Me`Va
Yönetici
- Katılım
- 15 Eyl 2017
- Mesajlar
- 3,722
- Tepkime puanı
- 4,840
- Puanları
- 113
- Yaş
- 36
- Cinsiyet
- Kadın
İnsanların ve meleklerin diliyle konuşsam, ama sevgim olmasa, ses çıkaran bakırdan ya da çınlayan zilden farkım kalmaz. Peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem, her bilgiye sahip olsam, dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim. Varımı yoğumu sadaka olarak dağıtsam, bedenimi yakılmak üzere teslim etsem, ama sevgim olmasa, bunun bana hiçbir yararı olmaz.
Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. Sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla sevinir. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır.
Sevgi asla son bulmaz. Ama peygamberlikler ortadan kalkacak, diller sona erecek, bilgi ortadan kalkacaktır. Çünkü bilgimiz de peygamberliğimiz de sınırlıdır. Ne var ki, yetkin olan geldiğinde sınırlı olan ortadan kalkacaktır. Çocukken çocuk gibi konuşur, çocuk gibi anlar, çocuk gibi düşünürdüm. Yetişkin biri olunca çocukça davranışları bıraktım. Şimdi her şeyi aynadaki silik görüntü gibi görüyoruz, ama o zaman yüz yüze görüşeceğiz. Şimdi bilgim sınırlıdır, ama o zaman bilindiğim gibi tam bileceğim.
İşte kalıcı olan üç şey vardır: İman, umut, sevgi. Bunların en üstünü de sevgidir. (1. Korintliler 13. Bölüm)
İman
2000 yıl önce Tarsus’lu Pavlus tarafından yazılmış olağanüstü ve gerçek sevgi tanımlaması, aslında bizlere bir çağrı ve meydan okumadır. Pavlus, gerçek sevginin nasıl olması gerektiğini söylerken çok ilginç bir resim çiziyor. Sevgi standardı hiçbir yerde görmediğimiz kadar yüksek! Peki neden ve nasıl böylesine zorlu bir resim çizebiliyor? Kendisi bile bu şekilde tanımladığı sevgiyi verebiliyor muydu? Bu sevginin gerçek tanımı mı, yoksa gerçeküstü tanımı mı? Nasıl sevebiliriz bu şekilde? Biz nasıl sevilebiliriz bu şekilde? Bu sevginin bir örneği var mı tarihte? Nerede bulabiliriz bu sevgiyi?
Aslında Kutsal Kitap’a baktığımızda, sevgi tüm gerçekliğiyle, binlerce yılın her anının; varoluşunun hammaddesidir. Yaratılış’ta, Tanrı’nın yaratış amacında, yaratışa bakışında; tüm varlığıyla hissettiği en önemli şey sevgiydi. Yıldızları, gezegenleri, güneşi, dünyayı yaratırken her anında hissettiği en önemli şey sevgiydi. Kuşların uçuşunda, karada, suda ve havadaki canlıların ilk hareketlerinde hissettiği en önemli şey sevgiydi. İnsanların tüm hücrelerini, tek tek her bir saç telini oluşturduğunda, aldıkları ilk nefeste; hissettiği en önemli şey sevgiydi. İnsanoğlunun ilk günahında adaletine ve kendi sözüne rağmen odaklandığı ve bırakmadığı şey sevgiydi.
Tanrı’nın bu kadar çok sevdiği dünyayı kurtaracak bir planı mutlaka vardı ve bu planın adı çarmıhtı. Çarmıh başarısız olmuş bir planın yedek planı değildi. Başlangıçta duyduğu ve hiç azalmayan sevgisinin, her zaman var olan kurtuluş planının doruk noktasıydı. Bizim için yeryüzüne insan bedeninde gelip günahlarımızın kurbanı olarak bize kendini sundu. Bedenini ve kanını bize armağan olarak verdi. Buna olan imanımızla bize kurtuluşu, üçüncü gün dirilerek diriliş umudunu, O’nunla ve O’nun halkıyla paydaşlık içinde, hiç bitmeyecek gerçek sevgiyi verdi.
