[KRSAG=https://forum.mevsim.org/makale/Kadinlar_Saltanati.jpg]Kadınlar saltanatı[/KRSAG]
Kadınlar saltanatı (Osmanlıca: قادينلر سلطنتي), Osmanlı İmparatorluğu'nda haseki sultanların veya valide sultanların veya hanım sultanların (hatta Mihrimah Sultan ve Fatma Sultan örneklerinde görüldüğü gibi, bir padişah kızının veya Kösem ve Safiye Sultan örneklerindeki gibi Büyük Valide Sultanların) devlet yönetimine müdahale etmeleri, zaman zaman bizzat devleti yönetmelerine verilen addır.. Kanuni Sultan Süleyman’ın yaşlılık döneminde başlamış, 1656 yılında Köprülü Mehmet Paşa’nın sadrazam oluşuna kadar devam etmiştir.
Tanım
Kadınlar saltanatı tanımı, ilk olarak Osmanlı tarihçisi Ahmet Refik Altınay tarafından 1916 yılında aynı ad altında yayınlanmış olan popüler tarih kitabında kullanılmıştır.. Leslie Pierce İngilizce aslını 1993 yılında yayınladığı Harem-i Hümayun: Osmanlı İmparatorluğunda Hükumranlık ve Kadınlar adlı kitabında 'kadınlar saltanatı' tanımını benimsemekte, ancak bu konuda birçok yanlış anlaşılmaların mevcut olduğuna işaret etmektedir. Bu yanlış anlaşılmalardan biri, kökleri eskilere dayanan bir inanç olup, devlet yönetimine kadınların karışmasının Osmanlı Devleti'ne zarar verdiği düşüncesidir. Leslie Pierce, kitabında şeyhülislam Sunullah Efendi'nin daha 1599 yılında kadınların devlet işlerine karışmasından şikayetçi olduğunu yazar. O zamandan beri giderek Osmanlı İmparatorluğu'nun Kanuni Sultan Süleyman'dan sonra başlayan duraklama ve gerileme süreçlerine kadınların devlet işlerine karışmasının neden olduğu görüşü yaygınlaşmış ve kadınlar saltanatı dönemi halk ve tarihçiler arasında olumsuz bir şekilde algılanmaya başlamıştır. Ancak kadınlar saltanatının 1656 yılında sona ermesine karşılık, Osmanlı Devleti'nin çöküşünün yavaşlamadığı, tam tersine hız kazandığı da gerçektir. Nitekim Leslie Pierce ve İlber Ortaylı dahil birçok Osmanlı tarihçisi, Osmanlı Devleti'nin asıl zayıflama döneminin 1683 yılındaki II. Viyana Kuşatması'nın başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra başladığına, inanmakta, dolayısıyla kadınlar saltanatının Osmanlı Devleti'nin çökmesinden sorumlu tutulamayacağına işaret etmektedirler.
Günümüzde kadınlar saltanatı (ya da batı dillerinde bilinen biçimiyle Sultanate of Women veya Reign of Women) adlandırması, tarihçiler tarafından 1550-1656 yılları arasındaki bu dönemi, kadınların Osmanlı Devleti'ni bizzat yönettikleri anlamında değil, kadınların diğer dönemlere kıyasla Osmanlı devlet yönetiminde daha fazla güce sahip olması anlamında kullanılmaktadır. Zaman zaman mutlak bir güce yaklaşılmış ancak hiçbir zaman Rus İmparatorluğu'ndaki II. Katerina veya Britanya İmparatorluğu'ndaki I. Elizabeth gibi resmî bir nitelik kazanmamıştır. Kadınlar saltanatının en önemli sebeplerinden biri Duraklama Döneminde tahta çıkan çocuk yaşta veya dengesiz padişahlardır.
Osmanlı tarihinin kadın sultanları
Bütün dünya monarşilerinde olduğu gibi Osmanlı Devleti'nde de hanedan üyesi kadınlar her zaman için hükümdarın devlet yönetiminde aldığı kararları etkilemekten geri kalmamışlardır. Ancak Osmanlı Devleti'nin diğer monarşilerden farkı, padişahların eşlerini cariyeler arasından seçmeleri ve resmî nikâh yapmaktan kaçınmalarıydı. Bu kural özellikle yükselme döneminde yerleşmiş, padişah eşlerinin ve ailelerinin, padişahı etkilemesini önlemeleri amacıyla getirilmişti.
