Hayatı Zor Yoldan Öğrenmiş Olanların Bildiği 7 Şey
1. Kaybettiğiniz insanlar aslında sizin bir parçanız olarak kalırlar.
Birgün kayıpların en kötüsünü yaşayabilirsiniz. Günler geçerken, hayatınız bir şekilde akarken kaybınızın acısı hafifleyecek ama özlemi hep aynı kalacak. Onu unutmayacaksınız, sadece onunla nasıl yaşayacağınızı öğreneceksiniz.
Sevdiğiniz birini kaybettiğinizde, kalbiniz daha da kırılganlaşır. En kötüsü de bu acının tamamen geçmeyecek olması. Yıllar geçerken onunla nasıl baş edeceğinizi de öğreniyorsunuz. Bu, ayak bileğinizi incittikten sonra tamamen iyileşmeyen bileğinizin dans ederken canınızı yakması gibidir. Ani hareketler yapmaktan kaçınırsınız.
2. Mutluluğu nasıl bulacağınız onun size ne ifade ettiğiyle ilgilidir.
Mutluluğun peşinde olmak, anlık koşullara bağlı geçici bir duygu olan mutlu olmakla hiç aynı değildir. Güneş parlıyorsa, onunla güneşlenin. Ancak mutlu zamanlar geçicidir, çünkü zaman da geçer. Bu nadiren ilk önce kavradığımız bir şey. Mutlu olmak istiyor ama bir türlü mutlu olamıyorsanız, hayat amaçlarınızı ve yaşayış tarzınızı gözden geçirin. Ne yaptığınız, ne düşlediğiniz ve ne elde etmek istediğiniz mutlu olup olmayacağınızı belirler. Eğer hayatta bir amacınız varsa ve gerçekleştiremiyorsanız mutsuz olmaya mahkum hissedersiniz. Fakat çabalar ve hayallerinizin peşinden giderseniz, gerçekleşmese bile her yolu denediğinizden emin olduğunuz için en azından yolunuza rahatlıkla devam edebilirsiniz. Mutlu bir hayat yaşamak sizce ne demek? Bulduktan sonra eksik parçaları tamamlamaya başlayın.
3. Başkalarından onay beklemeniz kendinizi hiçe saymak demektir.
Bazılarımız reddedildiğimizde dünya başımıza yıkılmış gibi davranırız. Hatta başkalarının söylemleri hayata karşı olumlu bakmaktan bizi alıkoyar. Ama ne kadar hayatınızı böyle sürdürebilirsiniz diye sorun kendinize. Zihniyetinizi değiştirmenin vaktidir.
Şimdi, daha iyisi olmanız gereken biri varsa o da dün olduğunuz kişi olmalı. Kendinizi kendinize kanıtlayın, başkalarına değil. Bunun sonu yoktur. Sürekli başkalarının onay vermesiyle hayatınıza yön veremezsiniz. Üstelik insanlar birbirlerinden farklıdırlar. Talepleri, beğenileri, karakterleri farklıdır. Siz de teksiniz. Kendinizi en iyi siz tanırsınız. Başka bir insanın size “hayır” demesi, hakkınızda olumsuz konuşması sizin kim olduğunuzu değiştirmez. Diğer insanların sizin hakkınızdaki düşünceleri sizin değerinizi azaltmaz veya çoğaltmaz. Sizinle aynı fikirde olmayan, isteklerinizi onaylamayan insanlar olacak her zaman. İsteklerinizden her seferinde vaz mı geçeceksiniz? Başkaları için ömrünüzü harcamamalısınız.
4. Acıları reddetmek cesaretsizliktir.
Acılardan kaçmak problemlerinizi çözdü mü? Sanıyorum herkes bir anlığına umursamadığı için kendini iyi hissetmiştir. Peki ya sonra? Çekmeyi reddettiğiniz acılar bir süre sonra içinize attığınız için size bazı sıkıntılar yaratabilir. Sizi üzen bir durumda içinize atmak yerine acınızla yüzleşin. Acılarınızı yaşamak sizi olgunlaştırır ve güçlendirir. Hayat her zaman yüzümüze gülmez. Eğer acılarımız olmazsaydı, güzel günlerin verdiği huzurun tadını çıkartamazdık.
5. Hayatı öngöremezsiniz.
Siz kesin planlar yaparken, hayat buna pek uygun fırsatlar sunmayabilir. Olumlu bir tutum ve farkındalıkla birlikte, hayatın düşündüğünüzden daha kolay veya daha zor olmadığını göreceksiniz; Sadece “kolay” ve “zor” tam olarak beklediğiniz şekilde değildir ve bunları beklediğinizde ortaya çıkmaz. Bu kötü bir şey değildir, hayatı ilginç kılar. Beklenmedik süprizler, size belki de daha iyi kapılar açar.
6. Zor günler bitmez gibi görünür ama her yolun bir sonu olduğu gibi, zor günlerin de sonu vardır.
Çıkmazda olduğunuz, sıkıştığınız, asla bitmeyecek sandığınız günler olmuştur. Ama hepsi geçti değil mi? Herkesin hayatında böyle zor dönemler olur. Kendinizi kapana kısılmış hissettiğinizde, düşüncelerinizin hislerinizi yönettiğini düşünün ve hayatınızın iyi taraflarına odaklanmayı seçin. Mutlaka karanlıktan aydınlığa çıkacaksınız. Belki uzun sürecek ama mutlaka bitecek. Bu doğanın bir kanunudur. Kimsenin sonsuza kadar yaşamayacağı gibi, zorlu zamanlar da ömür boyu sürmeyecektir.
