- Katılım
- 3 Ocak 2017
- Mesajlar
- 1,891
- Tepkime puanı
- 2,961
- Puanları
- 0
- Web sitesi
- www.mevsim.org
- Cinsiyet
- Erkek
AHIRKAPI DENİZ FENERİ
1755 yılında III. Osman tarafından yaptırılmıştır. İstanbul Boğazı'nın Marmara'ya bakan kısmının batı kıyısındadır. Beyaz kule şeklinde olan fener İstanbul'u çeviren surların burçlarından birisinin üzerine oturtulmuştur. Denizden yüksekliği 40 metredir. Her 6 saniyede bir yanıp sönerek gece karanlığında denizcilerin yön bulmalarına ve gemilerin karaya oturmamalarına yardımcı olur. Bu fener önemli bir deniz kazasından sonra yaptırılmıştır. Bu deniz kazası 1755 yılında Mısır'a gitmekte olan Hacı Kaptan emrindeki bir kalyon fırtınaya tutularak gece vakti Kumkapı' da karaya oturur. Olayı öğrenen Padişah III. Osman ve Sadrazam Sait Paşa derhal Kumkapı' ya giderek kalyon ve denizcilerin kurtarılmasında hazır bulunur. Kurtarılan gemicilerden birisi padişaha şöyle der:
- Eğer burada ve surlar üzerinde bir fener yapılırsa, uzağa gidip gelen gemiler ışığı görünce yollarını bulurlar.
Bunun üzerine III. Osman bir fener yapılmasını emreder ve Kaptan-ı Derya Süleyman Paşa da Ahırkapı Feneri'ni yaptırır.
AMASYA
.
Amasya tarihi M. Ö. 4000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Amasyalı bir Yunan tarihçisi olan Strabon'a göre şehir, Amazonlardan Amasis tarafından kurulduğundan dolayı Ameseia adını almıştır.
Hititlerin ve Asurluların egemenliğinde kalan şehir, M.Ö. III: Yüzyılda Pontus krallığına geçmiş ve başkent olmuştur.
Amasya, ilk tarihi önemini, Büyük İskender'den sonra Pontos krallığının beşiği olmakla kazanmıştır. I. Mithradates bu şehri başkent yapmış ve Amasya, bu devletin 2 yüzyıl başkenti olarak kalmıştır. Daha sonraları şehir, Romalılar, Danişmetliler, Moğollar, İlhanlılar ve Osmanlılar'ın egemenliği altına girmiştir. Önceleri Sivas'a bağlı olan şehir, Cumhuriyet'in ilanından sonra il ünvanını kazanmıştır.
Yeşilırmak'ın Tokat ırmağı da denilen anakolu üzerinde kurulmuş olan şehir, deniz seviyesinden 400 m. yüksekliktedir. Ünlü halk masalı kahramanı Ferhat'ın dağı delip şehre su akıttığı eski kemerler de bu şehirdedir. Ferhat su kemerleri, efsaneye göre Şirin'in aşkı uğruna Ferhat tarafından yapılmıştır.
Yüzölçümü 5520 km2 olan Amasya'nın ilçeleri : Göynücek, Gümüşhacıköy, Merzifon, Suluova(Suluca), Taşova (Yenişenbükü) dır. En önemli akarsuyu Yeşilırmak'tır.
ANADOLU HİSARI
.
1391 yılında Yıldırım Bayezid tarafından İstanbul Boğazı'nın en dar yerinde yaptırılmış surlardır. İstanbul Boğazı'nı ele geçirmek ve Rumeli yakınlarında yapılabilecek bir savaşta orduyu karşı kıyıya güvenli bir şekilde geçirmek için yapılmıştır.
Dış taraftaki kale, sur durumundadır. Doğu-batı çapı 65 m., kuzey-güney çapı 80 m. olup, surların kalınlığı 2-5 m. arasındadır.
Surların üzerinde mangallar vardır. Hisarı korumak için surun üzerine silindir şeklinde üç kule yapılmıştır
ARAS IRMAĞI
.