Kanuni Sultan Süleyman ilk defa Hürrem Sultan'la resmî nikâh yaparak bu kuralı bozmuştur. Kadınlar saltanatı, böylece Haseki Sultan'ın yani padişahın en gözde eşinin güç kazandığı bir dönem olarak başlamış, III. Murat'in annesi Nurbanu Sultan ve III. Mehmet in annesi Safiye Sultan dönemlerinde güç Haseki Sultan'dan Valide Sultan'a yani padişahın annesine geçmiştir. İki padişahın (IV. Murat ve İbrahim) annesi olan ve torunu IV. Mehmet'in hükümdarlığında dahi gücünü koruyan Kösem Sultan'ın dönemi, kadınlar saltanatının zirveye ulaştığı dönem olarak kabul edilir. Özellikle oğullarının ve torununun küçük yaşta olduğu dönemlerde naiplik görevini üstlenerek devleti bizzat yönetmiştir. Ancak kadınlar saltanatı zirveye ulaştıktan kısa süre sonra, dönemin valide sultanı Turhan Sultan ve eski valide sultan Kösem Sultan arasında sert bir mücadele yaşanmış ve kadınlar saltanatı Kösem Sultan'ın öldürülmesiyle sona ermiştir. Mücadeleyi kazanan Turhan Sultan eline geçirdiği gücü kullanmayarak geri plana çekilmeye karar vermiş, 1656 yılında Köprülü Mehmet Paşa’nın sadrazam olmasını destekleyerek yönetimi diğer devlet adamlarına bırakmıştır..
Kadınlar saltanatının sona ermesi kadınların Osmanlı Devleti'nin yönetimi üzerindeki etkilerinin tamamen sona erdiği anlamına gelmez. Valide Sultanlık Osmanlı Devleti'nin son yıllarına kadar önemini korumuş olan önemli bir kurumdur. Valide Sultanlar her zaman için padişah olan oğullarını devlet işlerinde etkilemeye devam etmişler, ayrıca cami, hastane inşaatı, hayır işleri konusunda büyük bir bütçeye ve karar yetkisine sahip olmuşlardır. Örneğin son dönem Valide Sultanlarından Bezmialem Sultan ve Pertevniyal Sultan devletin birçok mimari projesinin arkasında yer almıştır. Ancak kadınlar saltanatı dönemine kıyasla aradaki fark, Kösem Sultan'dan sonraki valide sultanların iç ve dış siyaset konularına doğrudan doğruya karışmaktan sakınmış olmalarıdır. Ayrıca III. Ahmed'ın kızı ve Nevşehirli İbrahim Paşa'nın eşi olan Fatma Sultan Osmanlı Lâle Devri'nin son yıllarında büyük bir güce sahip ve Osmanlı tarihi'nin en son kudretli Hanım Sultanı idi.
Sultanlar
[KRSAG=https://forum.mevsim.org/makale/-Khourrem.jpg]Hürrem Sultan (1534–1558)[/KRSAG]Hürrem Sultan, Osmanlı tarihinde devlet işleriyle ilgilenen ilk kadın olarak bilinir. Hürrem Sultan kendi mührünü bastırmış, divan toplantılarını tel örgülü bir pencereden izlemiş ve fikirlerini padişaha sunmuştur. Buna benzer birçok devrimci hareketi ile Kadınlar saltanatını başlattığı kabul edilir.
Hürrem Sultan Osmanlı tarihinde bir padişahla resmî nikâhla evlenmiş ilk Haseki Sultan olma özelliğini taşımaktadır. Bu evlilik Kanuni Sultan Süleyman'ın daha önceki nikâhsız eşi olan Mahidevran Sultan'ın etkisinin azalmasına neden olmuştur. Ancak Mahidevran Sultan yeniçeriler tarafından çok sevilen ve geleceğin padişahı gözüyle bakılan Şehzade Mustafa'nın annesi olarak müstakbel Valide Sultan durumunu sürdürmüştür. Kanuni Sultan Süleyman'ın sadrazamı olan ve padişaha kardeş kadar yakın ve güçlü bir devlet adamı olan İbrahim Paşa'nın 1536 yılında, Şehzade Mustafa'nın ise 1553 yılında Kanuni'nin emriyle öldürülmelerinden sonra Hürrem Sultan büyük bir güç kazandı. Bazı tarihçiler Kanuni’nin 1553 yılında Şehzade Mustafa’yı öldürtmesini Hürrem Sultan’ın etkisine bağlar. Bu sayede Hürrem Sultan'ın oğlu II. Selim’e padişahlık yolu açılmış oldu.
Ayrıca Hürrem Sultan, o zamana kadar başka Osmanlı padişah eşlerinde görülmemiş şekilde dış siyasetle ilgilenmiş, diplomatik yazışmalar yapmıştır. Kanuni’nin padişahlığının ikinci senesinde Rodos şövalyelerine karşı Rodos seferinin açılmasını teşvik ettiği ve sonraki yıllarda İran seferlerine destek verdiği düşünülen Hürrem Sultan, 1548’de Kanuni İkinci İran seferinde iken Lehistan tahtına çıkan yeni krala tebrik mektubu yazmış ve hediyeler göndermiştir.
Mihrimah Sultan (1558–1578)
Kanuni Sultan Süleyman'ın Hürrem Sultan'dan olan kızı Mihrimah Sultan da annesiyle birlikte büyük bir güç kazanmış, sadrazam olan eşi Rüstem Paşa'yla birlikte imparatorluğun en güçlü kişilerinden biri hâline gelmiştir. Hem Hürrem Sultan'ın, hem de Mihrimah Sultan'ın, Osmanlı İmparatorluğu'nun Lehistan Krallığı'yla barış içerisinde olmasının sağlanmasında büyük payları olduğu düşünülür.. Her iki sultanın da Lehistan Kralı II. Zygmunt'un tahta geçmesini kutlamak için yolladıkları mektuplar Polonya Devlet Arşivlerinde muhafaza edilmektedir.
