi beraber seyrediyorsunuz. Önünüzde duran manzaranın aynı bulunmasına karşın bu bilgi birikimi yaşayanların zihin durumları açısından farklılıklar bulunmaktadır.
Aynı uyaranlara karşın manzaranın zihinsel tasarımı, eş deyişle tecrübeleyen kişi açısından manzaranın neye benzediği kendisine özgü olacaktır. Sizin bilgi birikiminiz, sizinle aynı anda, aynı yerde olan arkadaşınızın tecrübelediğinden farklı olacaktır. Başka türlü söylersek aynı turkuaz denizin karşısında bulunan herkezin farklı turkuaz yaşantıları bulunacaktır. Dahası bu turkuaz yaşantısı sizin herhangi diğer bir şeyi tecrübelediğinizde de açığa çıkmayacaktır.
Herhangi bir bilgi birikimin bu farkı oluşturan yanına bilgi birikimin “fenomenal yönü” adı verilir. “Fenomenal bilinç” terimi bir çok yerde hem “nitel ve fenomenal fonksiyonları” hem de “öznel farkındalık” ve “bir bilgi birikimi yaşamanın nasıl bir şey olduğunu anlatmak (what it is like to be)” için kullanılır. Öyleyse bir bilgi birikimin fenomenal yönü, tecrübee eşlik eden öznel yandır. Herhangi bir bilgi birikimin bu yönüne odaklandığımızda, burda belirli niteliklerin bulunduğunu fark ederiz.
İşte bu iç gözlemsel olarak elde edilen ve bir bilgi birikimin fenomenal yanını oluşturan bu niteliklere qualia adı verilir. Qualia Latince quale teriminin çoğul biçimidir. “Quale” ise zarf ‘qualis’ten gelir. ‘Qualis’, ‘ne tür?’, ‘ne çeşit?’, ‘ne yapıda?’ anlamlarına gelir.
Qualia ise bilgi birikimin öznel taraflarını; duyumları, duyguları, acıyı, neşeyi, arzuyu, vb. karşılayabilmek için kullanılır. Terimi ilk defa 1929 senesinde Clarence Irving Lewis kullanır. Lewis, qualiayı içsel tasarımsal olmayan, iç gözlem yolu ile erişilebilen duyu verisi olarak belirler.
Hangi zihinsel durumların qualia taşıdığını soruşturduğumuzda şunları görürüz:
Algıya dayalı tecrübeler, örneğin yeşili görmek, davul sesini işitmek, denizin kokusunu içerisine çekmek, kadifeye dokunmak…
Beden kaynaklı tecrübeler, açlık duygusu, diş ağrısı, ateş basması… Duygulanımla öfke, arzu, korku, kıskançlık…
Başka ne tür örnekler olabilir? Birden bire akla gelen bir fikir?
Qualia Neden Önemli?
Herhangi bir tecrübein bu fenomenal yönü, onun tek bir özneyle, dolayısı ile tek bir bakış açısı ile sınırlı olmasını sağlamaktadır. Kuşkusuz her insan, diğer insanlarla özdeşleyim kurabilir, onların zihin durumları hakkında konuşabilir. Ancak kendi öznel tecrübeinin dışına çıkarak, başkalarının zihin durumlarına ilişkin öznel niteliklere erişemez.
Turkuaz renkli denizin kıyısında akşamleyin Güneş batarken yemeğimizi yiyoruz. Deniz kokusu geliyor önce koklamayla ilgili bir quale ediniyoruz, sonra kırlangıç çığırtılarını duyuyoruz, manzara eşliğinde yediğimiz leziz yemek ise tatsal bir quale elde ediyoruz vb. Bu tecrübe türlü türlü fonksiyonları qualia’ya birer örnek oluşturur.
Kimi zaman öyle zihin durumlarıyla karşılaşırız ki değil direk olarak anlatabilmek, betimlemek bile muhtemel görünmez. Söz gelimi hemen hepimizin başına gelebilecek karın bölgesindeki bir acıyı düşünelim. Böylesi bir acıya ilişkin neler söyleyebileceğimizi düşünelim. Şiddetini, yaklaşık olarak karnın neresinde olduğunu, ne zamandır çektiğimizi söyleyebiliriz. Bütün bunlar bu acının eksiksiz olarak ne olduğunu ortaya koyamaz.
Acıyı ancak çeken bilir. Özneldir. Bir başkası ancak kendi acılarından yola çıkarak andırımda bulunabilir. İki acının aynı olduğunu bilebilmenin bir imkanı yoktur. İnsanlar ancak duygudaşlık yolu ile acıda ortaklaşabilir. Üstelik bu durum sadece acı için geçerli değildir. Tüm zihin durumları açısından benzer bir durum bulunmaktadır. Öznellik kişiye özgü bir bakış açısıdır ve bu açısını oluşturan tecrübeinin öznel niteliği qualiadır.
