Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısı sonrasında İsrail'in Filistin'e saldırıları ve Amerika Başkanı Joe Biden'ın İsrail'in yanında yer almasıyla ilgili açıklama yaptı. İsrail'in Filistin'e saldırılarını 'katliam' olarak niteleyen Erdoğan, Amerika'nın İsrail'e silah satışını onaylamasını da eleştirerek, "Lafa geldiğinde silahsızlanma, şu bu vs. Bunları konuşuyorlar" dedi. İsrail'e 'terör devleti' diye seslenen Erdoğan, Başbakanlık binasına İsrail bayrağı çeken Avusturya'yı da eleştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in Mescid-i Aksa'daki Müslümanlara saldırması ve sonrasında Gazze Şeridi'ni bombalamasını eleştirerek şu ifadeleri kullandı:
"Kudüs surları, çarşılarıyla ve diğer pek çok yapısıyla Osmanlı padişahlarının eseridir. Peygamberimizin miraca yükseldiği kayaya Osmanlı'nın diktiği alemi yenileyen yine biz olduk, ecdadımız oldu. Asırlarca ecdadımız bu mübarek beldeyi korumak, imar etmek, oradaki insanı huzur içinde yaşatmak için var gücüyle çalışmıştır.
Osmanlı 1917'de Gazze ve ardından Kudüs'e yönelik saldırıları Anadolu'da Ermeni ve Rum isyanlarının yol açtığı sıkıntıların sebebiyle karşılamakta zorlanmıştır."
Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Bugün de tekrar hatırlatıyorum 84 milyon hep birlikte Kudüs nöbetimizi devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz. Osmanlı'nın yıkılışıyla barış ve huzur iklimini kaybeden pek çok coğrafya gibi Kudüs acıyla, kanla yıkanıyor. Siz de buna destek veriyorsunuz. 1948 yılından itibaren ise bu kadim topraklardaki çatışmalar ve istikrarsızlıklar tek taraflı katliam ve hırsızlık haline dönüşmüştür. Hiç durmayan bu zulüm Filistinliler'in ardı kesilmeyen göçleriyle, kamplardaki zorlu hayat şartları ve katliamlarla süre gelmiştir. Bu kötü fotoğrafın ortaya çıkmasında Filistinlilerin kendi aralarında çekişmeler ve kimi Arap ülkelerin meseleye yanlış bakış açıların etkisi olmuştur.
Bize düşen mazlumun yanında yer alıp onun hakkını göz etmektir. İsrail'in BM kararlarını hiçe sayarak saldırılara devam etmesi bölgedeki acıları derinleştirmiştir. 1948-1967 arasında 3,5 milyondan fazla Filistinli mülteci durumuna düşürülmüştür. Sabra ve Şatilla kamplarında binlerce savunmasız sivil Fillistinli mültecinin katli dünyayı harekete geçirmemiştir.
Hepsi terör içerisinde yetişmişlerdir. Şu andaki o da aynı. İsrail'in 2008'den itibaren Gazze ve Filistin'e yönelik saldırıları uluslararası alanda yeterli karşılığı bulamamıştır. Ülkemizden Filistin'e giden yardım organizasyonuna uluslararası sularda saldırmıştır. Bunlar yavruları öldürecek kadar katil. 5 yaşındaki yavruları, kadınları yerlerde süründürerek öldürecek kadar katil, yaşlı insanları öldürecek kadar katil. Aynı suda maalesef beslenenler de bunları destekliyor.
