- Katılım
- 4 Haz 2017
- Mesajlar
- 10,838
- Tepkime puanı
- 5,175
- Puanları
- 0
- Cinsiyet
- Erkek
[FONT="]Mescid-i Aksa bugünkü Filistin’in Kudüs kentinde bulunan ve Müslümanların ilk kıblesi olduğu düşünülen ibadethane.. Üç büyük dinin mabedi..[/FONT]
[h=4]Mescid-i Aksa Adı Nereden Geliyor? [/h][FONT="]Kudüs, tüm dönemlerde tüm dinler için kutsal kabul edilen bir yer.. Bu bakımdan Mescid-i Aksa’nın adı faklı dillerde farklı anlamlara gelebilmekte. Aramice Beth, İbranice Beth ha-mikdeş, Arapça Beytü’l makdis olarak bilinir Mescid-i Aksa. Anlamı her dilde “Kutsal ev” demek. Hatta Kudüs adı, Mescid-i Aksa’nın bu anlamında dolayı “Kudüs”; yani kutsanmış, mukaddes yer anlamına gelir
[/FONT][FONT="]Elbette Mescid-i Aksa’nın ismi konusunda İslam alimlerini dinlememek de olmaz. Kuran-ı Kerim’de İsrâ Suresinde ( 17/1) Mescid-i Aksa olarak kast edilen yerin Beytü’l Makdis olduğu düşünülür. Hatta bu konuda İslam alimleri hemfikirdir. Arapça “Aksa” uzak demektir. Tam çeviri ile Mescid-i Aksa “Uzak olan Mescid” demektir. Mescid-i Aksa, Mekke’ye uzak olduğu için bu adı aldığı düşünülür.[/FONT][h=3]Mescid-i Aksa’nın Tarihi[/h][FONT="]Mescid-i Aksa’nın yerini Hz. Davud’un belirlediği söylenir. Ama Mescid-i Aksa’yı inşa etme görevi Hz. Süleyman’a verilmiştir[SUP] (Bu bilgi Musevilerin kutsal kitaplarından olan Samuel’in ikinci kitabından alınmıştır).[/SUP] Hz. Davud, mabedi oğlunun yapması gerektiğini söyler ve ona eleman ile malzeme tedarik eder. Sûr Kralı Hiram, mabedin inşası için işçiler, keresteler, sütunlar göndermiştir. Bu malzemeler öylesine hazırdır ki I.Krallar kitabında yazana göre mabed yapılırken tek bir tokmak sesi dahi çıkmamıştır [SUP](Ayrıntılı bilgi için I.Krallar kitabının 5.ayetine bakabilirsiniz: Kitaba buradan ulaşabilirsiniz)[/SUP]. “Tapınağın yapımında kullanılan taşlar taş ocaklarında yontulmuştu. Onun için yapım halindeki tapınakta çekiç ve balta dahil hiçbir demir aletin sesi duyulmadı” diye yazar Krallar bölümünde. [SUP](Krallar kitabı, Yahudiliğin tarihinin anlatıldığı kitapların genel adıdır. 1. Krallar , 2. Krallar; 1. Tarihler, 2. Tarihler bu kitaplardır.)[/SUP][/FONT][FONT="]Tapınağın nasıl bir görünüme sahip olduğu I.Krallar kitabının 6.ayetinde tasvir edilmiştir. Buna göre mabedin inşası 7 yıl sürmüştür. Ana giriş 2.25m eninde altın kapı ile korunuyordu. Otuz oda vardı ve bu odaların hepsinin birbiri ile bağlantısı vardı. Kitaba göre bu odalar burma bir merdiven ile birbirine bağlanmaktaydı. Bir adet havuz vardı ve bu havuz yaklaşık 7 metre çapında, 4 metre yüksekliğinde idi. havuz, dört yöne bakan toplam 12 boğa heykeli üzerine konuçlandırılmıştı. Mabedde bulunan tüm eşyalar altındandı. Mabedin iç mimarisinde ise kabartma duvarlarla donatılmıştı. Mabed, bir ibadet yeri olarak tasarlandığından dolayı gelen insanların