Deyimler Sözlüğü I-İ

  • Konbuyu başlatan Eqe
  • Başlangıç tarihi
E

Eqe

Guest
[FONT=&quot]Icığını cıcığını çıkarmak: 1. Her yanını ellemek, didiklemek. 2. Bir meseleyi en ince ayrıntılarına kadar soruşturmak, incelemek."İyice ıcığını cıcığını çıkardınız meselenin."[/FONT]
[FONT=&quot]Ikınıp sıkınmak: Bir işi yapabilmek için kendini çok zorlamak."Ikınıp sıkındı ama bir çare bulamadı."[/FONT]
[FONT=&quot]Isıtıp ısıtıp önüne koymak: Daha önce meydana gelmiş bir olayı ya da bir işi bir düşünceyi yeniden, sık sık tekrarlamak.[/FONT]
[FONT=&quot]Iska geçmek: 1. Hedefe isabet ettirememek, vuramamak. 2. Üzerinde durmamak, önem vermemek, atlamak."Bu sefer de ıska geçersen kaybedeceksin."[/FONT]
[FONT=&quot]Iskartaya çıkarmak: İşi yaramaz, değersiz bularak bir yana atmak."Beni hiç kimse ıskartaya çıkaramaz."[/FONT]
[FONT=&quot]Işığı altında: Bir durum veya düşüncenin konuyu aydınlatmasından yararlanarak, onu göz önünde tutarak.[/FONT]
[FONT=&quot]Işık tutmak: 1. Karanlık bir yeri ışıkla aydınlatmak. 2. Bilgisiyle, düşüncesiyle bir konuya açıklık getirmek, tutacağı yolu göstermek."Kutlu Peygamber hemen her konuda ışık tutardı çevresindeki insanlara."[/FONT]
[FONT=&quot]İ[/FONT]
[FONT=&quot]İbret almak: Kötü bir olaydan etkilenerek ders almak."Görmesini bilseydi ibret alırdı her hâlde."[/FONT]
[FONT=&quot]İcabına bakmak: 1. Gereğini yerine getirmek. 2. Yok etmek, ortadan kaldırmak."O adamın icabına bakarız, merak etme sen."[/FONT]
[FONT=&quot]İç çekmek: Üzüntüyle göğüs geçirmek, derin derin soluk alıp hıçkırıkla ağlamak."Yavrucağın iç çekişi dayanılır gibi değildi."[/FONT]
[FONT=&quot]İç etmek: Eline geçen bir şeyi sahibine bildirmeden kendisine mal etmek, ortadan kaldırıp kimseye göstermemek."Babasına bildirmeden o kadar parayı iç etmiş."[/FONT]
[FONT=&quot]İç gıcıklamak: 1. Huylandırmak. 2. İstek uyandırmak.[/FONT]
[FONT=&quot]İçi açılmak: Sıkıntısı dağılıp gitmek, ferahlamak."Denizi, kuşları, ağaçları seyre dalarım, böylelikle içim açılır, rahatlarım."[/FONT]
[FONT=&quot]İçi cız etmek: Ansızın içi sızlamak, çok üzülmek."O zavallı ihtiyarı birden bire karşımda görünce içim cız etti."[/FONT]
[FONT=&quot]İçi çekmek: Canı arzu etmek, istek duymak.[/FONT]
[FONT=&quot]İçi çıfıt çarşısı: 1. Başkaları için daima art niyet besleyen, içinden türlü kötülükler geçiren. 2. Çok karışık.[/FONT]
[FONT=&quot]İçi dışı bir: İkircikli olmayan, iki yüzlü davranmayan, düşündüğünü açıkça söyleyen, özü sözü bir olan."İçi dışı bir olan insanlara her zaman güvenebiliriz."[/FONT]
[FONT=&quot]İçi dışına çıkmak: 1. Kusmaktan ötürü çok fena olmak. 2. Bindiği taşıtın çok sarsılması yüzünden bedenî rahatsızlık duymak.[/FONT]
[FONT=&quot]İçi erimek: Kaygı duymak, çok üzülmek.[/FONT]
