Gelişimle ilgili Temel Kavramlar
Gelişimle İlgili Temel Kavramlar İnsanın nasıl büyüyüp geliştiğini ve gelişimin nasıl oluştuğunu açıklayabilmek için gelişimle ilgili temel kavramlar bilinmelidir. Bu kavramlar aşağıda şu şekilde sıralanmıştır:
Büyüme
Gelişim
Olgunlaşma
Öğrenme
Hazır bulunuşluk
Eğitim
Dönem
Kritik dönem
Büyüme
Büyüme sadece ağırlık ve boy artışı ile ifade edilmemekte, aynı zamanda iç organlardaki yapı ve büyüklük değişimlerini de içermektedir. Büyüme, hacim olarak
genişlemektir. Büyüme, vücuda hücrelerin eklenmesiyle ya da hücrelerin büyümesi ile meydana gelir. Vücut ağırlığı ve boy uzunluğu büyüme göstergeleri olmasına rağmen büyüme vücudun bütün organlarında bazen hızlı bazen de yavaş artışlar şeklinde kendini gösterir.
Büyüme sadece ağırlık ve boy artışı ile ifade edilmemekte, aynı zamanda iç organlardaki yapı ve büyüklük değişimlerini de içermektedir. Büyüme, farklı dönemlerde farklı hızda gerçekleşir. Örneğin; baş, doğum öncesi dönemde hızla büyür ve bedenin dörtte biri kadardır ama doğumdan sonra başın büyümesi yavaşlar ve yetişkinlikte bedenin yedide biri oranına iner.
Gelişim
Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal, sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimidir.
Gelişim, insanın beden yapısının duygusal ve zihinsel özellikler bakımından düzenli bir biçimde değişmesi ve istenen görevleri yapabilecek bir duruma gelmesidir. Gelişimde sürekli yeni davranışlar edinme ve bu davranışları daha önce edindiği davranışlar ile bütünleştirme süreci devam eder. Bedensel, duygusal ve zihinsel özellikler birbiriyle ilişkili olarak, bütünlük göstererek değişir.
İnsan gelişiminin biyolojik açıdan amacı, tüm canlılarda olduğu gibi birey olarak kendi yaşamını ve tür olarak da kendi soyunu sürdürmektir. Ruhsal açıdan ise benliğini
bulmaya, çevreye uyum sağlamaya ve kişiliğini geliştirmeye çalışarak insan mutlu olmayı amaçlar. Bu amaçlar için insan; bedensel, devinsel, bilişsel, duygusal, cinsel, toplumsal, törel yönden kendini geliştirme çabasına girerek bir gelişme gösterir.
Gelişim, büyüme ile karıştırılmaması gereken bir kavramdır. Büyüme daha çok fiziksel özellikler için kullanılırken, gelişim fiziksel özelliklerin yanı sıra diğer özellikleri (psikolojik) de kapsayacak şekilde kullanılır. Örneğin; kişilerin vücutları büyür, zihinleri gelişir ama büyümez. Gelişim; büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin sonucunda gerçekleşir.
Gelişim; büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin sonucunda gerçekleşir.
Gelişim kavramı genellikle olgunlaşma kavramı ile karıştırılarak kullanılabilir. Ġnsanlar olgunlaştıkça geliştiklerini düşündükleri için olsa gerek iki kavramı birbirinden çok
fazla ayırt edemezler. Olgunlaşma, kişinin doğuştan getirdiği potansiyelin zaman içinde ortaya çıkmasını ifade eder. Bu anlamda kişinin herhangi bir çaba göstermesine gerek yoktur. O, kendiliğinden meydana gelen bir süreçtir. Bir meyvenin olgunlaşması için meyvenin çaba göstermesine gerek yoktur. Kişinin olgunlaşması da benzer bir şekilde zamanla meydana gelir.
Gelişim olgunlaşmayı da içerir. Doğumdan ölüme kadar kişinin geçirmiş olduğu değişiklikleri anlatır. Başka bir ifadeyle her olgunlaşma gelişimdir ama her gelişim olgunlaşma değildir. Gelişim için bireyin çabasına gerek duyulur.