abdest alması için 10 adet tunç araba yapılmıştı ve abdest suyu da 1.5 tonluk bir kazandan dağıtılmaktaydı. Kuran-ı Kerim’de Sebe suresinde bu mabed inşa edilirken Hz. Süleyman’ın emrindeki cinlerin mabed içine mihrap, kazan, heykel, havuzlar ve ne dilerse yaptıklarını bildirmiştir[SUP] (Elmalılı Hamdi Yazır mealinden, 34/SEBE-13: Onlar ona, mihrablar, timsaller ve havuzlar gibi çanaklar ve sâbit kazanlardan her ne isterse yaparlardı.)[/SUP][/FONT][FONT="]II.Tarihler kitabında anlatıldığına göre Süleyman Mabedi ya da bugünkü adıyla Mescid-i Aksa’nın açılışı da görkemli bir törenle yapılmıştı. Hz. Süleyman 22.000 öküz ve 120.000 koyun kurban etmiştir. Bayram tam bir hafta sürmüştür. Tören esnasında gökten gelen ateşler yağmış ve İsrailoğulları bu olay üzerine yere kapanıp secde etmişlerdir [SUP](II.Tarihler 7/1-10 buradan bakabilirsiniz).[/SUP][/FONT][FONT="]Maalesef bu yapıdan bugüne kadar sadece birkaç adet taş kalıntı vardır. Bu durum, böyle bir mabedin varlığının inkarına da neden olmuştur ama Teynet olarak da bilinen, Tel-el Cüdeyde (1932-1936) arkeolojik kazılarında kutsal kitapta tarif edilen Süleyman Mabedinin planına benzer mabed planları bulunmuştur.[/FONT][FONT="]Peki Süleyman Mabedinden geriye neden birkaç parça taş kaldı..[/FONT][FONT="]İçi altınlarla dolu, havuzları tunçtan yapılmış bu mabed, İsrailoğulları toprakları işgal edilince pek çok kez yağma edilmiştir. En çok yağma, Hz. Süleyman zamanından sonra Babil İmparatoru II.Buhtun’un Kudüs’ü üçüncü kez işgal etmesiyle gerçekleşmiştir. Duvarlardaki altın kaplamaların dahil sökülüp talan edildiği bu işgal ile Kudüs, Babil buyruğuna girmiştir. Ta ki Persler Babil İmparatorluğunu sona erdirmesine kadar İsrailoğulları Kudüs’e girememiştir. Babiller sona erince Kudüs’e yeniden giren İsrailoğulları Beytü’l Makdis’i yeniden inşa etmeye koyulmuştur. Zerubbabel ve arkadaşlarının üstlendiği bu onarım 5 yıl sürmüştür. Onarımla, eskisi gibi olmasa da mabed yeniden inşa edilmişti ama Selefki Kralı Kudüs’ü işgal edince işler değişti. MÖ 168 yılında gerçekleşen işgalden daha kötüsü oldu İsrailoğulları için. Selefki Kralı, onarılan madebe Yunan Tanrılarının heykellerini getirdi. Bu durum Makkabi isyanına neden oldu. Makkabi, İbranice “çekiç” demektir. Selefki Kralının ibadet haklarını yasaklamalarının ardından Yehuda Makkabi, Yahudi muhaliflerinden bir ordu oluşturur ve bu ordu yardımı ile Büyük İskender’in ölümünden sonra Helenist (Büyük Yunan İmparatorluğu) idea ile kurulan Selefki Krallığının ordularını yenilgiye uğratır. Bu yenilgi sadece Süleyman Mabedi için önemli değildir; bu isyan ile Mısır ve çevresinde planlanan Helenist idea çok zarar görmüştür. Makkabiler, bu zaferden sonra (Makkabi kitabından yazan bilgiye göre ) köylerdeki pagan heykelleri parçaladılar, erkek çocuklarını sünnet ettirdiler. Makkabiler, kendi adetlerine göre dini bir törenle Süleyman Mabedini yani Mescid-i Aksa’yı temizlediler. İsrailoğulları artık Kudüs’e girebildiler.