Doğu Anadolu'nun kuzeyinden doğan ırmağın uzunluğu 920 km.' dir. topraklarındaki uzunluğu ise 435 km.' dir. Bingöl dağlarının kuzey-doğu yamaçlarında çıkar. Erzurum'un güneyindeki Karagöl, Palandöken, Yıldırım, Şahvelet, Nalbant, Sakaltutan dağları ve Akdağ ile Çakmak dağlarından gelen kolları aldıktan sonra bu dağların arasındaki çukur alanda toplanır. İlkbaharda suları çoğalan Aras Iğdır ovasında da bir kollar alır. sınırlarını geçtikten sonra Kafkasya'nın güney-doğusunda Mugan önünden geçerek Hazar denizine dökülür
AYASOFYA
.
İstanbul'da Bizans devrinden kalan en ünlü kilisedir. 1453'te Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u almasıyla camiye çevrilmiş, 1935'te müze oluncaya kadar bu amaçla kullanılmıştır. Büyük Kostantinos'un İstanbul'u imparatorluk merkezi haline getrip kenti yeni baştan ele alması sırasında bugünkü Ayasofya'nın yerinde bir kilise yaptırılmış, M.S.326 yıllarına rastlayan bu ilk yapıdan sonra M.S. 360'ta imparatorun oğlu Konstantinos küçük geldiği veya bir depremde yıkıldığı için yapıyı yeni baştan daha büyük olarak ele aldırmıştır. Büyük kilise (Megale Ekklesia) adıyle anılan ve bazilikal bir plan gösterdiği sanılan yapı V. yüzyıldan sonra daha çok Hagia Sophia adıyle tanınmış ve bu ad sonuna kadar yaşamıştır.
404 tarihinde bir ayaklanma sırasında yanan kilisenin yerine Theodosios II. devrinde 415'te yapılan yenisinin bazı kısımları bugünde görülmektedir. Bu yapının batı yüzünü süslediği anlaşılan sütunlu galeri ile narteks duvarlarını bir kısmı 1935 yılında yapılan kazılarla bugünkü Ayasofya'nın batı avlusunda ortaya çıkmıştır.
532 yılında çıkan yangından Ayasofya kurtulamamış, ayaklanmadan sonra Justinianos'un çağında ikinci bir örneği olmayacak büyüklükte ve özellikte bir yapı istemesi üzerine, devrin iki önemli mimarından Aydınlı Anthemios ile Miletoslu İsidoros sorumluluğu yüklenmişler, yangınların etkileyemeyeceği her türlü malzemenin en zengin şekilde kullanılacağı bir kilisenin yapımına girişmişler 537 tarihinde tamamlanan yapı, büyük bir açılış töreninden sonra imparatorun "Ey Süleyman seni geçtim" demesine sebep olacak kadar etkileyici olmuştu.
Zaman içerisinde birçok yangın ve deprem atlatan Ayasofya, 29 Mayıs 1453'te İstanbul'un Türkler tarafından alınmasından sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmiş ilk Cuma namazı burada kılınmıştı. Camiye çevrilmesi sırasında yapının ana çizgileri korunmuş, figürlü mozaiklere bile dokunulmamıştır. Bunlar ancak Kanuni devrinde badanayla örtülmüştür. Güneydoğudaki büyük dayanak duvarların Fatih devrinde yapıldığı, ayrıca tuğla minarenin eklendiği kabul edilir. Sultan İkinci Bayezid devrindeyse kuzeybatıdaki ince minare, Sultan İkinci Selim devrinde de Mimar Sinan tarafından batıdaki iki kalın minare eklenmiş ve yer yer dayanaklarla kuvvetlendirilmiştir. Mimar Sinan'ın yaptığı dayanaklar ve onarımlar yapının bugüne kadar ulaşabilmesini sağlamıştır.
Bu yapının çevresinde Bizans devrinden kalan ek yapılar vaftizhane ve hazine dairesidir. Bu ek yapılardan vaftizhane Osmanlı devrinde Sultan Mustafa ve İbrahim'in türbesi olmuş, Sultan İkinci Selim türbesi Mimar Sinan, Sultan Üçüncü Murad türbesi de Davut Ağa tarafından yapılmıştır. Ayrıca Sultan Üçüncü Mehmed'in kendi türbesi, bir okul binası, Sultan Birinci Mahmud döenminden özellikler taşıyan bir şadırvan ve imaret yapının çevresinde yer alır.