Kısaca gelişim; organizmanın büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşimiyle sürekli olarak ilerleme kaydeden değişmesidir. Olgunlaşma ve öğrenme olmadan gelişim
sağlanamaz. Örneğin; bir çocuğun ağaca tırmanması devinimsel bir gelişmedir. Çocuk, kas ve kemikleri yeterli büyüklüğe ve olgunluğa ulaşmadan ağaca tırmanmayı öğrenemez. Kas ve kemikleri yeterli olgunluğa eriştikten sonra ağac atırmanmayı öğrenmişse de ağaca tırmanma davranışını gösteremez. Gelişim daha kapsamlı ve genel bir terimdir. Canlı varlığın bütün yaşamı boyunca geçirdiği bütün değişiklikleri kapsar. Davranış bilimlerinde gelişme; bireyin algılama, hissetme ve hareket kapasitelerinin koordinasyonundaki ilerlemedir.
Gelişim başka bir açıdan gerileme ve duraklama kavramları ile de karşılaştırılabilir. Bir değişiklik, önceki duruma göre üç durumu ifade edebilir. Eğer daha olumsuz bir duruma geçişi gösteriyor ise gerileme, aynı düzeydeki başka bir duruma geçişi ve değişikliğin olmadığını ifade ediyorsa duraklama, daha iyi bir duruma geçişi ifade ediyorsa gelişme olarak nitelenir. Bu açıdan bakıldığında gelişim kavramı kendi içinde bir değer ölçüsü barındırmaktadır. Bu değer, olumlu değer yargısıdır. Bu anlamda gelişim, iyi olarak görülen bir duruma geçişi ifade eder.
Gelişim ile ilgili olarak ele alınması gereken diğer bir özellik de gelişimin tek yönlü bir süreç oluşudur. Aksi hâlde gerileme olur. Bazı olağanüstü kaza durumlarında normal dışı bir şekilde böyle bir olgudan söz edilebilir. Normal yollar ile böyle bir durum meydana gelmez. Kazanılan özellikler gelişim içinde aşılabilir, değiştirilebilir, kaldırılabilir.
“Yetişkinlerin çocuğa vereceği şey, çocuğun doğarken birlikte getirdiği bütün içgüdülere, tepkilere, yeteneklere biçim ve renk verebilmektir.” (A. Adler)
Gelişim tek yönlü bir süreçtir.
Olgunlaşma
Olgunlaşma, vücut organlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu yerine getirebilecek düzeye gelmesi için öğrenme yaşantılarından bağımsız olarak kalıtımın
etkisiyle geçirdiği biyolojik bir değişimdir. Olgunlaşma, kişinin doğuştan getirdiği potansiyelin zaman içinde ortaya çıkmasını ifade eder. Bu anlamda kişinin herhangi bir çaba göstermesine gerek olmadan kendiliğinden meydana gelen bir süreçtir. Çocuğun biberonunu tutabilmesi, emeklemesi, yürümesi, yazı yazmayı öğrenmesi gibi gelişim görevleri, bu görevleri yapacak organların kendi kendilerine dışardan bir etki olmadan gelişmesine bağlıdır.
Çocukların belli bir olgunlaşma biçimi ve hızı vardır.
Çocukların belli bir olgunlaşma biçimi ve hızı vardır. Dışarıdan etkilerle bu gelişmeyi hızlandıramayız. Bu nedenle bazı gelişim görevlerini beklenen yaşlarda yapamıyorsa çocuk zorlanmamalı, beklenmelidir. Örneğin; çocuk yürüyebilmek için yürümenin gerektirdiği biyolojik olgunluğa erişmemiş ise zorlansa da yürüyemez. Birey öğrenmeden de belli olgunlaşma düzeyine ulaşabilir. Bir çocuk yürüme olgunluğuna erişmedikçe yürüyemez, konuşma olgunluğuna ulaşmadıkça konuşamaz. Bunun gibi gözleri, sinirleri, elleri ve benzerleri yönünden okumanın gerektirdiği olgunluk düzeyine erişememiş bir çocuk da okuyamaz. Küçük bir çocuğun eli ve parmakları top tutmayı öğrenecek kadar olgulaşmış olduğu hâlde kalem tutmak için olgulaşmamış olabilir. Bu nedenle hazır olmada hem olgunlaşma hem de öğrenmenin önemli rolü vardır.
