Öyküleyici Anlatım ve Özellikleri
Öyküleyici Anlatım tekniğinde yazarın amacı, okuyucuyu bir olay içinde yaşatmaktır.
Öyküleyici Anlatım tekniğine hikâye etme de denir. Olay akışı vardır. Olaylar birbiri üzerine gelişir ve zaman durmadan geçer.
Genellikle haber kipleriyle çekimlenmiş yüklemler kullanılır. ... geldi, ... anlatmış, ... maviydi v.b.
Bu teknikle yazılmış bir parçanın en önemli iki özelliği: Zaman akışının olması ve parçanın bir öyküden veya romandan alınmış izlenimi vermesidir.
Öyküleme yöntemi roman ve öykü gibi olay esaslı türlerde kullanılır. Bu teknik düşünce yazılarında pek görülmez.
Bir durumdan başka bir duruma geçişi, hareketli bir yaşam kesitini bir olaya bağlı olarak anlatma yöntemidir. Öykülemelerde amaç, okuyucuyu olayların içinde yaşatmaktır. Yani okuru, öykünün kahramanlarından biriyle özdeşleştirerek kendini onun yerine koyarak (empati ile) bir görüşü benimsetmektir.
Olay, öykünün belirleyici özelliğidir. Olaysız hiçbir anlatım öykü sayılamaz. Olay; insanların başından geçen, az rastlanan, merak öğesi uyandıran giriş, gelişme (düğüm) ve çözüm bölümleri bulunan anlatımlardır. Günlük konuşmalarımızda "Bak ne oldu..." diye başlayan tüm anlatımlar, güldürücü fıkralar, anekdotlar birer öyküdür.
Öykülerin hemen tamamı konuşmaların arasında anlatılır ve bir örnek niteliği kazanır. Bu nedenle ana düşünce bulunurken: "Bu öykü, hangi iddiayı (savı) inandırıcı kılmaya yarayan örnek olabilir?" sorusuna yanıt aranır.
Öyküleyici Anlatımın Özellikleri
- Olay, kişi, mekân ve zaman ortak öğeleridir.
- Olaylar birinci şahsın ağzından anlatılabilir.(Anlatıcı olay kahramanlarından biridir)
- Sanat metinleri öyküleyici anlatımla yazılır.
- Olaylar ilahi bakış açısıyla anlatılabilir.
- Olaylar 3.şahsın ağzından anlatılabilir.(Olan biten bir kamera sessizliğiyle izlenip anlatılır
- Kişi, mekân ve zaman olay ve olay örgüsünü oluşturmak için kullanılan ögelerdir.
- Öyküleyici anlatım hikâye, roman, anı, söyleşi, görüşme(mülakat) gibi metin türlerinde kullanılır.
- Öyküleyici anlatımda bir olayın olması şarttır.
- Yaşanmış olaylarda olay zinciri, kurgulanmış olaylarda olay örgüsü vardır.
- Üçüncü şahıs anlatımda anlatıcı her şeyi bilir.
- Öyküleyici anlatım sanat metinlerinde ve öğretici metinlerde kullanılır.
- Sanat metinlerinde anlatıcı kurmaca kişi öyküleyici metinlerde ise gerçek bir kişidir.
- Kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.
Ana düş: Gerçekler gizlenemez. (Mızrak çuvala sığmaz)Örnekalkavukları Büyük İskender'i: Tanrı'nın oğlu olduğuna inandırmışlar. İskender bir savaşta yaralanmış. Yarasından kan aktığını görünce çağırmış dalkavuklarını: "Bu ne?" demiş. "Mis gibi insan kanı değil mi?"
Ana düş: Kusursuz dost isteyen dostsuz kalır.Örnek: Tilki, yol başında durmuş etrafı gözetliyor muş. Karşıdan yaman bir kurtla bir çoban köpeğinin güle oynaya geldiklerini görmüş. Yanlarına gidip dostluklarının gerekçesini sormuş. Köpek: "Dün bu kurt bizim sürüye saldırdı. Birkaç koyunu boğazladı. Arkasından koştum; ama yetişemedim. Çoban da beni evire çevire dövdü. Ben de gidip eski düşmanımla dost oldum... Dostluğumuzun gerekçesi çobandır." demiş.
Ana Düş: Kanıtlamadan kimseyi cezalandırma.Örnek: Kartaca-Roma Savaşı'nın sonunda Roma ordusu galip gelir. Roma komutanı büyük bir törenle Kartaca'ya girer. Tam bu sırada bir kadın: "Komutanı görmek istiyorum!" diye bağırır. Muhafızlar onu uzaklaştırmaya çalışırken komutan: "Buraya getirin onu!" diye emir verir. Kadın komutanın yanma getirilir. Komutan kadına isteğini sorar. Kadın, orada bulunan askerlerden birini işaret ederek: "Bu askeriniz savaş sırasında çocuklarımın elindeki son mısır ekmeği dilimini ellerinden alarak yedi ve çocuklarımın ölümüne neden oldu. Bu askerin cezalandırılmasını istiyorum." der. Komutan: "Bak, der, yalan söylüyorsan ölürsün." Kadın iddiasında ısrar edince komutan kılıcını çeker, askerin karnını yarar ve kadına dönüp haklıymışsın." der.
Ana düşünce: Sanatçı için son durak yoktur.Örnek: M.O. V.yüzyıl ressamlarından Zeuxis, elinde üzüm tutan bir çocuğun resmini yapmış. Üzümler öylesine gerçeğe benzemiş ki kuşlar gelip yemeğe kalkmışlar. Zeuxis, bundan dolayı övüldüğü zaman, üzülerek: "Çocuğu da gerçeğe uygun yapabilseydim kuşlar ondan korkar üzümleri yemeğe çalışmazlardı." demiş.
