Ferhat ile Şirin'in Hikayesi
Günümüzün Amasya ilinde, Ferhat ile Şirin adında bir birlerine deliler gibi aşık, iki insan yaşıyormuş. Bu aşk hikayesi öyle bir aşk hikayesi idi ki, Ferhat ile Şirinin aşkı ölümsüzleşti.
Aşk hikayesinin yaşandığı dönemde Persler, Anadolu da hüküm sürüyordu. Romalılar dünya sahnesine, yeni çıkmaya başlamışlardı.
Türklerin, Anadolu ya gelmesine daha çok yıllar vardı. Ferhat ile Şirin Türk değillerdi.
Anadolu da yaşayan yerel halkın bireyleriydi.
Efsaneye göre, Ferhat yaşadığı dönemin, ünlü taş ustalarından biriydi. Sultan Banu, sarayın işlerini yaptırmak için Ferhat’ı çağırır.
Ferhat işini güzel bir şekilde yapar. Ferhat çok beceriklidir. Bu sırada hükümdarın kız kardeşi Şirin, Ferhat’ı görür. İkisi de bir birinden etkilenir. Aşık olurlar. Taş işçiliği uzun bir olduğu için, Ferhat ile Şirin uzun süre bir arada olur. Bir birine olan sevdaları, katlanarak artar.
Ferhat Sultana haber yollatarak, Şirini istetir. Sultan kız kardeşini vermek istemez. Ferhat’ı oyalamak için Elma Dağını delip, şehre su getirmesini şart koşar.
Ferhat Şirine olan sevdasından aşk ile, dağları delmeye başlar. Hükümdar yaverini yollayarak, Ferhat’a Şirinin öldüğünü söyletir.
Ferhat bu acı haber ile birlikte, elinde tuttuğu külüngü havaya atar. Düşen külünk, Ferhat’ın başına isabet eder. Ferhat orada ölür.
Ferhat’ın acı haberini alan Şirin, Korku ve heyecan ile olayın geçtiği kayalıklara gelir. Ferhat’ın öldüğünü görünce bu acıya dayanamaz ve kayalıklar dan yuvarlanarak orada can verir.
İki sevgiliyi can verdikleri kayalıklarda, yan yana gömerler.
Derler ki,
her bahar zamanı, mezarların da, biri kırmızı, biri beyaz iki gül bitermiş.
Bu iki gül tam bir birlerine kavuşmak üzere iken, mezarların ortasında bir karaçalı çıkar. İki gülün kavuşmasını engellermiş!
-Alıntı-
Aşk hikayesinin yaşandığı dönemde Persler, Anadolu da hüküm sürüyordu. Romalılar dünya sahnesine, yeni çıkmaya başlamışlardı.
Türklerin, Anadolu ya gelmesine daha çok yıllar vardı. Ferhat ile Şirin Türk değillerdi.
Anadolu da yaşayan yerel halkın bireyleriydi.
Efsaneye göre, Ferhat yaşadığı dönemin, ünlü taş ustalarından biriydi. Sultan Banu, sarayın işlerini yaptırmak için Ferhat’ı çağırır.
Ferhat işini güzel bir şekilde yapar. Ferhat çok beceriklidir. Bu sırada hükümdarın kız kardeşi Şirin, Ferhat’ı görür. İkisi de bir birinden etkilenir. Aşık olurlar. Taş işçiliği uzun bir olduğu için, Ferhat ile Şirin uzun süre bir arada olur. Bir birine olan sevdaları, katlanarak artar.
Ferhat Sultana haber yollatarak, Şirini istetir. Sultan kız kardeşini vermek istemez. Ferhat’ı oyalamak için Elma Dağını delip, şehre su getirmesini şart koşar.
Ferhat Şirine olan sevdasından aşk ile, dağları delmeye başlar. Hükümdar yaverini yollayarak, Ferhat’a Şirinin öldüğünü söyletir.
Ferhat bu acı haber ile birlikte, elinde tuttuğu külüngü havaya atar. Düşen külünk, Ferhat’ın başına isabet eder. Ferhat orada ölür.
Ferhat’ın acı haberini alan Şirin, Korku ve heyecan ile olayın geçtiği kayalıklara gelir. Ferhat’ın öldüğünü görünce bu acıya dayanamaz ve kayalıklar dan yuvarlanarak orada can verir.
İki sevgiliyi can verdikleri kayalıklarda, yan yana gömerler.
Derler ki,
her bahar zamanı, mezarların da, biri kırmızı, biri beyaz iki gül bitermiş.
Bu iki gül tam bir birlerine kavuşmak üzere iken, mezarların ortasında bir karaçalı çıkar. İki gülün kavuşmasını engellermiş!
-Alıntı-