Öğrenme
Öğrenme, tekrar ya da yaşantı yoluyla organizmanın davranışlarında meydana gelen kalıcı/sürekli değişikliklerdir. Ġnsanları diğer canlılarda ayıran en önemli özelliklerden biri öğrenme kapasitelerinin oluşudur. Biyolojik bir varlık olarak dünyaya gelen insan, kısa sürede pek çok yeni davranış öğrenir. Önce çevresine gülücükler dağıtır. Yürümeye, konuşmaya başlar. Daha sonraları giyinmeyi, arkadaşları ile oynamayı, okumayı ve yazmayı öğrenir. Bireyin yaptığı davranışların büyük bir çoğunluğu öğrenme ürünüdür. Belli bir dili konuşmak, alışkanlıklar ve tutumlar kazanmak, belirli kişilik özelliklerini oluşturmak, dünyayı algılamada farklı yaklaşımlar geliştirmek hep öğrenme yoluyla olur. Bireyi Başkalarından Ayıran En Önemli Özellik Öğrenmedir
Bir davranışın öğrenme olup olmadığı aşağıdaki sorular ile anlaşılabilir:
Tekrar veya yaşantı yoluyla mı olmuştur?
Davranışta değişiklik meydana gelmiş midir?
Değişiklik oldukça kalıcı mıdır?
Bu sorulardan herhangi birisine hayır cevabı veriliyorsa o davranış öğrenme değildir. Özellikle tekrar ya da yaşantı yoluyla edinilmeyen davranış değişikliklerine örnek olarak birtakım psikolojik rahatsızlıklar ve tikler verilebilir. Bu durumda davranış değişikliği meydana gelir ve oldukça kalıcıdır; ancak öğrenme olarak nitelendirilemez. Davranış değişikliği kalıcı olmadığı zaman yine öğrenme olarak nitelendirilemez. Yolda giderken düşen birinin, düşme davranışı öğrenme olarak nitelendirilemez. Bu durumda davranış
değişikliği vardır ama kalıcı olmadığı için öğrenme denemez.
Hazır Bulunuşluk
Hazır bulunuşluk, olgunlaşmadan daha geniş ve kapsamlı bir kavramdır. Hazır bulunuşluk, olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşiminin bir ürünüdür. Hazır bulunuşluk,
konusunda en önemli güçlük bu konuda kullanılan gelişme, büyüme ve olgunlaşma gibi değişmelere verilen farklı anlamlardan doğmaktadır. Bilim adamlarına göre hazır
bulunuşluk, olgunlaşmanın bir işlevidir. Olgunlaşma zaman içinde kendiliğinden oluşur. Bu görüşe göre öğrenmeler için zorunlu bir olgunlaşma düzeyi vardır. Dıştan etkiler ile bu düzeye ulaşılamaz. Hazır bulunuşluk, olgunlaşma ve öğrenme sonucu kişinin belli davranışları yapabilecek düzeye gelmesidir. Bireyin bir işi yapabilmesi için gereken olgunlaşmaya erişmesinin gerekliliği yanında bu iş için gereken ön bilgi, beceri ve tutumu kazanmış olması da gerekir. Hazır bulunuşluk böylece hem olgunlaşma kavramını hem de bir iş için gerekli ön yeterliği kapsamaktadır.