Nitekim Mihrimah Sultan o kadar zengindi ve devlet işleriyle o kadar ilgiliydi ki, babası Kanuni Sultan Süleyman'ı Malta Seferi'ne çıkmaya ikna etmek için kendi cebinden ödeyeceği paralarla 400 gemi yaptıracağına söz vermişti. Mihrimah Sultan'ın gücü anne ve babasının ölümünden sonra da devam etti. Ölene kadar padişah kardeşi II. Selim'in en yakın danışmanlarından biri olarak kaldı.
Nurbanu Sultan (1566–1583)
Mihrimah Sultan'ın ölümünden sonra II. Selim’in Venedikli eşi Nurbanu Sultan güç kazandı. Eşinin padişahlığı dönemindeki etkisi oğlu III. Murat’ın döneminde daha da arttı. Avrupa ile ilgilendi, Venedik Cumhuriyeti'yle Yahudi asıllı kirası (sekreteri) Ester Handali aracılığıyla hediye alışverişinde bulundu. Fransız kraliçesi Catherine de Medici ile mektuplaştı. Oğlunun padişahlığı döneminde, Venedik taraflısı bir politika izleyerek Venedik’le uzunca bir barış dönemi yaşanmasını sağladı.
Safiye Sultan (1583–1603)
III. Murat’ın eşi Safiye Sultan eşinin padişahlığının ilk yıllarında kayınvalidesi Nurbanu Sultan ve kızları Esmehan Sultan ve Gevherhan Sultan ile iktidar mücadelesi yaşamış, 1583'de Nurbanu Sultan’ın ölümünden sonra eşi üzerindeki etkinliği sayesinde büyük güç kazanmıştır. Safiye Sultan’ın etkisi oğlu III. Mehmet’in döneminde de devam etmiştir. Eşi ve oğlunun padişahlıkları döneminde sadrazamların sık değiştirilmesinden sorumlu olduğu öne sürülür. Safiye Sultan'ın kayınvalidesi Nurbanu Sultan gibi Venedik yanlısı bir politika izlediği iddia edilir. O da Nurbanu Sultan gibi Avrupa ile ilgilenmiş, İngiltere kraliçesi I. Elizabeth ile mektuplaşmıştır. I. Elizabeth Safiye Sultan’a süslü bir araba hediye etmiş ve Safiye Sultan da bu araba ile İstanbul’da o zaman için alışılmadık şekilde gezmeye başlamıştır. Safiye Sultan yurt içindeki ve yurt dışındaki saray dışı ilişkilerini Yahudi asıllı kirası (sekreteri) olan Esperanza Malchi aracılığıyla yürütmüştür. Esperanza Malchi, Safiye Sultan'a verdiği hizmetlerden dolayı çok büyük bir servete ulaşmış, bunu çekemeyen yeniçerilerin başlattığı bir ayaklanma sonucu 1600 yılında öldürülmüştür. Şehzade Mahmut ve annesi, Safiye Sultan'ın iktidarının geleceğini tehdit ediyorlardı. Bu yüzden gelininin ve torununun ortadan kalkması gerekiyordu. Oğlu III. Mehmed'i etkileyen Safiye Sultan amacına ulaştı. Şehzade Mahmut 1603'da sessizce sarayda boğduruldu. Annesi ise sürgün edildi.
Handan Sultan (1603–1606)
III. Mehmed'in eşi olan Handan Sultan, 1603 yılının sonlarında I. Ahmed'in tahta çıkması ile Valide Sultan olmuştur. Vefat ettiği 1605 (veya Naima Tarihi'ne göre 1606) yılının 27 Kasım'ına kadar oğlu ve devletteki işleyiş üzerinde oldukça etkili olmuştur. Ağabeyi Şehzade Mahmud'un ölümünden çok etkilenen Sultan Ahmed'i teselli etmek de Handan Sultan'a düşmüştür. Birçok cariye getirterek hem Şehzade Mustafa tehlikesinin atlatılması için bir torununun olmasını hem de soyun oğlundan devam etmesini sağlamak istemiştir. I. Ahmed'in ve Şehzade Mustafa'nın, 1604 yılının başlarında geçirdikleri kızamık hastalığı sonucu hanedanın yok olma korkusuyla kardeş katli fikri ertelendi. Ancak hastalıktan iyileştikten sonra kafes sistemi gelene kadar Şehzade Mustafa'nın öldürülme fikrinin çok yaygın olduğu yabancı kaynaklarda bildirilmektedir. Bu nedenle Handan Valide Sultan'ın alayı ile dolaşırken Şehzade Mustafa'yı da yanından hiç ayırmadığı söylenmektedir.
