Güvenli Bağlandık mı Sevgilim ?

M

Muzik

Guest
Bağlanma, bugünlerde çok popüler bir konu. Ancak daha çok çocuklarla ilgili kısmını konuşuyoruz. Ebeveynlerine güvenli bağlanamayan çocukların ileriki hayatlarında yaşadıkları problemler ve çözüm önerileri vb. Peki ya ilişkiler açısından bakarsak?
Bağlanma, yani genlerimize işlenmiş olan yakınlık kurma ihtiyacı her bireyin doğuştan itibaren çeşitli seviyelerde sahip olduğu en temel ihtiyaçlardan biri. Ancak her birimiz, bebekken bize nasıl bakıldığı, genlerimiz ve yaşam deneyimlerimize göre farklı bağlanma stillerine sahip olabiliyoruz. Amir Lavine ve Rachel Heller'in Bağlanma kitabında açıkladığı üzere John Bowbly'nin bağlanma teorisine göre yetişkinler, çocukluktakine paralel olarak güvenli, kaygılı ve kaçıngan olmak üzere partnerlerine karşı 3 ana bağlanma stiline sahiptir.

15368202160.19222000.jpg

Güvenli insanlar için karşı cinsle yakınlık kurmak, çok normal ve rahat davrandıkları bir alandır. Partnerlerine karşı sevecen, rahat ve sevgi doludurlar. Kaygılı insanlar da yakınlığı bir ihtiyaç olarak kabul eder yakınlık kurmak ister; ancak partnerinin tavırları üzerinde endişe duyma eğilimindedirler, kafaları sürekli ilişkileriyle meşguldür. Karşısındakini tatmin edip etmediğini, ilişkinin gidişatını sorgularlar. Kaçıngan insanlar ise, tam tersi yakınlık kurmayı bir tür özgürlük kısıtlayıcı olarak görürler. Romantik ilişkilerinde yakınlık derecesini minimumda tutmaya çalışırlar.
15368202370.01456600.jpg

Bağlanma stilleri hangi konularda ayrışır
- Yakınlığa ve birlikteliğe bakış
- Partneri ile çatışmalarında baş etme yöntemleri
- Cinselliğe bakışları
- İstek ve ihtiyaçlarını ifade etme becerileri
- Partnerlerinden ve ilişkilerinden beklentileri
Bağlanma teorisinin babası Bowlby, araştırmaları sonucu insanların mutlaka bu üç sınıftan birine ya da bu 3 sınıfın kesişimlerinden birine ait olduğunu söylemekte. Öyle ki insanların yüzde 50'sinden fazlası güvenli, yaklaşık yüzde 20'si kaygılı ve yüzde 25'i kaçıngan, geri kalan yüzde 3-5 arası ise karmaşık katgorisinde yer alıyor. Yani hala çok şükür yüzde 50'miz güvenle karşısındakine bağlanabiliyor. Öyle olmasaydı zaten insan ırkının devamından söz edemeyeceğimiz söyleniyor. Çünkü bağ kuramayan, sadece kendisine güvenen ve kendilerini koruyacak başka kimsesi olmayan insanlar av olmaya mahkum olmuş, soylarını devam ettirme fırsatı yakalayamamışlar. Ama ben yine de Türkiye'deki ilişkilere bakıldığında bu oranın kaygılı kısmının biraz daha fazla olduğunu düşünüyorum, artık memleketin havasından mı suyundan mı bilinmez ne de olsa bizim göbek adımız "Kaygı”.​
15368202660.35401400.jpg

Bağlanma paradoksu
Bir de yazar bağlanma paradoksundan bahsediyor ki o da aslında bağlanabilen insanların düşünüldüğünün aksine bağlandıkça özgürleştiğiyle ilgili. Psikoloji bizlere, bebeklikten bu yana giderilmemiş ihtiyaçlarımız kadar muhtaç ve zayıf olduğumuzu hatırlatır. Yani biz güvenli bir partnerle güvenli bir ilişki kurarak duygusal ihtiyaçlarımızı ne kadar karşılayabilirsek sıra o kadar dış dünyayla olan ilişkilerimize gelir. İş hayatındaki başarımız, dostlarımızla kurduğumuz ilişkilerimiz ve kendimizi gerçekleştirme derecemiz de bundan nasibini alır. Aksi takdirde ne kadar bağımsız ve özgür olduğunuzu düşünürseniz düşünün bir tarafınız sürekli bu güvenli sığınağı arıyor olacak. Diğer konulara ayıracağınız enerjiniz ise oldukça azalacaktır. Siz bunu kabul etmeseniz de bilinçaltınız buna bu şekilde şartlanmış bile.​
Birine bağlanma ihtiyacı zayıflık değildir
21.yy'ın ilk yarısından itibaren bireyin öne çıkarılmasıyla mutluluğun içimizden geldiği, sevgili ya da eşe bağımlı bir şey olmaması gerektiği empoze edile dursun beyinlerimize, John Bowlby ısrarla yaşamımızı paylaşacak birine ihtiyaç duymanın zayıflıkla, kendimizi ne kadar sevdiğimizle ya da gerçekleştirdiğimizle ilgisi olmadığını, aksine biyolojimiz gereği genetik yapımızdan kaynaklandığını anlatmakta. Kitapta değinilen bilimsel çalışmalar gösteriyor ki, iki kişi yakın bir ilişkide olduğu zaman birbirlerinin fiziksel ve duygusal sağlığını düzenler, varlıkları ve ulaşılabilir oluşları stres seviyelerini düşürür. Ayrıca, güvenli bir ilişki kendimizi nasıl hissettiğimizi etkilemekle kalmıyor, kendimize inancımızı, hayallerimizi ve umutlarımızı gerçekleştirmede de bize cesaret veriyor.
Şimdi tüm o "ipleri karşıya kaptırmayan" özgür ilişki ustası abilerime, ablalarıma sesleniyorum, birine bağlanmanın sizi zayıf gösterdiğini düşünmeyi bırakınız, bağlanınız(kul köle olun demiyoruz tabii ki), özgürce seviniz ve mutlu olunuz. Yazık size :) Şaka bir yana, daha detaylı bilgi almak, kendinizle ilgili yaşadığınızı düşündüğünüz bağlanma problemlerine detaylıca bir giriş yapmak isterseniz aşağıdaki kitabı şiddetle okumanızı tavsiye ederim.
15368206500.54750200.jpg

Hülya Akhan
 
Üst
Alt