Ayasofya, birçok özelliğiyle uzun yıllar birçok mimarı etkilemiş, çeşitli devirlerde gördüğü ek ve onarımlarla bugünkü şeklini almış bir yapıdır. Mimari ve süsleme zenginliğinin yanı sıra her devirde eklenen efsaneleriyle de büyük bir geçmişi içinde saklamaktadır.
BAB-I ALİ .
XIX. yüzyıl başından başlayarak kullanılmış, Tanzimata kadar vezirlere ikametgah vazifesi de görmüştür. Tanzimatta sadece sadaret makamı olarak kalmıştır. Sultan II. Mahmut'a kadar "Babısafi" denilen bu yeri halk "Paşa kapısı" olarak diye bilirdi. Halk dilinde "kapı" daima hükümet anlamında kullanılmıştır. Babıali adı Sultan II. Mahmut zamanında yerleşmiştir. Sadrazam Derviş Paşa' ya verilen konak, onun ölümünden sonra sadrazamların oturdukları bina haline gelmiştir. Yeniçerilik kaldırıldıktan sonra sadrazamların oturdukları yer olmaktan çıkmış (1826) ve tamamen resmi bir daire niteliği kazanmıştır. 1850 - 1870 tarihleri arasında Osmanlı İmparatorluğu' nun yönetim merkezi haline gelmiştir. Devletin bütün siyasi ve yönetim işleri buradan yürütülmüştür.
BABIALİ BASKINI
23 Ocak 1913 günü İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından düzenlenen hükümet darbesine verilen addır. Hükümet, Balkan savaşları karşısında aldığı yenilgiden dolayı duyduğu manevi eziklik, barış anlaşmasına boyun eğmesini isteyen Almanya ve Avusturya'nın baskı baskıları altında zor durumdayken İttihat ve Terakki' nin önde gelenleri Babıali' yi bastı. Baskın, cemiyetin merkezinde Enver Paşa ve Talat Paşa tarafından planlanmıştı.
BUG ve DİNYESTER IRMAKLARI
.
Batı Bug Irmağı'da denilmektedir. Rusya'nın (eski SSCB) batısında bulunan Volin-Podolsk Yaylası'nda doğar, kuzeybatıdan güneydoğuya doğru Dniester'e paralel olarak Nikolayev limanına kadar akar. Uzunluğu 830 km'dir. Polonya ile Rusya arasında sınır olulturmaktadır. Polonya sınırı boyunca 300 km uzanır ve Visyül ırmağı ile birleşir.
1755 yılında III. Osman tarafından yaptırılmıştır. İstanbul Boğazı'nın Marmara'ya bakan kısmının batı kıyısındadır. Beyaz kule şeklinde olan fener İstanbul'u çeviren surların burçlarından birisinin üzerine oturtulmuştur. Denizden yüksekliği 40 metredir. Her 6 saniyede bir yanıp sönerek gece karanlığında denizcilerin yön bulmalarına ve gemilerin karaya oturmamalarına yardımcı olur. Bu fener önemli bir deniz kazasından sonra yaptırılmıştır. Bu deniz kazası 1755 yılında Mısır'a gitmekte olan Hacı Kaptan emrindeki bir kalyon fırtınaya tutularak gece vakti Kumkapı' da karaya oturur. Olayı öğrenen Padişah III. Osman ve Sadrazam Sait Paşa derhal Kumkapı' ya giderek kalyon ve denizcilerin kurtarılmasında hazır bulunur. Kurtarılan gemicilerden birisi padişaha şöyle der:
- Eğer burada ve surlar üzerinde bir fener yapılırsa, uzağa gidip gelen gemiler ışığı görünce yollarını bulurlar.
Bunun üzerine III. Osman bir fener yapılmasını emreder ve Kaptan-ı Derya Süleyman Paşa da Ahırkapı Feneri'ni yaptırır.
AMASYA
.
Amasya tarihi M. Ö. 4000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Amasyalı bir Yunan tarihçisi olan Strabon'a göre şehir, Amazonlardan Amasis tarafından kurulduğundan dolayı Ameseia adını almıştır.
