İç Anadolu Bölgesinin Tarihi Ve Doğal Güzellikleri

  • Konbuyu başlatan Eqe
  • Başlangıç tarihi
E

Eqe

Guest
Tuz Gölü

Türkiye’nin tuzluluk oranı bakımdan fazla olan göller arasında ikincisi Tuz Gölü ‘dür.İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan Konya,Aksaray,Ankara kentlerinin sınırlarının kesiştiği yerde yer almaktadır.Türkiye’de tuz ihtiyacının %60 gibi oranı bu gölden karşılanmaktadır.

Tuz Gölü ayrca Türkiye’nin derinliği en az olan gölüdür.Afrika-Suriye ayrımındaki en alt noktada bulunan Lut Gölü’nden sonra %32,9′luk tuz oranıyla Dünya’nın en tuzlu ikinci gölü olma niteliğini taşımaktadır.Bu göl deniz seviyesinden 905 metre yükseliğe sahiptir.Kuzeyden güneye 80 metre uzunluğa sahip olan Tuz Gölü’nün batıya mesafesi ise 50 kilometredir. Çevresinde 3.000.000’a yakın nüfus oranı vardır.Ortalama su seviyesi 40 cm olan bu gölün Mayıs ayında yağışın artmasıyla 110 cm olmaktadır.Ortalama olarak en düşük seviyeye ise Ağustos ayında 19 cm olarak gelmektedir.Bu gölde tuz oranın fazla olması buharlaşma nedeniyle gölde su azalır ve tuz tortularının kalmasına neden olur böylece tuzluluk oranı epey fazla olmaktadır.Birikten tuz tortulları makinenlarla kazınarak tuzlarda toplanmaktadır.

Tuz Gölü dışarıya akıntısı olmayan kapalı bir havza gölüdür.Aslında yağış alanın geniş olmasına rağmen iyi derecede beslenemeyen beslenme kaynakları zayıf olan bir göldür.Göle su taşıyan bu akarsuların yazın buharlaşmanın etkisiyle suları iyice azalmakta ve kurumaktadır.Tuz Gölü’ne beslenmesinden yardımcı olan bu akarsular Peçenek Çayı,Melendiz Çayı, İnsuyu, Karasu, ve Kırkdelik çaylarıdır.Doğal yapı olarak kışın gölde biriken fazla su su kuşları için kışlama alanı olarak önemli bir yere sahiptir.Tuzlu ortama alışmış flamingo, kılıçgaga, angıt ve benzeri kuşların yanı sıra yağmurcunlar, turnalar, yaban kazları ve yaban ördekleri gölde büyük topluluklar halinde yaşamaktadır.İlkbahar mevsiminde göl içinde oluşan bataklıklar Bataklık Kırlangıcı,Suna,Angıt,Çamurcun,Kılıçgaga,Kocagöz ve martı türleri gibi kuş türlerinin kuluçka yapmalarına imkan vermektedir.Gölde bulunan tuz mutfaklarda kullanılmakta olan mutfak tuzu ile genel olarak aynı özelliği taşımaktadır.

Göreme zemi vadisi

Kapadokya denilince akla ilk gelen şeylerden birisi peribacaları olsa da, vadiler de bir o kadar önemli ve değerlidir. Kapadokya bölgesi’nde irili ufaklı onlarca vadi vardır. Ancak bunlardan bir tanesi vardır ki 5600 metrelik parkuru ile diğerlerinden önemli ölçüde sıyrılır.
Hem bölgede yoğun bir şekilde bulunan peribacalarını seyretmek aynı zamanda da uzunca bir doğa yürüyüşü yapmak için çok iyi bir tercih olan Zemi Vadisi özellikle yabancı turistlerin gözdelerinden birisi.


Çoğunlukla küçük gruplar halinde yapılan yürüyüşler vadinin güzelliğinin farkına varmanızı sağlıyor. Kapadokya bölgesinde sıkça rastlayamayacağınız ölçüde yeşil alana sahip Zemi Vadisi’nin belli bir kısmına bisikletle gitmek de oldukça iyi bir fikir. Fakat yaklaşık 1000 metre sonra bisikletinizle yol alamayacağınız kadar zorlu parkurlar karşılıyor sizi. Yer yer zorlu atlama ve tırmanmaların yaşanacağı vadide aşırı yürüyüşçü bulunmadığı için rahat bir ortamla karşılaşıyorsunuz.

