- Katılım
- 26 Eyl 2016
- Mesajlar
- 654
- Tepkime puanı
- 13
- Puanları
- 0
- Cinsiyet
- Kadın
Hayatımızdan olumsuzluğu kaldırıp atmalıyız, negatif düşünceye sahip endişeli insanları hayatımızdan çıkarmalıyız, onları boş yere yanımızda taşımamak hatta yakınımızda bile bulundurmamalıyız, bize de negatif enerji yansıtmalarına izin vermemeliyiz.
“Hastaysak eğer, "iyileşeceğim" diye içimizden geçirmeli; "her geçen gün çok daha iyi olacağım" diye düşünmeliyiz. "Neden hastalandım, acaba sonunda daha kötü şeylerde mi beni bekliyor?" tarzındaki olumsuz düşüncelerden, endişelerden bir an önce kurtulmalıyız. Olumsuz düşünce beraberinde tüm olumsuzlukları da getirecektir.” Diyor Kişisel Gelişim Uzmanı S. SEZER ve şöyle devam ediyor:
Sabah uyandığımızda, gözlerimizi açtığımızda sağlıklıysak ve nefes alabiliyorsak buna şükretmesini bilmeliyiz; neşeyle kalkmalı yatağımızdan, aynada kendimize gülümsemeliyiz ve kendimize “ben kendimi seviyorum” demeliyiz. İçimizden "bugün harika bir gün olacak" diye geçirmek, öyle niyet etmeliyiz ki güne inançlarınızla ciddi oranda pozitif duyguları katabilelim. Size nasılsınız diyenlere sadece "iyiyim" demek yerine "mükemmelim, kendimi muhteşem enerjik hissediyorum" diyebilmek ne kadar güzeldir, öyle değil mi?
Öncelikle yapmamız gereken kendimizi pozitif enerjinin gücüyle buluşturmak, kendi duygu ve düşüncelerimizi, hayat enerjimizi bu güçle olabildiğince doldurmak, yoğurmak olmalı. Bunu başarmanın, daha çok hayat enerjisi üretmenin en kolay yolu ise daha çok sevmekten geçiyor. Sınırsız, karşılıksız, serbestçe alabildiğine sevmek ve sevilmek….
O halde hiç durmadan yüklemeye başlayalım ruhumuza, duygularımıza sevgiyi var gücüyle…. Sevginin itici gücüyle çevremize, yakınlarımıza, sevdiklerimize daha faydalı, daha verimli olabilir, aynı enerjiyi onlara da yansıtabiliriz böylece. Ve etrafımızdaki insanlarda bizim yüksek orandaki pozitif sevgi gücümüzden otomatik şekilde faydalanacaktır.
Tam tersine kendimizi doyurmadan sürekli vermek, adeta kendimiz için değil de etrafımızdaki kişiler için yaşamak, kendimizden çok onları düşünmek; kendimizle ilgili şeyleri hep ikinci üçüncü planlara atmak ertelemek sağlıklı bir davranış şekli değildir. Bu bizi sevgiden mahrum, güçsüz, inançsız ve başarısızlığa iter.
Üstelik fedakarlıklar, cömertlikle karıştırmamalı. Bu şekli hayat tarzı olarak benimseyen bir kişi; bilinçli ya da bilinçsiz kendi içindeki bir takım eksiklikleri başkalarının ihtiyacını karşılayarak gidermeye çalışır. İçindeki yetersizlik duygusunu bu vericilikle kapatmak ister adeta. Ama bir süre sonra, verici olduğu için hep el üstünde tutan kişiler tarafından istenmez hale gelir. Oysaki sürekli veren kişiler bu özelliklerden yoksundur ve kaybetmeye de mahkumdur bir şekilde . Bunu düzeltmenin en iyi yolu ise düşünceleri doğru şeylere aktarmaktır; şikayet edilen şeylerden olabildiğince uzak durmaktır. Çünkü düşünceler o olumsuzluklarla ne kadar meşgul olursa, olumsuzluk olumsuzluğa davetiye çıkaracaktır,içinden çıkılamayacak bir durum haline gelecektir..
Daha anlamlı bir hayatı yakalamak, güzellikleri, mutlulukları yaşayabilmek için önce kendi iç gücümüzü keşfetmeye çalışalım, kendi ruhumuzu yeni doğan bir bebek gibi büyütüp, beslemeyi deneyelim.
Kabuğumuzdan çıkıp kendimizle barışabildiğimiz anda pasiflikten çıkıp hayatın içinde aktif olarak rol almaya başladığımızı şaşırarak göreceğiz ve bu bizi olabildiğince motive edecek ,pozitif güce sahip olmamızı sağlayacaktır..
Sorunlarla problemlerle yüzleşmek artık çok daha kolaylaşacaktır. Çünkü varlığımızı her şeyiyle kabul edip bunu kendi içimizde benimsemeyi başaracağız ve belki de başardık. Böylesi bir tutum içinde olmak, karşımızdaki kişilerin bizim hakkımızdaki düşüncelerini de değiştirir. Yani bizim pozitif enerjimiz, olumlu düşüncelerimiz, kendimizi sevmemiz hem birey olarak bize yarar sağlar, hem de çevremizdekilerin bize olumlu yaklaşmalarını destekler. Her iki yönden de mutluluk ve haz verici bir değişimdir bu.
