[KRSAG=https://img-s1.onedio.com/id-5aaa864cfbe966a42c2b8a0f/rev-0/w-900/h-1376/f-jpg/s-632e47566848184c864cd7737782646cd935f746.jpg][/KRSAG]
Nuri Demirağ, (Mühürzade Mehmet Nuri Bey, 1886, Divriği, Sivas - 13 Kasım 1957, İstanbul), iş adamı, siyasetçidir. Türkiye’de ilk uçak fabrikasının kuruluşu, ilk sigara kağıdı üretimi, ilk yerli paraşüt üretimi gibi ilkleri gerçekleştiren, İstanbul Boğazı üzerine köprü yapılması, Keban’a büyük bir baraj yapılması düşüncelerini ilk kez gündeme getiren kişidir. Özellikle havacılık sanayisinde başarıları ile anılır. Başarılarından ötürü 1934 yılında Atatürk kendisine ve kardeşi Abdurrahman Naci Bey’e Demirağ soyadı verdi.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerindendir. Türkiye’nin 10 bin km'lik demiryolu ağının 1250 km’lik bölümünün inşasını gerçekleştirmiş ve bu nedenle kendisine Mustafa Kemal Atatürk tarafından “Demirağ” soyadı verilmiştir. Cumhuriyet döneminin sayılı zenginleri arasına girmiş ve hayırseverliği ile tanınmış bir iş adamıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkınma Partisi’nin kurucusudur.
1886 yılında, Sivas'ın Divriği ilçesinde dünyaya geldi. Babası Mühürzade Ömer Bey, annesi Ayşe Hanım’dır. Üç yaşında iken babasını kaybetti, annesi tarafından büyütüldü.
Ortaöğrenimini Divriği Rüştiye Mektebi’nde tamamladıktan sonra okuldaki başarısı nedeniyle öğretmen yardımcısı olarak bir süre kendi okulunda görev yaptı. 1903’de Ziraat Bankası’nın açtığı memurluk sınavını kazanarak Kangal kazasındaki şubeye, bir yıl sonra ise Koçgiri Şubesi’ne atandı. 1906-1909 arasında Erzurum vilayetinde kıtlık yaşanmıştı. Nuri Bey, 1909'da, depolarda bırakılan buğday ve tahılları kişisel inisiyatifini kullanarak halka uygun bedelle sattı. Bu yüzden hakkında soruşturma açıldı ve aklandı.
1910’da Maliye Bakanlığı’nın sınavını kazandı ve maliye memuru oldu. Beyoğlu Gelirler Müdürlüğü’nde memur olarak İstanbul’a atanmıştı. Kısa süre sonra Hasköy Mal Müdürü oldu. Maliyenin her kademesinde çalıştı. Bir yandan da Maliye Mekteb-i Alisi’nde gece derslerine katılarak yüksek öğrenimini yaptı. 1918’de maliye müfettişi oldu. Beyoğlu ve Galata dolaylarında görev yaparken I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış bir devletin memuru olarak bazı hakaretlere maruz kalmıştı. Bu hakaretleri sindiremediği için istifa etti.
Mesude Hanım ile evlenen Mehmet Nuri Bey’in bu evlilikten Galip ve Kayı Alp adlı iki oğlu, Mefkure, Şukufe, Süveyda, Süheyla, Gülbahar ve Turan Melek adlarında kızları dünyaya geldi. Drexel Üniversitesi biyomedikal mühendisliği bölümü kurucusu Profesör Doktor Banu Onaral torunudur.
Maliye müfettişliğini bıraktıktan sonra ticaret yapmanın yollarını arayan Nuri Bey, 1918'de, yabancıların tekelinde olan sigara kağıdı işine girdi. Eminönü’de küçük bir dükkânda ilk Türk sigara kağıdı yapımını başlattı. Ürettiği sigara kağıdına “Türk Zaferi” adını verdi. Türk Zaferi sigara kâğıtları Kurtuluş Savaşı vermekte olan Türk halkı tarafından büyük ilgi gördü. Nuri Bey, bu ilk girişiminden büyük kazanç elde etti.
