konstrüktivizm

Markus

New member
Kullanıcı
Katılım
14 Eyl 2018
Mesajlar
2,971
Tepkime puanı
659
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbuL
Cinsiyet
Erkek
sosyal konstrüktivizm belirli temel varsayımlar üzerine kurulmuştur bunlar gerçeklik, bilgi ve öğrenme. sosyal konstrüktivizmi uluslararası ilişkiler teorisi kapsamında açıklamadan önce bu varsayımlara teker teker bakalım; sosyal konstrüktivizm göre gerçeklik insan aktiviteleri sonucunda inşa olur. dünya toplumunun insanları bir araya gelerek dünya mülkiyetini oluştururlar ( madde dışında soyut mülkiyet). sosyal konstrüktivislere göre bilgide insanların yarattığı bir şeydir, sosyal ve kültürel etkileşimler sonucu oluşur. kısacası insanların diğer insanlarla olan ilişkileri ve yaşadıkları çevre bilgiyi oluşturur. sosyal konstrüktivistlere göre öğrenme sosyal bir işlemdir. sadece bireyin içinde ya da dış güçler tarafından pasif bir şekilde geliştirilen davranışlar bütünü değildir. anlamlı öğrenme ancak bireyler sosyal aktivilere dahil olup sosyalleşme içinde edindiği öğrenme olarak düşünülebilir. sosyal konstrüktivizm bilginin bireylerin etkileşimleri sonucunda topluluk düzeyinde oluşturulduğu anlayışı üzerine temellendirilmiştir. sosyal konstrüktivist anlayışta bilgi herhangi bir objektifliği veya test edilebilir gerçekliği yansıtmayan bir inşadır. bu doğrultuda öğrenim ve öğretim belirli ve spesifik hedeflere sahip değildir. gerçekleştirilecek etkinlikler öğrenme topluluğunu oluşturan üyelerin ortak katılımıyla düzenlenir. sosyal konstrüktivizm iletişim kurmayı ve grup kimliliği oluşturmayı destekler. bu görüşe göre aktörler sosyal gerçekliği oluşturmada realist, liberal ve marxist bakış açısına oranla daha aktiftir. sosyal hayat aktörlerin inançlarına ve beklentilerine göre şekillenir.

sosyal konstrüktivizme uluslararası ilişkilerde insanları, grupları, aktörleri ve devletler arasındaki ilişkileri etkilemektedir. bugüne kadar birçok teori uluslararası ilişkileri etkilemiştir (realism, liberalism, marxism,vb.). ancak bu teorilerden hiçbiri net olarak neye neden inandıklarını anlatacak bir yol izlememişlerdir. sosyal konstrüktivizm tam bu kilit noktasında devreye girer ve kullandığı en önemli anahtar ise “ insanlar neye inandığına nasıl karar verir?” sorusudur. başka bir deyişle; sosyal konstrüktivizm, insanların kimliklerinin, değerlerinin, amaçlarının neye göre nasıl şekillendiğini açıklamaya çalışan bir yol oluşturmuştur. yapısalcılıkta izlenen yoldaki en önemli unsur ise kullanılan söylevdir. çünkü söylev aslında yapısalcılıkta her şeyin temelidir ve her şeyi oluşturur (ülkeler, partiler, kurallar). bu yazıda özellikle odaklanmak istediğim konu ise söylev içerisindeki öznenin ve nesnenin ilişkisinin nasıl konumlandığıdır. söylev içerisindeki öznenin ve nesnenin ilişkisi çok önemlidir; çünkü bu durum söylev içerisindeki sosyal pozisyonları, dolayısıyla yapısalcılığı da, direkt olarak etkilemektedir. söylev içerisindeki öznenin ve nesnenin statülerini avrupa birliği ile aday ülkeler arasındaki özne-nesne ilişkisini örnek vererek anlatmak istiyorum.

arupa birlği ülkeleri yıllar önce kendi yapısını oluşturduktan sonra, birlik içerisine yeni alınacak üyeler veya kararlaştırılacak adaylar için birtakım koşullar belirlemişlerdir. bunlar kopenhag kriterleridir ve aday ülkede bulunması gereken bazı koşulları içerir (demokratikleşme, insan hakları, azınlık hakları, ortak pazar için ekonomik koşullar…). avrupa birliği bu koşulları bir metin içerisinde toparlayıp sunmuştur. üye olmak isteyen ülkeler ise bu metni baz alarak ab içerisindeki konumlarını belirlerler. bu örnekte, söylev içerisindeki özne-nesne ilişkisi için ab, aday ülkeler ve koşulların yazıldığı metin ele alınacaktır. ilk olarak aşamalara bakılacak olursa ab? nin birliğe üye almak için bir fikir ortaya attığını görüyoruz (kopenhag kriterleri). daha sonra bu fikirlerin koşulları belirttiği bir metin hazırlanıyor ve eğer aday ülkeler bu kriterleri pozitif olarak benimserlerse, bunu aktif olarak siyasi hayata geçirerek birliğe üye olabiliyorlar. söylev ise bu mekanizmada ab? nin kopenhag metnini aday ülkelere niyetini açıkça anlattığı durumu nitelemektedir. dolayısıyla, metin söylev içerisindeki nesneyi ifade ediyor. ab ise metni aday ülkelere anlatan pozisyonda olduğu için söylevin bir kaynağı haline geliyor ve metin ile aday ülkeler arasındaki özne durumuna geçiyor. bu durumda konuşma öznesi olan ab niyetini açıkça belli edecek bir söylev gerçekleştirir. bu söylev genişlemesi içerisinde aday ülkelerin pozisyonu da diğer nesne olarak belirlenmiş oluyor. tüm bu mekanizma genel söylevin içerisindeki güçlerarası ilişkiyi belli eden bir pozisyonu içeriyor. koşulları içeren metinler tek başlarına ne ima edilmek istendiğini destekleyemez; ancak bunun için bir başlangıçtır. bu yüzden de bu durum, ab ve aday ülkeler arasındaki ilişkiyi baz alan metinler için özne-nesne arasındaki geniş ve güçlü bir söylev ilişkisinin nasıl olduğunu gösteriyor. ayrıca, söylev içerisindeki hiyerarşiyi de belirtmek istiyorum ve şu şekildedir: birincisi, ab üstün bir söylevdeki görevi ile (özne olarak) aday ülkelerin egemenliklerinin kavramlarını etkiler; ikincisi, bu durum ab? ye adaylığın koşullanması için bir metinde belirtilir; son olarak da aday ülkeler ile ab? nin genişlemeden sorumlu direktörü arasındaki diyalog gerçekleşir. özetle, söylev sosyal konstrüktivizm içerisindeki en önemli unsur olmakla beraber kendi içerisinde barındırdığı özne ve nesne ilişkisi de tüm yapısalcılık mekanizması içerisindeki statüleri ve sosyal olarak nasıl pozisyonlanılması gerektiğini gösteren en önemli güçtür.
 
Üst
Alt