Hititlerin ve Asurluların egemenliğinde kalan şehir, M.Ö. III: Yüzyılda Pontus krallığına geçmiş ve başkent olmuştur.
Amasya, ilk tarihi önemini, Büyük İskender'den sonra Pontos krallığının beşiği olmakla kazanmıştır. I. Mithradates bu şehri başkent yapmış ve Amasya, bu devletin 2 yüzyıl başkenti olarak kalmıştır. Daha sonraları şehir, Romalılar, Danişmetliler, Moğollar, İlhanlılar ve Osmanlılar'ın egemenliği altına girmiştir. Önceleri Sivas'a bağlı olan şehir, Cumhuriyet'in ilanından sonra il ünvanını kazanmıştır.
Yeşilırmak'ın Tokat ırmağı da denilen anakolu üzerinde kurulmuş olan şehir, deniz seviyesinden 400 m. yüksekliktedir. Ünlü halk masalı kahramanı Ferhat'ın dağı delip şehre su akıttığı eski kemerler de bu şehirdedir. Ferhat su kemerleri, efsaneye göre Şirin'in aşkı uğruna Ferhat tarafından yapılmıştır.
Yüzölçümü 5520 km2 olan Amasya'nın ilçeleri : Göynücek, Gümüşhacıköy, Merzifon, Suluova(Suluca), Taşova (Yenişenbükü) dır. En önemli akarsuyu Yeşilırmak'tır.
ANADOLU HİSARI
.
1391 yılında Yıldırım Bayezid tarafından İstanbul Boğazı'nın en dar yerinde yaptırılmış surlardır. İstanbul Boğazı'nı ele geçirmek ve Rumeli yakınlarında yapılabilecek bir savaşta orduyu karşı kıyıya güvenli bir şekilde geçirmek için yapılmıştır.
Dış taraftaki kale, sur durumundadır. Doğu-batı çapı 65 m., kuzey-güney çapı 80 m. olup, surların kalınlığı 2-5 m. arasındadır.
Surların üzerinde mangallar vardır. Hisarı korumak için surun üzerine silindir şeklinde üç kule yapılmıştır
ARAS IRMAĞI
.
Doğu Anadolu'nun kuzeyinden doğan ırmağın uzunluğu 920 km.' dir. topraklarındaki uzunluğu ise 435 km.' dir. Bingöl dağlarının kuzey-doğu yamaçlarında çıkar. Erzurum'un güneyindeki Karagöl, Palandöken, Yıldırım, Şahvelet, Nalbant, Sakaltutan dağları ve Akdağ ile Çakmak dağlarından gelen kolları aldıktan sonra bu dağların arasındaki çukur alanda toplanır. İlkbaharda suları çoğalan Aras Iğdır ovasında da bir kollar alır. sınırlarını geçtikten sonra Kafkasya'nın güney-doğusunda Mugan önünden geçerek Hazar denizine dökülür
AYASOFYA
.
İstanbul'da Bizans devrinden kalan en ünlü kilisedir. 1453'te Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u almasıyla camiye çevrilmiş, 1935'te müze oluncaya kadar bu amaçla kullanılmıştır. Büyük Kostantinos'un İstanbul'u imparatorluk merkezi haline getrip kenti yeni baştan ele alması sırasında bugünkü Ayasofya'nın yerinde bir kilise yaptırılmış, M.S.326 yıllarına rastlayan bu ilk yapıdan sonra M.S. 360'ta imparatorun oğlu Konstantinos küçük geldiği veya bir depremde yıkıldığı için yapıyı yeni baştan daha büyük olarak ele aldırmıştır. Büyük kilise (Megale Ekklesia) adıyle anılan ve bazilikal bir plan gösterdiği sanılan yapı V. yüzyıldan sonra daha çok Hagia Sophia adıyle tanınmış ve bu ad sonuna kadar yaşamıştır.
404 tarihinde bir ayaklanma sırasında yanan kilisenin yerine Theodosios II. devrinde 415'te yapılan yenisinin bazı kısımları bugünde görülmektedir. Bu yapının batı yüzünü süslediği anlaşılan sütunlu galeri ile narteks duvarlarını bir kısmı 1935 yılında yapılan kazılarla bugünkü Ayasofya'nın batı avlusunda ortaya çıkmıştır.