Kurtuluş Savaşı’ndan bağımsız bir devlet olarak çıkan Türkiye Cumhuriyeti, ülkenin ulaşım sorununa demiryolları ile el atmıştı; amaç, en kısa sürede demiryolu ağını genişletmekti. 1926’da Samsun-Sivas demiryolu yapımını üstlenen Fransız şirketi işi bırakınca ilk etapta yapılacak yedi kilometrelik kısım için açılan ihaleye giren Mehmet Nuri Bey, çok düşük bir fiyat vererek ihaleyi aldı. İşin geri kalan kısmı da denemek üzere kendisine verildi. Tapu dairesinde mühendis olan kardeşi Abdurrahman Naci Bey’i de memuriyetinden istifa ettirip kendisine ortak yapan Mehmet Nuri Bey artık Türkiye Cumhuriyetinin ilk demiryolu müteahhidi olmuştu. Kardeşi ile birlikte çalışarak Samsun-Erzurum, Sivas-Erzurum ve Afyon-Dinar hattını 1012 kilometrelik demiryolunu bir yıl gibi kısa bir sürede tamamladı. Çok dağlık ve kayalık arazide balyozlarla dağları delerek tünel açmak zorunda kalmalarına rağmen işlerini zamanında tamamladılar.
Nuri Bey, demiryolu yapımı sürerken çeşitli büyük inşaat projelerine de başladı. Karabük Demir Çelik, İzmit Selüloz, Sivas Çimento ve Bursa Merinos tesislerini, Eceabat Havalimanı’nı, Haliç kenarında İstanbul Hal Binası’nı inşa etti.
Türk Hava Kurumuna yurt dışından uçak almak için bağış kampanyası başlatılınca Nuri Demirağ'a şu soru yöneltildi: “Siz kuruma ne vereceksiniz?”
Yanıtı mükemmeldi: “Siz ne diyorsunuz! Benden ulus için bir şey istiyorsanız en mükemmelini istemelisiniz. Mademki bir ulus uçaksız yaşayamaz, öyleyse bu yaşama aracını başkalarının bağışından beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya adayım.”
Yani para verip yurt dışından uçak almak yerine kendi uçağımızı kendimiz yaparız diyerek uçak fabrikası kurmaya karar verdi.
1932 yılında gözlerini Türk semalarına diktiğinde orada Türk yapımı kartalların uçuşmadığını görerek yeni bir şevke ve gayret aşkına kapılmıştı. O tarihlerde şu cümleyi söylemişti:
"Göklerine hâkim olamayan milletler, yerlerde sürünmeye, yerin dibinde çürümeye mahkûmdur."
Ve dediğini yaptı. Eşi benzeri olmayan bir vatanperver olarak uçak fabrikası ve uçuş okulu için çalışmalara başladı. Yurt dışında incelemelerde bulunduktan sonra yurt dışından lisans almak istemeyip Türk tipi uçakları yapacağını şu sözlerle dile getirmişti:
“Avrupa’dan Amerika’dan lisanslar alıp uçak yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise büyük bir sır, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Bununla birlikte kopyacılık sürdürülürse modası geçmiş şeylerle boş yere zaman geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika’nın son sistem uçaklarına karşılık yepyeni bir Türk tipi yaratılmalıdır.”
1940 yılında Yeşilköy Gök Okulu’nu kurdu. Burada pilotlar yetiştiriliyordu.
"Nu.D" adlı uçaklar yapıldı. Yüzde yüz yerli ve milliydi her biri. Saatte 325 km yapabilen, 5000 feet'e kadar yükselebilen, hiç durmadan 1000 km uçabilen, çift pilot kumandası bulunan uçaklardı.
Uçaklarının güvenilir olduğunu ve okulundan mezun pilotların başarılı bir biçimde yetiştirildiklerini kanıtlamak için, kendi fabrikasında yapılan uçağa önce kendi biniyor, pilot koltuğuna da kendi pilot okulundan mezun olan oğlunu oturtuyor ve kendi yaptığı uçağı, kendi okulunda yetiştirdiği kendi oğluna kullandırarak, göklere yükseliyordu.
Türk Hava Kurumu, Demirağ Uçak Fabrikası’na 10 adet uçak ve 65 adet planör siparişi verdi. 1940 yılında Nuri Demirağ'ın uçak fabrikası tarafından Nud.36 eğitim uçağı 24 adet, 1944 yılında ise Nud.38 altı kişilik yolcu uçağı üretildi. Bu ilk yerli yolcu uçağı, dünya havacılığı yolcu uçakları A sınıfına alındı. Bu uçaklarla seferler yapılmaya başlandı.
Nuri Demirağ’ın uçak işlerinin sekteye uğraması mühendis Selahattin Alan’ın (Türkiye'nin ilk uçak mühendisi) yaptığı bir deneme uçuşunda kaza yapıp vefat etmesiyle başladı. Bu bir başarısızlık mıydı? Elbette değildi. Sadece bir kazaydı. Pilot çevredeki hayvanlar piste girmesin diye açılan hendeği görmediği için böyle bir kaza olmuştu, uçak kaynaklı bir sebep bile değildi.