Oğlu çocuk yaşta tahta tahta geçtiğinden yapılan atamalarda, Safiye Sultan'a yakın isimlerin azledilmesinde ve haremden çoğu başka güç odaklarına bağlı kişilerin gönderilip sarayın büyük bir kısmının boşaltılıp temizlemesi bu döneme rastlamıştır. Leslie Pierce'e göre Handan Sultan oğlu adına bizzat devleti yönetiyordu. Oluşturduğu yönetici bir kademe ile ilk yıllarda etkili siyaset yürüten Valide sultan'ın yanında Şeyhülislam Ebülmeyamin Mustafa Efendi ve Cerrah Mehmed Paşa vardı. Fakat kısa süren ömrü ve Valide Sultan'lığı sebebiyle kayınvalidesi Safiye Sultan veya gelini Kösem Sultan kadar adını duyuramamıştır.
Valide Sultan oluncaya kadar oğlunun öldürülmesi korkusuyla geçen sıkıntılı bir ömrün ardından Venediklilerin sunduğu Balyos Raporları'na göre muhtemelen ağır bir mide rahatsızlığı sonucu vefat etmiştir. Handan Sultan'ın erken ölümü ve Safiye Sultan'ın 1604 yılının 9 Ocak günü büyük bir alayın refakatinde Eski Saray'a gönderilmesi Kösem Sultan'ın yükselişindeki öncül nedenlerden biridir. Çünkü Valide Handan Sultan yaşadığı sürece Kösem Sultan'ın haremde yükselmesine imkân bulunmuyordu.
Mahpeyker Kösem Sultan (1623–1651)
I. Ahmet’in eşi Kösem Sultan, eşinin padişahlığı döneminde sarayda fazla etkili değildi. Ancak eşinin ölümünden sonra politikaya karışmaya başladı. Daha sonra tahta çıkacak olan IV. Murat ve İbrahim'in annesiydi. Fakat eşinin başka bir kadından doğan oğlu II. Osman daha önce tahta çıkınca Eski Saray’a gönderildi. Kendi çocukları padişah olunca yeniden saraya dönüp kısa zamanda büyük bir otorite sahibi oldu. 11 yaşında tahta geçen oğlu IV. Murat’ın çocukluk dönemindeki naiplik görevi ile daha sonra diğer oğlu İbrahim’in yönetimdeki zayıflığı, Kösem Sultan’ı imparatorluğun en önemli yöneticilerinden biri haline getirdi.
Kösem Sultan Anadolu'daki isyanları bastırmak için birçok girişimde bulunmuş ve Abaza Mehmet Paşa isyanı son bulmuştur. Kendisi anarşi döneminde ülkeyi toparlama konusunda yoğun çaba sarf etti. Kösem Sultan, yaklaşık 10 yıllık saltanatı boyunca 8 veziriazam, 9 defterdar değiştirmiştir. Bunun yanında muhtaçlar için aşevleri açtı, hayır kurumları yaptırdı, borçları yüzünden hapishaneye düşmüş olan mahkûmların borçlarını ödeyerek onları hapisten kurtardı ve fakir kızların çeyizlerini hazırlayarak onları evlendirdi. Bu icraatları ilk döneminde toplum ve bürokrasi çevrelerinde takdir görmüştür.
Oğuları Şehzade Süleyman ve Şehzade Kasım'ın IV. Murad tarafından katledilmesine engel olamadı, ancak İbrahim’in saltanat yükünü kaldıramayacak kadar aciz olduğunu ileri sürerek katledilmesine mani oldu. Padişahın genç yaşta ölümü üzerine tahta Kösem Sultan'ın diğer oğlu İbrahim çıktı. I. İbrahim şehzadeliği döneminde sürekli öldürülme korkusu yaşadığı için psikolojisi bozuktu ve bu durum Osmanlı’da yönetim boşluğu doğurmuştu. Başkentte yeni çekişmeler baş göstermiş, Kapıkulu askerleri, ulemalar, vezirler ve saray erkânı iktidarda daha fazla nasıl söz sahibi olabileceklerinin ince hesaplarını yapmaya başlamışlardı. Otorite boşluğu bu tür çekişmelere neden olduğundan, öteden beri yönetmeye hevesli olan Kösem Sultan harekete geçerek; bir kukla padişah olarak öne çıkardığı oğlu İbrahim döneminde yeniden devlet işlerinde aktif görev üstlenmiştir.
Daha sonra 6 yaşında padişah olan torunu IV. Mehmet döneminde IV. Mehmet'in annesi olan Turhan Valide Sultan ile bir güç mücadelesine girmiş ve bu mücadele sırasında öldürülmüştür.
Hatice Turhan Sultan (1651–1656)
Ancak bu dönemde yeni bir rakibi vardı. O da IV. Mehmet’in annesi olan Turhan Sultan'dı. Kösem Sultan, Turhan Sultan’ın gücünü kırmak için IV. Mehmet’i tahtan indirmeyi planladı. Fakat durumu öğrenen Turhan Sultan taraftarlarınca öldürüldü. Mücadeleyi kazanan Turhan Sultan naip oldu. Ancak ülkeyi doğrudan yönetmeyip, birkaç sadrazam değiştirdikten sonra 1656 yılında görevi Köprülü Mehmet Paşa’ya verdi. Bu tarih kadınlar saltanatının sona erdiği tarih olarak kabul edilir.
