1. La Vita é Bella (Hayat Güzeldir) 1999 - Roberto Benigni
II. Dünya Savaşı’nın birkaç yıl öncesini anlatarak başlayan filmde başkahramanımız hayat dolu Guido, güzeller güzeli öğretmen Dora’ya aşık olur ve tüm engellere rağmen evlenirler. Ardından bir de çocuk sahibi olan çiftin hayatlarındaki tüm pürüzler ortadan kalktığında savaş patlak verir. Yahudi oldukları için toplama kampına götürüldüklerinde Guido, oğluna esir kampının ve savaşın bir oyun olarak söyleyecek; oğlu, oyunu başarıyla tamamlarsa ödül olarak gerçek bir tank kazanacaklarını söyler.
II. Dünya Savaşı’nın sivillerin üzerindeki yıkıcı etkisini beyaz perdeye en iyi uyarlayan filmlerden biri olan Hayat Güzeldir, tüm olumsuzluklara rağmen her daim bir umut ışığı olduğunu adında olduğu gibi, içeriğinde de barındırıyor. Gösterime girdiği dönem büyük ses getiren film Akademi’nin de büyük ilgisine nail olup, En İyi Yabancı Film, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Film Müziği olmak üzere üç dalda Oscar ödülü kazanmıştır.
2. Schinler's List (Schinler'in Listesi) 1993 - Steven Spielberg
Thomas Keneally’in kitabından sinemaya uyarlanan film, Oskar Schindler adlı bir Almanişadamının II. Dünya Savaşı zamanında Polonya’da kurduğu fabrikada Yahudi işçileri çalıştırması ve bu sayede 1100 Yahudi’nin hayatını kurtarmasını konu alıyor. Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan film, ünlü yönetmen Steven Spielberg’in en önemli yapıtları arasında sayılan ve ona Oscar kazandıran bir yapımdır. Film, 1994 yılında 12 dalda Oscar’a aday olmuş ve 7 dalda ödül kazanmıştı. Filmin kazandığı Oscar’lar şöyle : En İyi Film, Yönetim, Kurgu, Sanat Yönetimi, Görüntü, Özgün Müzik ve Senaryo Uyarlaması. 3 saat 15 dakikakalık süresiyle biraz göz korkutsa da mutlaka izlemeniz gereken bir film
3. The Pianist (Piyanist) 2002 - Roman Polanski.
Roman Polanski’nin üç Oscar kazanan filmi II. Dünya Savaşı sırasında yaşanan gerçek bir dramı konu alır. Polonya’lı ünlü piyanist Wladyslaw Szpilman’ın anılarını anlattığı aynı isimli kitaptan sinemaya uyarlanan film, Nazi işgali altındaki Polonya’da yaşamanın imkansızlaştırıldığı bir dönemde, bir şekilde esir kampına gitmekten kurtulan ünlü piyanistin Varşova’nın kenar mahallelerindeki hayatta kalma mücadelesine odaklanır. Varoşlarda tam anlamıyla sefil bir hayat süren müzisyen, diğer halkla birlikte, kıtlığa ve aşağılanmalara maruz kalsa da kahramanca mücadele edecektir. Günü gelip oradan kaçma şansı bulduğundaysa başkentin harabelerine sığınacak, beklemediği bir anda gelen bir yardımla umudunu yeniden kazanacaktır.
Film, En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar alan Adrien Brody'nin de filmografisinin en güçlü işlerinden biri.
4. The Boy in the Striped Pajamas (Çizgili Pijamalı Çocuk) 2008 - Mark Herman
II. Dünya Savaşı sırasında bir Alman askerinin 8 yaşındaki çocuğu ile toplama kampı Auschwitz'deki bir Yahudi çocuğun arkadaşlığını ele alan filmdir.