[/FONT][FONT="]Makkabiler isyanı bir siyasi iktidar kuramadı. MÖ 63 yılında Roma İmparatorluğu iki kez işgal etti Kudüs’ü. Yalnız, Roma ve İsrailoğulları’nın ortak çıkarlar için bir araya geldiler ve Hz. İsa doğmadan yirmi yıl önce Mescid-i Aksa daha da genişletilerek yeniden inşa edildi. Hz. İsa doğduğu zaman da bu inşaat devam ediyordu. İşin ilginç yani, Yahudilerin ağlama duvarı diye kutsal bildikleri ve bu duvarın ilk Süleyman Mabedi olduğuna inandıkları kalıntı, Süleyman zamanından değil, bu inşaattan kalmadır..[/FONT][FONT="]425 yılında depremler yüzünden iki kez yıkılan Mescid-i Aksa, yine deprem yüzünden harap olmuştu. Halife Zahir, Mescid-i Aksa’yı onarma işini üstlenmiştir. Yalnız Zahir, Mescid-i Aksa’yı biraz daraltmıştır.[/FONT][FONT="]Haçlı İstilası sonrası Mescid-i Aksa..[/FONT][FONT="]Haçlı İstilası, Kudüs Fatihi lakaplı Selahattin Eyyübi gelinceye kadar başarılı olmuştur. Hristiyanlar Kudüs’e yerleşmiş ve hatta bazı değişiklikler yapmaya başlamışlardır. Mescid-i Aksa’nın belirli kısımları şövalyelere verilmiştir. Bu şövalyelere Templum Salomonis adı verilmiştir ve onlara verilen yerler onlar tarafından erzak deposu ve yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. Sadece şövalyeler kullanmamışlardır Mescid-i Aksa’yı. Buraya gelen Latin kralları tarafından da saray olarak kullanılmıştır. Ve hatta Mescid-i Aksa’ya bir kilise inşaatı başlatılmış ama bu inşaat bitmemiş, yarım kalmıştır.[/FONT][FONT="]Selahattin Eyyübi, Kudüs’ü ele geçirince Haçlı İstilası ile mahvolan Mescid-i Aksa’yı Halife Zahir’in mimarisini koruyarak onarmıştır. Bugünkü Mescid-i Aksa, büyük ölçüde Halife Zahir’in planladığı Mescid-i Aksa’dır. Selahattin Eyyübi için, saray ve kiler olarak kullanılan bu mabedi onarmak ciddi anlamda emek istemiştir. Selahattin Eyyübi, Nureddin Zengi tarafından yapılan minareyi Mescid-i Aksa’ya konuçlandırmış, kadınlar için mescid yapmıştır. Selahattin Eyyübi, Mescid-i Aksa içinde bulunan kütüphaneye ciddi katkılar yapmış ve bu kütüphaneyi korumuştur. [/FONT][FONT="]Osmanlı ve Memlük İmparatorlukları zamanında Mescid-i Aksa..[/FONT][FONT="]Yavuz Sultan Selim, Mısır ve Ortadoğu’ya göz koyup Mercidabık ve Ridaniye savaşlarını yapmadan önce orada egemen olan Memlükler, Mescid-i Aksa’yı birçok defa tamir etmiştir. Yavuz Sultan Selim’den sonra Osmanlıların eline geçen Kudüs ve dolayısıyla Mescid-i Aksa onarımları Kanuni Sultan Süleyman zamanında başlamıştır. II. Mahmud döneminde de çeşitli restorasyonlar geçiren Mescid-i Aksa’nın kandilleri ve halıları II.Abdülhamid döneminde yenilenmiştir.[/FONT][FONT="]Kudüs İngiliz mandasındayken..