Merhamet Üzerine

Ahmet

New member
Kullanıcı
Katılım
4 Haz 2017
Mesajlar
10,838
Tepkime puanı
5,175
Puanları
0
Cinsiyet
Erkek
Batı düşüncesi açısından bakıldığında –örneğin Arthur Schopenhauer veya Friedrich Nietzsche için- “merhamet” ya da yeni Türkçe karşılığıyla “acıma” problemli ve tartışmaya açık bir kavramdır (“Acınmak mı istersin, nefret edilmek mi?”). Onlara göre her şey ancak kişisel anlamda bir muhtaçlık veya ayrıcalıklı olma ya da saygınlık bakımından iyi ve kötüye göre anlamlandırılabilirdir. Modern öncesi İslâm tarihlerine bakıldığında ise, “merhamet” özel ve dünyada varolmak açısından geçerliliği lüzumlu kavramlardan biridir. Avrupa’nın merkezde olduğu tarihlerde ahlaka ve merhamete ihtiyatlı ve şaibe korkusuyla yaklaşılırken İslâm tarihlerinde insanın ve yaşamın doğal gereksinimlerinden yola çıkılarak merhamet övülmüştür. Batı düşüncesinin yarattığı önyargılardan kurtulmak için merhameti “anlayışlı olmak” şeklinde karşılamak en uygunu olacaktır. Avrupalılık kendi insan tarzına ve İslâmlılık da kendi insan tarzına birinci dereceden münasip olmakla beraber bana göre İslâm tarihlerinden gelen anlamlar hayatı huzurlu yaşamak bakımından daha tercih edilebilirdir. Burada “İslâmlılık”ı basit bir dini tercih olarak almıyorum; nitekim ben de kendimi modern dönemlerde yedirildiği şekilde bir Müslüman olarak tanımlamıyorum. Daha sonra kullanılmak üzere yedeklenen her türlü insani durumdan uzak durulmasını da şiddetle öneririm. Benimki tarihsel bir aidiyet ve insan mayasıyla ilgili bir tercihtir.

Kur’ân-ı Kerîm’de bir ayette mealen “Muhammed, Allah’ın elçisidir ve onunla beraber bulunanlar kendi aralarında merhametli ve kâfirlere karşı çetindirler (şiddetlidirler)…” buyrulmaktadır (Fetih suresi, 48/29). Ayetin farklı tefsirleri mevcut olmakla beraber işaret edilen anlam çerçevesi genellikle aynıdır. Benim önerim, Müslümanların kendi aralarında “anlayışlı”, kendilerinden olmayanlara (kâfirler) karşı ise “tedbirli” olmalarıdır. Böylece “eşiddâü ale’l-küffâri” ifadesini “kendilerinden olmayanlara karşı tedbirlidirler” şeklinde karşılamayı teklif etmiş oluyorum. Bir çeşit anlamsal yabancılaşma olabilir; fakat başka bir algılama ile de önyargılardan arınmak mümkün olmamaktadır. Her şey ihtiyaca binaendir ve merhametin ve tedbirliliğin yaşadığımız dünyada eksik olduğunu düşünüyorum. Birbirlerine anlayışlı davranmaları beklenenler birbirlerine ölçüsüz tedbir uyguluyorlar ve başkalarına tedbirle yaklaşacaklarına onlara muhtaçmış gibi tavırlar takınıyorlar. Tanıdığınız bir insan size hakaret ettiğinde sizin de ona hakaret etmeniz gerekmez. Tanımadığınız bir insan size hakaret ettiğinde onu ciddiye almıyormuş gibi yapmanız durumunuza bir çözüm sunmaz. Tanıdığınız insana karşı anlayışlı olacak, tanımadığınız insanı ise tartarak davranacaksınız. Yabancı bir devlete gittiğinizde Türkiyelilere yakın durmaya çalışmanız, ülkenize döndüğünüzde başaramadığınız anlayışlılıkla kesinlikle çelişecektir. Yaşamınızda geçerli bir düzen ve kurallar yoksa sürekli güvensizlik ve korkuyla davranır, genellikle hata edersiniz. Düzen ve kurallar, içerisinden geldiğiniz toplumun doğayla kurduğu iletişimden biriktirdikleriyle meydana gelmiş tabii tecrübeden devşirilmelidir. Türkiye’deki insanlar ne yaparlarsa yapsınlar İslâm onların tabii bir tecrübesidir. Ermeni, Rum, Hıristiyan, Yahudi, Yezidi veya Ateist olmak söz konusu tabii tecrübenin bir parçası olmaktan insanları kurtarmamaktadır. Günümüzde evrensel bir kuşatma ve kapatılma altında moderniteyi yaşadığımız için nasıl Hıristiyan kültürü tabii tecrübemizde etkinse, Türkiye ve Güney coğrafyasında da benzer şekilde İslâm tarihi etkindir. Merhamet veya anlayışlılık ile şiddetlilik (çetinlik) veya tedbirlilik bu coğrafyanın huzur kurallarından bir tanesidir. Doğa, tanıdık veya yerli olanla tanınmayan veya yabancıyı kesinlikle aynı kategoride kabul etmez ve tüm zorlama teşebbüsler bir yerden dönerken ciddi maliyetler çıkarır.