532 yılında çıkan yangından Ayasofya kurtulamamış, ayaklanmadan sonra Justinianos'un çağında ikinci bir örneği olmayacak büyüklükte ve özellikte bir yapı istemesi üzerine, devrin iki önemli mimarından Aydınlı Anthemios ile Miletoslu İsidoros sorumluluğu yüklenmişler, yangınların etkileyemeyeceği her türlü malzemenin en zengin şekilde kullanılacağı bir kilisenin yapımına girişmişler 537 tarihinde tamamlanan yapı, büyük bir açılış töreninden sonra imparatorun "Ey Süleyman seni geçtim" demesine sebep olacak kadar etkileyici olmuştu.
Zaman içerisinde birçok yangın ve deprem atlatan Ayasofya, 29 Mayıs 1453'te İstanbul'un Türkler tarafından alınmasından sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmiş ilk Cuma namazı burada kılınmıştı. Camiye çevrilmesi sırasında yapının ana çizgileri korunmuş, figürlü mozaiklere bile dokunulmamıştır. Bunlar ancak Kanuni devrinde badanayla örtülmüştür. Güneydoğudaki büyük dayanak duvarların Fatih devrinde yapıldığı, ayrıca tuğla minarenin eklendiği kabul edilir. Sultan İkinci Bayezid devrindeyse kuzeybatıdaki ince minare, Sultan İkinci Selim devrinde de Mimar Sinan tarafından batıdaki iki kalın minare eklenmiş ve yer yer dayanaklarla kuvvetlendirilmiştir. Mimar Sinan'ın yaptığı dayanaklar ve onarımlar yapının bugüne kadar ulaşabilmesini sağlamıştır.
Bu yapının çevresinde Bizans devrinden kalan ek yapılar vaftizhane ve hazine dairesidir. Bu ek yapılardan vaftizhane Osmanlı devrinde Sultan Mustafa ve İbrahim'in türbesi olmuş, Sultan İkinci Selim türbesi Mimar Sinan, Sultan Üçüncü Murad türbesi de Davut Ağa tarafından yapılmıştır. Ayrıca Sultan Üçüncü Mehmed'in kendi türbesi, bir okul binası, Sultan Birinci Mahmud döenminden özellikler taşıyan bir şadırvan ve imaret yapının çevresinde yer alır.
Ayasofya, birçok özelliğiyle uzun yıllar birçok mimarı etkilemiş, çeşitli devirlerde gördüğü ek ve onarımlarla bugünkü şeklini almış bir yapıdır. Mimari ve süsleme zenginliğinin yanı sıra her devirde eklenen efsaneleriyle de büyük bir geçmişi içinde saklamaktadır.
BAB-I ALİ .
XIX. yüzyıl başından başlayarak kullanılmış, Tanzimata kadar vezirlere ikametgah vazifesi de görmüştür. Tanzimatta sadece sadaret makamı olarak kalmıştır. Sultan II. Mahmut'a kadar "Babısafi" denilen bu yeri halk "Paşa kapısı" olarak diye bilirdi. Halk dilinde "kapı" daima hükümet anlamında kullanılmıştır. Babıali adı Sultan II. Mahmut zamanında yerleşmiştir. Sadrazam Derviş Paşa' ya verilen konak, onun ölümünden sonra sadrazamların oturdukları bina haline gelmiştir. Yeniçerilik kaldırıldıktan sonra sadrazamların oturdukları yer olmaktan çıkmış (1826) ve tamamen resmi bir daire niteliği kazanmıştır. 1850 - 1870 tarihleri arasında Osmanlı İmparatorluğu' nun yönetim merkezi haline gelmiştir. Devletin bütün siyasi ve yönetim işleri buradan yürütülmüştür.
BABIALİ BASKINI
23 Ocak 1913 günü İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından düzenlenen hükümet darbesine verilen addır. Hükümet, Balkan savaşları karşısında aldığı yenilgiden dolayı duyduğu manevi eziklik, barış anlaşmasına boyun eğmesini isteyen Almanya ve Avusturya'nın baskı baskıları altında zor durumdayken İttihat ve Terakki' nin önde gelenleri Babıali' yi bastı. Baskın, cemiyetin merkezinde Enver Paşa ve Talat Paşa tarafından planlanmıştı.