Parçada olayların olaylar üzerine gelişmesine, zamanın akışına dikkat etmişseniz öyküleme tekniğini yakalamışsınızdır. Hatta parçayı okuyup bitirince "Eee sonra ne olmuş?" diyeceğimiz geliyor. Bu da bu parçaya bir roman veya öyküden alınmış izlenimi veriyor. Yani öyküleme tekniğini gösteriyor.Örnek: Türkiye'ye gelen sanatçımız, soluğu Kapalıçarşı' da alır. Buradaki esnafla haşır neşir olur. Türkçeyi epey ilerletir. Amacı, Kapalıçarşı'nın yağlıboya resimlerini yapmaktır. Amacına ulaşır. Hatta bu yağlıboyalarını sergilediği üç ayrı sergi açar İstanbul'da. Kapalıçarşı'nın yıllardır oradaki esnafa bile yabancı gelen, gizemli taraflarını tablolaştırır. Bir başka deyişle çarşının yerlileri sanatçının tuvallerinde tanırlar mekânlarını, dükkânlarını.
Örnek:Yatağın altında yeşil, tahtadan bir sandık duruyordu. Onu açtım. Az daha sevincimden haykıracaktım. Annemin bir hafta önce İstanbul'dan gönderdiği hediyeler içinde çıkan kaşağı pırıl pırıl parlıyordu. Hemen kaptım. Tosun'un yanına koştum. Karnına sürtmek istedim. Rahat durmuyordu. Galiba acıtıyor, dedim. Gümüş gibi parlayan bu güzel kaşağının dişlerine baktım. Çok keskin çok sivriydi. Biraz köreltmek için duvarın taşlarına sürtmeye başladım. Dişleri bozulunca, tekrar denedim. Atların hiçbiri durmuyordu. Kızdım. On adım ilerideki çeşmeye koştum.
Parçayı okurken gördük ki olaylar birbiri üzerine sıralanmıştır. Zaman durmamış, akmıştır. Zaten zamanın geçmesi demek olayların sıralanması demektir. Bunların hepsi öykülemenin özelliklerindendir.Örnek:Ayakkabıcı, iskemlesine oturdu. Hasan da merakla karşısına geçti. Şaşarak eğlenerek seyrediyordu. Tamirci, kartona benzeyen kalın deriyi iki tarafı keskin incecik, sapsız bıçağıyla kesti. Ağzına bir avuç çivi doldurdu. Sonra bunları ağzından çıkarıp ayakkabıların altına çabuk çabuk mıhladı. Deri parçalarını pis bir suya koyup ıslattı. Mundar çanaktaki macuna parmağını daldırıp tabanlara sürdü. Hasan bunların hepsine dikkatle bakıyordu. Susuyor ve bakıyordu.
Örnek: Âdem ile büyük oğlu elektrik ustası Yusuf ellerindeki birer lahmacunun son lokmalarını merdivenleri çıkarken çiğneyip yuttular. Bu sebepten merdiven başına vardıkları zaman biraz nefesleri kesilir gibi oldu. O tıkanıkla ikisi birden Osman Efendi'nin tepesine dikildiler ve ihalenin saatini sordular. Osman Efendi üstten alarak "Bekleyin şurada." dedi.
Örnek: "...Sabaha karşı bir kumsalda uyandım. Omuzlarım ağrıyordu, bacaklarım uyuşmuştu. Güçlükle ayağa kalktım, rüzgâr çıkmıştı gene. Denize bakındım: Görünürlerde yoktu teknem. Elimi kolumu oynatıp kendime gelmeye çalıştım. İlerilere bakındım sonra. Alabildiğine uzanıyordu kumsal. Yürümeye çalışayım, bir eve varırım belki, dedim. Yürüyemedim. Ayağımdan yakalamış bırakmıyordu beni. Bir adım olsun attırmıyordu artık. O, leş sandığım o. Tüm gücüyle çekiyordu beni kendine."
Örnek Soru 1: Adalarda oturanlar, akşamüzeri iskeleye çıkıp, gelenleri karşılar, gidenleri uğurlarlar; gençler arkadaşlarıyla buluşur; yaşlılar çay bahçelerinde, aralarında söyleşirler. Saat dokuza gelince, herkes evine dönmüş, sofraya oturmuş olur. Adalara gezmeye gelen birkaç kişi dışında kimseleri göremezsiniz ortalıkta.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?
A) Öyküleme B) Tanımlama C)Tartışma D) Açıklama E) Karşılaştırma
(1993/ÖYS) Yanıt: A
Örnek Soru 2: Köyden kasabaya taşınmıştık. Cadde üstünde, sol tarafta bahçesi olan, beyaz boyalı bir ev satın almıştık. Bahçemizden, komşu bahçeden gelen küçük bir su yolu geçiyordu. Bu su, yan duvarın altından aşağıdaki bahçelere akıyordu. Bizim bahçenin bir köşesinde ufak bir tel kümes vardı. Dip tarafa domates, biber, yeşil salata ekilmişti. Cadde tarafında sardunyalar, pembe karanfiller, hanımelleri bulunurdu.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangilerine başvurulmuştur?
A) Açıklama - öyküleme
B) Tartışma - betimleme
C) Öyküleme - betimleme
D) Açıklama - tartışma
E) Örneklendirme - öyküleme (1991/ÖYS) Yanıt: C
-Alinti-