Kadınlar saltanatı (Osmanlıca: قادينلر سلطنتي), Osmanlı İmparatorluğu'nda haseki sultanların veya valide sultanların veya hanım sultanların (hatta Mihrimah Sultan ve Fatma Sultan örneklerinde görüldüğü gibi, bir padişah kızının veya Kösem ve Safiye Sultan örneklerindeki gibi Büyük Valide Sultanların) devlet yönetimine müdahale etmeleri, zaman zaman bizzat devleti yönetmelerine verilen addır.. Kanuni Sultan Süleyman’ın yaşlılık döneminde başlamış, 1656 yılında Köprülü Mehmet Paşa’nın sadrazam oluşuna kadar devam etmiştir.
Tanım
Kadınlar saltanatı tanımı, ilk olarak Osmanlı tarihçisi Ahmet Refik Altınay tarafından 1916 yılında aynı ad altında yayınlanmış olan popüler tarih kitabında kullanılmıştır.. Leslie Pierce İngilizce aslını 1993 yılında yayınladığı Harem-i Hümayun: Osmanlı İmparatorluğunda Hükumranlık ve Kadınlar adlı kitabında 'kadınlar saltanatı' tanımını benimsemekte, ancak bu konuda birçok yanlış anlaşılmaların mevcut olduğuna işaret etmektedir. Bu yanlış anlaşılmalardan biri, kökleri eskilere dayanan bir inanç olup, devlet yönetimine kadınların karışmasının Osmanlı Devleti'ne zarar verdiği düşüncesidir. Leslie Pierce, kitabında şeyhülislam Sunullah Efendi'nin daha 1599 yılında kadınların devlet işlerine karışmasından şikayetçi olduğunu yazar. O zamandan beri giderek Osmanlı İmparatorluğu'nun Kanuni Sultan Süleyman'dan sonra başlayan duraklama ve gerileme süreçlerine kadınların devlet işlerine karışmasının neden olduğu görüşü yaygınlaşmış ve kadınlar saltanatı dönemi halk ve tarihçiler arasında olumsuz bir şekilde algılanmaya başlamıştır. Ancak kadınlar saltanatının 1656 yılında sona ermesine karşılık, Osmanlı Devleti'nin çöküşünün yavaşlamadığı, tam tersine hız kazandığı da gerçektir. Nitekim Leslie Pierce ve İlber Ortaylı dahil birçok Osmanlı tarihçisi, Osmanlı Devleti'nin asıl zayıflama döneminin 1683 yılındaki II. Viyana Kuşatması'nın başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra başladığına, inanmakta, dolayısıyla kadınlar saltanatının Osmanlı Devleti'nin çökmesinden sorumlu tutulamayacağına işaret etmektedirler.
Günümüzde kadınlar saltanatı (ya da batı dillerinde bilinen biçimiyle Sultanate of Women veya Reign of Women) adlandırması, tarihçiler tarafından 1550-1656 yılları arasındaki bu dönemi, kadınların Osmanlı Devleti'ni bizzat yönettikleri anlamında değil, kadınların diğer dönemlere kıyasla Osmanlı devlet yönetiminde daha fazla güce sahip olması anlamında kullanılmaktadır. Zaman zaman mutlak bir güce yaklaşılmış ancak hiçbir zaman Rus İmparatorluğu'ndaki II. Katerina veya Britanya İmparatorluğu'ndaki I. Elizabeth gibi resmî bir nitelik kazanmamıştır. Kadınlar saltanatının en önemli sebeplerinden biri Duraklama Döneminde tahta çıkan çocuk yaşta veya dengesiz padişahlardır.
Osmanlı tarihinin kadın sultanları
Bütün dünya monarşilerinde olduğu gibi Osmanlı Devleti'nde de hanedan üyesi kadınlar her zaman için hükümdarın devlet yönetiminde aldığı kararları etkilemekten geri kalmamışlardır. Ancak Osmanlı Devleti'nin diğer monarşilerden farkı, padişahların eşlerini cariyeler arasından seçmeleri ve resmî nikâh yapmaktan kaçınmalarıydı. Bu kural özellikle yükselme döneminde yerleşmiş, padişah eşlerinin ve ailelerinin, padişahı etkilemesini önlemeleri amacıyla getirilmişti.