Bu yüzden Türk Hava Kurumu sipariş ettiği 65 uçağı almaktan vazgeçti. İş yargıya taşındı fakat Demirağ adına olumsuz karar verildi. Oysa Nuri Demirağ uçakların en güvenli ulaşım araçları olduğunu üstüne basa basa söylemişti. Kurulduğu günden beri 16 bin saat uçuşun yapıldığı, 290 pilotun yetiştiği Gök Okulları'nda hiçbir kaza meydana gelmemişti.
Bilirkişi raporları da lehine olmasına rağmen, mahkeme kararları hep aleyhine neticelendi. Ayrıca, uçakların yurt dışına satılmaması için bir de kanun çıkartıldı. Bu nedenle İspanya, İran ve Irak’ın verdiği uçak siparişleri de iptal edildi. Yurt dışından alınan siparişler engellendiği için elde kalan uçaklar hurdaya gitti.
Nuri Demirağ bu gelişmeleri belgelerle anlatıp, yaptığı toplam masrafın 1,5 milyon lira olduğunu belirttikten sonra cümlesini şöyle bitirmişti:
“Hoş, karakterim buna müsait değil ama, bu parayla farzı-muhal 15-20 adet han-apartman yaptırır, senede 150-200 bin lira gelir alarak istediğim gibi yaşardım fakat yapmadım.”
Siyasilere yazdığı mektupta, olabilecek her şeyi tek tek sıralayarak konunun milli politika açısından önemini vurguladı ve isteklerini gayet mahcup bir şekilde duyurdu. Fakat dikkate alınmadı.
Türk Hava Kurumu Fransa’dan uçak istedi. Nuri Demirağ 10 milyonluk zararını sineye çekti. Nuri Demirağ, "Bütün isteğim Türk gençliğinin kanatlanmasını görmektir. Bu yolda bütün kişisel servetimi adamış bulunuyorum. Gerekirse sırtımdaki gömleği bile bu amaç uğruna satmaya hazırım." diyerek niyetini belli etse de, yerli uçak hikayesi kötü sonla bitmişti.
Yeşilköy'deki arazisi daha sonra devletin oldu.
[TBR=https://lh3.googleusercontent.com/proxy/BibWRSYxnSZeusjc88rvAVbGEqaXsItgNnPeaJXsDYGhERa7ORF6J2ytcK34jbxklpolCvcUwkmIDtsgM7djDP6aauQXDpoEa0VucceuxAyAhADjADiiow][/TBR]
1931 yılında İstanbul Boğazı’na köprü inşası projesini başlattı. Yurtdışından uzmanlar getirerek incelemeler yaptırdı; San Francisco’daki Golden Gate Köprüsü ile aynı sistemde bir köprü inşa etmeleri için Golden Gate’i inşa eden firmayla anlaştı. Tüm hazırlıkları bitmiş olan projeyi 1934’te cumhurbaşkanı Atatürk’e sundu. Cumhurbaşkanı tarafından beğenilse de proje hükümetten onay alamadı ve proje gerçekleşmedi. Bu, Nuri Demirağ’da çok büyük bir hayalkırıklığı yarattı.
Nuri Demirağ, THK aleyhine açtığı davasını kaybettikten sonra, Türkiye'de adalet kavramının gelişmesi için tek-partili yönetim anlayışının değiştirilerek çok-partili demokratik düzenin getirilmesi gerektiğine inanmıştı. Bu düşünceyle siyasete atıldı. 1945 yılında Türkiye’nin ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkınma Partisi’ni kurdu. Parti, 1946 ve 1950 seçimlerinde meclise giremedi. 1954 seçimlerinde Demokrat Parti’den adaylığını koydu, Sivas milletvekili oldu. Çölleşme, tarım ve hayvancılıkta gerileme, enerji, barajlar, köprüler, limanlar hakkında çalışmalar yaptı.
