Han

En Güzel Edep Güzel Ahlaktir...!
Kullanıcı
Katılım
20 Ocak 2021
Mesajlar
7,620
Tepkime puanı
6,991
Puanları
0
Konum
Huzur🧿
Cinsiyet
Erkek

Kültürün İşlevleri ve Toplumsal Bütünleşmeye Katkıları Nelerdir?​


Her kültür hemde bir denetim sistemidir. Belirli davranış ve yaşam biçimlerini onaylar veya reddeder. İnsan ilişkilerini ve davranışları düzenleyen değerler ve normları muhafaza etmeye çalışır, ödüller ve cezalar koyarak bunları uygular. Bu noktada kültürün insan yaşamındaki gerekli yerine değer verirken düzenleyici ve baskıcı rolünü de ihmal etmemeliyiz.

Ayrıca, farklı eşitsizlikleri de bugünden yarına sürdüren bir boyutu olduğunu da göz ardı etmemeliyiz. Kültürün anlam ve normlar sistemi, çatışan çıkar ve hedefler arasında çoğunlukla tarafsız değildir. Kültür, belirli bir toplumsal düzen yaratıp bunu meşrulaştırır ve böylece bazı gruplara diğerlerinden daha fazla fayda sağlar. Örneğin, ataerkil bir kültür erkekler lehine çok daha fazla fayda sağlarken, bayanlar aleyhine olan düzeni de meşrulaştırmaya çalışır. Yine de hiçbir kültür çekişmelerden ve değişimden kendini soyutlayamaz.

Farklı derslikler, toplumsal cinsiyetler, kültürel topluluklar ve kuşaklar arasında çatışmalar bütün kültürlerde -ama çok ama az- mevcuttur. Dolayısıyla, kültür yalnızca edilgen bir miras değil, etkin bir anlam yaratma süreci olarak görülmelidir. Kültürel Çalışmalar Okulunun da vurguladığı gibi, ne kadar eski ve köklü olsa da kültür sabit ve hiç değişmeyen bir yapı değildir. Bir kültür, onu soluyan üyelerinin bilinç biçimlerini şekillendirirken onun üyeleri de soludukları havayı etkileyebilir.
Bu noktada şu iki aşırı görüşe mesafeli yaklaşabiliriz.

İlk olarak, insanlar kültürleri tarafından bütünüyle belirlenmezler. Kültürün kendi bünyesinden ve dışından gelen etkilere açık olmadığı, tutarlı ve değiş(tirile)mez bir bütün olduğunu ve fertlerin eleştiriden yoksun, edilgen olduğu varsayımı yanı sıra işte kültürel determinizm tehlikesine yol açar. İkincisi ise, kültürün önemsiz ve etkisiz; fertlerin de içinde yer aldıkları kültürden hiç etkilenmeyen aşkın varlıklar olduğudur. İnsanlar içinde yer aldıkları kültürlere eleştirel yaklaşabilirler ve çeşitli şekillerde onun dışına çıkabilirler; ama farkında olsunlar veya olmasınlar, kültürleri tarafından da büyük ölçüde biçimlendirilirler.

Küreselleşmenin ve göç olgusunun giderek ivme kazandığı çağımızda kültürler giderek daha fazla diğerlerine açık hâle gelmeye başlamıştır. Günümüzde yeni iletişim teknolojilerinin baş döndürücü bir hızla gelişmesi ve ucuzlaması ile milyarlarca insan internet erişimine ve TV cihazlarından yüzlerce farklı kanalı izleme imkânı na sahiptir. Böylelikle, çok daha farklı kültürlerle etkileşime geçebilmekte ya da onlar hakkında bir şeyler duyup, görmektedir. Giderek daha fazla insan kendi yaşadığı kültürü diğer kültürlerle karşılaştırma eğiliminden alıkoyamamaktadır.

Hiçbir kültürel topluluk kendi bünyesinde farklı eğilimlerden yoksun değildir. İnsanları n, kendileri için çok daha iyi ve rahat şartların hayalini kurması ve içinde yaşadıkları kültürel havayı kendileri lehine dönüştürmeye çalışmaları çok doğaldır. Kültürler kendi içlerinde farklılaşan veya çatışan pek çok davranış ve inanç şekli içerdi- ği için türdeş ve yekpare bir biçimde görülemez.

Bir kültürün mensupları kendi kültürü içerisindeki farklı yorumlardan veya başka kültürlerin inanç ve âdetlerinden etkilenebilir. Kültürün tek bir özü yoktur. Farklı gelenekler ve farklı düşünce biçimleri vardır. Kısaca, her toplum çok kültürlü bir yapıya sahip olagelmiştir. Büyük çaplı nüfus hareketlerinin, göçlerin ivme kazandığı günümüz global dünyasında ise toplumların zaten çok kültürlü olan yapısı giderek daha çok çeşitlenmekte ve belirginleşmektedir. Bir kültürün mensupları başka kültürlerin inanç ve âdetlerinden etkilenebilir.

Kaldı ki, bireyin kendi kültürel topluluğunun içerisindeki adaletsizlikleri ve baskıları açığa çıkarıp, onlara karşı mücadele etme görevi de vardır. Önemli bir düşünce adamı ve Hindistan bağımsızlık hareketinin siyasi ve ruhani lideri olan Mahatma Gandhi, kendi kültürünün paryalık, çocuk evlilikleri ve kast baskıları tarafından çirkinleştirildiğini görmeye dayanamayacak kadar sevdiğini söyleyerek bunu iyi ifade etmiştir (Parekh, 2002:201-227).