Nazi Almanyası Bruno’nun babasını görevli olarak Polonya’ya gönderir. Bruno, kasabadaki toplama kampının tel örgülerinin öbür yanındaki bir çocukla arkadaş olur. Ancak iki çocuk arasında gelişen bu dostluk, özellikle oğlunun bu kampla ilgili gerçeği öğreneceğinden kuşkulanan Alman annenin endişelerini artıracaktır. Bruno ve ailesinin yeni evleri bir buçuk milyon Yahudi'nin Nazilerce öldürüldüğü Auschwitz toplama ve yok etme kampı'nın bitişiğindedir.
5. The Diary of Anne Frank (Anne Fran'in Hatıra Defteri) 1959 - George Stevens
1944’te Nazi saldırısı sonucu Amsterdam’daki Yahudiler toplanıp kamplara gönderilir ve kamplarda yok edilmektedir. Bir grup Yahudi bir evin çatı katında saklanır ve iki yıl boyunca hiç dışarı çıkmazlar. İki yıllık bu zorunlu oda hapsinde açlıkla boğuşurken aralarında kaçınılmaz biçimde tartışmalar da çıkar. Anna Frank ise bu odada olanları günlüğüne kaydeder. Savaşın sonlarına doğru müttefikler Normandiya’ya çıkarma yaparken odadaki insanların akıbeti ise belirsizdir... Yönetmenliğini George Stevens’ın üstlendiği filmin başrollerinde Millie Perkins, Shelley Winters ve Joseph Schildkraut rol almaktadır.
6. The Book Thief (Kitap Hırsızı) 2013 - Brain Percival
Liesel Meminger, II. Dünya Savaşı sırasındaAlmanya’da henüz dokuz yaşındayken bir ailenin manevi kızı olur. Çok sevdiği ailesi ve evlerinde kalan yahudi bir sığınmacı olan Max sayesinde okumayı öğrenen ve çok seven Liesel kitaplarla derin bir bağ kurar. Max ve cesur Liesel için çevrelerinde dünyada yaşanan tüm kötülüklerden uzaklaşmanın tek yolu, kitapların ve kelimelerin ikisine sunduğu hayal dünyasıdır. Fakat bodrum katında saklanan Max, sürekli diken üstündedir.
7. Bitva za Sevastopol (Sevastopol İçin Savaş) 2015 - Serhiy Mokrytskyi
II. Dünya Savaşı sırasında Nazi birliklerine karşı mücadele veren ve 309 Nazi askerini öldüren kadın keskin nişancı Lyudmila Pavlichenko’nun hayat hikayesini anlatan filmde Sevastopol muharebesinin geçtiği 1916-1974 yıllarını perdeye yansıtılıyor. Genç nişancı kadının biyografik hikayesinde 1937 yılındaki üniversite hayatından başlayarak 1957 yılına kadarki zaman dilimini izliyoruz. Lyudmila’nın nişancılık yeteneğinin keşfedilmesinin ardından eğitimini almaya başlaması ve savaş sırasında elde ettiği başarıları, yaşadığı aşkları ve aynı zamanda o dönemin Amerikan başkanı Rossevelt’in eşiyle birlikte sıcak dostluğu da izleyiciye aktarılıyor.
8. Little Boy (Ufaklık) 2014 - Alejandro Monteverde
Baba ile oğul arasındaki kelimelerle tarif edilemeyen sevgi... II. Dünya Savaşı dönemini anlatan film küçük bir çocuğun babasının savaştan canlı olarak geri dönmesi için neler yapabileceğini konu alıyor. Sıcak savaş döneminde insanlara kendini sevdirmeyi başaran ve bir nebze de olsa savaş döneminde insanlara sevgiyi hatırlatan ''ufaklık'' lakaplı çocuk her zaman bir umut olduğunu ve isteyince her şeyin mümkün olduğunu insanlara gösteriyor. 1940’lı yıllarda yaşanan bu trajik savaş dönemini 8 yaşındaki bir çocuğun gözünden izleyeceğiz.
Alejandro Monteverde'nin yazıp yönettiği filmde Kevin James, Emily Watson, Ted Levine başrolleri paylaşıyor.