İsrail'in bombalayarak, kurşunlayarak katlettiği onlarca masum çocuk, sivil, evlerini yıktığı, taciz ederek göçe zorladığı on binlerce Filistinli aileyi görmezden gelenler Tel Aviv'e atılan füzeleri öne çıkarmışlardır. Kaç tane füze attılar? Siz orantısız güç kullanıyorsunuz. Savaş uçaklarıyla Gazze'ye bomba yağdırıyorsunuz. Gazze'nin savaş uçakları var mı? Kiminle neyi aldatacaksınız. Ankara'dan tüm dünyaya seslenmek istiyorum; Filistinli çocukların bombalarla ölmesiyle ilgilenmeyenler, İsrailli çocukların füze seslerinden korkması karşısında dehşete kapılanlar. Şu hale bak. Halbuki çocuklar öldürülürken değil uyutulurken sessiz kalınmalıdır.
İsrali'in Kudüs'te yaptıklarına destek verenler tarihe, insanlığa karşı işledikleri bu suçun karasıyla anılacaklardır. Türkiye tıpkı Kıbrıs'ta olduğu gibi Filistin topraklarında iki devletli adil çözümden yana olduğunu her fırsatta ifade etmektedir. Başkenti Kudüs olan, 1967 sınırları temelinde bağımsız Filistin devletinin kurulması için her platformda çaba göstermeyi sürdüreceğiz.
Dünya tarihi Kudüs'te ateşlenen bombaların yol açtığı devasa çatışma, yıkım ve oluk oluk akan kanların örnekleriyle doludur. Bu tehdidin önüne geçmede en etkin yolu Kudüs'ü teklif ettiğimiz şekilde yeni bir yönetim statüsüne kavuşturmalıdır.
Tüm uluslararası kuruluşları bir an önce harekete geçmeye çağırıyoruz. Perşembe günü BM Genel Kurulu'nda sorunun çözümüne yönelik kayda değe adım atılmasını temenni ediyorum. Bu toplantıyı önemsiyoruz. İsrail'in bombaları ve kurşunları altında öldürülen, evlerinde atılan insanlara hiç değilse denizlerdeki balıklar, göklerdeki kuşlar, ormandaki ağaçlar kadar hassasiyet bekliyoruz.
İhtiyaç duyulacak her türlü siyasi ve askeri desteği vereceğimizi buradan bir kez daha ifade ediyoruz. Bu millet de bu ümmet de bu insanlık da bizimdir. Medeniyetimizden ve ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz şekilde kendimiz ve kardeşlerimiz için en doğrusunu, en hayırlısını, en güzelini yapmayı sürdüreceğiz."
-Haberturk-
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in Mescid-i Aksa'daki Müslümanlara saldırması ve sonrasında Gazze Şeridi'ni bombalamasını eleştirerek şu ifadeleri kullandı:
"Kudüs surları, çarşılarıyla ve diğer pek çok yapısıyla Osmanlı padişahlarının eseridir. Peygamberimizin miraca yükseldiği kayaya Osmanlı'nın diktiği alemi yenileyen yine biz olduk, ecdadımız oldu. Asırlarca ecdadımız bu mübarek beldeyi korumak, imar etmek, oradaki insanı huzur içinde yaşatmak için var gücüyle çalışmıştır.
Osmanlı 1917'de Gazze ve ardından Kudüs'e yönelik saldırıları Anadolu'da Ermeni ve Rum isyanlarının yol açtığı sıkıntıların sebebiyle karşılamakta zorlanmıştır."
Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
"BIDEN, KANLI ELLERİNLE TARİH YAZIYORSUN"
"Bugün Biden'ın ciddi bir İsrail'e silah onayıyla ilgili imzasını gördük. O da bakıyoruz ki, çok çok önemli. 850 bin silah onayı. Lafa geldiğinde silahsızlanma, şu bu vs. bunları konuşuyorlar. Sayın Biden, sözde Ermeni soykırımında Ermenilerin yanında yer aldın. Şimdi de ciddi manada orantısız bir saldırı ile Gazze'ye saldıran ve yüzbinlerce insanın şehadetine vesile olan bu olayda da ne yazık ki siz kanlı ellerinizle bir tarih yazıyorsunuz. Bunu söylemeye bizleri mecbur ettiniz. Biz bu konularda çok daha fazla duramayız, durmayacağız.Bugün de tekrar hatırlatıyorum 84 milyon hep birlikte Kudüs nöbetimizi devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz. Osmanlı'nın yıkılışıyla barış ve huzur iklimini kaybeden pek çok coğrafya gibi Kudüs acıyla, kanla yıkanıyor. Siz de buna destek veriyorsunuz. 1948 yılından itibaren ise bu kadim topraklardaki çatışmalar ve istikrarsızlıklar tek taraflı katliam ve hırsızlık haline dönüşmüştür. Hiç durmayan bu zulüm Filistinliler'in ardı kesilmeyen göçleriyle, kamplardaki zorlu hayat şartları ve katliamlarla süre gelmiştir. Bu kötü fotoğrafın ortaya çıkmasında Filistinlilerin kendi aralarında çekişmeler ve kimi Arap ülkelerin meseleye yanlış bakış açıların etkisi olmuştur.
Bize düşen mazlumun yanında yer alıp onun hakkını göz etmektir. İsrail'in BM kararlarını hiçe sayarak saldırılara devam etmesi bölgedeki acıları derinleştirmiştir. 1948-1967 arasında 3,5 milyondan fazla Filistinli mülteci durumuna düşürülmüştür. Sabra ve Şatilla kamplarında binlerce savunmasız sivil Fillistinli mültecinin katli dünyayı harekete geçirmemiştir.
"İSMİNİ VERMEYECEĞİM BİR İSRAİL BAŞBAKANI..."
Filistin halkının sivil itaatsizlik eylemleriyle kendini, evini, vatanını koruma mücadelesinin hep yanında olduk, olmayı da sürdüreceğiz. Fanatik Yahudiler, 1995'teki barış görüşmeleri sırasında Filistinlilere taviz vermekle suçladıkları kendi Başbakanlarını öldürecek kadar işi ileriye götürmüştür. Bir Yahudi Başbakan, ismini vermeyeceğim bana öyle demişti, "Generalliğimde Filistinlileri öldürüyordum, bana en büyük zevki o veriyor" demişti. Bunu, o zaman Başbakandım ve şahsıma söylüyordu. Bunların cibiliyetinde bu var. Filistin halkına demokrasiyi, meşru hak aramayı tavsiye edenler diplomaside Filistinlileri yalnız bırakmışlardır.Hepsi terör içerisinde yetişmişlerdir. Şu andaki o da aynı. İsrail'in 2008'den itibaren Gazze ve Filistin'e yönelik saldırıları uluslararası alanda yeterli karşılığı bulamamıştır. Ülkemizden Filistin'e giden yardım organizasyonuna uluslararası sularda saldırmıştır. Bunlar yavruları öldürecek kadar katil. 5 yaşındaki yavruları, kadınları yerlerde süründürerek öldürecek kadar katil, yaşlı insanları öldürecek kadar katil. Aynı suda maalesef beslenenler de bunları destekliyor.
"İSRAİL'İN KATLİAMLARI RAMAZAN BAYRAMI'NI BİZE ZEHİR ETTİ"
Amerika ve onu takip eden kimi ülkelerin 2017'nin sonunda Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdıklarını ilan etmeleri bu katil devletin iştahını kabartmıştır. İsrail'in artık her Ramazan ayında tekrarlamayı alışkanlık haline getirdiği saldırganlık ve katliamları 2021 ayında özellikle bu Ramazan Bayramı'nı hepimize zehir etmiştir.İsrail'in bombalayarak, kurşunlayarak katlettiği onlarca masum çocuk, sivil, evlerini yıktığı, taciz ederek göçe zorladığı on binlerce Filistinli aileyi görmezden gelenler Tel Aviv'e atılan füzeleri öne çıkarmışlardır. Kaç tane füze attılar? Siz orantısız güç kullanıyorsunuz. Savaş uçaklarıyla Gazze'ye bomba yağdırıyorsunuz. Gazze'nin savaş uçakları var mı? Kiminle neyi aldatacaksınız. Ankara'dan tüm dünyaya seslenmek istiyorum; Filistinli çocukların bombalarla ölmesiyle ilgilenmeyenler, İsrailli çocukların füze seslerinden korkması karşısında dehşete kapılanlar. Şu hale bak. Halbuki çocuklar öldürülürken değil uyutulurken sessiz kalınmalıdır.