[/FONT][FONT="]Mescid-i Aksa, İngiliz mandası zamanında Mimar Kemaleddin’e tamir ve restore ettirilmiştir. Mimar Kemaleddin bu restorasyondan ötürü Kraliyet nişanı almıştır.[/FONT][FONT="]90’lı yıllar ve milenyum sonrasında Mescid-i Aksa[/FONT][FONT="]Mescid-i Aksa’nın tahribi sadece savaşlar yüzünden olmamıştır. 21 Ağustos 1969 yılında faşist bir Yahudi tarafından Mescid-i Aksa ateşe verilmiştir. Ne yazık ki çıkan yangında Selahattin Eyyübi döneminde Nureddin Zengi tarafından yapılan minarenin büyük kısmı yanmıştır. Kalan kısmından elde edilen birkaç parça ise İslam müzesinde sergilenmektedir.[/FONT][FONT="]Bugün aslına en uygun biçimde onarılan Mescid-i Aksa, Araplar ve Yahudiler arasındaki savaştan oldukça fazla etkilenmektedir. Mescid-i Aksa’nın kimi yerlerinde kurşun izleri vardır. Kimi zaman faşizan bir tutumla ya Yahudiler Mescid-i Aksa’a alınmaz ya da Araplar. Bu durum da elbette Mescid-i Aksa’ya zarar vermektedir..[/FONT][h=4]Müslümanlar için Mescid-i Aksa[/h][FONT="]Müslümanların Kudüs ile tanışması Hz. Ömer zamanında 638 yılında gerçekleşir. Hz. Ömer, Kudüs’ü fethettiği zaman Beytü’l Makdis’de bütün gece ibadet eder ve sabahında buraya bir mescid yapılmasını emreder. Bunun dışında Mescid-i Aksa, Hz. Ömer’den önce de bilinmiş ama fethedilmemişti.[/FONT][FONT="]Mescid-i Aksa, Müslümanlar için ilk kıble olma özelliği taşır. Mescid-i Haram’dan sonra yapılan ikinci mescid buradadır. Hz. Muhammed, ibadet için üç mescidden birisine gidilmesi gerektiğini söyler. Bu mescidler: Mescid-i Aksa, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi idir. Hz. Muhammed, bu mescidlerin herhangi birisinde kılınan namazın, evde kılınan namazdan elli bin kat daha değerli olacağını söylemiştir. Bu bakımdan bugün, Mescid-i Aksa her beş vakit burada namaz kılmak isteyen Müslümanlar ile dolar taşar.[/FONT][FONT="]Hz. Muhammed, büyük göçe yani hicrete çıkmadan önce Mescid-i Aksa’ya getirildiği İsra suresinin ilk ayetinde yazar. Hicret sonrası burası kıble haline çevrilmiştir. 1 yıl olmadan kıble haline çevrilen Mescid-i Aksa, bu bakımdan da Müslümanların ilk kıblesi sayılır. Buharî’nin anlatımına göre Kudüs, Hz. Muhammed tarafından Kabe’yi de önüne almak suretiyle kıble olarak kullanılırdı. Bu uygulama, yani Kudüs’e yönelerek namaz kılma durumu, 16 ya da 17 ay devam etmiştir. Daha sonra kıble, Kabe olarak belirlenmiştir.[/FONT][FONT="]Mescid-i Aksa, Hz. Muhammed’in göğe çıkma hadisesinin yaşandığı yerdir. Yalnız miraç hadisesinin gerçekleştiği yer, bugün Yahudiler tarafından kutsal kabul edilen yer değil, Hz. Süleyman zamanında yapılan, daha sonra yıkılan mabeddir. Çünkü araştırmalar, miraç olayı yaşandığı zaman Mescid-i Aksa içinde bir cami olmadığını göstermektedir. Şuan Mescid-i Aksa avlusunda bulunan ve Hz. Muhammed’in bu taşlara basıp göğe yükseldiğine inanılan kayalar üzerine inşa edilmiştir bu avlu. Bugün gidip görülen mabed ise Osmanlı zamanında yapılan şekildir.[/FONT][FONT="]Toparlarsak, Mescid-i Aksa şu üç hadise dolayısıyla Müslümanlar için kutsaldır:[/FONT]