9. 12 Angry Men (12 Kızgın Adam) 1957 - Sidney Lumet
Latin Amerikalı bir genç adam, babasını öldürdüğü gerekçesiyle cinayetle suçlanır. Sanığın kaybettiğini söylediği bir bıçak ise cinayetin işlendiği odada bulunmuştur, gencin mahkemeye sunduğu savunma zayıftır ve olan biteni duyduklarını söyleyen pek çok tanık vardır. Sanık suçlu bulunduğu taktirde idama mahkum edilecektir.Jüri sonuçları pek de şaşırtıcı değildir: 12 jüri üyesinden sadece 8 numaralı jüri üyesi Davis 'suçsuz' hükmü yönünde oy vermiştir. Davis’in jüri üyelerini ikna etmeye çalışması esnasında her jüri üyesinin 'suçlu' kararı vermesinin arkasında ise, aralarında yabancı düşmanlığı, kanuna aşırı güven, çoğunluğa uyma, geçmişle hesaplaşma gibi farklı kişisel sebepler olduğu ortaya çıkacaktır.
10. Agora 2009 - Alejandro Amenabar
IV. yüzyılın sonlarına doğru Roma İmparatorluğu çöküşün eşiğinde ama Mısır'ın İskenderiye'si feneri ve en büyük kütüphanesi ile pırıl pırıl parlamaktadır. Kütüphane, kültürün olduğu kadar dinin de simgesidir. Şehirlerindeki yerleşmiş pagan kültürü artık yahudiler ve hristiyanlar tarafından tehdit altındadır.
‘İffetsiz’ ve ‘günahkâr’ olmakla suçlanan bir kadın toplumun gözleri önünde ‘öfkeli’ bir güruh tarafından linç edilir. Taşa tutulan, parçalara ayrılıp yakılan kadın, matematikçi, gökbilimci, filozof Hypatia’dır. İlk defa 2009 yılında Cannes Film Festivalinde gösterimi yapılan Agora, tarihin bilinen ilk entelektüel kadını olan Hypatia'nın hayat hikayesini anlatan bir dönem filmidir.
II. Dünya Savaşı’nın birkaç yıl öncesini anlatarak başlayan filmde başkahramanımız hayat dolu Guido, güzeller güzeli öğretmen Dora’ya aşık olur ve tüm engellere rağmen evlenirler. Ardından bir de çocuk sahibi olan çiftin hayatlarındaki tüm pürüzler ortadan kalktığında savaş patlak verir. Yahudi oldukları için toplama kampına götürüldüklerinde Guido, oğluna esir kampının ve savaşın bir oyun olarak söyleyecek; oğlu, oyunu başarıyla tamamlarsa ödül olarak gerçek bir tank kazanacaklarını söyler.
II. Dünya Savaşı’nın sivillerin üzerindeki yıkıcı etkisini beyaz perdeye en iyi uyarlayan filmlerden biri olan Hayat Güzeldir, tüm olumsuzluklara rağmen her daim bir umut ışığı olduğunu adında olduğu gibi, içeriğinde de barındırıyor. Gösterime girdiği dönem büyük ses getiren film Akademi’nin de büyük ilgisine nail olup, En İyi Yabancı Film, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Film Müziği olmak üzere üç dalda Oscar ödülü kazanmıştır.
2. Schinler's List (Schinler'in Listesi) 1993 - Steven Spielberg
Thomas Keneally’in kitabından sinemaya uyarlanan film, Oskar Schindler adlı bir Almanişadamının II. Dünya Savaşı zamanında Polonya’da kurduğu fabrikada Yahudi işçileri çalıştırması ve bu sayede 1100 Yahudi’nin hayatını kurtarmasını konu alıyor. Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan film, ünlü yönetmen Steven Spielberg’in en önemli yapıtları arasında sayılan ve ona Oscar kazandıran bir yapımdır. Film, 1994 yılında 12 dalda Oscar’a aday olmuş ve 7 dalda ödül kazanmıştı. Filmin kazandığı Oscar’lar şöyle : En İyi Film, Yönetim, Kurgu, Sanat Yönetimi, Görüntü, Özgün Müzik ve Senaryo Uyarlaması. 3 saat 15 dakikakalık süresiyle biraz göz korkutsa da mutlaka izlemeniz gereken bir film