Hazır bulunuşluk Dönem
Gelişim psikolojisinde dönem ya da evre kavramı belirli yaşlarda ortaya çıkan, kendine özgü özellikleri olan gelişimleri anlatmak için kullanılmaktadır. Bazı özelliklerin belirgin olarak görüldüğü bu aşamalara “dönem” demektedir. Örneğin; Piaget’in bilişsel gelişim teorisine göre on bir yaşından sonra soyut işlemler dönemidir. Bu dönemde çocuk, önceden yapamadığı hâlde soyut kavramlarla zihinden işlem yapabilmekte; soyut düşünme, bilimsel yöntemle problem çözme gibi becerileri kazanabilmektedir. Her dönemin kendine özgü özelliklerinin ve sorunlarının olması, dönemlerin ardışık-değişmez bir sıra izlemesi ve evrensel olması dönemlerin en belirgin özellikleri olarak kabul edilmektedir.
Kritik Dönem
Kritik dönem, eğitim ortamında bireylerin yaş değişkenine göre belirli becerileri kazanma ve öğrenme konusunda avantajlı olduğu dönemdir. Yaşa ve kazanılacak beceriye göre değişik öğrenme durumları için farklı kritik dönemler vardır ve her kritik dönem bir önceki evreye göre daha üst düzey bir öğrenmeye hazırlık aşamasıdır. Uyarıcıların en güçlü etkiyi yaratacağı dönem olan kritik dönemde öğrenmenin gerçekleşmesi önemlidir. Kritik dönem atlatıldıktan sonraki uyarıcılar, etkili bir öğrenme gerçekleştiremez. Örneğin; ilköğretim çağında okula gitme fırsatı olmayan bir yetişkinin daha sonra öğrenme süresi uzun olmakta ve yetişkin daha zor öğrenmektedir.
Eğitim
Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir. Eğitim; insanlığın doğuşundan beri daima var olan, günümüzde de uygarlık düzeyi ne olursa olsun her toplumda devam eden bir süreçtir. Eğitim, bireyin bireyselleşmesini sağlamaya çalışır. Eğitim çabalarının genel amacı, yetişmekte olan çocukların ve gençlerin topluma sağlıklı ve verimli bir şekilde uyum sağlamalarına yardım etmektir. Uygar toplumların sosyal yaşamlarını sürdürebilmeleri için çeşitli kurumlar geliştirilmiştir. Eğitimin kurumsallaşması için okullar kurulmuştur ancak eğitimi okullar ile sınırlamak doğru olmaz. Eğitim, bireyin bütün yaşamı boyunca sürmekte; okul içinde ve dışında yaşam boyunca edindiği tecrübelerin bütününü kapsamaktadır.
Çocuğun gelişimini bilmek, anlamak onun eğitimi için gerekli ortamın hazırlanmasında taban oluşturur. Eğitim programları bireyin gelişim özelliklerine uygun biçimde, onun belli öğrenmeleri gerçekleştirmeye hazır olması dikkate alınarak yapılır. Genel anlamda eğitimin dört amacı vardır:
Eğitim, bireyi kültürlemeye çalışır.
Kültürlemenin anlamı; kuşaktan kuşağa gelişerek birikip gelen kültürel değerlerin bireyce benimsenmesini, beğenilmesini ve bunların geliştirilmesi için bireyin katkıda bulunabilecek yeterliğe ulaşmasını sağlamaktır.
Eğitim, bireyi toplumsallaştırmaya çalışır.
Toplumsallaştırmanın anlamı; ulusça konulan yazılı ve yazılı olmayan kuralların bireyce benimsenmesini, uygulamasını ve bunların geliştirilmesi için bireyin katkıda
bulunabilecek yeterliğe ulaşmasını sağlamaktır.
Eğitim, bireyin üretken olmasını sağlamaya çalışır.
Bireyin üretken olmasının anlamı; kendisinin ve ailesinin geçimini sağlayabilecek, kendi yeteneklerine uygun bir iş ya da meslek sahibi olmasını sağlamaktır.
Eğitim, bireyin bireyselleşmesini sağlamaya çalışır. Bireyselleşmenin anlamı; bireyin kalıtım ile gelen gizil güçlerinin yönlendirilerek bunları kendisinin, ailesinin ve ulusunun yararı için kullanabilme yeterliğine ulaştırmak ve bireyin kişiliğini geliştirmektir...