Nuri Demirağ, (Mühürzade Mehmet Nuri Bey, 1886, Divriği, Sivas - 13 Kasım 1957, İstanbul), iş adamı, siyasetçidir. Türkiye’de ilk uçak fabrikasının kuruluşu, ilk sigara kağıdı üretimi, ilk yerli paraşüt üretimi gibi ilkleri gerçekleştiren, İstanbul Boğazı üzerine köprü yapılması, Keban’a büyük bir baraj yapılması düşüncelerini ilk kez gündeme getiren kişidir. Özellikle havacılık sanayisinde başarıları ile anılır. Başarılarından ötürü 1934 yılında Atatürk kendisine ve kardeşi Abdurrahman Naci Bey’e Demirağ soyadı verdi.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerindendir. Türkiye’nin 10 bin km'lik demiryolu ağının 1250 km’lik bölümünün inşasını gerçekleştirmiş ve bu nedenle kendisine Mustafa Kemal Atatürk tarafından “Demirağ” soyadı verilmiştir. Cumhuriyet döneminin sayılı zenginleri arasına girmiş ve hayırseverliği ile tanınmış bir iş adamıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkınma Partisi’nin kurucusudur.
Yaşamı |
Ortaöğrenimini Divriği Rüştiye Mektebi’nde tamamladıktan sonra okuldaki başarısı nedeniyle öğretmen yardımcısı olarak bir süre kendi okulunda görev yaptı. 1903’de Ziraat Bankası’nın açtığı memurluk sınavını kazanarak Kangal kazasındaki şubeye, bir yıl sonra ise Koçgiri Şubesi’ne atandı. 1906-1909 arasında Erzurum vilayetinde kıtlık yaşanmıştı. Nuri Bey, 1909'da, depolarda bırakılan buğday ve tahılları kişisel inisiyatifini kullanarak halka uygun bedelle sattı. Bu yüzden hakkında soruşturma açıldı ve aklandı.
1910’da Maliye Bakanlığı’nın sınavını kazandı ve maliye memuru oldu. Beyoğlu Gelirler Müdürlüğü’nde memur olarak İstanbul’a atanmıştı. Kısa süre sonra Hasköy Mal Müdürü oldu. Maliyenin her kademesinde çalıştı. Bir yandan da Maliye Mekteb-i Alisi’nde gece derslerine katılarak yüksek öğrenimini yaptı. 1918’de maliye müfettişi oldu. Beyoğlu ve Galata dolaylarında görev yaparken I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış bir devletin memuru olarak bazı hakaretlere maruz kalmıştı. Bu hakaretleri sindiremediği için istifa etti.
Mesude Hanım ile evlenen Mehmet Nuri Bey’in bu evlilikten Galip ve Kayı Alp adlı iki oğlu, Mefkure, Şukufe, Süveyda, Süheyla, Gülbahar ve Turan Melek adlarında kızları dünyaya geldi. Drexel Üniversitesi biyomedikal mühendisliği bölümü kurucusu Profesör Doktor Banu Onaral torunudur.
İlk Türk Sigara Kağıdı |
Demiryolu İnşaatı |
İnşaat İşleri |
Uçak Fabrikası Ve Uçuş Okulu |
Yanıtı mükemmeldi: “Siz ne diyorsunuz! Benden ulus için bir şey istiyorsanız en mükemmelini istemelisiniz. Mademki bir ulus uçaksız yaşayamaz, öyleyse bu yaşama aracını başkalarının bağışından beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya adayım.”
Yani para verip yurt dışından uçak almak yerine kendi uçağımızı kendimiz yaparız diyerek uçak fabrikası kurmaya karar verdi.
1932 yılında gözlerini Türk semalarına diktiğinde orada Türk yapımı kartalların uçuşmadığını görerek yeni bir şevke ve gayret aşkına kapılmıştı. O tarihlerde şu cümleyi söylemişti:
"Göklerine hâkim olamayan milletler, yerlerde sürünmeye, yerin dibinde çürümeye mahkûmdur."
Ve dediğini yaptı. Eşi benzeri olmayan bir vatanperver olarak uçak fabrikası ve uçuş okulu için çalışmalara başladı. Yurt dışında incelemelerde bulunduktan sonra yurt dışından lisans almak istemeyip Türk tipi uçakları yapacağını şu sözlerle dile getirmişti:
“Avrupa’dan Amerika’dan lisanslar alıp uçak yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise büyük bir sır, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Bununla birlikte kopyacılık sürdürülürse modası geçmiş şeylerle boş yere zaman geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika’nın son sistem uçaklarına karşılık yepyeni bir Türk tipi yaratılmalıdır.”
1940 yılında Yeşilköy Gök Okulu’nu kurdu. Burada pilotlar yetiştiriliyordu.
"Nu.D" adlı uçaklar yapıldı. Yüzde yüz yerli ve milliydi her biri. Saatte 325 km yapabilen, 5000 feet'e kadar yükselebilen, hiç durmadan 1000 km uçabilen, çift pilot kumandası bulunan uçaklardı.
