Karakuşun Adaleti Dini Hikaye

Karaku%C5%9Fun-Adaleti-Dini-Hika.jpg.webp


Vaktiyle Mısır’da Karakuş adında bir kadı (hakim) varmış. Bu kadı verdiği orjinal kararlarla ün salmış bir kimseymiş.
Bir gün kırık kolu sarılı bir adam huzura gelmiş ve:

“Kadı Efendi, şikâyetçiyim, davam vardır,” demiş. Kadı müşfik bir sesle sormuş:

“Evlâdım, söyle bakalım derdini.”
Kırık kollu adam ağlayarak anlatmış:

“Efendim, bendenizin mesleğim hırsızlıktır. Geçimimi bu yolla sağlarım. Dün gece yine yavrularımın ve âile fertlerimin geçimini temin etmek için gece karanlığından yararlanarak “iş”e çıkmıştım. Gözüme bir ev kestirdim. Ses seda yoktu. Bir sarmaşığa tutunarak evin birinci katındaki pencerelerden birine tırmandım. Pencereyi açıp içeri girmek için kenardaki tahta pervaza tutundum.

Fakat orası çok eğreti ve çürükmüş. Tutunur tutunmaz elimde kaldı ve dengemi kaybedip yere yuvarlandım. Gördüğünüz gibi kolum kırıldı. Şimdi evdeki çoluk çocuğuma kim bakacak? Pencerenin kenarındaki tahtayı iyice çivilemeyen ev sahibinden dâvâcıyım. Allah korusun, bu düşme sonucunda ölebilirdim de.”
Kadı Karakuş gürlemiş:

“Vay hain ev sahibi vay! Vatandaşın sağlığı ile oynamayı gösteririm ben ona. Evlâdım sen hiç üzülme. Kolunun kırılmasına sebep olan o herifi adâlet elbette cezalandıracaktır.”Hemen zaptiyelere emir vermiş ve mezkûr evin sahibini yaka paça huzuruna getirtmiş.
“Nedir bu yaptığın?.. Bak senin ihmalin yüzünden bu adamın kolu kırıldı.” Ev sahibi titreyerek cevap vermiş:
“Aman kadı efendi. Bunda benim hiç kabahatim yok. Bütün kabahat pencerenin tahtalarını çakan marangozda. Eli sakar mıdır nedir, çakarken çivinin birini yamuk çakmış ve bu yüzden müessif kaza meydana gelmiş. Kabahat bende değil, ondadır.”

Kadı Karakuş hikmetlice başını sağa sola salladıktan sonra:
“Doğru söylüyorsun. Sen suçsuzsun. Bütün suç o marangozda. Getirin o caniyi buraya.”
Marangoz tezgâhının başından alınmış ve sürüklenerek kadının önüne getirilmiş.
“Niçin o çiviyi yamuk çaktın da, bu zavallı vatandaşın kolunun kırılmasına sebep oldun? Çabuk müdafaanı yap, yoksa karışmam ha.”
“Ah kadı efendi, ben mesleğimin ehli bir marangozum.

Ömrümde çürük iş yapmış değilim. Ama o gün, evet, gayet iyi hatırlıyorum. O gün ben tam o pencere tahtasını mıhlarken, önümdeki sokaktan genç ve güzel bir kadın geçti. Al bir elbise giymişti. Son derece göz alıcı bir elbiseydi bu. Gözlerim istemeyerek
ona takıldı. Adetâ büyülenmiş, kendimden geçmiştim. O şaşkınlık anında çekici yan vurmuşum, çivi eğrilmiş. Benim bir kabahatim yok, esas suç o allar giyinmiş âfettedir.”

Kadı mırıldanmış:
“Hımm… Dâvâ enteresan bir mahiyet arzediyor. Evet oğlum. Sen de suçsuzsun. Getirin o kadını buraya!”
Kadın huzura celbedilmiş.
“Niçin o gün allı ve göz alıcı bir fistan giyinip marangozun aklım başından aldın? Senin yüzünden zavallı bir vatandaşın kolu kırıldı.”
Kadın işveli bir sesle ve fingirdeyerek cevap vermiş:
“Kadı hazretleri! Benim ne suçum var? Ben o gün sımsıkı örtülüydüm. Beni son derece cazip gösteren hep o elbisenin rengidir. Benim bunda suçum ne? Suç varsa elbisenin kumaşını boyayan boyacıdadır. Kim dedi ki ona, bu kadar prappan yap diye.”

Kadı başını kaşımış ve:
“Sen de paçayı kurtardın. Bana boyacıyı bulup getirin.” diye gürlemiş. Boyacı gelmiş ve huzura alınmış:
“O kadmın elbisesinin kumaşmı sen mi boyamıştın?..”
“Evet, ben boyadım.”
“Demek suçunu itiraf ettin. Vatandaşın hayatını tehlikeye sokmak suçundan dolayı senin idamına karar verdim.”

Ve zaptiyelere dönerek:“Alın götürün.
Adaletin yerine gelmesi için, o gece sabaha karşı boyacıyı, hırsızın kolunun kırıldığı yerde idam etmişler.
 
Üst
Alt