BUG ve DİNYESTER IRMAKLARI
.
Batı Bug Irmağı'da denilmektedir. Rusya'nın (eski SSCB) batısında bulunan Volin-Podolsk Yaylası'nda doğar, kuzeybatıdan güneydoğuya doğru Dniester'e paralel olarak Nikolayev limanına kadar akar. Uzunluğu 830 km'dir. Polonya ile Rusya arasında sınır olulturmaktadır. Polonya sınırı boyunca 300 km uzanır ve Visyül ırmağı ile birleşir.
DINYESTER IRMAĞI
Osmanlı döneminde Turla'da denilmektedir. Ukrayna'nın ikinci uzun ırmağı olup, Moldovya'nın başlıca su kaynağıdır. Rusya'da Karpat Dağları'ndan doğarak güney ve batı doğrultusunda 1.352 km aktıktan sonra Odessa yakınlarında Karadeniz'e dökülmektedir. Güneyde tepelik ovalar ve Moldovya Platosu vardır. En güney ucunda Karadeniz'deki düzlükler yer alır.
Osmanlı döneminde Turla'da denilmektedir. Ukrayna'nın ikinci uzun ırmağı olup, Moldovya'nın başlıca su kaynağıdır. Rusya'da Karpat Dağları'ndan doğarak güney ve batı doğrultusunda 1.352 km aktıktan sonra Odessa yakınlarında Karadeniz'e dökülmektedir. Güneyde tepelik ovalar ve Moldovya Platosu vardır. En güney ucunda Karadeniz'deki düzlükler yer alır.
DINYESTER IRMAĞI
Osmanlı döneminde Turla'da denilmektedir. Ukrayna'nın ikinci uzun ırmağı olup, Moldovya'nın başlıca su kaynağıdır. Rusya'da Karpat Dağları'ndan doğarak güney ve batı doğrultusunda 1.352 km aktıktan sonra Odessa yakınlarında Karadeniz'e dökülmektedir. Güneyde tepelik ovalar ve Moldovya Platosu vardır. En güney ucunda Karadeniz'deki düzlükler yer alır.
Osmanlı döneminde Turla'da denilmektedir. Ukrayna'nın ikinci uzun ırmağı olup, Moldovya'nın başlıca su kaynağıdır. Rusya'da Karpat Dağları'ndan doğarak güney ve batı doğrultusunda 1.352 km aktıktan sonra Odessa yakınlarında Karadeniz'e dökülmektedir. Güneyde tepelik ovalar ve Moldovya Platosu vardır. En güney ucunda Karadeniz'deki düzlükler yer alır.
BURSA ULU CAMİİ
.
1395-1399 yılları arasında Yıldırım Bayezid tarafından Bursa'da yaptırılan cami, Bursa'daki mimari eserlerin en büyüğüdür. Cami Kapısının üzerinde İvaz Paşa'nın adı bulunmaktadır.
Paye ve sütunlu olan düz çatı ile örülen Selçuklu Camii'lerinin kubbeli düzene çevrilmiş ilk örneklerindendir. 56x68 m boyutlarındadır. 12 Paye ile, 5 nefe bölünmüştür. 20 kubbesi vardır.
Üzeri açık kubbenin altında bir şadırvan vardır. Şadırvanın çevresinde Kur'an okumak için ayrılmış sofalar vardır.
Üzeri kabartma kıvrık dallarla süslenmiş ve ceviz ağacından yapılmış sekiz köşeli küçük çerçevelerin birleştirilmesiyle meydana gelen mimberin sağ kanadında, yapan ustanın adı (Elhac Mehmed Abdülaziz İbni Dakira) yaılmıştır. Ön cephenin iki köşesinde birer minare vardır.
BURSA ULU CAMİİ
.
1395-1399 yılları arasında Yıldırım Bayezid tarafından Bursa'da yaptırılan cami, Bursa'daki mimari eserlerin en büyüğüdür. Cami Kapısının üzerinde İvaz Paşa'nın adı bulunmaktadır.