Uçaklarının güvenilir olduğunu ve okulundan mezun pilotların başarılı bir biçimde yetiştirildiklerini kanıtlamak için, kendi fabrikasında yapılan uçağa önce kendi biniyor, pilot koltuğuna da kendi pilot okulundan mezun olan oğlunu oturtuyor ve kendi yaptığı uçağı, kendi okulunda yetiştirdiği kendi oğluna kullandırarak, göklere yükseliyordu.
Türk Hava Kurumu, Demirağ Uçak Fabrikası’na 10 adet uçak ve 65 adet planör siparişi verdi. 1940 yılında Nuri Demirağ'ın uçak fabrikası tarafından Nud.36 eğitim uçağı 24 adet, 1944 yılında ise Nud.38 altı kişilik yolcu uçağı üretildi. Bu ilk yerli yolcu uçağı, dünya havacılığı yolcu uçakları A sınıfına alındı. Bu uçaklarla seferler yapılmaya başlandı.
Nuri Demirağ’ın uçak işlerinin sekteye uğraması mühendis Selahattin Alan’ın (Türkiye'nin ilk uçak mühendisi) yaptığı bir deneme uçuşunda kaza yapıp vefat etmesiyle başladı. Bu bir başarısızlık mıydı? Elbette değildi. Sadece bir kazaydı. Pilot çevredeki hayvanlar piste girmesin diye açılan hendeği görmediği için böyle bir kaza olmuştu, uçak kaynaklı bir sebep bile değildi.
Bu yüzden Türk Hava Kurumu sipariş ettiği 65 uçağı almaktan vazgeçti. İş yargıya taşındı fakat Demirağ adına olumsuz karar verildi. Oysa Nuri Demirağ uçakların en güvenli ulaşım araçları olduğunu üstüne basa basa söylemişti. Kurulduğu günden beri 16 bin saat uçuşun yapıldığı, 290 pilotun yetiştiği Gök Okulları'nda hiçbir kaza meydana gelmemişti.
Bilirkişi raporları da lehine olmasına rağmen, mahkeme kararları hep aleyhine neticelendi. Ayrıca, uçakların yurt dışına satılmaması için bir de kanun çıkartıldı. Bu nedenle İspanya, İran ve Irak’ın verdiği uçak siparişleri de iptal edildi. Yurt dışından alınan siparişler engellendiği için elde kalan uçaklar hurdaya gitti.
Nuri Demirağ bu gelişmeleri belgelerle anlatıp, yaptığı toplam masrafın 1,5 milyon lira olduğunu belirttikten sonra cümlesini şöyle bitirmişti:
“Hoş, karakterim buna müsait değil ama, bu parayla farzı-muhal 15-20 adet han-apartman yaptırır, senede 150-200 bin lira gelir alarak istediğim gibi yaşardım fakat yapmadım.”
Siyasilere yazdığı mektupta, olabilecek her şeyi tek tek sıralayarak konunun milli politika açısından önemini vurguladı ve isteklerini gayet mahcup bir şekilde duyurdu. Fakat dikkate alınmadı.
Türk Hava Kurumu Fransa’dan uçak istedi. Nuri Demirağ 10 milyonluk zararını sineye çekti. Nuri Demirağ, "Bütün isteğim Türk gençliğinin kanatlanmasını görmektir. Bu yolda bütün kişisel servetimi adamış bulunuyorum. Gerekirse sırtımdaki gömleği bile bu amaç uğruna satmaya hazırım." diyerek niyetini belli etse de, yerli uçak hikayesi kötü sonla bitmişti.
Yeşilköy'deki arazisi daha sonra devletin oldu.
[TBR=https://lh3.googleusercontent.com/proxy/BibWRSYxnSZeusjc88rvAVbGEqaXsItgNnPeaJXsDYGhERa7ORF6J2ytcK34jbxklpolCvcUwkmIDtsgM7djDP6aauQXDpoEa0VucceuxAyAhADjADiiow][/TBR]
Boğaz Köprüsü Projesi |
Siyaset Yaşamı |
Demirağ, 1957 yılında, meclisteki kötü gidişi ağır bir dille eleştiren tarihi bir konuşma yaptı. Çalışanlar arasındaki ücret adaletsizliğinin ve uçurumun kapatılmasını isteyen yasa teklifini sundu. Aynı yıl, 13 Kasım 1957’de İstanbul’da şeker hastalığı nedeniyle hayatını kaybetti. Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.
|