Kültür, toplumda yaşamakta olan insanların bütün öğrendiklerini ve paylaştıklarını kapsayan bir kavramdır. Sosyal bilimlerin incelediği hemen her şey kültür tarafından biçimlendirilmiştir. Örneğin, dünyaya gelen bir çocuk, dilini, dinini, yiyip-içmesini, çevresini, sosyal yaşantısını, çocuk yetiştirmesini, görgü kurallarını, manevi değerlerini belirli bir kültür kalıbı içerisinde öğrenir.

Dolayısıyla toplumsal hayatta kültürün bir çok işlevinin olduğu açıktır. Eğitim ve sanattan dilin öğrenilmesine, toplumsal kurumların şekillenmesinden toplumsal bütünleşmenin sağlanmasına kadar kültür, toplumsal hayatın her fenomenini etkilemektedir.

Kültürün İşlevleri

Kültür, insanlar arası etkileşim sonucu doğup gelişen toplumsal bir üründür. Fakat hemde toplumsal yaşamın belli düzen ve anlamlı ilişkiler ağı içerisinde sürdürülebilmesinin de önemli ön koşullarından birisidir. Bunun sağlanmasında dilin, eğitim, sanat ve toplumsal kurumlar gibi kültürün belli biçimlerinin özel rolü vardır.

İnsanlar hayatta, eğitim ve sanat yolu ile bazı değer, inanç, estetik beğeni ve sosyal ilişkileri öğrenerek bir toplumsal varlık hâline gelirler. İşte bunların tümü kültürü oluşturur. Kültür bu şekilde, bizlere ne yapıp yapmayacağımızdan neyi yiyip, kime saygı göstereceğimize ve nelerin çirkin veya güzel olduğuna ilişkin pek çok şeyi öğretir. Hatta bunları o kadar iyi benimser, içselleştiririz ki bunun dışında olan şeyleri doğru olarak kabul etmeyiz. Her toplumda mahremiyet sınırları, ayıp ve günah gibi değerlendirme biçimleri kültür tarafından belirlenir. Böylece kültürün koyduğu kurallar insanların hayatlarının bir parçası hâline gelir.

– Eğitim ve dilin beraberinde kültürün en önemli taşıyıcı unsurlarından birisi de sanattır. İnsanlar sanatsal etkinlikler kültürün estetik yönünü kazanırlar.

Kültürle alakalı olarak vurgulanması gerekli olan en önemli şeylerden birisi de insanların iletişim biçimlerini yani kullandıkları dili ve sembolleri belli açılardan belirlemesidir; kültür dili belirler, dil de kültürün gelecek nesillere aktarılmasını sağlar. Bir yandan ancak kültürün bizlere öğrettiği kadarıyla bazı görmüş olduğumuz ya da yaşadığımız olayları anlamlandırabilir, açıklayabiliriz.

Dil gerçekliği anlamada insanlara rehberlik eden bir faktördür. Dilin kültürel yönünü oluşturan gramer ve kelime yapısı, insanların gerçeklik hakkındaki algılama biçimlerini tayin eder. Gerçekliği algılama biçimindeki farklılıklar dilin kültürel kökeninden kaynaklanır. Dolayısıyla kültürler farklılaştıkça insanların gerçekliği algılama biçimleri de farklılaşır.

Örneğin bir toplumda önem verilen şeyler (zaman, su, orman gibi) ne ise onu karşılayan kelime ve anlamların çeşitliliği de artar. Diğer yandan dilin kültür üstündeki etkisine gelince dil olmasaydı kuşakların birbirine aktardıkları birikimler ancak biyolojik devamlılığı sağlamayı başaran temel ihtiyaç becerileri seviyesinde kalacaktı.

Eğitim, sanat ve dil gibi olguları biçimlendirmesinin beraberinde kültür, toplumu tarihsel sürekliliği içerisinde bir bütün olarak etkileyen toplumsal kurumlar oluşturabilme kapasitesine de sahiptir. Toplumsal kurumlar kökeninde kültürün yer aldığı kalıplaşmış davranış biçimlerinden oluşur.

Bu davranış kalıpları, söz gelimi siyasal, iktisadi veya eğitim gibi birtakım kalıplaşmış kültürel pratikleri olan kurumlara dönüşürler. Toplumsal kurumlar esasında bir anlamda kültürel kurumlardır ve toplumsal ilişkilerin belli düzen içerisinde sürdürülmesini sağlarlar.

Kültür insanın ortaya çıkardığı maddi ve manevi bütün ürünleri kapsadığı için direk olarak toplumsal kurumlarla ilişkili bir kavramdır. Bu anlamda,insanların çeşitli ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ortaya çıkmış olan kurumlar kültürün birer parçasıdır.

Kültürün ilişkili olduğu başka bir kavram da toplumsal değişmedir. Kültür ile toplumsal değişme arasında karşılıklı bir ilişki söz konusudur. İnsanlar etkinlikleriyle yani kültür üreten çalışmaları ile toplumsal değişime yol açarken aynı şekilde toplumsal değişme de gelenek ve görenek gibi kökleşmiş kültür içeriklerini değişime zorlar.




-Alinit-
 
Üst
Alt