Umut
Pavlus tanımladığı bu gerçek sevgi resmini kendisi yaratmadı; gördüğünü yazdı. Nerede ve kimde gördü bu sevgiyi? Bir insan böylesine bir sevgi konseptini nasıl yaratabilir ki? İmkansız bir ütopya değil midir bu gerçek sevgi?
Her şeyi yaratan, her zaman var olan ve egemen olan Tanrı’da gördü. Kurtarıcımız İsa Mesih’in yaralarında, kör eden ışığında ve görkeminde gördü. Çarmıh’ta gördü. O’nun bize çizdiği resim Rab’biyle olan deneyiminin dışavurumuydu. Hapiste, fırtınalarda, zulümlerde hissettiği ve bir adım daha atmasını sağlayacak en temel şey sevgiydi. Durmak, vazgeçmek, düşmek için her türlü nedeni ve bahanesi olmasına rağmen, her seferinde umutla ve imanla nefes almasını sağlayacak şey sevgiydi.
Gerçek Sevgi ve Gelecek
Ancak Pavlus bu sevgi tanımlamasındaki resmin sonunda farklı bir kavrama odaklanıyor. Gelecekten bahsediyor. Peki neden birdenbire gelecekten bahsetme gereği duyuyor ki? Geleceğin; bugün yaşadığımız zorluklarda ve kötülüklerin gerçek sevgi kavramında eritilmesinde ne rolü olabilir ki? Pavlus bizlere gerçek sevgi sorumluluğu vermeye çalışmıyor mu?
Pavlus’un tanımladığı gerçek sevgi sadece bir görev, bir sorumluluk değildir. Bu sevgi bizim kaderimiz. Sevgi bizim dünümüz, bugünümüz ve geleceğimiz. Gerçek sevgi bizim ulaşmaya çalıştığımız asıl hedefimiz. Sevgi gelecek çağda, İsa Mesih’in tekrar gelişinden sonra kurulacak olan Göksel egemenlikte konuşulacak olan dildir. Bu dil çok zor; farklı gramer gereksinimleri, farklı kelimelere ve yapıya sahip bir dil. Bu dili şimdiden öğreniyoruz ki O gün geldiğinde ezgi olarak söyleyebilelim. İmanımız, aynada silik bir görüntü olarak gördüğümüz yeni yaratılış geldiğinde, Rab’bimizle yüzyüze olduğumuzda bitecek; umudumuz, İsa Mesih’in lütfuyla ve dirilişiyle gerçekleştiğinde bitecek; ama sevgi, “sonsuza kadar” devam edecek
Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. Sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla sevinir. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır.
Sevgi asla son bulmaz. Ama peygamberlikler ortadan kalkacak, diller sona erecek, bilgi ortadan kalkacaktır. Çünkü bilgimiz de peygamberliğimiz de sınırlıdır. Ne var ki, yetkin olan geldiğinde sınırlı olan ortadan kalkacaktır. Çocukken çocuk gibi konuşur, çocuk gibi anlar, çocuk gibi düşünürdüm. Yetişkin biri olunca çocukça davranışları bıraktım. Şimdi her şeyi aynadaki silik görüntü gibi görüyoruz, ama o zaman yüz yüze görüşeceğiz. Şimdi bilgim sınırlıdır, ama o zaman bilindiğim gibi tam bileceğim.
İşte kalıcı olan üç şey vardır: İman, umut, sevgi. Bunların en üstünü de sevgidir. (1. Korintliler 13. Bölüm)
İman
2000 yıl önce Tarsus’lu Pavlus tarafından yazılmış olağanüstü ve gerçek sevgi tanımlaması, aslında bizlere bir çağrı ve meydan okumadır. Pavlus, gerçek sevginin nasıl olması gerektiğini söylerken çok ilginç bir resim çiziyor. Sevgi standardı hiçbir yerde görmediğimiz kadar yüksek! Peki neden ve nasıl böylesine zorlu bir resim çizebiliyor? Kendisi bile bu şekilde tanımladığı sevgiyi verebiliyor muydu? Bu sevginin gerçek tanımı mı, yoksa gerçeküstü tanımı mı? Nasıl sevebiliriz bu şekilde? Biz nasıl sevilebiliriz bu şekilde? Bu sevginin bir örneği var mı tarihte? Nerede bulabiliriz bu sevgiyi?