Gelişimle İlgili Temel Kavramlar İnsanın nasıl büyüyüp geliştiğini ve gelişimin nasıl oluştuğunu açıklayabilmek için gelişimle ilgili temel kavramlar bilinmelidir. Bu kavramlar aşağıda şu şekilde sıralanmıştır:
Büyüme
Gelişim
Olgunlaşma
Öğrenme
Hazır bulunuşluk
Eğitim
Dönem
Kritik dönem
Büyüme
Büyüme sadece ağırlık ve boy artışı ile ifade edilmemekte, aynı zamanda iç organlardaki yapı ve büyüklük değişimlerini de içermektedir. Büyüme, hacim olarak
genişlemektir. Büyüme, vücuda hücrelerin eklenmesiyle ya da hücrelerin büyümesi ile meydana gelir. Vücut ağırlığı ve boy uzunluğu büyüme göstergeleri olmasına rağmen büyüme vücudun bütün organlarında bazen hızlı bazen de yavaş artışlar şeklinde kendini gösterir.
Büyüme sadece ağırlık ve boy artışı ile ifade edilmemekte, aynı zamanda iç organlardaki yapı ve büyüklük değişimlerini de içermektedir. Büyüme, farklı dönemlerde farklı hızda gerçekleşir. Örneğin; baş, doğum öncesi dönemde hızla büyür ve bedenin dörtte biri kadardır ama doğumdan sonra başın büyümesi yavaşlar ve yetişkinlikte bedenin yedide biri oranına iner.
Gelişim
Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal, sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimidir.
Gelişim, insanın beden yapısının duygusal ve zihinsel özellikler bakımından düzenli bir biçimde değişmesi ve istenen görevleri yapabilecek bir duruma gelmesidir. Gelişimde sürekli yeni davranışlar edinme ve bu davranışları daha önce edindiği davranışlar ile bütünleştirme süreci devam eder. Bedensel, duygusal ve zihinsel özellikler birbiriyle ilişkili olarak, bütünlük göstererek değişir.
İnsan gelişiminin biyolojik açıdan amacı, tüm canlılarda olduğu gibi birey olarak kendi yaşamını ve tür olarak da kendi soyunu sürdürmektir. Ruhsal açıdan ise benliğini
bulmaya, çevreye uyum sağlamaya ve kişiliğini geliştirmeye çalışarak insan mutlu olmayı amaçlar. Bu amaçlar için insan; bedensel, devinsel, bilişsel, duygusal, cinsel, toplumsal, törel yönden kendini geliştirme çabasına girerek bir gelişme gösterir.
Gelişim, büyüme ile karıştırılmaması gereken bir kavramdır. Büyüme daha çok fiziksel özellikler için kullanılırken, gelişim fiziksel özelliklerin yanı sıra diğer özellikleri (psikolojik) de kapsayacak şekilde kullanılır. Örneğin; kişilerin vücutları büyür, zihinleri gelişir ama büyümez. Gelişim; büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin sonucunda gerçekleşir.
Gelişim; büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin sonucunda gerçekleşir.
Gelişim kavramı genellikle olgunlaşma kavramı ile karıştırılarak kullanılabilir. Ġnsanlar olgunlaştıkça geliştiklerini düşündükleri için olsa gerek iki kavramı birbirinden çok
fazla ayırt edemezler. Olgunlaşma, kişinin doğuştan getirdiği potansiyelin zaman içinde ortaya çıkmasını ifade eder. Bu anlamda kişinin herhangi bir çaba göstermesine gerek yoktur. O, kendiliğinden meydana gelen bir süreçtir. Bir meyvenin olgunlaşması için meyvenin çaba göstermesine gerek yoktur. Kişinin olgunlaşması da benzer bir şekilde zamanla meydana gelir.
Gelişim olgunlaşmayı da içerir. Doğumdan ölüme kadar kişinin geçirmiş olduğu değişiklikleri anlatır. Başka bir ifadeyle her olgunlaşma gelişimdir ama her gelişim olgunlaşma değildir. Gelişim için bireyin çabasına gerek duyulur.