Zemi Vadisine ulaşım ise gayet kolay. Nevşehir il merkezine ulaştıysanız her saat kalkan otobüsler Göreme’ye ulaşımı sağlıyor. Aynı zamanda bölgede birçok oto ve motosiklet kiralama servisi sağlayan şirketler de var. Nevşehir il merkezine yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta bulunan Göreme’de konaklama seçenekleri de sorun çıkartmayacak düzeyde. Bölgede büyük çaplı otellerden küçük aile pansiyonlarına kadar birçok konaklama seçeneği mevcut. Daha iyi şartlar arıyorsanız Ürgüp’te bulunan 5 yıldızlı otellerden birini tercih edebilirsiniz.


Vadide bulunan kiliseleri de ziyaret ederseniz hem kısa bir soluklanma açısından hem de Kapadokya’daki kiliselerin yapısını anlama açısından gayet iyi olacaktır.
Bütün bu özellikleriyle Kapadokya bölgesinde mutlaka görülmesi yerlerden birisi. Unutmayın ki Kapadokya yalnızca peribacalarından ibaret değil.


Avanos nevşehir


Avanos Nevşehir’in bir ilçesidir.Avanos’un tarihi Hititlere dayanmaktadır.Tarihte Hititler’in Avanos’ta çanak çömlek yaptığı günümüze kadar gelen bilgiler arasındadır.Bu el sanatı babadan oğula geçerek günümüze kadar gelmiştir.Bu çanak-çömlekler Avanos’un dağlarından Kızılımak’ın yataklarından elde edilen yağlı killer ellenir ve bu şekilde yapılmaktaydı.Ayakta döndürebilen çark adı verilen bu tezgahın üzerinde maharetli ellerle şekillenmesi sağlanırdı.Çanak yapılmış olurdu.Atölyelerde yapılan bu çanakların önce güneşte daha sonra gölgede kurutulması gerekirdi.
Daha sonra çok sıcak sıcaklığı 800-1200 derece arasında değişen fırınlarda iyice pişiriliyordu.Bu fırınlar samala ve talaş aracılığıyla yakılıyordu.Avanos’a gidildiği zaman gezilip görülmesi gereken çanak ve çömlek atolyeleri ve bu atolyelerden çıkan o eşsiz maharetli ellerle yapılmış çanak çömlekleri keyifle izlemek gerçekten mükemmel bişey.Avanos’ta ayrıca yerin altında çöküntülerle oluşmuş mağaralar bulunmaktadır.Mağaralara girişinden itibaren aşağı iniş merdiveniyle 50 metre kadar olup mağaranın yükseliği 2 metre civardındadır.Bazı yerleri çöküntülerden dolayı daha yüksek oluşmuştur.Genel olarak yüksek fazla değildir.Avanosa’da günümüzde çok turist gelmektedir.


Kapadokya


Kapadokya Nevşehir, Niğde, Aksaray üçgeni arasında kalan bölgeye Persler’in verdiği ad. Katpatukya “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına geliyor. Belki de “Düşler Ülkesi” demek daha uygun düşer. Bir de siz gidip gezin de gönlünüze göre bir ad verin.
Kapadokya, gidip görmemiş olup da resimlerinden bilenler için peribacaları’dır. Peribacaları gerçekten doğanın eşsiz armağanları olarak çok ilgi çekici. Ama Kapadokya gezip görmüş olanlar için çok daha derin, çok daha zengin bir anlamı çağrıştırır: Yüzlerce yüzlerce yıl önce yaşamış insanların yarattığı uygarlık, hıristiyanlığın ilk yıllarına uzanan mistik bir atmosfer, baskılara karşı inancın direnci…ve olağanüstü bir doğa!..

Bir de düşgücünüzün elverdiği kadar hayal kurma olanağı.

Nevşehir, Niğde, Aksaray üçgeni arasında kalan bölge Kapadokya olarak adlandırılıyor.

Kapadokya ismi Persler’den geliyor. Persler Katpatukya olarak adlandırmışlar bu bölgeyi. Güzel Atlar Ülkesi anlamına geliyor.

Bölgede Perslerden önce Hitit ve Frigya yerleşimleri de olduğu biliniyor. Sonra da bir ara bağımsız krallıkla yönetiliyor ve ardından Roma, Bizans, Selçuk ve Osmanlı uygarlıkları iz bırakıyorlar.

Sivas Balıklı Kaplıcaları

Sivas’ın Kangal ilçesi hem köpekleriyle hem de balıklarıyla ünlü! Köpekleri hemen herkes tanıyor.Oysa balıkların özelliği çok önemli. Dünyada eşi benzeri bulunmayan ve sedef hastalarının son umut olarak gördüğü bu bu doğa güzelliği görülmeye değer.