3. The Pianist (Piyanist) 2002 - Roman Polanski.
Roman Polanski’nin üç Oscar kazanan filmi II. Dünya Savaşı sırasında yaşanan gerçek bir dramı konu alır. Polonya’lı ünlü piyanist Wladyslaw Szpilman’ın anılarını anlattığı aynı isimli kitaptan sinemaya uyarlanan film, Nazi işgali altındaki Polonya’da yaşamanın imkansızlaştırıldığı bir dönemde, bir şekilde esir kampına gitmekten kurtulan ünlü piyanistin Varşova’nın kenar mahallelerindeki hayatta kalma mücadelesine odaklanır. Varoşlarda tam anlamıyla sefil bir hayat süren müzisyen, diğer halkla birlikte, kıtlığa ve aşağılanmalara maruz kalsa da kahramanca mücadele edecektir. Günü gelip oradan kaçma şansı bulduğundaysa başkentin harabelerine sığınacak, beklemediği bir anda gelen bir yardımla umudunu yeniden kazanacaktır.
Film, En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar alan Adrien Brody'nin de filmografisinin en güçlü işlerinden biri.
4. The Boy in the Striped Pajamas (Çizgili Pijamalı Çocuk) 2008 - Mark Herman
II. Dünya Savaşı sırasında bir Alman askerinin 8 yaşındaki çocuğu ile toplama kampı Auschwitz'deki bir Yahudi çocuğun arkadaşlığını ele alan filmdir.
Nazi Almanyası Bruno’nun babasını görevli olarak Polonya’ya gönderir. Bruno, kasabadaki toplama kampının tel örgülerinin öbür yanındaki bir çocukla arkadaş olur. Ancak iki çocuk arasında gelişen bu dostluk, özellikle oğlunun bu kampla ilgili gerçeği öğreneceğinden kuşkulanan Alman annenin endişelerini artıracaktır. Bruno ve ailesinin yeni evleri bir buçuk milyon Yahudi'nin Nazilerce öldürüldüğü Auschwitz toplama ve yok etme kampı'nın bitişiğindedir.
5. The Diary of Anne Frank (Anne Fran'in Hatıra Defteri) 1959 - George Stevens
1944’te Nazi saldırısı sonucu Amsterdam’daki Yahudiler toplanıp kamplara gönderilir ve kamplarda yok edilmektedir. Bir grup Yahudi bir evin çatı katında saklanır ve iki yıl boyunca hiç dışarı çıkmazlar. İki yıllık bu zorunlu oda hapsinde açlıkla boğuşurken aralarında kaçınılmaz biçimde tartışmalar da çıkar. Anna Frank ise bu odada olanları günlüğüne kaydeder. Savaşın sonlarına doğru müttefikler Normandiya’ya çıkarma yaparken odadaki insanların akıbeti ise belirsizdir... Yönetmenliğini George Stevens’ın üstlendiği filmin başrollerinde Millie Perkins, Shelley Winters ve Joseph Schildkraut rol almaktadır.
6. The Book Thief (Kitap Hırsızı) 2013 - Brain Percival
Liesel Meminger, II. Dünya Savaşı sırasındaAlmanya’da henüz dokuz yaşındayken bir ailenin manevi kızı olur. Çok sevdiği ailesi ve evlerinde kalan yahudi bir sığınmacı olan Max sayesinde okumayı öğrenen ve çok seven Liesel kitaplarla derin bir bağ kurar. Max ve cesur Liesel için çevrelerinde dünyada yaşanan tüm kötülüklerden uzaklaşmanın tek yolu, kitapların ve kelimelerin ikisine sunduğu hayal dünyasıdır. Fakat bodrum katında saklanan Max, sürekli diken üstündedir.