Kanuni Sultan Süleyman ilk defa Hürrem Sultan'la resmî nikâh yaparak bu kuralı bozmuştur. Kadınlar saltanatı, böylece Haseki Sultan'ın yani padişahın en gözde eşinin güç kazandığı bir dönem olarak başlamış, III. Murat'in annesi Nurbanu Sultan ve III. Mehmet in annesi Safiye Sultan dönemlerinde güç Haseki Sultan'dan Valide Sultan'a yani padişahın annesine geçmiştir. İki padişahın (IV. Murat ve İbrahim) annesi olan ve torunu IV. Mehmet'in hükümdarlığında dahi gücünü koruyan Kösem Sultan'ın dönemi, kadınlar saltanatının zirveye ulaştığı dönem olarak kabul edilir. Özellikle oğullarının ve torununun küçük yaşta olduğu dönemlerde naiplik görevini üstlenerek devleti bizzat yönetmiştir. Ancak kadınlar saltanatı zirveye ulaştıktan kısa süre sonra, dönemin valide sultanı Turhan Sultan ve eski valide sultan Kösem Sultan arasında sert bir mücadele yaşanmış ve kadınlar saltanatı Kösem Sultan'ın öldürülmesiyle sona ermiştir. Mücadeleyi kazanan Turhan Sultan eline geçirdiği gücü kullanmayarak geri plana çekilmeye karar vermiş, 1656 yılında Köprülü Mehmet Paşa’nın sadrazam olmasını destekleyerek yönetimi diğer devlet adamlarına bırakmıştır..
Kadınlar saltanatının sona ermesi kadınların Osmanlı Devleti'nin yönetimi üzerindeki etkilerinin tamamen sona erdiği anlamına gelmez. Valide Sultanlık Osmanlı Devleti'nin son yıllarına kadar önemini korumuş olan önemli bir kurumdur. Valide Sultanlar her zaman için padişah olan oğullarını devlet işlerinde etkilemeye devam etmişler, ayrıca cami, hastane inşaatı, hayır işleri konusunda büyük bir bütçeye ve karar yetkisine sahip olmuşlardır. Örneğin son dönem Valide Sultanlarından Bezmialem Sultan ve Pertevniyal Sultan devletin birçok mimari projesinin arkasında yer almıştır. Ancak kadınlar saltanatı dönemine kıyasla aradaki fark, Kösem Sultan'dan sonraki valide sultanların iç ve dış siyaset konularına doğrudan doğruya karışmaktan sakınmış olmalarıdır. Ayrıca III. Ahmed'ın kızı ve Nevşehirli İbrahim Paşa'nın eşi olan Fatma Sultan Osmanlı Lâle Devri'nin son yıllarında büyük bir güce sahip ve Osmanlı tarihi'nin en son kudretli Hanım Sultanı idi.
Sultanlar
[KRSAG=https://forum.mevsim.org/makale/-Khourrem.jpg]Hürrem Sultan (1534–1558)[/KRSAG]Hürrem Sultan, Osmanlı tarihinde devlet işleriyle ilgilenen ilk kadın olarak bilinir. Hürrem Sultan kendi mührünü bastırmış, divan toplantılarını tel örgülü bir pencereden izlemiş ve fikirlerini padişaha sunmuştur. Buna benzer birçok devrimci hareketi ile Kadınlar saltanatını başlattığı kabul edilir.
Hürrem Sultan Osmanlı tarihinde bir padişahla resmî nikâhla evlenmiş ilk Haseki Sultan olma özelliğini taşımaktadır. Bu evlilik Kanuni Sultan Süleyman'ın daha önceki nikâhsız eşi olan Mahidevran Sultan'ın etkisinin azalmasına neden olmuştur. Ancak Mahidevran Sultan yeniçeriler tarafından çok sevilen ve geleceğin padişahı gözüyle bakılan Şehzade Mustafa'nın annesi olarak müstakbel Valide Sultan durumunu sürdürmüştür. Kanuni Sultan Süleyman'ın sadrazamı olan ve padişaha kardeş kadar yakın ve güçlü bir devlet adamı olan İbrahim Paşa'nın 1536 yılında, Şehzade Mustafa'nın ise 1553 yılında Kanuni'nin emriyle öldürülmelerinden sonra Hürrem Sultan büyük bir güç kazandı. Bazı tarihçiler Kanuni’nin 1553 yılında Şehzade Mustafa’yı öldürtmesini Hürrem Sultan’ın etkisine bağlar. Bu sayede Hürrem Sultan'ın oğlu II. Selim’e padişahlık yolu açılmış oldu.
Ayrıca Hürrem Sultan, o zamana kadar başka Osmanlı padişah eşlerinde görülmemiş şekilde dış siyasetle ilgilenmiş, diplomatik yazışmalar yapmıştır. Kanuni’nin padişahlığının ikinci senesinde Rodos şövalyelerine karşı Rodos seferinin açılmasını teşvik ettiği ve sonraki yıllarda İran seferlerine destek verdiği düşünülen Hürrem Sultan, 1548’de Kanuni İkinci İran seferinde iken Lehistan tahtına çıkan yeni krala tebrik mektubu yazmış ve hediyeler göndermiştir.
Mihrimah Sultan (1558–1578)
Kanuni Sultan Süleyman'ın Hürrem Sultan'dan olan kızı Mihrimah Sultan da annesiyle birlikte büyük bir güç kazanmış, sadrazam olan eşi Rüstem Paşa'yla birlikte imparatorluğun en güçlü kişilerinden biri hâline gelmiştir. Hem Hürrem Sultan'ın, hem de Mihrimah Sultan'ın, Osmanlı İmparatorluğu'nun Lehistan Krallığı'yla barış içerisinde olmasının sağlanmasında büyük payları olduğu düşünülür.. Her iki sultanın da Lehistan Kralı II. Zygmunt'un tahta geçmesini kutlamak için yolladıkları mektuplar Polonya Devlet Arşivlerinde muhafaza edilmektedir.