Kısaca gelişim; organizmanın büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşimiyle sürekli olarak ilerleme kaydeden değişmesidir. Olgunlaşma ve öğrenme olmadan gelişim
sağlanamaz. Örneğin; bir çocuğun ağaca tırmanması devinimsel bir gelişmedir. Çocuk, kas ve kemikleri yeterli büyüklüğe ve olgunluğa ulaşmadan ağaca tırmanmayı öğrenemez. Kas ve kemikleri yeterli olgunluğa eriştikten sonra ağac atırmanmayı öğrenmişse de ağaca tırmanma davranışını gösteremez. Gelişim daha kapsamlı ve genel bir terimdir. Canlı varlığın bütün yaşamı boyunca geçirdiği bütün değişiklikleri kapsar. Davranış bilimlerinde gelişme; bireyin algılama, hissetme ve hareket kapasitelerinin koordinasyonundaki ilerlemedir.
Gelişim başka bir açıdan gerileme ve duraklama kavramları ile de karşılaştırılabilir. Bir değişiklik, önceki duruma göre üç durumu ifade edebilir. Eğer daha olumsuz bir duruma geçişi gösteriyor ise gerileme, aynı düzeydeki başka bir duruma geçişi ve değişikliğin olmadığını ifade ediyorsa duraklama, daha iyi bir duruma geçişi ifade ediyorsa gelişme olarak nitelenir. Bu açıdan bakıldığında gelişim kavramı kendi içinde bir değer ölçüsü barındırmaktadır. Bu değer, olumlu değer yargısıdır. Bu anlamda gelişim, iyi olarak görülen bir duruma geçişi ifade eder.
Gelişim ile ilgili olarak ele alınması gereken diğer bir özellik de gelişimin tek yönlü bir süreç oluşudur. Aksi hâlde gerileme olur. Bazı olağanüstü kaza durumlarında normal dışı bir şekilde böyle bir olgudan söz edilebilir. Normal yollar ile böyle bir durum meydana gelmez. Kazanılan özellikler gelişim içinde aşılabilir, değiştirilebilir, kaldırılabilir.
“Yetişkinlerin çocuğa vereceği şey, çocuğun doğarken birlikte getirdiği bütün içgüdülere, tepkilere, yeteneklere biçim ve renk verebilmektir.” (A. Adler)
Gelişim tek yönlü bir süreçtir.
Olgunlaşma
Olgunlaşma, vücut organlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu yerine getirebilecek düzeye gelmesi için öğrenme yaşantılarından bağımsız olarak kalıtımın
etkisiyle geçirdiği biyolojik bir değişimdir. Olgunlaşma, kişinin doğuştan getirdiği potansiyelin zaman içinde ortaya çıkmasını ifade eder. Bu anlamda kişinin herhangi bir çaba göstermesine gerek olmadan kendiliğinden meydana gelen bir süreçtir. Çocuğun biberonunu tutabilmesi, emeklemesi, yürümesi, yazı yazmayı öğrenmesi gibi gelişim görevleri, bu görevleri yapacak organların kendi kendilerine dışardan bir etki olmadan gelişmesine bağlıdır.
Çocukların belli bir olgunlaşma biçimi ve hızı vardır.
Çocukların belli bir olgunlaşma biçimi ve hızı vardır. Dışarıdan etkilerle bu gelişmeyi hızlandıramayız. Bu nedenle bazı gelişim görevlerini beklenen yaşlarda yapamıyorsa çocuk zorlanmamalı, beklenmelidir. Örneğin; çocuk yürüyebilmek için yürümenin gerektirdiği biyolojik olgunluğa erişmemiş ise zorlansa da yürüyemez. Birey öğrenmeden de belli olgunlaşma düzeyine ulaşabilir. Bir çocuk yürüme olgunluğuna erişmedikçe yürüyemez, konuşma olgunluğuna ulaşmadıkça konuşamaz. Bunun gibi gözleri, sinirleri, elleri ve benzerleri yönünden okumanın gerektirdiği olgunluk düzeyine erişememiş bir çocuk da okuyamaz. Küçük bir çocuğun eli ve parmakları top tutmayı öğrenecek kadar olgulaşmış olduğu hâlde kalem tutmak için olgulaşmamış olabilir. Bu nedenle hazır olmada hem olgunlaşma hem de öğrenmenin önemli rolü vardır.