[/FONT]
[/FONT][FONT="]Elbette Mescid-i Aksa’nın ismi konusunda İslam alimlerini dinlememek de olmaz. Kuran-ı Kerim’de İsrâ Suresinde ( 17/1) Mescid-i Aksa olarak kast edilen yerin Beytü’l Makdis olduğu düşünülür. Hatta bu konuda İslam alimleri hemfikirdir. Arapça “Aksa” uzak demektir. Tam çeviri ile Mescid-i Aksa “Uzak olan Mescid” demektir. Mescid-i Aksa, Mekke’ye uzak olduğu için bu adı aldığı düşünülür.[/FONT][h=3]Mescid-i Aksa’nın Tarihi[/h][FONT="]Mescid-i Aksa’nın yerini Hz. Davud’un belirlediği söylenir. Ama Mescid-i Aksa’yı inşa etme görevi Hz. Süleyman’a verilmiştir[SUP] (Bu bilgi Musevilerin kutsal kitaplarından olan Samuel’in ikinci kitabından alınmıştır).[/SUP] Hz. Davud, mabedi oğlunun yapması gerektiğini söyler ve ona eleman ile malzeme tedarik eder. Sûr Kralı Hiram, mabedin inşası için işçiler, keresteler, sütunlar göndermiştir. Bu malzemeler öylesine hazırdır ki I.Krallar kitabında yazana göre mabed yapılırken tek bir tokmak sesi dahi çıkmamıştır [SUP](Ayrıntılı bilgi için I.Krallar kitabının 5.ayetine bakabilirsiniz: Kitaba buradan ulaşabilirsiniz)[/SUP]. “Tapınağın yapımında kullanılan taşlar taş ocaklarında yontulmuştu. Onun için yapım halindeki tapınakta çekiç ve balta dahil hiçbir demir aletin sesi duyulmadı” diye yazar Krallar bölümünde. [SUP](Krallar kitabı, Yahudiliğin tarihinin anlatıldığı kitapların genel adıdır. 1. Krallar , 2. Krallar; 1. Tarihler, 2. Tarihler bu kitaplardır.)[/SUP][/FONT][FONT="]Tapınağın nasıl bir görünüme sahip olduğu I.Krallar kitabının 6.ayetinde tasvir edilmiştir. Buna göre mabedin inşası 7 yıl sürmüştür. Ana giriş 2.25m eninde altın kapı ile korunuyordu. Otuz oda vardı ve bu odaların hepsinin birbiri ile bağlantısı vardı. Kitaba göre bu odalar burma bir merdiven ile birbirine bağlanmaktaydı. Bir adet havuz vardı ve bu havuz yaklaşık 7 metre çapında, 4 metre yüksekliğinde idi. havuz, dört yöne bakan toplam 12 boğa heykeli üzerine konuçlandırılmıştı. Mabedde bulunan tüm eşyalar altındandı. Mabedin iç mimarisinde ise kabartma duvarlarla donatılmıştı. Mabed, bir ibadet yeri olarak tasarlandığından dolayı gelen insanların abdest alması için 10 adet tunç araba yapılmıştı ve abdest suyu da 1.5 tonluk bir kazandan dağıtılmaktaydı. Kuran-ı Kerim’de Sebe suresinde bu mabed inşa edilirken Hz. Süleyman’ın emrindeki cinlerin mabed içine mihrap, kazan, heykel, havuzlar ve ne dilerse yaptıklarını bildirmiştir[SUP] (Elmalılı Hamdi Yazır mealinden, 34/SEBE-13: Onlar ona, mihrablar, timsaller ve havuzlar gibi çanaklar ve sâbit kazanlardan her ne isterse yaparlardı.)