Hayat ‘alınganlık´ yapacak kadar uzun değil!

Me`Va

Mevsim.Org Doğru Adrestesiniz
Yönetici
Katılım
15 Eyl 2017
Mesajlar
3,722
Tepkime puanı
4,840
Puanları
113
Yaş
35
Konum
Sevgiyle bakan gözler in..
Cinsiyet
Kadın
Hayat ‘alınganlık´ yapacak kadar uzun değil!

1350296053126.jpg

Olcay Kasımoğlu

Alınganlık büyük insanlara yakışmaz, yakışan anlamaya çalışmaktır!

Alınganlık; hayatın içinde doğru giden birçok şeyin anlamını, amacını, yönü şaşırtır, buzağı altında öküz aramaya benzer. Temiz akan ırmaklara acabalar karıştırırsın. Aklın karışır, gönlün karışır, vesselam hayatın karışır.
Aşırı alınganlık; şüphecilik ve özgüven eksikliği anlamına geliyor, kişiye ve çevresine zarar veriyor.
Alıngan insanlar; ilişkilerinde, sevilmediklerini ve değer verilmediklerini düşünerek alıngan olurlar ve bulundukları ortamlardan uzaklaşmaya çalışırlar.
Alınganlığın temelinde güven eksikliği ve zayıf benlik algısı vardır. Kendine güveni eksik, kendinden emin olmayan kişi, çevresi tarafından benimsenmediğini düşünür.
Her insanda biraz alınganlık olmasına rağmen bu normal sınırlar içinde kaldığı sürece kişiye ve çevresine zarar vermez.
Alınganlık, algılamayla da yakından alakalıdır. Emin olmadığı halde, yorumlara dayanan algılamalar kişinin insan ilişkilerini zedeler.
Alınganlık, kişinin kendi iç mekanizmalarıyla alakalı olsa da, toplumun kültürel ve sosyal yapısıyla da bağlantısı vardır.
Eğer çevremiz en küçük sorunda şiddetli tepki veriyorsa, biz de o ölçüde alıngan davranıyoruz ya da genel yapı olarak daha rahat, esnek davranan bir çevrede yaşıyorsak biz de daha rahat davranabiliyoruz.
Daha hassas olan bir çevrede rahat davranıyorsak bu defa duyarsız olmakla suçlanırız ya da esnek bir çevrede titiz, takıntılı olmakla eleştirilebiliyoruz.
Bu dengeler arasında uyum sağlayamadığımız-da ise aşırı alınganlık dediğimiz sorun ortaya çıkıyor. Bu da bizi başka sorunların içine itiyor.
Alınganlık, sadece kendimize zarar vermekle kalmıyor bütün sosyal ilişkilerimizi etkileyip sorunlara neden olabiliyor.
Özellikle evliliklerde ortaya çıkan sorunlar; eşlerin birbirlerini anlamamaları ve küçük şeyleri büyüterek alınganlık göstermeleri karı koca arasındaki sevgi ve saygı ilişkisini büyük oranda zedeliyor.
İlişkilerimizin temelinde güven vardır. Alıngan insan kendine ve çevresine her zaman, şüpheci ve güvensiz bakar.
Kendi iç dünyasında mutsuz ve güvensizdirler. Kafasının içinde olay ve kişiler için olumsuz kurgular kurmakta, sonucunu da başkalarına fatura etmektedirler.
Bu tarz insanlarla bir arada yaşamayı, tercih hakkı olan hiç kimse istemez. İş ilişkisi olsun, komşuluk bağları olsun vs. belli bir noktadan sonra sıkıcı ve tedirgin edici olurlar.
Alınganlık, normal sınırlar içerisin de kalırsa sorunlara neden olmaz. Önemli olan insanlarla ilişkilerimizi zedelememesi. Bunun için, gereksiz yere olayları büyütüp, alınganlık yaparak yanlış yorumlamaktan, algılamaktan vazgeçmeli ve güven eksenli ilişkiler kurmalıyız.
Ayrıca zan yapmaktan kaçınmalı, olaylara olumlu anlamlar vermeyi öğrenmeliyiz.
