Hindistan cevizi olma, konuş şu Tanrı'yla

Markus

New member
Kullanıcı
Katılım
14 Eyl 2018
Mesajlar
2,971
Tepkime puanı
659
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbuL
Cinsiyet
Erkek
THE STROKES:konuş şu Tanrı'yla

Hindistan cevizi olma, konuş şu Tanrı'yla

Son albümleri "First Impressions on Earth"ün ilk single’ı, seksi mi seksi
ka12.gif
klipli "Juicebox" çıkar çıkmaz sevenlerine bir kez daha "İşte olay budur" dedirten İngiliz kılıklı New York’lu punk grubu The Strokes, yine tam kıvamında...

THE STROKES, 2001 yılı itibariyle ilk albümleri “Is This It” ile New York’tan ses verdiğinde, genelde İngiltere’den çıkma bu seslerin bu kez Amerika’dan çıkışı müzik camiasını bir parça şaşırttı öncelikle. New York’lu, ama yaptıkları müzik ve şekil şemal itibariyle fena halde İngiliz The Strokes’u, ABD’den önce İngilizler keşfetti sayılabilir keza. İlk albüm “Is This It” itibariyle, İngiliz müzik üstadları bu post punk abileri yere göğe koyamadılar. Hal böyle olunca, The Strokes, konserlerine bilet bulunamayan biricik gruplar arasına giriverdi kısa zamanda.

Sonuç itibariyle İskoç elemanlar Franz Ferdinand hesabı, bu 5 güzel adam da, rock’n roll’u kurtarmaya gelmişti. Velvet Underground’dan Punk efsanesi Ramones’e, Nirvana’dan Rolling Stones’a Iggy Pop’dan Morrisey’e, pek çok şahane müzik grubu ve insanıyla demlenip kendileri olmuş The Strokes, müzik âlemine hoş gelmişti. “Is This It”, dünya çapında 2 milyondan fazla satmış ve gruba çok sayıda hayran kazandırmayı başarmıştı. İnanıyoruz ki üçüncü albüm “First Impressions on Earth”, The Strokes’un hayran sayısını en azından ikiye katlar.

Hayran demişken, müzikleri Nirvana’ya benzediğinden mi bilinmez, büyük arıza Courtney Love, The Strokes’un bir numaralı hayranları arasında. Bu hayranlığın sebebiyse, solist Julian Casablancas. (Karizma ve karakter anlamında Kurt Cobain’in eline su dökemez gerçi ama neyse) Bu arada hemen, taze evli Casablancas’ın meşhurrr model ajansı Elite Ajans’ın sahibi John Casablancas’ın oğlu olduğunu belirtelim. Bu da demektir ki, yakışıklı solistin çocukluğundan beri çevresinde şahane şahane modeller bulunmakta. Bu gerçekle birlikte, Love’ın şansı nedir bilemiyoruz.

Gruptaki tek karizma, solist Casablancas değil elbet. Gitarist Albert Hammond ve Nicolai Fraiture, Basçı Nick Valensi ve inanılmaz davulcu Fabrizio Moretti’de hiç fena sayılmazlar. Hele de son albümü, hele hele de ilk single “Juicebox” ve “Electricityscape” deki davul ve gitarları dinledikten sonra.

Bu arada manik depresif kişiliklerin albümü dinlerken dikkatli olmaları gerektğini belirtmekte fayda var. Hayli coşkulu, fazlasıyla punky punky açılan 14 parçalık albüm, özellikle son dört parça itibariyle öyle bir kararmaya başlıyor ki, manik depresifler; “Heart in a Cage” gibi parçalara dayanamayıp albümü sonuna kadar dinleyemeyebilirler. Lakin grubun fazlasıyla kısa 32 dakikalık ilk albümü “Is This It” ve 30 dakikalık ikinci albüm “Room on Fire”dan sonra, “First Impressions on Earth”ün tadına doyulmuyor, o da başka.