Nitekim Mihrimah Sultan o kadar zengindi ve devlet işleriyle o kadar ilgiliydi ki, babası Kanuni Sultan Süleyman'ı Malta Seferi'ne çıkmaya ikna etmek için kendi cebinden ödeyeceği paralarla 400 gemi yaptıracağına söz vermişti. Mihrimah Sultan'ın gücü anne ve babasının ölümünden sonra da devam etti. Ölene kadar padişah kardeşi II. Selim'in en yakın danışmanlarından biri olarak kaldı.
Nurbanu Sultan (1566–1583)
Mihrimah Sultan'ın ölümünden sonra II. Selim’in Venedikli eşi Nurbanu Sultan güç kazandı. Eşinin padişahlığı dönemindeki etkisi oğlu III. Murat’ın döneminde daha da arttı. Avrupa ile ilgilendi, Venedik Cumhuriyeti'yle Yahudi asıllı kirası (sekreteri) Ester Handali aracılığıyla hediye alışverişinde bulundu. Fransız kraliçesi Catherine de Medici ile mektuplaştı. Oğlunun padişahlığı döneminde, Venedik taraflısı bir politika izleyerek Venedik’le uzunca bir barış dönemi yaşanmasını sağladı.
Safiye Sultan (1583–1603)
III. Murat’ın eşi Safiye Sultan eşinin padişahlığının ilk yıllarında kayınvalidesi Nurbanu Sultan ve kızları Esmehan Sultan ve Gevherhan Sultan ile iktidar mücadelesi yaşamış, 1583'de Nurbanu Sultan’ın ölümünden sonra eşi üzerindeki etkinliği sayesinde büyük güç kazanmıştır. Safiye Sultan’ın etkisi oğlu III. Mehmet’in döneminde de devam etmiştir. Eşi ve oğlunun padişahlıkları döneminde sadrazamların sık değiştirilmesinden sorumlu olduğu öne sürülür. Safiye Sultan'ın kayınvalidesi Nurbanu Sultan gibi Venedik yanlısı bir politika izlediği iddia edilir. O da Nurbanu Sultan gibi Avrupa ile ilgilenmiş, İngiltere kraliçesi I. Elizabeth ile mektuplaşmıştır. I. Elizabeth Safiye Sultan’a süslü bir araba hediye etmiş ve Safiye Sultan da bu araba ile İstanbul’da o zaman için alışılmadık şekilde gezmeye başlamıştır. Safiye Sultan yurt içindeki ve yurt dışındaki saray dışı ilişkilerini Yahudi asıllı kirası (sekreteri) olan Esperanza Malchi aracılığıyla yürütmüştür. Esperanza Malchi, Safiye Sultan'a verdiği hizmetlerden dolayı çok büyük bir servete ulaşmış, bunu çekemeyen yeniçerilerin başlattığı bir ayaklanma sonucu 1600 yılında öldürülmüştür. Şehzade Mahmut ve annesi, Safiye Sultan'ın iktidarının geleceğini tehdit ediyorlardı. Bu yüzden gelininin ve torununun ortadan kalkması gerekiyordu. Oğlu III. Mehmed'i etkileyen Safiye Sultan amacına ulaştı. Şehzade Mahmut 1603'da sessizce sarayda boğduruldu. Annesi ise sürgün edildi.
Handan Sultan (1603–1606)
III. Mehmed'in eşi olan Handan Sultan, 1603 yılının sonlarında I. Ahmed'in tahta çıkması ile Valide Sultan olmuştur. Vefat ettiği 1605 (veya Naima Tarihi'ne göre 1606) yılının 27 Kasım'ına kadar oğlu ve devletteki işleyiş üzerinde oldukça etkili olmuştur. Ağabeyi Şehzade Mahmud'un ölümünden çok etkilenen Sultan Ahmed'i teselli etmek de Handan Sultan'a düşmüştür. Birçok cariye getirterek hem Şehzade Mustafa tehlikesinin atlatılması için bir torununun olmasını hem de soyun oğlundan devam etmesini sağlamak istemiştir. I. Ahmed'in ve Şehzade Mustafa'nın, 1604 yılının başlarında geçirdikleri kızamık hastalığı sonucu hanedanın yok olma korkusuyla kardeş katli fikri ertelendi. Ancak hastalıktan iyileştikten sonra kafes sistemi gelene kadar Şehzade Mustafa'nın öldürülme fikrinin çok yaygın olduğu yabancı kaynaklarda bildirilmektedir. Bu nedenle Handan Valide Sultan'ın alayı ile dolaşırken Şehzade Mustafa'yı da yanından hiç ayırmadığı söylenmektedir.