[/SUP][/FONT][FONT="]II.Tarihler kitabında anlatıldığına göre Süleyman Mabedi ya da bugünkü adıyla Mescid-i Aksa’nın açılışı da görkemli bir törenle yapılmıştı. Hz. Süleyman 22.000 öküz ve 120.000 koyun kurban etmiştir. Bayram tam bir hafta sürmüştür. Tören esnasında gökten gelen ateşler yağmış ve İsrailoğulları bu olay üzerine yere kapanıp secde etmişlerdir [SUP](II.Tarihler 7/1-10 buradan bakabilirsiniz).[/SUP][/FONT][FONT="]Maalesef bu yapıdan bugüne kadar sadece birkaç adet taş kalıntı vardır. Bu durum, böyle bir mabedin varlığının inkarına da neden olmuştur ama Teynet olarak da bilinen, Tel-el Cüdeyde (1932-1936) arkeolojik kazılarında kutsal kitapta tarif edilen Süleyman Mabedinin planına benzer mabed planları bulunmuştur.[/FONT][FONT="]Peki Süleyman Mabedinden geriye neden birkaç parça taş kaldı..[/FONT][FONT="]İçi altınlarla dolu, havuzları tunçtan yapılmış bu mabed, İsrailoğulları toprakları işgal edilince pek çok kez yağma edilmiştir. En çok yağma, Hz. Süleyman zamanından sonra Babil İmparatoru II.Buhtun’un Kudüs’ü üçüncü kez işgal etmesiyle gerçekleşmiştir. Duvarlardaki altın kaplamaların dahil sökülüp talan edildiği bu işgal ile Kudüs, Babil buyruğuna girmiştir. Ta ki Persler Babil İmparatorluğunu sona erdirmesine kadar İsrailoğulları Kudüs’e girememiştir. Babiller sona erince Kudüs’e yeniden giren İsrailoğulları Beytü’l Makdis’i yeniden inşa etmeye koyulmuştur. Zerubbabel ve arkadaşlarının üstlendiği bu onarım 5 yıl sürmüştür. Onarımla, eskisi gibi olmasa da mabed yeniden inşa edilmişti ama Selefki Kralı Kudüs’ü işgal edince işler değişti. MÖ 168 yılında gerçekleşen işgalden daha kötüsü oldu İsrailoğulları için. Selefki Kralı, onarılan madebe Yunan Tanrılarının heykellerini getirdi. Bu durum Makkabi isyanına neden oldu. Makkabi, İbranice “çekiç” demektir. Selefki Kralının ibadet haklarını yasaklamalarının ardından Yehuda Makkabi, Yahudi muhaliflerinden bir ordu oluşturur ve bu ordu yardımı ile Büyük İskender’in ölümünden sonra Helenist (Büyük Yunan İmparatorluğu) idea ile kurulan Selefki Krallığının ordularını yenilgiye uğratır. Bu yenilgi sadece Süleyman Mabedi için önemli değildir; bu isyan ile Mısır ve çevresinde planlanan Helenist idea çok zarar görmüştür. Makkabiler, bu zaferden sonra (Makkabi kitabından yazan bilgiye göre ) köylerdeki pagan heykelleri parçaladılar, erkek çocuklarını sünnet ettirdiler. Makkabiler, kendi adetlerine göre dini bir törenle Süleyman Mabedini yani Mescid-i Aksa’yı temizlediler. İsrailoğulları artık Kudüs’e girebildiler.[/FONT][FONT="]Makkabiler isyanı bir siyasi iktidar kuramadı. MÖ 63 yılında Roma İmparatorluğu iki kez işgal etti Kudüs’ü. Yalnız, Roma ve İsrailoğulları’nın ortak çıkarlar için bir araya geldiler ve Hz. İsa doğmadan yirmi yıl önce Mescid-i Aksa daha da genişletilerek yeniden inşa edildi. Hz. İsa doğduğu zaman da bu inşaat devam ediyordu. İşin ilginç yani, Yahudilerin ağlama duvarı diye kutsal bildikleri ve bu duvarın ilk Süleyman Mabedi olduğuna inandıkları kalıntı, Süleyman zamanından değil, bu inşaattan kalmadır..