İlle de politik olsun
'70’ler punk’ına gönül vermiş, dinleyeceğini dinlemiş insanlar için The Strokes ne anlam ifade eder bilinmez ama milenyum çocuklarının The Strokes’u fazlasıyla sevdikleri de ortada. Eski tüfekler içinse, hayli abartılmış, söyleyecek sözü olmayan bir soliste sahip, şişirilmiş bir grup The Strokes. “İlle de politik olsun, ister çamurdan olsun” kişilerini Casablancas’ın “Don’t be coconut, God is trying to talk to you” (Hindistan Cevizi olma. Tanrı seninle konuşmaya çalışıyor) gibi “dertsiz kasavetsiz” görünen şarkı sözleri kesmiyor elbette ki.

Sonuç itibariyle gençliğini '90’larda geçirmiş, Seattle sound’u sevmiş, '70’lere ve '80’lerin metal gruplarına gönül vermiş The Strokes için büyük usta Joe Strummer bile; “Gelecek vaad ediyorlar” demişse, vardır çocuklarda mutlaka bir pırıltı diyelim ve devam edelim. Bu politik olma olmama durumunu da yine, son albümden bir parça “You Only Live Once” ile halledelim. Keza Amerikalıların yüzde 90’ının dilinde hep bu cümle... Amerika’ya gidenler görecekler, en ufak bir sıkıntı karşısında, herkes kocaman gülümseyerek; “You Only Live Once” der. Yani; “Bir kez yaşıyoruz şu hayatta. Dertlenmeye gerek var mı?”. Yok. Öyleyse coşkuyla ; “First Impressions on Earth’e, yani dünyadaki ilk izlenimlere devam..

Albümün en fazla dikkat çeken parçası, elbette ki “Juicebox”. İki “çıtır” lezbiyenin hayli estetik öpüşüp koklaşma sahneleri ile geçen kilibinden ünlenmiş “JuiceBox”, daha albüm çıkmadan herkesin dilindeydi. Bu arada klibin sansürsüz halini www.megaupload.com/?d=gsgxlndd adresinden izleyebilirsiniz.

Klip demişken, The Strokes’un bu konuda da hayli dikkat çeker olduğunu belirtmek lazım. (İzleyiniz: Roman Coppola imzalı “In The Studio” ve şahane klip “Reptilia”). Umarız arkadaşlar ikinci kliplerini de “Vision of Division’a çekerler. Sebebi, Hammond’ın müthiş bir giriş yaptığı, hafif Arabic parçayı “Juicebox’ kadar sevmemiz.

Casablancas’ın kaotik bir kabusun içindeymişçesine bir performans gösterdiği “The Ize of The World’ün de hakkını yemeyelim. Albümdeki en cool parça olduğu kanaatine vardığımız; “Fear of Sleep”, Brit pop ve fazlasıyla Thom Yorke vokali halli; “Electricityscape” in de elbet. Her ne kadar grubun esas adamı Casablancas gibi görünse de, gitarist Nick Valensi ve Albert Hammond’ın şovları ve davulcu Moretti’nin atraksiyonları olmasa, The Strokes’un bu kadar da yere göğe konulmaz bir grup olamayacağı kesin. Bu durumun en güzel ispatı da, enstrümantal parça; “Ask me Anything”, bas şahikaları; “Killing Lies” ve “Want the Other Side”, Queen’in Brian May’ini aratmayacak “Red Light” ve “Razarblade” olsa gerek.

İlk iki albümle kıyaslandığında; “Yeni The Strokes nerede?” dersek, onu da gerek vokal, gerekse gitar soundları anlamında '80’lerin güzel insanları Blondie’yi çağrıştırır; “You Only Live Once”da bulabiliriz. Öyleyse son olarak “Takmayın kafaya tokadan başka” insanlarının topraklarından çıkma; “Bunlardan ABD’de yok, İngiltere’de çok” durumunu kırmış The Strokes’tan, “You Only Live Once”ı bir kez daha dinleyelim ve biricik hayatımızı yaşamaya devam edelim.
 
Üst
Alt