Öğrenme
Öğrenme, tekrar ya da yaşantı yoluyla organizmanın davranışlarında meydana gelen kalıcı/sürekli değişikliklerdir. Ġnsanları diğer canlılarda ayıran en önemli özelliklerden biri öğrenme kapasitelerinin oluşudur. Biyolojik bir varlık olarak dünyaya gelen insan, kısa sürede pek çok yeni davranış öğrenir. Önce çevresine gülücükler dağıtır. Yürümeye, konuşmaya başlar. Daha sonraları giyinmeyi, arkadaşları ile oynamayı, okumayı ve yazmayı öğrenir. Bireyin yaptığı davranışların büyük bir çoğunluğu öğrenme ürünüdür. Belli bir dili konuşmak, alışkanlıklar ve tutumlar kazanmak, belirli kişilik özelliklerini oluşturmak, dünyayı algılamada farklı yaklaşımlar geliştirmek hep öğrenme yoluyla olur. Bireyi Başkalarından Ayıran En Önemli Özellik Öğrenmedir
Bir davranışın öğrenme olup olmadığı aşağıdaki sorular ile anlaşılabilir:
Tekrar veya yaşantı yoluyla mı olmuştur?
Davranışta değişiklik meydana gelmiş midir?
Değişiklik oldukça kalıcı mıdır?
Bu sorulardan herhangi birisine hayır cevabı veriliyorsa o davranış öğrenme değildir. Özellikle tekrar ya da yaşantı yoluyla edinilmeyen davranış değişikliklerine örnek olarak birtakım psikolojik rahatsızlıklar ve tikler verilebilir. Bu durumda davranış değişikliği meydana gelir ve oldukça kalıcıdır; ancak öğrenme olarak nitelendirilemez. Davranış değişikliği kalıcı olmadığı zaman yine öğrenme olarak nitelendirilemez. Yolda giderken düşen birinin, düşme davranışı öğrenme olarak nitelendirilemez. Bu durumda davranış
değişikliği vardır ama kalıcı olmadığı için öğrenme denemez.
Hazır Bulunuşluk
Hazır bulunuşluk, olgunlaşmadan daha geniş ve kapsamlı bir kavramdır. Hazır bulunuşluk, olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşiminin bir ürünüdür. Hazır bulunuşluk,
konusunda en önemli güçlük bu konuda kullanılan gelişme, büyüme ve olgunlaşma gibi değişmelere verilen farklı anlamlardan doğmaktadır. Bilim adamlarına göre hazır
bulunuşluk, olgunlaşmanın bir işlevidir. Olgunlaşma zaman içinde kendiliğinden oluşur. Bu görüşe göre öğrenmeler için zorunlu bir olgunlaşma düzeyi vardır. Dıştan etkiler ile bu düzeye ulaşılamaz. Hazır bulunuşluk, olgunlaşma ve öğrenme sonucu kişinin belli davranışları yapabilecek düzeye gelmesidir. Bireyin bir işi yapabilmesi için gereken olgunlaşmaya erişmesinin gerekliliği yanında bu iş için gereken ön bilgi, beceri ve tutumu kazanmış olması da gerekir. Hazır bulunuşluk böylece hem olgunlaşma kavramını hem de bir iş için gerekli ön yeterliği kapsamaktadır.
