M
Muzik
Guest
Hayatımızı sürdürürken daha çok somut kavramlar üzerine odaklanan bir yaşam döngüsü içinde yaşamaya alıştırılmışken ne yazık ki her birimiz gerçek bir materyalist olup çıkıyoruz. Oysaki biraz da iç dünyamızla uğraşsak ve içselliğimizin tozunu alsak her şey çok daha farklı olabilir. İşte, duygusal dünyamızın en büyük besini olan hayal dünyamızı sürekli kilitlemek bize kaça patlıyor okuyunuz ve görünüz diyoruz…
Duygu Dünyamız
Duygu dünyamızı hemencecik kırılabilecek ya da parçalanıverecek bir cama benzetebiliriz. Hiç kimse dış görünümü ile kendini ya da birbirini aldatmasın. Birçok dayanıklılık tavrı ya da sürekli yüzümüzde takındığımız saçma sapan gülümseme eğilimi her seferinde gerçek olacak diye bir şart yoktur. Unutmamalıyız ki bu yeti, bazen içsel durumumuzu dış mihraklardan saklamamız için verilen bir marifetten başka bir şey değildir. Eh bari kendimizi kandırmayalım…
Modunu Düşüren Şeyleri Tespit Etmek
Bunun sebebi kimi zaman fiziki ya da ruhani bir yorgunluk olabilir. Ama itiraf etmeliyiz ki duygu dünyamızı bozan ve modumuzu düşüren şeyler genellikle ruhani yorgunluklardan kaynaklanır.
Bir Şeylere Hayır Demek İsterken Evet Demek
Kimi zaman kıramayacağımız insanlara ya da iş yerinde ki üslerimize karşı genel uyum yasalarına uyarak yaptığımız bu ‘tasdikleme alışkanlığı’, içimizde birikerek çığa dönüştüğünde duygu dünyamızı yerle bir edebiliyor.
Eğer bunu zaman içinde bir reflexe dönüştürürsek asla istediğimiz hayatı yaşayamayız ve işleri istediğimiz yönde akıtamayız. Kısacası tezlerimizi savunmak, bildiğimizi okumak sonuç olarak çekinmeden evet, vicdan azabı duymadan da hayır demek ‘biz oluşumuz’ demektir.
Kangren Olmuş Koparılamayan Bağlar
Kimi zaman kopamayacağımız kişilerle örneğin anne baba, kardeş, eş konumundaki kişilerle çözümlenemeyen sorunlara gark oluruz. Bu da bize ilişki süresince acı verir. Duygusal sağlığımızda derin yaralar açan bu durum ne kadar altından kalkılması zor bir durum olsa da kesinlikle bir yerlerden başlamalıyız
Nefret ya da öfkeyle beslenerek büyüyen bu gibi duygular sizi geçmişin tutsağı kalmaktan başka yere götürmez. Affedici ve bağışlayıcı taraf siz olun ve bu hayat tecrübesi dersinden de başarı ile geçin diyoruz.
Mutsuzluğun Kökü Olabilecek İlişkiler Ya da Bağlar
Mesleğiniz, kariyeriniz, aileniz, eşiniz dostunuz ya da partneriniz bile mutsuzluğunuzun kaynağı olabilir. Kendinizi içine sıkışmış kalmış gibi hissettiğiniz bu esaret noktasında tekrar tekrar değerlendirmeler yaparak doğru sonuca ermelisiniz.
İçerideki Düşman
Kendini sabote etmek diye de adlandırabileceğimiz bu durum birçok insanın hayatının birçok aşamasında kendine uyguladığı bir tutumdur aslında. İşte kendi kendine sabote etmenin birkaç formülü;
1 – Asla başaramayacağım
2 – Benden adam olmaz
3- Benden geçti artık
Zaten bu şekilde henüz işe başlamamışken kendini kilitleten bir insana değil kendisi, dışarıdan bir ordu gelse dahi yardım edemez, sizce de öyle değil mi?
Asla Noktalanamayan Yaralayıcı Gönül İlişkileri
Kimi zaman veda edecek cesareti asla kendimizde bulamayız. Böylelikle bize sürekli zarar verdiğini bildiğimiz bir ilişkiyi inatla tüm ömrümüz boyunca sürdürebiliriz. Bu parlak bir geleceğe ya da yeni başlangıçlara ellerimizle tuğladan bir duvar örmekten başka bir şey değildir aslında.
Zaferi Değil Her Zaman Sürünmeyi Amaçlamak
Kimi zamanlarda ne kadar sevilirsek sevilelim kendimizle barışamayız, yeteneklerimizi göz ardı ederken başarısızlıklarımıza takılı kalırız, işte bu tutumlar ya da alışkanlıklar kendimize uyguladığımız en büyük sabotaj teknikleridir. Eh bunca sabotaj tekniğinin üzerinden geçtikten sonra eğer kendinizle olumlu bir duygusal anlaşma yapmaya karar verirseniz şayet, her gün yapacağınız en önemli olumlama mutlaka; her şeyden ve herkesten önce kendinize saygı ve özen göstermek olmalıdır.