KARL MARX´ dediği gibi ”İnsansal öz, tek tek her bireyin doğasında bulunan bir soyutlama değildir. Gerçekliği içerisinde, bu, toplumsal ilişkilerin bütünüdür.”
Başkalarının ne dediği ne düşündüğü yaşamın merkezi olmamalı;
Kendi değerimizin farkın da olalım ve başkalarının hayatımız üzerinde, kendimizden fazla söz sahibi olmalarına izin vermeyelim. Kendi değerimiz onların bize biçtiği kıstaslarda, sınırlarda değildir.
Yoksa hayatımızın amacı diğerlerinin bizim için ne düşündüğüyle, ne söylediğiyle değil, kendi eylemlerimizle anlamını bulur…
Alınganlık, başkalarının hayatımıza müdahale etmesine izin vermektir. Vermemiş olsaydık diğerlerinin sözleri ve davranışları bizim için o kadar önemli olmazdı.
Alıngan insanlar hemen herkesin tavırlarına bir anlam yüklerler. Tamamen kendi algılamalarının kapasitesiyle sınırlı bir zan anlayışıdır. Engin ve çağdaş, insancıl duyguların yerini şüpheci ve ben egosunun egemen olduğu bir anlayış alır.
Bu tarz insanlara karşı savunmanız ne olursa olsun ikna etmeniz mümkün değildir.
O her zaman savunma mekanizmalarını devreye sokacak ve herkesi, her şeyi suçlu ilan edecektir.
İnsanlar nehir gibidir derinliklerine ne saklar, nelerin düşünü kurar, hangi hazana, hüzün yedirmiştir söz dile gelmedikçe bilemeyiz…
Sadece hayatın içinde akar gider ömür dediğin…
O zaman ömür alınganlıklar, pişmanlıklar, keşke ye takılıp kalmalar için çok kısa.
Gelin, yaşadıklarımızı, yaşadığımız anı ve yaşamadığımız zamana ait düş ve hayallerimizle hayatımızı anlamlı ve yaşanır kılalım.
Elde kalan kederleri de yüreğimize acısı alınmış ama hüznü hatırlandıkça gelip dokunan ama konaklamayan bir şekilde barış içinde kendimizle barışık yaşayalım…
Hep merak etmişimdir, ömrü 24 saate tabi olan kelebek; ömrüm neden kısa diye hayata alınganlık yapmış mıdır?
Neden böyle kısacık bir ömre revayım diye sitemlere durmuş mudur? Durmamıştır bence…
Alınganlık yok,yarın kaygısı yok, geçmişe takılması yok, gelecek endişesi yok, yok işte…
Eğer dünyada daha sorumlu, daha devingen, daha mutlu, yaşlılığımızda daha huzurlu olmak istiyorsak, hayatın mucizelerine sırtımızı dönmeyelim.
Karanlık, ışıksız mağaralarda yaşayan yarasalar, köstebekler gibi güneşsiz bir hayatın bizi soldurmasına izin vermeyelim, hayat alınganlık yapacak kadar uzun değil.
 

Me`Va

Mevsim.Org Doğru Adrestesiniz
Yönetici
Katılım
15 Eyl 2017
Mesajlar
3,722
Tepkime puanı
4,840
Puanları
113
Yaş
35
Konum
Sevgiyle bakan gözler in..
Cinsiyet
Kadın
En cokta bunu benım yapmam lazım bu kadar alıngan biri olarak. Birde hayatın bir nefesten ibaret oldugunu defalarca yaşamış görmüş biri olarak.
Kendiniz için yaşamaya başlayın takmayın takılmayın.
Neye nicin üzüleceksiniz ki kısacık ömür de sınavken hersey neden üzülüp isyana baglayıp alınganlık yapıp küsesiniz. Gülün eglenin aileniz ile zaman gecirin Sohbet edin plansız yaşayın yarın ne olucak degil de sabah uyanır uyanmaz güzel bir kahvaltı hos sohbet kuş sesi yürüyüş hergün başka bir aktivite ile gününüzü doya doya yaşayın sanki hic bitmicek gibi. Yarına hesapsız başlayın!!
 
Üst
Alt