Hazır bulunuşluk Dönem
Gelişim psikolojisinde dönem ya da evre kavramı belirli yaşlarda ortaya çıkan, kendine özgü özellikleri olan gelişimleri anlatmak için kullanılmaktadır. Bazı özelliklerin belirgin olarak görüldüğü bu aşamalara “dönem” demektedir. Örneğin; Piaget’in bilişsel gelişim teorisine göre on bir yaşından sonra soyut işlemler dönemidir. Bu dönemde çocuk, önceden yapamadığı hâlde soyut kavramlarla zihinden işlem yapabilmekte; soyut düşünme, bilimsel yöntemle problem çözme gibi becerileri kazanabilmektedir. Her dönemin kendine özgü özelliklerinin ve sorunlarının olması, dönemlerin ardışık-değişmez bir sıra izlemesi ve evrensel olması dönemlerin en belirgin özellikleri olarak kabul edilmektedir.
Kritik Dönem
Kritik dönem, eğitim ortamında bireylerin yaş değişkenine göre belirli becerileri kazanma ve öğrenme konusunda avantajlı olduğu dönemdir. Yaşa ve kazanılacak beceriye göre değişik öğrenme durumları için farklı kritik dönemler vardır ve her kritik dönem bir önceki evreye göre daha üst düzey bir öğrenmeye hazırlık aşamasıdır. Uyarıcıların en güçlü etkiyi yaratacağı dönem olan kritik dönemde öğrenmenin gerçekleşmesi önemlidir. Kritik dönem atlatıldıktan sonraki uyarıcılar, etkili bir öğrenme gerçekleştiremez. Örneğin; ilköğretim çağında okula gitme fırsatı olmayan bir yetişkinin daha sonra öğrenme süresi uzun olmakta ve yetişkin daha zor öğrenmektedir.
Eğitim
Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir. Eğitim; insanlığın doğuşundan beri daima var olan, günümüzde de uygarlık düzeyi ne olursa olsun her toplumda devam eden bir süreçtir. Eğitim, bireyin bireyselleşmesini sağlamaya çalışır. Eğitim çabalarının genel amacı, yetişmekte olan çocukların ve gençlerin topluma sağlıklı ve verimli bir şekilde uyum sağlamalarına yardım etmektir. Uygar toplumların sosyal yaşamlarını sürdürebilmeleri için çeşitli kurumlar geliştirilmiştir. Eğitimin kurumsallaşması için okullar kurulmuştur ancak eğitimi okullar ile sınırlamak doğru olmaz. Eğitim, bireyin bütün yaşamı boyunca sürmekte; okul içinde ve dışında yaşam boyunca edindiği tecrübelerin bütününü kapsamaktadır.
Çocuğun gelişimini bilmek, anlamak onun eğitimi için gerekli ortamın hazırlanmasında taban oluşturur. Eğitim programları bireyin gelişim özelliklerine uygun biçimde, onun belli öğrenmeleri gerçekleştirmeye hazır olması dikkate alınarak yapılır. Genel anlamda eğitimin dört amacı vardır:
Eğitim, bireyi kültürlemeye çalışır.
Kültürlemenin anlamı; kuşaktan kuşağa gelişerek birikip gelen kültürel değerlerin bireyce benimsenmesini, beğenilmesini ve bunların geliştirilmesi için bireyin katkıda bulunabilecek yeterliğe ulaşmasını sağlamaktır.
Eğitim, bireyi toplumsallaştırmaya çalışır.
Toplumsallaştırmanın anlamı; ulusça konulan yazılı ve yazılı olmayan kuralların bireyce benimsenmesini, uygulamasını ve bunların geliştirilmesi için bireyin katkıda
bulunabilecek yeterliğe ulaşmasını sağlamaktır.
Eğitim, bireyin üretken olmasını sağlamaya çalışır.
Bireyin üretken olmasının anlamı; kendisinin ve ailesinin geçimini sağlayabilecek, kendi yeteneklerine uygun bir iş ya da meslek sahibi olmasını sağlamaktır.
Eğitim, bireyin bireyselleşmesini sağlamaya çalışır. Bireyselleşmenin anlamı; bireyin kalıtım ile gelen gizil güçlerinin yönlendirilerek bunları kendisinin, ailesinin ve ulusunun yararı için kullanabilme yeterliğine ulaştırmak ve bireyin kişiliğini geliştirmektir...