"AVUSTURYA'YI TEL'İN EDİYORUM"
Trajediye arkasını dönen, açıkça destek olanlar yarın kendi başlarına gelecek felaketin tohumlarını ektiklerini unutmamalıdır. Avrupa'ya sesleniyorum; yeri geldiği zaman dost olarak bize hitap edenlere sesleniyorum. Başbakanlık binasına İsrail bayrağı çeken Avusturya devletini tel'in ediyorum. Böyle bir resmi makama bir terör devletinin bayrağını çekmek, terörle izdüşümlü bir hayat yaşamak demektir. Avusturya devleti herhalde soykırıma tabi tuttukları Yahudilerin faturasını Müslümanlara ödetmeye çalışıyor.İsrali'in Kudüs'te yaptıklarına destek verenler tarihe, insanlığa karşı işledikleri bu suçun karasıyla anılacaklardır. Türkiye tıpkı Kıbrıs'ta olduğu gibi Filistin topraklarında iki devletli adil çözümden yana olduğunu her fırsatta ifade etmektedir. Başkenti Kudüs olan, 1967 sınırları temelinde bağımsız Filistin devletinin kurulması için her platformda çaba göstermeyi sürdüreceğiz.
"KUDÜS İÇİN 'KOMİSYON' ÖNERİSİ"
Müslümanların, Yahudilerin ve Hristiyanların vazgeçilmez dini sembollerini bünyesinde barındıran Kudüs için herkesin fedakarlık yapması gerekiyor. Dün sayın Papa ile yaptığımız ile telefon görüşmesinde bu hissiyatımı kendisiyle de paylaştım. Osmanlı döneminde tüm inanç mensuplarının ibadetlerini rahatça yapabilmelerine imkan veren uygulamadan ilham alarak şu teklifi yapıyoruz; Kudüs'ün üç dinin temsilcilerinden oluşan bir komisyon tarafından yönetilmesi günümüz şartlarında en doğru ve tutarlı yol olacaktır. Aksi takdirde bu kadim şehirde kalıcı barışı sağlamak kolay ve mümkün görülmüyor.Dünya tarihi Kudüs'te ateşlenen bombaların yol açtığı devasa çatışma, yıkım ve oluk oluk akan kanların örnekleriyle doludur. Bu tehdidin önüne geçmede en etkin yolu Kudüs'ü teklif ettiğimiz şekilde yeni bir yönetim statüsüne kavuşturmalıdır.
Tüm uluslararası kuruluşları bir an önce harekete geçmeye çağırıyoruz. Perşembe günü BM Genel Kurulu'nda sorunun çözümüne yönelik kayda değe adım atılmasını temenni ediyorum. Bu toplantıyı önemsiyoruz. İsrail'in bombaları ve kurşunları altında öldürülen, evlerinde atılan insanlara hiç değilse denizlerdeki balıklar, göklerdeki kuşlar, ormandaki ağaçlar kadar hassasiyet bekliyoruz.
İhtiyaç duyulacak her türlü siyasi ve askeri desteği vereceğimizi buradan bir kez daha ifade ediyoruz. Bu millet de bu ümmet de bu insanlık da bizimdir. Medeniyetimizden ve ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz şekilde kendimiz ve kardeşlerimiz için en doğrusunu, en hayırlısını, en güzelini yapmayı sürdüreceğiz."
-Haberturk-