Han

En Güzel Edep Güzel Ahlaktir...!
Kullanıcı
Katılım
20 Ocak 2021
Mesajlar
7,620
Tepkime puanı
6,991
Puanları
0
Konum
Huzur🧿
Cinsiyet
Erkek

Kültürel Gecikme Nedir?​

Kültürel Gecikme


Kültürel gecikme kavramı, Amerikalı sosyolog William Ogburn (1886-1959) tarafından ortaya atılmıştır. Ogburn, bir toplumsal sistemdeki maddi ve manevi kültürün karşılıklı ilişkisinde, değişme sürecinde ortaya çıkan bir uyumsuzluk hâline dikkat çekerek bu duruma kültürel gecikme ismini vermiştir.

KÜLTÜREL GECİKME

Ogburn’e göre, maddi kültürde meydana gelen değişiklikler belli bir gecikmeyle manevi kültür tarafından (hukuk, töre, gelenek, görenek, toplumsal zihniyet vs.) takip edilirken arada bir boşluk doğmaktadır. Örneğin, Türkiye’de özellikle 1980’lerin ortalarından sonra hızla zenginleşen insanlarda bu olgudan söz edilebilir.

Hızlı dışa açılma veya ihracatla kısa bir süre içinde sınıf atlayarak olağanüstü zenginleşen bu insanlar, geldikleri toplumsal çevrenin sınıfsal/kültürel karakteristiklerini büyük oranda muhafaza etmiştir. Farklı bir ifade ile, onların çok zengin olmaları üst sınıfa ait kültürel davranışları göstermelerini sağlamamıştır.

Bu insanların çocukları içerisine girdikleri yeni sınıfı daha fazla benimseyecek ve yine o sınıf tarafından daha fazla kabul görecektir. İşte nerdeyse bir kuşak, hatta iki kuşak süren bu gecikme “kültürel gecikme”dir.

William Ogburn


William Ogburn

Bourdieu’nun kavramıyla ayrı bir bağlamda ifade edersek fertlerin ekonomik sermayeye sahip olması eşzamanlı olarak kültürel sermayeye sahip olmalarını sağlamaz.

Kültürel Sermaye, fertlerin özellikle aileleri aracılığı ile sahibi olduğu dilsel yeterlilik, sosyal tarz ve görgü gibi kültürel niteliklerdir. Kavramı ilk defa kullanan Bourdieu’ya göre bireyler ne kadar çok kültürel sermayeye sahipse, eğitim ve mesleki sistemde o oranda başarılı olacaklardır.

Özellikle maddi kültürün teknoloji boyutundaki değişiklikler, kültürel gecikmenin çarpıcı bir şekilde görülmesini sağlar. Düne kadar cep telefonu sahibi olmayan insanların, cep telefonu edindikten sonra toplum içindeyken çevrelerindeki insanları rahatsız edecek şekilde bağıra bağıra telefonla konuşmaları da bu istikamette kültürel gecikmenin çarpıcı bir örneğidir.

Kişinin cep telefonu sahibi olması veya cep telefonunun gündelik yaşamında çok önemli bir yer oluşturmaya başlaması, yanı sıra cep telefonuyla konuşma adabını veya kültürünü de eş zamanlı öğrenmesine neden olmamakta, yani kültürel gecikme ortaya çıkmaktadır.

Kültürel gecikme örneği olarak Türkiye’den, yakın tarihimizdeki özel televizyon kanallarının ortaya çıkışını ve radyo yayınlarının başlamasını örneğin verebiliriz. 1990 senesine kadar radyo-televizyon alanındaki yayıncılık tekeli yasal olarak devlete ait bir hak sayıldı. Buna karşılık yayıncılığa ilişkin teknolojik gelişmeler artık bir ülke topraklarını kullanmaksızın orada yaşayanlara yayınları iletebilmeye imkân tanıyordu.

Televizyon kültürü, Türkiye’de çok etkin rol oynamıştır.

Nitekim bu teknolojik gelişmeyi kullanan bir iş adamı özel bir televizyon kanalı kurarak ülke dışından Türkçe olarak Türkiye’ye yayına başlamıştı. Bu tür yayıncılığa ilişkin onu düzenleyecek herhangi bir yasa maddesi mevcut değildi. Çünkü yasal düzenlemeler gerçekleştirilirken teknolojik gelişmeler öngörülemeyebilir.

Böylelikle ortaya hukuki anlamda (Ogburn’un ifadesiyle kültürel boşluk) bir boşluk çıkmıştır. Şöyle ki başka ülkelerde yapılan Türkçe yayına müdahale etmek, o ülkelerin egemenlik haklarına ilişkin bir konudur.

Ancak ortada bu biçimde bir yayın yokmuş gibi de davranılamaz çünkü o tarihlerde ilgili kanal, ilk özel kanal olması dolayısı ile yoğun bir izleyici kitlesi çekmekte, tüketicilere yönelik reklamlar almakta ve önemli gelirler (vergisiz) elde etmekteydi.

İzleyen senelerde başka televizyon kanalları da kurulmaya başlanmış, bu esnada Türkiye’nin her yerinde radyo istasyonları da açılmıştır. İşte bu gelişmeler karşısında teknolojik gelişmeyi kapsayacak şekilde tekrardan bir yasal düzenlemeye gidilmiş ve nihayet 1994’de RTÜK yasası ile mevcut duruma hukuki bir çerçeve kazandırılmaya çalışılmıştır.

Kültürel gecikmenin bir başka örneği de insanların sınıflarını değiştirerek üst sosyal sınıflara yükselme hikâyelerinde görülebilir. Zaman zaman insanlar çeşitli sebeplerle sınıf değiştirirler.

Bu değişimle beraber ne geçmişlerine benzeyen ne de girdikleri yeni sınıfla uyuşan farklı hayat tarzları geliştirirler ve ömürleri boyunca iki hayat tarzı arasında sıkışıp kalırlar.

Şüphesiz bu insanlar değil fakat bunların çocukları içerisine girdikleri yeni sınıfı daha fazla benimseyecekler ve yine o sınıf tarafından da benimseneceklerdir. Neredeyse bir kuşak hatta iki üç kuşak süren bunun gibi durumların ortaya çıkardığı “boşluk” da kültürel gecikmedir.

Kültürel gecikme, bir toplumsal sistemdeki maddi ve manevi kültürün karşılıklı ilişkisinde, değişme sürecinde ortaya çıkan bir uyumsuzluk hâline denir.




-Alinti-
 
Üst
Alt