Paye ve sütunlu olan düz çatı ile örülen Selçuklu Camii'lerinin kubbeli düzene çevrilmiş ilk örneklerindendir. 56x68 m boyutlarındadır. 12 Paye ile, 5 nefe bölünmüştür. 20 kubbesi vardır.
Üzeri açık kubbenin altında bir şadırvan vardır. Şadırvanın çevresinde Kur'an okumak için ayrılmış sofalar vardır.
Üzeri kabartma kıvrık dallarla süslenmiş ve ceviz ağacından yapılmış sekiz köşeli küçük çerçevelerin birleştirilmesiyle meydana gelen mimberin sağ kanadında, yapan ustanın adı (Elhac Mehmed Abdülaziz İbni Dakira) yaılmıştır. Ön cephenin iki köşesinde birer minare vardır.
BURSA YEŞİL TÜRBE
.
1421 yılında Bursa Yeşil Cami'nin yanında, Çelebi Mehmed'e ait olan türbedir. 4,57 m yüksekliğinde bir kasnak üzerine oturan 6.60 m yüksekliğinde sivriye yakın bir kubbeyle örtülü olan türbe sekiz köşelidir. Türbe dıştan tek katlı görünmesine rağmen, sandukanın bulunduğu salon ve bunun altında yer alan basık tonozlu mezar kısmı ile iki katlıdır. Sandukanın üzerinde altın yaldızla yazılmış kitabe vardır.
CEBELİ TARIK BOĞAZI
.
Akdeniz ile Atlantik'i birleştiren 60 km uzunluğunda ve 44 km genişliğinde bir boğazdır. Derin bir boğaz olan Cebelitarık' ın en sığ yeri 324 m.' dir. Boğazın yüzünde batıdan doğuya doğru giden kuvvetli bir akıntı vardır. Boğazın iki kıyısı da sarp ve kayalıktır.
Eski çağdaki adı Calpe' dir. Şimdiki adı ise Arap komutanı Tarık'ın adını taşır. Tarık boğazın güvenliğini sağlamak için burada bir kale yaptırmıştır. Cebelitarık 1462' de Araplardan İspanyollara geçmiş , 1502' de resmen İspanyol topraklarına katılmıştır. 24 temmuz 1704'te İngiltere-Hollanda deniz kuvvetleri tarafından ele geçirilmiştir. 1705 tarihindeki Ultrecht antlaşmasıyla İspanya kaleyi İngiltere'ye iade etmeyi kabul etmiştir.
DARÜLACEZE
.
Yardıma muhtaç çocukların, sakat kadın ve erkeklerin bu durumdan kurtarılması amacıyla 7 kasım 1892' de İstanbul Kağıthane' de temeli atılan kurumdur. Sultan II. Abdülhamit zamanında İstanbul'da kurulması düşünülmüş (9 nisan 1890) ve Sadrazam Halil Paşa' nın gayretleri ve padişahın maddi desteği sonucu gerçekleştirilmiştir. Darülaceze' nin yapımı dört yıl sürmüş ve 2 şubat 1896 tarihinde hizmete açılmıştır. Darülaceze yeni doğmuş bebeklerden, kimsesiz yaşlılara kadar birçok kimseye yardımcı olmaktadır.
DON ve VOLGA IRMAKLARI
.
Rusya'nın batısındadır. Novomoskovsk yakınlarında Rusya' nın orta bölümlerindeki yaylalardan doğar ve bu yaylaların doğu kıyılarını takip ederek, ormanlık bir alan boyunca güneye doğru akar. Don, Taganrog körfezinden Azak denizine dökülür.
100 km uzunluğundaki Volga-Don kanalının açılmasından sonra (1952), Karadeniz' i Hazar denizine, Baltık denizine ve Beyaz denize bağlayan büyük su ulaşım şebekesi tamamlanmış oldu.
EDİRNE MURADİYE CAMİİ
Sultan II. Murad tarafından 1435'te yaptırılan Muradiye Camii, ilk devir Osmanlı mimarisinin önemli örneklerindendir.
EDİRNE SARAYI
Sultan I. Murad tarafından 1365-1366 yılları arasında kaledışında