[FONT=&quot]İçi geçmek: 1. İstemediği hâlde uyuya kalmak. 2. İşe yaramaz duruma gelmek. 3. Yaşlılıktan, zayıflıktan gücü azalmış olmak; hiçbir şeye ilgi duymamak."O artık içi geçmiş bir ihtiyardır."[/FONT]
[FONT=&quot]İçi gitmek: Çok fazla istek duymak."Vitrindeki kızarmış tavuklara içim gidiyordu ama param olmadığı için alıp yiyemiyordum."[/FONT]
[FONT=&quot]İçi içine sığmamak: Çok heyecanlanmak, coşkunluk duymak ve sevincini belli etmekten kendini alamamak."Annemi karşımda görünce ne yapacağımı şaşırdım, içim içime sığmıyordu, koşup boynuna sarıldım."[/FONT]
[FONT=&quot]İçi kabarmak (kalkmak): 1. Midesi bulanmak. 2. Duygulanıp heyecanlanmak. 3. Taşkın bir ağlama duygusu içinde olmak."Ne berbat bir koku, içimiz kabarmadan kalkalım buradan."[/FONT]
[FONT=&quot]İçi kan ağlamak: İçten, büyük bir üzüntü duymak; dıştan belli etmeyerek çok acımak."Çocuğunun yüzüne bakarken içim kan ağlıyordu."[/FONT]
[FONT=&quot]İçi kazınmak: Çok acıktığından ötürü midesinde eziklik duymak."Sabahtan beri açtı, içi kazınıyor ama belli etmemeye çalışıyordu."[/FONT]
[FONT=&quot]İçinden gülmek: Birisine sezdirmeden içten içe gülmek, eğlenmek.[/FONT]
[FONT=&quot]İçinden okumak: 1. Dudaklarını kıpırdatmadan, hiç ses çıkarmadan okumak. 2. Ses çıkarmadan sövmek, beddua etmek."Hikâyeyi şimdi de içinizden okuyacaksınız."[/FONT]
[FONT=&quot]İçinden pazarlıklı: Sinsi, yapacağı kötülükleri sezdirmeyen."Senin gibi içten pazarlıklı adamlarla iş yapmam ben."[/FONT]
[FONT=&quot]İçine atmak: 1. Derdini, sıkıntısını kimseye söylememek. 2. Kendisine yapılan kötülüğe karşı sesini çıkarmamakla beraber, bunu unutmamak."O her şeyi içine atar, bir gün kanser olacak diye korkuyorum."[/FONT]
[FONT=&quot]İçine dert olmak: Yapmak istediği bir şeyi yapamadığı için kaygılanıp üzüntü duymak."Hastahanedeki arkadaşımı ziyarete bir türlü gidemedim, bu da içime dert oldu."[/FONT]
[FONT=&quot]İçine doğmak: Malûm olmak, bir işin olduğunu ya da olacağını sezinlemek, tahmin etmek."Onun bize geleceği sanki içime doğmuştu."[/FONT]
[FONT=&quot]İçine işlemek: Duygulanmak, etkilenmek, dokunmak."Babamın o etkili sözleri âdeta içime işlemişti sanki."[/FONT]
[FONT=&quot]İçine çekilmek (kapanmak): Duygularını kimseye açmamak, çevresindeki kişilerle ilişkisini kesmek, yalnızlığa gömülmek."Kardeşinin ölümünden sonra içine çekildi, kimseyle görüşmüyor."[/FONT]
[FONT=&quot]İçine kurt düşmek: Kuşkulanmak, kendisine zarar geleceğinden şüphe etmek."Tilkiyi civarda dolaşırken gördüğü andan itibaren içine kurt düşmüştü."[/FONT]
[FONT=&quot]İçine sindirmek: Benimsemek, iyice kabul etmek.[/FONT]
[FONT=&quot]İçine sinmemek: 1. İçi rahat etmemek, yaptığı şeyden memnun olmamak. 2. İstediği gibi olmadığı için rahatlık, mutluluk duymamak; tadına varamamak."İşi bitirdim ama hiç de içime sinmedi."[/FONT]
[FONT=&quot]İçine sokacağı gelmek: Birini aşırı ölçüde, çok sevmek.[/FONT]