[/FONT][FONT="]425 yılında depremler yüzünden iki kez yıkılan Mescid-i Aksa, yine deprem yüzünden harap olmuştu. Halife Zahir, Mescid-i Aksa’yı onarma işini üstlenmiştir. Yalnız Zahir, Mescid-i Aksa’yı biraz daraltmıştır.[/FONT][FONT="]Haçlı İstilası sonrası Mescid-i Aksa..[/FONT][FONT="]Haçlı İstilası, Kudüs Fatihi lakaplı Selahattin Eyyübi gelinceye kadar başarılı olmuştur. Hristiyanlar Kudüs’e yerleşmiş ve hatta bazı değişiklikler yapmaya başlamışlardır. Mescid-i Aksa’nın belirli kısımları şövalyelere verilmiştir. Bu şövalyelere Templum Salomonis adı verilmiştir ve onlara verilen yerler onlar tarafından erzak deposu ve yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. Sadece şövalyeler kullanmamışlardır Mescid-i Aksa’yı. Buraya gelen Latin kralları tarafından da saray olarak kullanılmıştır. Ve hatta Mescid-i Aksa’ya bir kilise inşaatı başlatılmış ama bu inşaat bitmemiş, yarım kalmıştır.[/FONT][FONT="]Selahattin Eyyübi, Kudüs’ü ele geçirince Haçlı İstilası ile mahvolan Mescid-i Aksa’yı Halife Zahir’in mimarisini koruyarak onarmıştır. Bugünkü Mescid-i Aksa, büyük ölçüde Halife Zahir’in planladığı Mescid-i Aksa’dır. Selahattin Eyyübi için, saray ve kiler olarak kullanılan bu mabedi onarmak ciddi anlamda emek istemiştir. Selahattin Eyyübi, Nureddin Zengi tarafından yapılan minareyi Mescid-i Aksa’ya konuçlandırmış, kadınlar için mescid yapmıştır. Selahattin Eyyübi, Mescid-i Aksa içinde bulunan kütüphaneye ciddi katkılar yapmış ve bu kütüphaneyi korumuştur. [/FONT][FONT="]Osmanlı ve Memlük İmparatorlukları zamanında Mescid-i Aksa..[/FONT][FONT="]Yavuz Sultan Selim, Mısır ve Ortadoğu’ya göz koyup Mercidabık ve Ridaniye savaşlarını yapmadan önce orada egemen olan Memlükler, Mescid-i Aksa’yı birçok defa tamir etmiştir. Yavuz Sultan Selim’den sonra Osmanlıların eline geçen Kudüs ve dolayısıyla Mescid-i Aksa onarımları Kanuni Sultan Süleyman zamanında başlamıştır. II. Mahmud döneminde de çeşitli restorasyonlar geçiren Mescid-i Aksa’nın kandilleri ve halıları II.Abdülhamid döneminde yenilenmiştir.[/FONT][FONT="]Kudüs İngiliz mandasındayken..[/FONT][FONT="]Mescid-i Aksa, İngiliz mandası zamanında Mimar Kemaleddin’e tamir ve restore ettirilmiştir. Mimar Kemaleddin bu restorasyondan ötürü Kraliyet nişanı almıştır.[/FONT][FONT="]90’lı yıllar ve milenyum sonrasında Mescid-i Aksa[/FONT][FONT="]Mescid-i Aksa’nın tahribi sadece savaşlar yüzünden olmamıştır. 21 Ağustos 1969 yılında faşist bir Yahudi tarafından Mescid-i Aksa ateşe verilmiştir. Ne yazık ki çıkan yangında Selahattin Eyyübi döneminde Nureddin Zengi tarafından yapılan minarenin büyük kısmı yanmıştır. Kalan kısmından elde edilen birkaç parça ise İslam müzesinde sergilenmektedir.