Deneyimden söz ettiğimizde ortaya çıkan öznellik, tecrübein sadece tecrübeleyenin özelinde olduğunu ileri sürmeyle ilgili değildir. Örneğin insan varlıkları olarak tecrübe açısından türsel bir bakış açısı taşıdığımızda söylenilebilir. Bu acıdan tecrübe bir bakış açısı türüdür. Bu türsel yakınlığı taşıdığımız için bir başkasının tecrübeine kendi bakış açışımızdan yaklaşıp yakınlaşıyoruz. Deneyimine yakınlaşılan kişinin dünyasına ne kadar yakınsak başarılı olma şansımız da yükselir.
Qualiayı bir manası ile sanatsal sezişin kaynağı olarak da görebiliriz. Sanatçı bizimle aynı ortamı paylaşan ancak bilincinin dışlaşması olarak ortaya koyduğu yapıtıyla gerçekliği kendisine özgü yeniden yorumlayan kişidir.
Deneyiminin öznel yanlarının oluşu veya başka türlü söyleyecek olursak, herkezin tecrübelediğinden başka türlü tecrübeleyebilmesi sanatçının yaratıcılığının kaynağıdır.
Qualia’nın neliği tartışılan bir konudur. Dennett, qualianın özünün bağıntısal olmama, düzeltilemez olma, bilimsel bir doğasının olmadığını ileri sürer. Kimileri açısından qualia fiziksel durumlara karşılık gelirken, kimileri de qualiayı fiziksel bir süreç olarak görmez. Qualiaya ilişkin en gizemli noktalardan biri fizik dünya ile nasıl bağlantısının sağlandığıdır.
Aşağıda ayrıntısının göreceğimiz gibi bir görüşe göre beyin hakkında ne öğrenirsek öğrenelim neden belirli bir qualianın öyle olduğu sorusu açıklamaksızın kalır bu duruma açıklama boşluğu adı verilir. Şimdi qualiayı savunan görüşlere kısaca değinelim.
Mary Neyi Bilir? (Bilgi Kanıtı)
Yukarıda fizikselcilik eleştirisinde konu ettiğimiz Jackson’un Mary kanıtlamasını anımsayalım. Jackson, Mary’nin renkler hakkında tüm fiziksel açıklamaları bilmesine karşın, kırmızı bir renk görmenin nasıl bir şey olduğunu bilmediğine işaret etmişti. Bu açıdan Jackson’a göre kırmızı görmenin ne tür bir şey olduğunu bilmek fiziksek bir olgu değildir.
Mary’nin kırmızı gördüğü andan elde ettiğinin yeni bir fenomenal kavram olduğu da ileri sürülür. Bu yeni kavram Mary’nin yeni türde fenomenal bir duyum kazanmasına yol açar. Böylelikle Mary kırmızı görmenin nasıl bir şey olduğunu öğrenir.
Bu yeni bilgisi ona eskiden bildiklerini; burda kırmızı hakkındaki tüm fiziksel açıklamaları yeniden değerlendirme imkanı sağlar. Eskiden kırmızıyı üçüncü tekil kişi bakış açısından bilirken şimdi birinci tekil kişiye geçer.
Ters Çevrilmiş Renk Tayfı
İşlevselcilerin yüzleşmesi gerekli olan bir sorunu şöyle anlatabiliriz. İki farklı birey için örneğin Ali ve Burhan için oldukça farklı öznel renk tecrübesine sahibiz. Bunun anlamı eksiksiz olarak aynı nesneye ilişkin farklı renk qualiaları edinilmesidir. Ali domateslere bakınca, benim ve sizlerin kırmızı renk olarak deneyimlediğimiz rengi deneyimlesin.
Burhan ona bakıyor ve benim ve sizlerin yeşil renk olarak deneyimlediğimiz rengi deneyimliyor. Ali gökyüzüne baktığında benim ve sizlerin mavi olarak gördüğünü görür, Burhan gökyüzüne bakıldığını görür ve benim ve sizlerin sarı olarak gördüğünü görür. Bu durum Burhan’ın renk körü olmasından kaynaklanmaz, yalnıza dünyaya ilişkin renk tecrübelerinin ters olmasından kaynaklanır. Üstelik Ali ve Burhan açısından qualialarını karşılaştırmanın bir yolu bulunmaz.
Şu durumları göz önünde tutalım.
Ali ve Burhan için farklı renk duyumlarına yol açan uyarıcılar aynı olabilir. Söz gelimi bir domatesten gelen ışığı Ali ve Burhan için de aynı dalga boyunda yansıtır. Farklı tecrübeleri nesneler ve renklerine ilişkin aynı sanılara ulaşmalarını sağlayabilir. Her ikisi de domatesin kırmızı, gökyüzünün mavi olduğuna inanabilir. Ali ve Burhan’ın qualialarının farklı olduğunu gösteren hiçbir belirteç olmayabilir.