Türkiye’de insanlar arasında bir anlayışlılık eksikliği bulunmaktadır ve kuşkusuz yaşamın birçok bileşeninden ayrık hesap edildiğinde merhamet tek başına düzeni sağlayabilecek bir kavram değildir. Merhametli olmak veya anlayışlı davranmak hiç tokat atmamak, hakaret etmemek ya da sürekli olumlu, övücü ve hoşa giden cümleler kurmak değildir. Medenilikten ayrı düşünülmemesi gereken merhamet, varolan ve işleyen bir düzeni devam ettirmeye yönelik olarak insanı bir noktaya kadar hatalarıyla kabul etmektir. Varolduğunuz her anda gururunuzu veya heybetinizi, saygınlığınızı ya da iktidarınızı hesap etmek durumunda kalıyorsanız ne sizin ne de iletişimde bulunduğunuz insanların medenilikten, düzenden ve özellikle de merhametten haberleri vardır denilemez. Bir anlamda merhamet, şiddetin kurallara, düzene ve ölçüye bağlanmasıdır. Coğrafyamızda zayıf karakterlilik ve özentili kişilik sebebiyle hazır ve dışarıdan alınan hastalıklı kişilik tiplerinin daha travmatik boyutlarda geçerli kılındığına tanık olabildiğimiz için özellikle bizimki gibi İngilizce konuşulmayan ülkelerde merhamet mümkün en iyi çare gibi görünmektedir. Birbirimize karşı merhametli veya anlayışlı olmadıktan sonra hiçbir zaman yaşanabilir bir hayatımızın olmayacağını bilmemiz lüzumludur. Zaten insanlar dünyadan ihtiyaçları olan kadarını talep edecek kadar medeni ve bilinçli olsaydılar devlet ve ahlak ya da din ve hukuk gibi bir sürü yeni dolaylamaya gerek kalmayacaktı. Ne var ki insan dediğimiz varlık temelde güven için tecrübe gerektiren bir canlıdır. Anlayışlı ve tedbirli davranmak ümidiyle…
 

Ahmet

New member
Kullanıcı
Katılım
4 Haz 2017
Mesajlar
10,838
Tepkime puanı
5,175
Puanları
0
Cinsiyet
Erkek

Ahmet

New member
Kullanıcı
Katılım
4 Haz 2017
Mesajlar
10,838
Tepkime puanı
5,175
Puanları
0
Cinsiyet
Erkek

Minikçe

Well-known member
HanımZade
Katılım
11 May 2017
Mesajlar
9,662
Tepkime puanı
11,973
Puanları
113
Konum
..
Cinsiyet
Kadın
merhameti olmayan insanmıdır
 
Üst
Alt