[/FONT][FONT="]Bugün aslına en uygun biçimde onarılan Mescid-i Aksa, Araplar ve Yahudiler arasındaki savaştan oldukça fazla etkilenmektedir. Mescid-i Aksa’nın kimi yerlerinde kurşun izleri vardır. Kimi zaman faşizan bir tutumla ya Yahudiler Mescid-i Aksa’a alınmaz ya da Araplar. Bu durum da elbette Mescid-i Aksa’ya zarar vermektedir..[/FONT][h=4]Müslümanlar için Mescid-i Aksa[/h][FONT="]Müslümanların Kudüs ile tanışması Hz. Ömer zamanında 638 yılında gerçekleşir. Hz. Ömer, Kudüs’ü fethettiği zaman Beytü’l Makdis’de bütün gece ibadet eder ve sabahında buraya bir mescid yapılmasını emreder. Bunun dışında Mescid-i Aksa, Hz. Ömer’den önce de bilinmiş ama fethedilmemişti.[/FONT][FONT="]Mescid-i Aksa, Müslümanlar için ilk kıble olma özelliği taşır. Mescid-i Haram’dan sonra yapılan ikinci mescid buradadır. Hz. Muhammed, ibadet için üç mescidden birisine gidilmesi gerektiğini söyler. Bu mescidler: Mescid-i Aksa, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi idir. Hz. Muhammed, bu mescidlerin herhangi birisinde kılınan namazın, evde kılınan namazdan elli bin kat daha değerli olacağını söylemiştir. Bu bakımdan bugün, Mescid-i Aksa her beş vakit burada namaz kılmak isteyen Müslümanlar ile dolar taşar.[/FONT][FONT="]Hz. Muhammed, büyük göçe yani hicrete çıkmadan önce Mescid-i Aksa’ya getirildiği İsra suresinin ilk ayetinde yazar. Hicret sonrası burası kıble haline çevrilmiştir. 1 yıl olmadan kıble haline çevrilen Mescid-i Aksa, bu bakımdan da Müslümanların ilk kıblesi sayılır. Buharî’nin anlatımına göre Kudüs, Hz. Muhammed tarafından Kabe’yi de önüne almak suretiyle kıble olarak kullanılırdı. Bu uygulama, yani Kudüs’e yönelerek namaz kılma durumu, 16 ya da 17 ay devam etmiştir. Daha sonra kıble, Kabe olarak belirlenmiştir.[/FONT][FONT="]Mescid-i Aksa, Hz. Muhammed’in göğe çıkma hadisesinin yaşandığı yerdir. Yalnız miraç hadisesinin gerçekleştiği yer, bugün Yahudiler tarafından kutsal kabul edilen yer değil, Hz. Süleyman zamanında yapılan, daha sonra yıkılan mabeddir. Çünkü araştırmalar, miraç olayı yaşandığı zaman Mescid-i Aksa içinde bir cami olmadığını göstermektedir. Şuan Mescid-i Aksa avlusunda bulunan ve Hz. Muhammed’in bu taşlara basıp göğe yükseldiğine inanılan kayalar üzerine inşa edilmiştir bu avlu. Bugün gidip görülen mabed ise Osmanlı zamanında yapılan şekildir.[/FONT][FONT="]Toparlarsak, Mescid-i Aksa şu üç hadise dolayısıyla Müslümanlar için kutsaldır:[/FONT]
- Hz. Muhammed’in Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya Tanrı tarafından getirilmesi mucizesi.
- Mescid-i Aksa’nın Kabe’den önce Müslüman aleminin ilk kıblesi olması
- Hz. Muhammed’in göğe yükselme hadisesinin yani miraç hadisesinin Mescid-i Aksa içinde gerçekleşmesi.
[/FONT]