Şimdi sıra etrafımızda, sevdiklerimizde. Kendi pozitif enerjimizi onlarla paylaşma anında. Unutmayalım ki ;bir insan eğer kendini sevmezse kendine önem vermezse bunların hiçbirini başaramaz; başkalarını sevemez, onları yeterince önemseyemez,değer veremez. Önce kendimizi sevmeli, eğitmeli, iç dünyamızı keşfedip tüm yaratıcı yönlerimizi ortaya çıkarmalıyız.
“Hastaysak eğer, "iyileşeceğim" diye içimizden geçirmeli; "her geçen gün çok daha iyi olacağım" diye düşünmeliyiz. "Neden hastalandım, acaba sonunda daha kötü şeylerde mi beni bekliyor?" tarzındaki olumsuz düşüncelerden, endişelerden bir an önce kurtulmalıyız. Olumsuz düşünce beraberinde tüm olumsuzlukları da getirecektir.” Diyor Kişisel Gelişim Uzmanı S. SEZER ve şöyle devam ediyor:
Sabah uyandığımızda, gözlerimizi açtığımızda sağlıklıysak ve nefes alabiliyorsak buna şükretmesini bilmeliyiz; neşeyle kalkmalı yatağımızdan, aynada kendimize gülümsemeliyiz ve kendimize “ben kendimi seviyorum” demeliyiz. İçimizden "bugün harika bir gün olacak" diye geçirmek, öyle niyet etmeliyiz ki güne inançlarınızla ciddi oranda pozitif duyguları katabilelim. Size nasılsınız diyenlere sadece "iyiyim" demek yerine "mükemmelim, kendimi muhteşem enerjik hissediyorum" diyebilmek ne kadar güzeldir, öyle değil mi?
Öncelikle yapmamız gereken kendimizi pozitif enerjinin gücüyle buluşturmak, kendi duygu ve düşüncelerimizi, hayat enerjimizi bu güçle olabildiğince doldurmak, yoğurmak olmalı. Bunu başarmanın, daha çok hayat enerjisi üretmenin en kolay yolu ise daha çok sevmekten geçiyor. Sınırsız, karşılıksız, serbestçe alabildiğine sevmek ve sevilmek….
O halde hiç durmadan yüklemeye başlayalım ruhumuza, duygularımıza sevgiyi var gücüyle…. Sevginin itici gücüyle çevremize, yakınlarımıza, sevdiklerimize daha faydalı, daha verimli olabilir, aynı enerjiyi onlara da yansıtabiliriz böylece. Ve etrafımızdaki insanlarda bizim yüksek orandaki pozitif sevgi gücümüzden otomatik şekilde faydalanacaktır.
Tam tersine kendimizi doyurmadan sürekli vermek, adeta kendimiz için değil de etrafımızdaki kişiler için yaşamak, kendimizden çok onları düşünmek; kendimizle ilgili şeyleri hep ikinci üçüncü planlara atmak ertelemek sağlıklı bir davranış şekli değildir. Bu bizi sevgiden mahrum, güçsüz, inançsız ve başarısızlığa iter.
Üstelik fedakarlıklar, cömertlikle karıştırmamalı. Bu şekli hayat tarzı olarak benimseyen bir kişi; bilinçli ya da bilinçsiz kendi içindeki bir takım eksiklikleri başkalarının ihtiyacını karşılayarak gidermeye çalışır. İçindeki yetersizlik duygusunu bu vericilikle kapatmak ister adeta. Ama bir süre sonra, verici olduğu için hep el üstünde tutan kişiler tarafından istenmez hale gelir. Oysaki sürekli veren kişiler bu özelliklerden yoksundur ve kaybetmeye de mahkumdur bir şekilde . Bunu düzeltmenin en iyi yolu ise düşünceleri doğru şeylere aktarmaktır; şikayet edilen şeylerden olabildiğince uzak durmaktır. Çünkü düşünceler o olumsuzluklarla ne kadar meşgul olursa, olumsuzluk olumsuzluğa davetiye çıkaracaktır,içinden çıkılamayacak bir durum haline gelecektir..
Daha anlamlı bir hayatı yakalamak, güzellikleri, mutlulukları yaşayabilmek için önce kendi iç gücümüzü keşfetmeye çalışalım, kendi ruhumuzu yeni doğan bir bebek gibi büyütüp, beslemeyi deneyelim.
Kabuğumuzdan çıkıp kendimizle barışabildiğimiz anda pasiflikten çıkıp hayatın içinde aktif olarak rol almaya başladığımızı şaşırarak göreceğiz ve bu bizi olabildiğince motive edecek ,pozitif güce sahip olmamızı sağlayacaktır..
Sorunlarla problemlerle yüzleşmek artık çok daha kolaylaşacaktır. Çünkü varlığımızı her şeyiyle kabul edip bunu kendi içimizde benimsemeyi başaracağız ve belki de başardık. Böylesi bir tutum içinde olmak, karşımızdaki kişilerin bizim hakkımızdaki düşüncelerini de değiştirir. Yani bizim pozitif enerjimiz, olumlu düşüncelerimiz, kendimizi sevmemiz hem birey olarak bize yarar sağlar, hem de çevremizdekilerin bize olumlu yaklaşmalarını destekler. Her iki yönden de mutluluk ve haz verici bir değişimdir bu.
Şimdi sıra etrafımızda, sevdiklerimizde. Kendi pozitif enerjimizi onlarla paylaşma anında. Unutmayalım ki ;bir insan eğer kendini sevmezse kendine önem vermezse bunların hiçbirini başaramaz; başkalarını sevemez, onları yeterince önemseyemez,değer veremez. Önce kendimizi sevmeli, eğitmeli, iç dünyamızı keşfedip tüm yaratıcı yönlerimizi ortaya çıkarmalıyız.