[FONT=&quot]İçine yedirememek: Benimsememek, kabul edememek.[/FONT]
[FONT=&quot]İçini dökmek: Dertlerini, sıkıntılarını, üzüntülerini anlatmak."Şu koca dünyada içimi dökecek bir insan bulamadım."[/FONT]
[FONT=&quot]İçini kemirmek: Bir üzüntü ve düşünce dolayısıyla rahatsızlık duymak."İçini kemiren bu düşünceden kurtulmak istiyordu."[/FONT]
[FONT=&quot]İçini (bir) kurt yemek: Sürekli olarak bir kaygı içinde olmak.[/FONT]
[FONT=&quot]İçi parçalanmak (paralanmak): Birine acıyarak çok üzülmek."Onun bu hâlini gördükçe içim parçalanıyor."[/FONT]
[FONT=&quot]İçi rahat etmek: Endişelenecek bir durum bulunmadığını öğrenerek sıkıntıdan kurtulmak, rahatlamak."Ne yapayım, ben anneyim, onlar sağ salim dönerlerse içim rahat edecektir ancak."[/FONT]
[FONT=&quot]İçi sızlamak: Bir şey veya kişinin içine düştüğü durum sebebiyle üzülmek.[/FONT]
[FONT=&quot]İçi titremek: 1. Çok üşümek. 2. Çok istek duymak. 3. Bir zarar gelecek korkusu içinde bulunmak."Hava iyice soğudu, içim titremeye başladı, haydi içeri girelim."[/FONT]
[FONT=&quot]İçi yanmak: 1. Çok susamak. 2. Büyük bir acı sebebiyle çok fazla üzülmek."Sanki yalnız onun içi yanıyordu."[/FONT]
[FONT=&quot]İçler acısı: Oldukça üzücü, çok acıklı.[/FONT]
[FONT=&quot]İçli dışlı olmak: Teklifsiz, çok samimi, sıkı fıkı, senli benli olmak."Biz Fatma`yla iyice içli dışlı olduk."[/FONT]
[FONT=&quot]İçtikleri su ayrı gitmemek: Sıkı fıkı dost, samimi arkadaş olmak; birbirlerinden saklayacakları bir şeyleri bulunmamak.[/FONT]
[FONT=&quot]İdare etmek: 1. Yönetmek, çekip çevirmek. 2. Tutumlu olmak, kullanmak. 3. Elvermek, yetmek, yetişmek, korumak, kurtarmak. 4. Hoş görmek, göz yummak. 5. Örtbas etmek."Bu ayakkabıyı bu fiyata veremem, çünkü idare etmez."[/FONT]
[FONT=&quot]İfade vermek: Sorguya cevap vermek.[/FONT]
[FONT=&quot]İflâhını kesmek: Gücünü tamamiyle yok edip bir daha karşı koyamayacak, düzelemeyecek, iş yapamayacak duruma getirmek."Ben adamın iflâhını keserim, anladın mı?"[/FONT]
[FONT=&quot]İfrit olmak: Çok öfkelenmek; aşırı ölçüde, kendini kaybedecek kadar sinirlenip kızmak."İfrit oluyorum şu adamın hareketlerine."[/FONT]
[FONT=&quot]İğne atsan yere düşmez: Çok kalabalık, yürünecek gibi değil.[/FONT]
[FONT=&quot]İğne ile kuyu kazmak: Zor denecek bir işi yetersiz araç ve gereçlerle başarmaya çalışmak.[/FONT]
[FONT=&quot]İğne ipliğe dönmek: Aşırı derecede zayıflamak, kilo vermek."O iri yarı adam hapisten çıktı ki iğne ipliğe dönmüş."[/FONT]
[FONT=&quot]İğneli söz: Dokunaklı, kırıcı, üzücü söz."O iğneli sözlere ben bile dayanamazdım doğrusu."[/FONT]
[FONT=&quot]İki ahbap çavuşlar: Hemen her yerde birlikte görülen, birbirlerinden ayrılmayan iki arkadaş, dost.[/FONT]
[FONT=&quot]İki arada bir derede (kalmak): Sıkışık, zor şartlar altında (kalmak).[/FONT]
[FONT=&quot]İki ayağını bir pabuca sokmak: Bir kimseyi, bir işi yapması için zorlamak, sıkıntıya sokmak.[/FONT]