7. Bitva za Sevastopol (Sevastopol İçin Savaş) 2015 - Serhiy Mokrytskyi
II. Dünya Savaşı sırasında Nazi birliklerine karşı mücadele veren ve 309 Nazi askerini öldüren kadın keskin nişancı Lyudmila Pavlichenko’nun hayat hikayesini anlatan filmde Sevastopol muharebesinin geçtiği 1916-1974 yıllarını perdeye yansıtılıyor. Genç nişancı kadının biyografik hikayesinde 1937 yılındaki üniversite hayatından başlayarak 1957 yılına kadarki zaman dilimini izliyoruz. Lyudmila’nın nişancılık yeteneğinin keşfedilmesinin ardından eğitimini almaya başlaması ve savaş sırasında elde ettiği başarıları, yaşadığı aşkları ve aynı zamanda o dönemin Amerikan başkanı Rossevelt’in eşiyle birlikte sıcak dostluğu da izleyiciye aktarılıyor.
8. Little Boy (Ufaklık) 2014 - Alejandro Monteverde
Baba ile oğul arasındaki kelimelerle tarif edilemeyen sevgi... II. Dünya Savaşı dönemini anlatan film küçük bir çocuğun babasının savaştan canlı olarak geri dönmesi için neler yapabileceğini konu alıyor. Sıcak savaş döneminde insanlara kendini sevdirmeyi başaran ve bir nebze de olsa savaş döneminde insanlara sevgiyi hatırlatan ''ufaklık'' lakaplı çocuk her zaman bir umut olduğunu ve isteyince her şeyin mümkün olduğunu insanlara gösteriyor. 1940’lı yıllarda yaşanan bu trajik savaş dönemini 8 yaşındaki bir çocuğun gözünden izleyeceğiz.
Alejandro Monteverde'nin yazıp yönettiği filmde Kevin James, Emily Watson, Ted Levine başrolleri paylaşıyor.
9. 12 Angry Men (12 Kızgın Adam) 1957 - Sidney Lumet
Latin Amerikalı bir genç adam, babasını öldürdüğü gerekçesiyle cinayetle suçlanır. Sanığın kaybettiğini söylediği bir bıçak ise cinayetin işlendiği odada bulunmuştur, gencin mahkemeye sunduğu savunma zayıftır ve olan biteni duyduklarını söyleyen pek çok tanık vardır. Sanık suçlu bulunduğu taktirde idama mahkum edilecektir.Jüri sonuçları pek de şaşırtıcı değildir: 12 jüri üyesinden sadece 8 numaralı jüri üyesi Davis 'suçsuz' hükmü yönünde oy vermiştir. Davis’in jüri üyelerini ikna etmeye çalışması esnasında her jüri üyesinin 'suçlu' kararı vermesinin arkasında ise, aralarında yabancı düşmanlığı, kanuna aşırı güven, çoğunluğa uyma, geçmişle hesaplaşma gibi farklı kişisel sebepler olduğu ortaya çıkacaktır.
10. Agora 2009 - Alejandro Amenabar
IV. yüzyılın sonlarına doğru Roma İmparatorluğu çöküşün eşiğinde ama Mısır'ın İskenderiye'si feneri ve en büyük kütüphanesi ile pırıl pırıl parlamaktadır. Kütüphane, kültürün olduğu kadar dinin de simgesidir. Şehirlerindeki yerleşmiş pagan kültürü artık yahudiler ve hristiyanlar tarafından tehdit altındadır.
‘İffetsiz’ ve ‘günahkâr’ olmakla suçlanan bir kadın toplumun gözleri önünde ‘öfkeli’ bir güruh tarafından linç edilir. Taşa tutulan, parçalara ayrılıp yakılan kadın, matematikçi, gökbilimci, filozof Hypatia’dır. İlk defa 2009 yılında Cannes Film Festivalinde gösterimi yapılan Agora, tarihin bilinen ilk entelektüel kadını olan Hypatia'nın hayat hikayesini anlatan bir dönem filmidir.