Doktor balıklar
Sivas’a gitmek için ya Kayseri ya da Malatya yolunu kullanmanız gerek. İstanbul’dan bu iki yere de Türk Hava Yolları’nın direkt uçuşları var. Ancak Kayseri yolu daha rahat olduğu için ilk tercih.Kayseri’ye indikten sonra, Sivas’a gitmek için üç saatlik bir yolculuğu yapmanız gerek. Yaz aylarında, sezonun yoğun olduğu dönemlerde, oteller Kayseri’den servis hizmeti veriyorlar. Balıklı Kaplıca Sivas’a 98, Kangal ilçesine ise 13 kilometre uzaklıkta. Yani Sivas’tan yaklaşık bir saat onbeş dakikalık yolunuz var. Kangal Sivas’ın en ünlü ilçesi, Hem köpekleriyle hem de balıklarıyla! Sivas Kangal Köpekleriyle sadakat ve görev anlayışı dışında fizikleriyle de dikkat çekiyor. Balıklara gelince, onların özellikleri gerçekten çok fazla. Bir kere, 37 derece sıcaklıktaki suda yaşıyorlar ve bu karşılaşılan bir durum değil. En önemli özelliği ise sedef hastalığına alternatif bir çözüm sunmaarı. En büyüğü on santimetre boyunda olan bu balıklar halk arasında,”doktor balıklar” olarak anılıyor.

Tesadüfen bulunmuş
Sivas Balık Kaplıca’nın bulunduğu bölge 1917 yılına kadar sazlıkmış. Ayağında yara olan bir çobanın tesadüfen iyileşmesiyle, yöre halkının ilgisini çekmiş. Balıkların yaşadığı bu sıcak derenin suyu kullanılarak ilkel havuzlar açılmış.1960′lı yıllarda Sivas İl Özel İdaresi’ne geçen kaplıcaya, dönemin şartlarına uygun tesisler yapılmış. 1983 yılında bir gazetecenin, havuzlara giren bir sedef hastasıyla yaptığı röportaj, kaplıcanın ününü dünyaya yaymış. Kaplıca 1988 yılında beri Ünsallar A.Ş. tarafında işletiliyor. Tesiste şu anda iki adet yüzme havuzu, 16 adet özel banyo var. 137 odası olan otel,kış aylarında da çok sıcak. Hem açık hem de kapalı havuzların,dereye bağlantısı var ve derenin suyu bir boruyla havuza geliyor, diğer taraftan çıkıyor. Dolayısıyla da balıklar havuz ve dere arasında gidip gelebilyor. Havuzların dibindeki çakıl taşları doğal bir hava yaratıyor. Bu çakılların sebebi, suyun yeerden kaynıyor olması. Suyun yerden kaynaması ise jakuzi etkisi yaratıyor.

Balıkların dişlerin yok
Sivas Balıklı Kaplıca’daki balıklar, insanlar suya girer girmez seri ve ilginç hareketlere başlıyor. En büyüğü on santimetre olan bu balıklar suya giren herkese vücudunuzda minik darbeler hissediyorsunuz.Başlarda hafif bir gıdıklanma etkisi yaratan balıklara zamnala alışıyorsunuz. Sedef hastaları ya da diğer cilt problemi olanlar, suya girdiklerinde, sudaki selenyum yarayı yumuşatıyor. Balıklar da ufak hareketlerle bu yaraları yumuşatıyor. balıklar kaplıcanın suyunda,litrede bir gram selenyum bulunuyor. Selenyum cilt için çok yararlı. 2001 yılının haziran ayında, Sivas Valiliği, Cumhuriyet Üniversitesi ve Balıklı Kaplıca İşletmesi’nin birlikte düzenlediği sempozyumda, bu kaplıcanın sedef tedavisinde olumlu sonuçlar kaydettiği kanıtlanmış. Cumhuriyet Üniversitersi Dermatoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. sedat Özçelik, bu konuyla 20 yıldır ilgileniyor. Çalışmaları sonucunda, 21 günlük kür uygulayan hastaların klinik olarak şifa gördüğünü tespit etmiş. Bu olumlu sonucun en büyük etkisi de, suyun özelliği ve kaplıcanın yüksek yerde bulunmasından dolayı hastalığına uygulanan bütün tedavi yöntemlerinde, hastalık tekrar edebiliyor. Ancak, balıklı kaplıcadaki 21 günlük kür, hastalıksız geçen süreyi uzatıyor.
 
Üst
Alt