Domatesin hangi renk olduğu sorulduğunda her ikisi de “kırmızı” cevabını verebilirler, kırmızı rengi işaret etmeleri istendiğinde her ikisi de domatesi gösterebilir. Dolayısıyla renkler bakımından davranışları tıpatıp aynı olabilir.
Ters çevrilmiş renk tayfanın imkanı işlevselcilik için önemli bir sorundur çünkü Ali’nin bir domatese baktığındaki renk duyumu, Burhan’ın aynı domatesteki renk duyumundan başka tipte olabilir. Bu farklılığa karşın bu zihinsel durumlar aynı nedensel etkilere yol açar.
İşlevselcilik açısından iki zihinsel durum göstereni aynı nedensel etkiye yol açarsa aynı zihinsel tipte olmalıdır. Fakat ters çevrilmiş renk tayfı örneğinde olduğu gibi, iki zihinsel durum gösterenin iki ayrı zihinsel tip için tamı tamına aynı nedensel etkiye yol açmaları olanaklıdır: Ali’nin bir domatese bakarken kırmızı-duyum tipi ve Burhan’ın aynı domatese bakarken yeşil-duyum tipini taşıması gibi. Dolayısıyla ters renk tayfı olanaklı ise, işlevselcilik geçerli olamamaktadır.
‘Uzaylının’ Gözünden İnsan?
Günün birinde bir uzaylıyla karşılaşacak olsak bilgi birikimin öznel yanıyla ilgili problemleri onun da yaşayacağı açık görünmektedir. Bu uzaylının ileri teknolojisi ile, dünyadaki tüm var olanları; insanı bile tüm yapıtaşlarına kadar anlamış olsa bile yine de benim turkuaz bilgi birikimimi, bunun benim zihinsel bütünlüğüm içerisindeki yerini anlayamayacaktır.
Denilebilir ki, uzaylı yüksek güçteki bilgisayarıyla beynimi enine boyuna incelediğinde böylesi bir yeri belirleyebilir. Belirlemek derken elbette, turkuaz bilgi birikimi sırasında beynimin hangi bölgelerinin uyarıldığını bilebilir. Hatta tüm elektro kimyasal süreçleri kaydedebilir. Bütün bunlara karşın uzaylı benim turkuaz bilgi birikimi mi yine de anlayamaz. Gözlemlediği sadece fiziksel süreçlerdir. Ama o turkuazı görmenin nasıl bir şey olduğunu dolaysızca bilemez.
Bulunmayan Qualia
Qualia’ya ilişkin bir başka tartışmalı nokta olmayan qualiayla (absent qualia) ilgilidir. Bilim insanları insana özdeş robot yapılabilmenin peşindeler. Yapılabilir mi burası değişik bir tartışma ama ilkesel olarak böylesi bir olanaktan söz edilebilir mi? Ya tersi açısından durum nedir? Robot olmak nasıl bir şeydir bilemem.
Yarasa Olmak?
Yüksek seviyede her organizmanın bir bilinç bilgi birikimi yaşadığını varsayabiliriz. Dolayısıyla bir bilinç bilgi birikimi bizlere o organizma olmak gibi bir şeyin varlığını gösterir. Böylesi bir bilgi birikimin ancak o organizma olmak açısından yaşanabilir. Yukarıda zihinsel süreçlerin eleştirisinden söz ederken yarasa olmanın nasıl bir şey olduğunun ancak yarasa olarak bilinebileceğine dikkat çekmiştik.
Elbette burda söz konusu olan zihin durumlarının ve olguların çeşitli davranışlar oluşturmuş olduğu veya bunların belli ölçüde işlevsel tanımlarının yapılmasına karşı çıkılması değildir. Gerçekten de yarasaların sonar sistemleri hakkında çalışmalar yapıyoruz, sonuçlar çıkarıyoruz. Ne var ki, bunların hepsini insan olmak bakımından değerlendiriyoruz.
Bir yarasa gibi duyumsamanın ne olduğunu bilmiyoruz ve bilemeyeceğiz. Bir yolunu bulup gitgide artan biçimde yarasaya dönüşsem bile şu anki durumumda hiçbir şey bana dönüşeceğim zaman yaşayacağım tecrübeleri anlayabilmemi sağlayamaz.
İşte herhangi bir bilgi birikimini bu fenomenal yönü, onun tek bir özneyle dolayısı ile tek bir bakış açısı ile sınırlı olmasını sağlamaktadır. Yarasa gibi olmanın ne olduğunu bilemeyeceğimizden şimdi de bir başka insanın ne olduğunu bilemeyeceğimize mi geçtik?
Durum bu kadar keskin görünmese de kuramsal boşluk yarasa olmayı bilemeyeceğimiz gibi bulunmaktadır. Kuşkusuz insan diğer insanlarla özdeşleyim kurabilir, çeşitli zihinsel durumlar arasında ortaklık kurabilir. Ancak kendi öznel bilgi birikimini, bilgi birikiminin öznel niteliklerini bir başkasına yaşatamaz.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım