Nuri Paşa ve Kafkas İslam Ordusu

Yirminci yüzyıla girerken Çarlık Rusya dünyanın en büyük devletlerinden biri idi. Batıdaki devrim ve değişim hareketlerinden etkilenenlerin arzuladığı düzen, eski kurumların varlığını sürdürme çabalarıyla çatışmakta idi. 17 Ekim 1905’te Rus Çarı II.Nikola reform beyannamesini Rus İmparatorluğuna duyurdu. O yıllarda Kafkaslar Rus işgali altında idi. Rus işgali esnasında İranda bulunan Ermeniler, antlaşma sonucu Kafkasya’ya göç ettirildiler. Ermeni nüfusu Rusların himayesinde idi. Bu da onları Müslüman nüfusa karşı avantajlı kılıyordu. Dolayısıyla Ermeniler ve Müslümanlar arasında çekişmeli ve gergin bir ortam oluşmuştu. 6 Şubat 1905’te Bakü’de Taşnaklar tarafından bir Müslümanın öldürülmesiyle Ermeni ve Müslümanlar arasında şiddetli çatışmalar başladı. Bu çatışmalar giderek bölgenin bütün şehir ve köylerine sıçradı. 1905 -06 yıllarında devam eden çatışmalarda her iki taraftanda binlerce insan öldü. Bu çatışmalarda Rus kumandanlar Ermenilere yardım ettiler. Liberalleşmenin filizlendiği bu dönemde Müslümanlar arasında; Zeynel Abidin Tagiyev, Ali Merdan Topçubaşı, Ahmet Ağaoğlu, Ali Hüseyinzade, Haşim Veziro, Üzeyir Hacıbeyli, Celil Mehmet Kuruzade, Neriman Nerimanov, Mehmet Emin Resülzade ve Feridun Köçerli isimleri sivrildi. 1912 yılında Rusyanın isteği ile İrandan sınırdışı edilen Mehmet Emin Resülzade, İstanbul’a yerleşmiştir. İstanbuldaki Milliyetçi akımlardan özellikle de Ziya Gökalp’ten etkilenmiştir. 1914’te Azerbaycan basınında yayımladığı makaleleri ile milliyetçi görüşlerini açık etmeye başlamıştı.

Bugünkü Azerbaycan topraklarında “Mart Günleri” olarak bilinen hadiseler meydana geliyordu. 30 Mart -3 Nisan 1918 tarihleri arasında meydana gelen çatışmalar Azerbaycanlı sivillere yönelik katliamlardı. Azerbaycan Türk’ü ve diğer Müslüman tebaa katledildi. Ölü sayısı 15.000 olarak biliniyor.Azerbaycan tarihine “Mart Kırgını” olarak geçen bu hadise Kafkasya Müslümanlarının desteksiz bağımsızlıklarını kazanamayacakları görülmüştü.

2.Osmanlı Devletinden Yardım Talebi

Bolşevik Rus İhtilalinin hemen sonrasında Çarın himayesindeki bütün esir milletler bağımsızlıklarını kazanmak için harekete geçtiler. Kafkasya’daki Müslüman halk da teşkilatlanma çabasına girmişti.Ermeni ve Gürcüler amaçlarına ulaşma konusunda daha avantajlıydılar. Rus ordusu ve devlet kademelerinde görev yapmış oldukları için örgütlenme konusunda daha tecrübeli hareket ediyorlardı. Türk İslam toplulukları ise özellikle bu tarz mevkilerden uzak tutuldukları için bocalamışlar ve acil yardıma ihtiyaç duymuşlardır. Yardım istebilecekleri tek devlet Osmanlı Devleti olduğu için Azerbaycanlı Türkler Osmanlı Devletine bir heyet göndererek yardım istemeye karar verdiler. Osmnalı Devletinden yardım istemek için yola çıkan heyetin başında Nahı Şehzamanlı bulunuyordu. Şeyhzamnlı Gence’de bulunan Türk Subayı Hüsameddin Tugaç Beyle buluşarak gizlice Batum üzerinden İstanbul’a giderek Osmanlı yöneticilerinden Azerbaycan halkına askeri yardım talep etmeyi planladı. Bir ay içinde İstanbul’a ulaşan Şeyzamanlı orada yaşadıklarından şöyle bahsediyor; “Bâb-ı Ali’ye gittik ve saat beşte Osmanlı Hükümet Başkanı Talat Paşanın huzurunda bulunduk. Sevincim ve heyecanım karışmıştı. Talat Paşa, masa arkasında oturmuştu. Sağında Enver Paşa, solunda Adliye Nazırı Halil Bey bulunuyordu. Bana da oturmayı teklif ettiler. Ben vekaletnamemi Talat Paşaya sundum.” Şeyhzamanlı, Azerbaycanın uzun süredir esaret altında bulunduğundan, halkın askerlikten uzak tutulduğundan ve ordunun halka yabancı gözüktüğünden bahisle Osmanlı Devletine yardım talebinde bulunmak zorunda olduğunu bildirdi. Askeri yardım dışında Osmanlı askerlerinin Azerbaycan halkına askeri eğitim vermesi talebide gündeme geldi. Osmanlı yöneticileri, Azerbaycandan gelen temsilcileri dinledikten sonra durumu değerlendirerek Azerbayca’a derhal yardım yapılmasının önemini ve gereğini kabul ettiler. Kurulacak ordunun varlığını yerel ordu olarak sürdürülmesi planlandı. Çarlık Rusya himayesinde Azerbaycanın askeri birlikleri yoktu. Çarlık Rusyasından Azerbaycana sadece iyi eğitim almış 300 kadar Subay kalmıştır. Bu subaylar genel ordu oluşturulması için yeterli değillerdi. Bu yüzden Azerbaycana Türk askeri birliklerini göndermeye Osmnalı Yöneticileri karar verdiler. Şeyhzamanlı orada yaşananları anlatmaya şöyle devam ediyor; “ Enver Paşanın sıcak ilgisinden cesaret alarak Kafkasya’ya gönderilecek askeri birliklerin başına Nuri Beyi atamasını rica ettim. Enver Paşa “Nahı Bey, Nuri çok gençtir ne yapalım?” diye sordu. Nuri Beyin komutalığı ile ilgili Rus matbuatında çok haberler okudum ve teferruatlı bilgi sahibiyim. Onun komutan olarak atanmasını ısrarla rica ederiz dedim.” Enver Paşa bizi kırmadan ricamızı kabul etti.

3.Kafkas İslam Ordusunun Kuruluşu

Almanya, Filistin cephesinde hayati önem taşıyan çarpışmaların yapıldığını öne sürerek, Osmanlı Devletinin Azerbaycana yapacağı yardıma karşı çıktı. Enver Paşa bu sıkıntının aşılabilmesi için kardeşi Nuri Paşa komutanlığında, Azerbaycanlı ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti vatandaşı Dağıstanlı gönüllülerden oluşan bir Kafkas İslam Ordusu kurulmasına karar verdi. Kısa süre içinde Kafkas İslam Ordusunun hazırlıkları tamamlandı. Ancak Kafkas İslam Ordusunda görevlendirilen birçok komutanın Nuri Paşadan daha kıdemli olması sorun teşkil etti. Bu hiyerarşi sorununu gidermek için Padişah, Nuri Beye Ferik (Tümgeneral) rütbesini verdi. Kafkas İslam Ordusunun komuta kademesi Nuri Paşaya bağlandı. İslam Ordusu denilmesinin sebebi askerlerin tamamının Müslümanlardan oluşmuş olması, Kafkas Ordusu denilmesinin sebebi ise müttefik Almanların harekata engel olmalarını engellemek amacıyla askeri birlikleri Osmanlı Ordusu görünümü verilmek istenmemesidir. Nuri Paşa Musul’dan 149 Subay ve 488 Askerle birlikte yola çıktı. 9 Mayısta Tebriz’e geldi. Yol boyunca birkaç kere (özellikle Umriye’de) Ermeni katliamlarının önlenmesi için çarpışmalar yaşanmıştı.

Tebriz’den hareket eden Nuri Paşa 20 Mayısta Aras Nehrini geçerek Zengezur’a geldi. Nuri Paşa bu bölgedeki Ermeni katliamları karşısında dehşete kapılmıştır. Nuri Paşa hatıralarında şöyle bahsetmiştir; “20 Subaydan oluşan bir ekiple derhal hazırlığa başladık. Birçok zorluklardan sonra 12 Mayısta Azerbaycan’a vardık. Bulunduğum her yerde halk beni severek karşıladı. Ermeniler silahlı teşkilata sahip olduğundan buradaki müslüman ahali zayıf durumdaydı. Halkın içinden gençleri seferber etmek amacıyla bulunduğum yerlerde Türk subayları onları hem seferber ediyordu hem de eğitim veriyordu.” Azerbaycan’ın lideri Mehmet Emin Resülzade askerlerin Gence’ye gelişleri için: “ O zaman müdhiş bir anarşiye maruz, diğer taraftanda Bolşevik tecavüzü ile tehdit olunan Gence, Nuri Paşayı ve askerini gökten inmiş halaskâr bir melek gibi telakki etmişdi.” der.

4.Savaş Başlarken

Ermeni birlikleri, Gence’ye taaruza başladılar. Amaçları; Azerbaycanın son kalesi olan Gence’yi ele geçirerek bütün Azerbaycanı kontrol altında tutmak ve Azerbaycanın Milli Birliğini yok etmekti. Azerbaycan Cumhuriyeti, Konfederasyonun dağılmasından 2 gün sonra Kafkas İslam Ordusunun gelişi ile Tiflisten Gence’ye geçerek 28 Mayıs 1918de Musavat Partisi Lideri Mehmet Emin Resülzadenin liderliğinde Gence’de bağımsızlığını bir bildirgeyle ilan etti. Bu bildirge İstiklal Beyannamesidir. 28 Mayıs Azerbaycanda bugün Milli Bayram olarak kutlanmaktadır. Azerbaycanın bağımsızlık ilanı üzerine Daşnak Komutanı Şaumyan, Kürdemir- Yevlakh ve Göyçay olmak üzere iki taraftan Gence’ye saldırı hazırlığına başlladı.

Mehmet Emin Resulzade, Azerbaycanı ve Azerbaycan halkını şöyle tanıtır; “Azerbaycanlılar milliyet bakımından Türk, din bakımından İslam, uygarlık bakımından da Doğuludur! Kendisine mahsus lehçesiyle, Anadolu Türkçesine yakın bir şiveyle Azerbaycan Türkü, çeşitli şivelere sahip ve bulunduğu yerlere göre çeşitli isimler taşıyan büyük Türk ağacının bir dalıdır. Azerbaycan milletinin bugün oturdukları yerler, eskiden beri Türk halkının yaşadığı yerlerdir… Başta kahraman Cevat Han’ın destanlara sığmaz savunması olmak üzere, Azerbaycanlılar yiğitçe topraklarını Rus ordusuna kadar savunmuş ama sonunda yenik düşmüşlerdir…”

Kafkasya cephesinde 4 Haziran 1918 de Batum’da Gürcülerle Osmanlı heyeti arasında barış antlaşması imzalanırken, aynı gün Azerbaycan Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti tarafından tanınarak iki devlet arasına bir antlaşma imzalandı. Antlaşmaya göre;

  1. Azerbaycan ile Osmanlı Devleti arasında daimi bir dostluk ve barış olacaktır.
  2. Azerbaycan, Osmanlı Devleti,Gürcistan ve Ermenistan arasındaki sınırlar belirlenmiştir. Bu durumda Osmanlı Devleti ve Azerbaycan arasında geniş bir sınır komşuluğu tesis edilmiş oluyordu.
  3. Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan arasındaki ihtilaflı sınır konusu çözümlenecek ve Osmanlı Devletine bildirilecektir.
  4. En önemli madde olup, Azerbaycan huzur ve istikrarını, güvenliğini temin edebilmek için ihtiyaç duyması halinde Osmanlı Devletinden askeri yardım talebinde bulunabilecektir.
  5. Sınırları içindeki silahlı çetelerin bertaraf edilmesi sorumluluğu Azerbaycan’a aittir.
Enver Paşa ile Mehmet Emin Resulzade arasındaki arasında ki görüşmede Azerbaycan’a ilk yardım olarak 2 milyon Türk Lirası tutarında borç verilmesi karara bağlandı.Enver Paşa bu Anlaşma uyarınca, Nuri Paşa’nın talebi ile Şark Orduları grubundan donanımı en iyi olan 15.Tümen ile Şark Orduları Komutanlığı bünyesinde bulunan 5. Piyade Tümeninin Kafkas İslam Ordusunun arasına katılması emrini verdi. Bu arada Ali İhsan Sabis Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Van’dan sonra 8 Haziran 1918de Tebriz’i aldı.

Osmanlı-Azerbaycan antlaşması, Türk Ordusu mensuplarının Gence ye gelmesi, Kafkas İslam Ordusunun Teşkil edilmesi Ermenileri rahatsız etti. Bu nedenle Ermeni Komutan Stepan Şaumyan Gence ye saldırı emri verdi 12 Haziran 1918de ilerlemeye başlayarak aynı ay içinde Ermeni birlikleri Gence ye kadar bütün bölgeyi kontrol altına aldılar. Nuri Paşa, taarruz eden düşmanı durdurmak amacıyla tedbir planı hazırladı. İlk olarak Gence de yaşayan Ermeni asıllı nüfusun silahlarını alma emrini tebliğ etti. Silah teslim etmeyeceklerini beyan eden Ermenilere karşı harekat başladı. 11-12 Haziran tarihinde 9. Piyade Alayı ve 2. Süvari Alayı komutanlarıyla görüşmek isteyen Ermeni temsilcileri, silahları teslim edeceklerine dair söz verdilerse de bunu yapmadılar. 12 haziran da yapılan başarılı taarruz sonucunda Ermeniler, silahlarını teslim etmek zorunda kaldılar. Kafkaslar da Mehmetçik ilk kez Gence de Şehit düşmüştür.

Nuri Paşa, Gence’ye doğru yürüyen düşmanı durdurmak için emir verdi. 16 Haziranda Kürdemir etrafında Ermeni birlikleriyle Kafkas İslam Ordusunun 10.Alayı arasında cereyan eden muharebede Kafkas İslam Ordusu, ciddi kayıplar verdi.16-18 Haziran savaşında Türk ordusundan yardıma gelenler ve Kafkas İslam Ordusundan 122 şehit verildi, 121 kişi de yaralandı. Bundan sonra taraflar savaşa ara verdi. 27 Hazirana kadar Osmanlı Devletinden yardım gelmiş ve civar bölgelerde yaşayan yerli halk da Kafkas İslam Ordusuna katılmıştı. Üç Osmanlı Tümeninden (12.000-14.000) oluşan orduya Dağıstan Türkleri (4.Tümen) ve Azerbaycan Türkleri (5.Tümen) gönüllülerinin de katılımıyla toplam 20.000 civarında asker gücüne erişilir. Azerbaycanlıların komutanı Ali Ağa Şıhlinskidir. Osmanlı ordusunda ise 5.Kafkas Fırkasının başında önemli bir komutan Mürsel Paşa bulunmaktaydı.

27 Haziran da Ermeni birlikleri, ansızın taarruz ettiler. Karameryem- Göyçay karayolu boyunca Kafkas İslam Ordusu ile karşı karşıya geldiler. Türk birlikleri hücuma geçip düşmanı bozguna uğratarak, doğu istikametine doğru kaçmalarını sağladılar. Panik içinde kaçan düşman askerleri karşılarına çıkan Aksu (Ağsu) kasabasını tamamen yakıp yok ettiler. Göyçay Savaşı, Kafkas İslam Ordusu ile Azerbaycan için çok önemli ve başarılı sonuçlar elde edilmesini sağlamıştır. 29 Hazirandaki savaş ise bu başarıyı daha da arttırdı. 30 Haziranda Ermeniler Karameryem ve Göyçay bölgesinden tamamen çıkarıldı. 1 Temmuzda sona eren bu savaş, Kafkas İslam Ordusunun bugüne kadar ki en başarılı harekatı olarak kabul edilir. Bakü’ye doğru yürüyüşe devam eden Kafkas İslam Ordusu, 5 Temmuzda Ağsu etrafında düşmanı bir kez daha bozguna uğratarak geri çekilmeye mecbur etti.10 Temmuzda Kafkas İslam Ordusundan yeni darbe alan Bolşevik- Daşnak birlikleri, Kürdemir’i terk ederek Şamahı’ya doğru yürüdüler. Düşmanı takip eden Kafkas İslam Ordusu, 22 Temmuzda Şamahıyı’da düşmandan temizledi.22-30 Temmuz tarihleri arasında birkaç savaş yapan Kafkas İslam Ordusu, Bakü yakınlarına kadar geldi. Kafkas İslam Ordusuyla, Bolşevik – Daşnak birlikleri arasında en önemli muharebeler, Gence- Bakü arasında bulunan bölgede olmasına rağmen, Azerbaycan’ın Güney bölgesi de önemini kaybetmemiştir. Kür Nehri sahilinde bugün Neft Çalan adıyla anılan bölge de Salyan Muharebeleri olmuştur. Bu muharebelerde şehit olan 9 Türk askeri burada gömülmüş ve onların adına bir anıt yapılmıştır.

Kafkas İslam Ordusunun baskısı sonucu Bolşevik – Daşnak birlikleri ve Bakü’de yönetime sahip olan Sentrokaspi (Merkezi Hazar- Centrocaspian) Hükümeti, Bağdat’tan, İran’dan geçmiş bulunan İngiliz birliklerinin komutanıyla anlaşarak Bakü’yü Türklere karşı savunmak için Britanya İmparatorluğunun Dunsterforce elit kuvvetinin Azerbayca’na gönderilmesini sağlamayı başardı. Amaç, bağımsızlık ilan etmiş olan Azerbaycan Milli Hükümetine Bakü’yü başkent yapma imkanı vermemekti. İngilizlerin Lionel Dunsterville Komutasındaki Dunsterforce adı verilen ordusu 4 Ağustosta Bakü’yü işgale başlar. Ordu da bin Piyade, bir Topçu bataryası, bir makineli tüfek kolu, 3 zırhlı araba, 2 uçak bulunmaktaydı. İngilizlerin Bakü’ye girmesi, yeni hükümetin direnişini arttırdı.

5 Ağustosta Kafkas İslam Ordusunca Bakü’ye yapılan ilk taarruz teşebbüsü, başarısız oldu. Kafkas İslam Ordusu bu muharebe de 9 Subay ve 139 er şehit verdi, 444 de yaralı vardı. Nuri Paşa, bu başarısızlıktan sonra muharebelere bir süre ara vermeyi ve son harekâta hazırlanmayı planladı. Bu arada Şark Cephesi Komutanlığı ve bu komutanlığa bağlı Kuzey Grubu tamamen lağvedilerek bütün birlikler Nuri Paşa’nın emrine verilmiştir. Osmanlı Devletinden yeni yardımlar alan Kafkas İslam Ordusu, Bakü çevresinde savaş hazırlığına başladı. 17 Ağustosta Albay Stapavor Komutasındaki Ermeni ordusu Bakü’nün kuzeyindeki savaştan başarısızlıkla ayrıldı.

Bu arada dinlenmiş olan Osmanlı ordusu, 23 Ağustosta Bakü önlerinde taarruza başladı. Mürsel Paşa Komutasındaki kuvvetler 26 Ağustosta Kurt Kapısına ve Binegadi Tepesine saldırdı. Bu sırada Almanya, Kafkas İslam Ordusunun Bakü’ye girmesine önlemek için harekete geçti. Osmanlı’nın müttefiki ve dostu iken Bakü petrollerinden pay almak istiyordu. 27 Ağustos 1918 de Almanya ve Sovyet Rusya gizli bir antlaşma imzalandılar. Almanya, Sovyet Rusya’ya ‘’Bakü sancağına ve ona bitişik Cevat, Şamakı ve Kuba sancaklarına üçüncü bir ordunun girmesine izin vermeyeceği’’doğrultusunda söz verdi. Osmanlı ordusunu durdurması karşılığında Bakü petrollerinin dörtte biri Almanlara verilecekti. Almanya, müttefiki olan Osmanlı Devletinin arkasından iş çevirmekten çekinmedi. Türk kuvvetleri Bakü’ye girme hazırlığındayken Almanya bu antlaşmanın bir nüshasını Bâb-ı Aliye sunarak İstanbul’dan saldırıyı durdurmasını istedi, ancak Enver Paşa bunu reddetti. Osmanlı ordusu 28-29 Ağustos da Bakü’yü yoğun top ateşine tuttu ve tekrar Binegedi tepesine saldırdı. 29 Ağustos – 1 Eylül arasında Binegedi tepesi ve Digayı ele geçirdi.

Kafkas İslam Ordusu 1-13 Eylül tarihleri arasında saldırı yapmadı, mevkilerde son taarruz hazırlıklarına başladı. Dunsterville’in hatıralarında bu süre içerisinde Ermenilerin Müslüman halka yaptığı zulümler anlatılmıştır. Dunsterville çekilme kararı alır ancak yakın zamanda yönetimi darbe ile ele geçirmiş olan, Merkezi Kafkasya Diktatörlüğü bunu kabul etmez.Bakü’de İngiliz ordusundan başka Grigory Korganov komutasında 6000 askerden oluşan düzenli Bolşevik ordusu, General Dokuçaev-Ermeni Albay Avetivos komutasında 40 uzun menzilli silah ve 6000 piyadeli ordu, çoğunluğu Daşnak Ermenilerden oluşan Ermeni-Rus, Bakü ordusu bulunmaktaydı. Daşnak komutanlardan en meşhuru ‘’her müslüman düşmandır, düşman olması için Müslüman oluşu yeterli nedendir’’ felsefesine sahip Azmasp bulunmaktaydı. Son dakikada Biçerakov komutasındaki 600 Kazaktan oluşan Rus ordusu da yardıma geldi. 13 Eylül 1918 de Bakü üzerine son taarruz kararı alındı. Gece saat 03:00 da Kurt Kapısına karşı başlayan taarruz da Bakü’nün giriş kapıları alındı. 14 Eylül 1918 de sabaha karşı Kafkas İslam Ordusunun bütün topları düşman mevkilerini ateşe tuttu. Bu taarruz karşısında tutunamayan Bakü ordusu ve İngiliz ordusundan kalanlar mevkilerini terk ederek Enzali’ye doğru kaçmaya başladılar. 15 Eylül 1918 de, Kafkas İslam Ordusunun piyade ve süvari birlikleri Halil (Kut) Paşa komutasında Bakü’ye girdi. Böylece şehir düşmanlardan temizlenmiş oldu. Zaferden sonra, Kafkas İslam Ordusu 16 Eylül 1918 günü, Bakü de düzenlenen törende resmî geçit yaptı. Aynı gün içerisinde Bakü’nün kurtarılmasını, Nuri Paşa, Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili ağabeyi Enver Paşa’ya telgrafla bildirdi.”Allah’ın yardımı ile Bakü şehri 30 saat şiddetli muharebeden sonra 15.09.1918 tarihinde düşmandan tamamıyla temizlenerek zapt olunmuştur. 54. Alayın kahramanlığı zikredilmeye değer. Tafsilat arz olunacaktır.”

Nuri Paşa’nın telgrafına ağabeyi Enver Paşadan cevap gelir. ”Büyük Turan İmparatorluğunun Hazar Denizi kıyısındaki zengin bir konak yeri olan Bakü şehrinin zaptına ilişkin haberi büyük sevinç ve mutlulukla öğrenmiş bulunuyorum. Türk İslam tarihi sizin bu hizmetinizi unutmayacaktır. Gazilerimizin gözlerinden öper, şehitlerimize Fatihalar ithaf eder.” Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Feteli Han Hoyski yönetimindeki Azerbaycan Devlet Hükümeti 17 Eylül 1918 de Gence’den Bakü’ye taşındı. Nuri Paşa ve Kafkas İslam Ordusu sivil işlere karışmadı.

Azerbaycan’ın bağımsızlığı için mücadele eden, Türk Ordusu bu taarruz boyunca 1130 şehit vermiştir. Yeni kurulan Kuzey Kafkasya Ordusuna Komutan tayin edilen Met Çunatıko Yusuf İzzet Paşa, Kafkas İslam Ordusu Kumandanı Nuri Paşa ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti Devlet Başkanı Abdülmecid Çermoy düşmandan temizlenen Derbentte bir araya geldiler.13 Ekim 1918 günü yapılan büyük merasimden sonra top sesleri arasında Kuzey Kafkasya Cumhuriyetinin 7 Yıldızlı bayrağı şehrin burçlarına çekildi. Mehmet Emin Resulzade “Azerbaycan Cumhuriyet” adlı kitabında “Kardeş Türkiye’nin İmdadı” başlığı altındaki bölümde Bakü’nün geri alınmasını “Mehmetçiğin tarihe altın harflerle yazılacak bir fedakârlığı” olarak anlatır.
 
Üst
Alt