Aslında Kutsal Kitap’a baktığımızda, sevgi tüm gerçekliğiyle, binlerce yılın her anının; varoluşunun hammaddesidir. Yaratılış’ta, Tanrı’nın yaratış amacında, yaratışa bakışında; tüm varlığıyla hissettiği en önemli şey sevgiydi. Yıldızları, gezegenleri, güneşi, dünyayı yaratırken her anında hissettiği en önemli şey sevgiydi. Kuşların uçuşunda, karada, suda ve havadaki canlıların ilk hareketlerinde hissettiği en önemli şey sevgiydi. İnsanların tüm hücrelerini, tek tek her bir saç telini oluşturduğunda, aldıkları ilk nefeste; hissettiği en önemli şey sevgiydi. İnsanoğlunun ilk günahında adaletine ve kendi sözüne rağmen odaklandığı ve bırakmadığı şey sevgiydi.
Tanrı’nın bu kadar çok sevdiği dünyayı kurtaracak bir planı mutlaka vardı ve bu planın adı çarmıhtı. Çarmıh başarısız olmuş bir planın yedek planı değildi. Başlangıçta duyduğu ve hiç azalmayan sevgisinin, her zaman var olan kurtuluş planının doruk noktasıydı. Bizim için yeryüzüne insan bedeninde gelip günahlarımızın kurbanı olarak bize kendini sundu. Bedenini ve kanını bize armağan olarak verdi. Buna olan imanımızla bize kurtuluşu, üçüncü gün dirilerek diriliş umudunu, O’nunla ve O’nun halkıyla paydaşlık içinde, hiç bitmeyecek gerçek sevgiyi verdi.
Umut
Pavlus tanımladığı bu gerçek sevgi resmini kendisi yaratmadı; gördüğünü yazdı. Nerede ve kimde gördü bu sevgiyi? Bir insan böylesine bir sevgi konseptini nasıl yaratabilir ki? İmkansız bir ütopya değil midir bu gerçek sevgi?
Her şeyi yaratan, her zaman var olan ve egemen olan Tanrı’da gördü. Kurtarıcımız İsa Mesih’in yaralarında, kör eden ışığında ve görkeminde gördü. Çarmıh’ta gördü. O’nun bize çizdiği resim Rab’biyle olan deneyiminin dışavurumuydu. Hapiste, fırtınalarda, zulümlerde hissettiği ve bir adım daha atmasını sağlayacak en temel şey sevgiydi. Durmak, vazgeçmek, düşmek için her türlü nedeni ve bahanesi olmasına rağmen, her seferinde umutla ve imanla nefes almasını sağlayacak şey sevgiydi.
Gerçek Sevgi ve Gelecek
Ancak Pavlus bu sevgi tanımlamasındaki resmin sonunda farklı bir kavrama odaklanıyor. Gelecekten bahsediyor. Peki neden birdenbire gelecekten bahsetme gereği duyuyor ki? Geleceğin; bugün yaşadığımız zorluklarda ve kötülüklerin gerçek sevgi kavramında eritilmesinde ne rolü olabilir ki? Pavlus bizlere gerçek sevgi sorumluluğu vermeye çalışmıyor mu?
Pavlus’un tanımladığı gerçek sevgi sadece bir görev, bir sorumluluk değildir. Bu sevgi bizim kaderimiz. Sevgi bizim dünümüz, bugünümüz ve geleceğimiz. Gerçek sevgi bizim ulaşmaya çalıştığımız asıl hedefimiz. Sevgi gelecek çağda, İsa Mesih’in tekrar gelişinden sonra kurulacak olan Göksel egemenlikte konuşulacak olan dildir. Bu dil çok zor; farklı gramer gereksinimleri, farklı kelimelere ve yapıya sahip bir dil. Bu dili şimdiden öğreniyoruz ki O gün geldiğinde ezgi olarak söyleyebilelim. İmanımız, aynada silik bir görüntü olarak gördüğümüz yeni yaratılış geldiğinde, Rab’bimizle yüzyüze olduğumuzda bitecek; umudumuz, İsa Mesih’in lütfuyla ve dirilişiyle gerçekleştiğinde bitecek; ama sevgi, “sonsuza kadar” devam edecek