Oğlu çocuk yaşta tahta tahta geçtiğinden yapılan atamalarda, Safiye Sultan'a yakın isimlerin azledilmesinde ve haremden çoğu başka güç odaklarına bağlı kişilerin gönderilip sarayın büyük bir kısmının boşaltılıp temizlemesi bu döneme rastlamıştır. Leslie Pierce'e göre Handan Sultan oğlu adına bizzat devleti yönetiyordu. Oluşturduğu yönetici bir kademe ile ilk yıllarda etkili siyaset yürüten Valide sultan'ın yanında Şeyhülislam Ebülmeyamin Mustafa Efendi ve Cerrah Mehmed Paşa vardı. Fakat kısa süren ömrü ve Valide Sultan'lığı sebebiyle kayınvalidesi Safiye Sultan veya gelini Kösem Sultan kadar adını duyuramamıştır.
Valide Sultan oluncaya kadar oğlunun öldürülmesi korkusuyla geçen sıkıntılı bir ömrün ardından Venediklilerin sunduğu Balyos Raporları'na göre muhtemelen ağır bir mide rahatsızlığı sonucu vefat etmiştir. Handan Sultan'ın erken ölümü ve Safiye Sultan'ın 1604 yılının 9 Ocak günü büyük bir alayın refakatinde Eski Saray'a gönderilmesi Kösem Sultan'ın yükselişindeki öncül nedenlerden biridir. Çünkü Valide Handan Sultan yaşadığı sürece Kösem Sultan'ın haremde yükselmesine imkân bulunmuyordu.
Mahpeyker Kösem Sultan (1623–1651)
I. Ahmet’in eşi Kösem Sultan, eşinin padişahlığı döneminde sarayda fazla etkili değildi. Ancak eşinin ölümünden sonra politikaya karışmaya başladı. Daha sonra tahta çıkacak olan IV. Murat ve İbrahim'in annesiydi. Fakat eşinin başka bir kadından doğan oğlu II. Osman daha önce tahta çıkınca Eski Saray’a gönderildi. Kendi çocukları padişah olunca yeniden saraya dönüp kısa zamanda büyük bir otorite sahibi oldu. 11 yaşında tahta geçen oğlu IV. Murat’ın çocukluk dönemindeki naiplik görevi ile daha sonra diğer oğlu İbrahim’in yönetimdeki zayıflığı, Kösem Sultan’ı imparatorluğun en önemli yöneticilerinden biri haline getirdi.
Kösem Sultan Anadolu'daki isyanları bastırmak için birçok girişimde bulunmuş ve Abaza Mehmet Paşa isyanı son bulmuştur. Kendisi anarşi döneminde ülkeyi toparlama konusunda yoğun çaba sarf etti. Kösem Sultan, yaklaşık 10 yıllık saltanatı boyunca 8 veziriazam, 9 defterdar değiştirmiştir. Bunun yanında muhtaçlar için aşevleri açtı, hayır kurumları yaptırdı, borçları yüzünden hapishaneye düşmüş olan mahkûmların borçlarını ödeyerek onları hapisten kurtardı ve fakir kızların çeyizlerini hazırlayarak onları evlendirdi. Bu icraatları ilk döneminde toplum ve bürokrasi çevrelerinde takdir görmüştür.
Oğuları Şehzade Süleyman ve Şehzade Kasım'ın IV. Murad tarafından katledilmesine engel olamadı, ancak İbrahim’in saltanat yükünü kaldıramayacak kadar aciz olduğunu ileri sürerek katledilmesine mani oldu. Padişahın genç yaşta ölümü üzerine tahta Kösem Sultan'ın diğer oğlu İbrahim çıktı. I. İbrahim şehzadeliği döneminde sürekli öldürülme korkusu yaşadığı için psikolojisi bozuktu ve bu durum Osmanlı’da yönetim boşluğu doğurmuştu. Başkentte yeni çekişmeler baş göstermiş, Kapıkulu askerleri, ulemalar, vezirler ve saray erkânı iktidarda daha fazla nasıl söz sahibi olabileceklerinin ince hesaplarını yapmaya başlamışlardı. Otorite boşluğu bu tür çekişmelere neden olduğundan, öteden beri yönetmeye hevesli olan Kösem Sultan harekete geçerek; bir kukla padişah olarak öne çıkardığı oğlu İbrahim döneminde yeniden devlet işlerinde aktif görev üstlenmiştir.
Daha sonra 6 yaşında padişah olan torunu IV. Mehmet döneminde IV. Mehmet'in annesi olan Turhan Valide Sultan ile bir güç mücadelesine girmiş ve bu mücadele sırasında öldürülmüştür.
Hatice Turhan Sultan (1651–1656)
Ancak bu dönemde yeni bir rakibi vardı. O da IV. Mehmet’in annesi olan Turhan Sultan'dı. Kösem Sultan, Turhan Sultan’ın gücünü kırmak için IV. Mehmet’i tahtan indirmeyi planladı. Fakat durumu öğrenen Turhan Sultan taraftarlarınca öldürüldü. Mücadeleyi kazanan Turhan Sultan naip oldu. Ancak ülkeyi doğrudan yönetmeyip, birkaç sadrazam değiştirdikten sonra 1656 yılında görevi Köprülü Mehmet Paşa’ya verdi. Bu tarih kadınlar saltanatının sona erdiği tarih olarak kabul edilir.