1. Kaybettiğiniz insanlar aslında sizin bir parçanız olarak kalırlar.
Birgün kayıpların en kötüsünü yaşayabilirsiniz. Günler geçerken, hayatınız bir şekilde akarken kaybınızın acısı hafifleyecek ama özlemi hep aynı kalacak. Onu unutmayacaksınız, sadece onunla nasıl yaşayacağınızı öğreneceksiniz.
Sevdiğiniz birini kaybettiğinizde, kalbiniz daha da kırılganlaşır. En kötüsü de bu acının tamamen geçmeyecek olması. Yıllar geçerken onunla nasıl baş edeceğinizi de öğreniyorsunuz. Bu, ayak bileğinizi incittikten sonra tamamen iyileşmeyen bileğinizin dans ederken canınızı yakması gibidir. Ani hareketler yapmaktan kaçınırsınız.
2. Mutluluğu nasıl bulacağınız onun size ne ifade ettiğiyle ilgilidir.
Mutluluğun peşinde olmak, anlık koşullara bağlı geçici bir duygu olan mutlu olmakla hiç aynı değildir. Güneş parlıyorsa, onunla güneşlenin. Ancak mutlu zamanlar geçicidir, çünkü zaman da geçer. Bu nadiren ilk önce kavradığımız bir şey. Mutlu olmak istiyor ama bir türlü mutlu olamıyorsanız, hayat amaçlarınızı ve yaşayış tarzınızı gözden geçirin. Ne yaptığınız, ne düşlediğiniz ve ne elde etmek istediğiniz mutlu olup olmayacağınızı belirler. Eğer hayatta bir amacınız varsa ve gerçekleştiremiyorsanız mutsuz olmaya mahkum hissedersiniz. Fakat çabalar ve hayallerinizin peşinden giderseniz, gerçekleşmese bile her yolu denediğinizden emin olduğunuz için en azından yolunuza rahatlıkla devam edebilirsiniz. Mutlu bir hayat yaşamak sizce ne demek? Bulduktan sonra eksik parçaları tamamlamaya başlayın.
3. Başkalarından onay beklemeniz kendinizi hiçe saymak demektir.
Bazılarımız reddedildiğimizde dünya başımıza yıkılmış gibi davranırız. Hatta başkalarının söylemleri hayata karşı olumlu bakmaktan bizi alıkoyar. Ama ne kadar hayatınızı böyle sürdürebilirsiniz diye sorun kendinize. Zihniyetinizi değiştirmenin vaktidir.
Şimdi, daha iyisi olmanız gereken biri varsa o da dün olduğunuz kişi olmalı. Kendinizi kendinize kanıtlayın, başkalarına değil. Bunun sonu yoktur. Sürekli başkalarının onay vermesiyle hayatınıza yön veremezsiniz. Üstelik insanlar birbirlerinden farklıdırlar. Talepleri, beğenileri, karakterleri farklıdır. Siz de teksiniz. Kendinizi en iyi siz tanırsınız. Başka bir insanın size “hayır” demesi, hakkınızda olumsuz konuşması sizin kim olduğunuzu değiştirmez. Diğer insanların sizin hakkınızdaki düşünceleri sizin değerinizi azaltmaz veya çoğaltmaz. Sizinle aynı fikirde olmayan, isteklerinizi onaylamayan insanlar olacak her zaman. İsteklerinizden her seferinde vaz mı geçeceksiniz? Başkaları için ömrünüzü harcamamalısınız.
4. Acıları reddetmek cesaretsizliktir.
Acılardan kaçmak problemlerinizi çözdü mü? Sanıyorum herkes bir anlığına umursamadığı için kendini iyi hissetmiştir. Peki ya sonra? Çekmeyi reddettiğiniz acılar bir süre sonra içinize attığınız için size bazı sıkıntılar yaratabilir. Sizi üzen bir durumda içinize atmak yerine acınızla yüzleşin. Acılarınızı yaşamak sizi olgunlaştırır ve güçlendirir. Hayat her zaman yüzümüze gülmez. Eğer acılarımız olmazsaydı, güzel günlerin verdiği huzurun tadını çıkartamazdık.
5. Hayatı öngöremezsiniz.
Siz kesin planlar yaparken, hayat buna pek uygun fırsatlar sunmayabilir. Olumlu bir tutum ve farkındalıkla birlikte, hayatın düşündüğünüzden daha kolay veya daha zor olmadığını göreceksiniz; Sadece “kolay” ve “zor” tam olarak beklediğiniz şekilde değildir ve bunları beklediğinizde ortaya çıkmaz. Bu kötü bir şey değildir, hayatı ilginç kılar. Beklenmedik süprizler, size belki de daha iyi kapılar açar.
6. Zor günler bitmez gibi görünür ama her yolun bir sonu olduğu gibi, zor günlerin de sonu vardır.
Çıkmazda olduğunuz, sıkıştığınız, asla bitmeyecek sandığınız günler olmuştur. Ama hepsi geçti değil mi? Herkesin hayatında böyle zor dönemler olur. Kendinizi kapana kısılmış hissettiğinizde, düşüncelerinizin hislerinizi yönettiğini düşünün ve hayatınızın iyi taraflarına odaklanmayı seçin. Mutlaka karanlıktan aydınlığa çıkacaksınız. Belki uzun sürecek ama mutlaka bitecek. Bu doğanın bir kanunudur. Kimsenin sonsuza kadar yaşamayacağı gibi, zorlu zamanlar da ömür boyu sürmeyecektir.