[FONT=&quot]İki cami arasında kalmış beynamaza dönmek: İki yoldan hangisini tutacağını; şöyle mi, böyle mi yapacağını bilememek; şaşırıp bir şey yapamaz olmak.[/FONT]
[FONT=&quot]İki cihanda yüzü ak olmak: Doğru ve faziletli yaşayıp dünya ve ahrette mükâfat görmek.[/FONT]
[FONT=&quot]İki çift söz etmek: Bir araya gelip birkaç söz söylemek."Ne zamandır seninle bir araya gelip de iki çift söz edemedik."[/FONT]
[FONT=&quot]İki eli kanda olsa: Ne kadar önemli olursa olsun, elindeki iş hiç bırakılamayacak derecede olsa bile."Söyleyin ona, iki eli kanda olsa da durmasın gelsin."[/FONT]
[FONT=&quot]İki eli (birinin) yakasında olmak: Ahrette, hesap gününde ondan davacı olmak; hakkını istemek.[/FONT]
[FONT=&quot]İki gözü iki çeşme: Sürekli, çok ağlayarak."Kadıncağız iki gözü iki çeşme ağlayıp duruyormuş."[/FONT]
[FONT=&quot]İkili oynamak: Birbirine karşı olanlardan hem birini, hem ötekini çıkarı için destelemek."Sendika başkanı ikili oynuyormuş."[/FONT]
[FONT=&quot]İki paralık etmek: Değerini, onurunu çok düşürmek."Seni arlanmaz utanmaz seni, beni iki paralık ettin, senin yüzünden topluma çıkamaz oldum!"[/FONT]
[FONT=&quot]İki rahmetten biri: Ağır hasta olan birisi için "ya şifa, ya ölüm" anlamında kullanılır.[/FONT]
[FONT=&quot]İki sözü bir araya getirememek: Düşüncelerini, duygularını düzgün bir biçimde anlatamamak, güzel konuşma becerisinden yoksun olmak.[/FONT]
[FONT=&quot]İki yakası bir araya gelmemek: Geçim sıkıntısı içinde olmak ve borçtan kurtulamamak, gelir ve giderini denkleştirememek."Bilmiyo rum ne zaman iki yakamız bir araya gelecek."[/FONT]
[FONT=&quot]İleri geri konuşmak: Yersiz, kırıcı, yaralayıcı biçimde konuşmak.[/FONT]
[FONT=&quot]İleri gitmek: Söz ve davranışta ölçü dışına çıkmak; gereksiz, aşırı davranışta bulunmak ve haddi aşmak."O saygısız adamın daha fazla ileri gitmesine fırsat verilmemelidir."[/FONT]
[FONT=&quot]İlk göz ağrısı: 1. İlk doğan çocuk. 2. İlk sevgili.[/FONT]
[FONT=&quot]İmana gelmek: 1. Hak dini olan İslâm`ı kabul etmek. 2. En sonunda doğruyu söylemek. 3. Önceden kabul etmediği şeyi sonradan kabul edip uymak."İmana gel, tövbe et ki öbür dünyada mutluluğa eresin."[/FONT]
[FONT=&quot]İnce eleyip sık dokumak: Titizlik göstermek, bir şeyi en ince ayrıntılarına kadar araştırmak, gözden geçirmek."O kadar da ince eleyip sık dokunacak bir iş değil, kaygılanma."[/FONT]
[FONT=&quot]İn cin top oynamak: Issız, sessiz olmak, bir yerde hiçbir canlı yaratık bulunmamak."Adada in cin top oynuyordu sanki."[/FONT]
[FONT=&quot]İncir çekirdeğini doldurmaz: Çok az veya pek önemsiz."Ne akılsız adam bunlar, kavga etmelerine sebep olan mesele incir çekirdeğini doldurmaz bile, ayırın şunları."[/FONT]
[FONT=&quot]İnme inmek: Felç olmak, bedenin bir yeri hareketsiz ve duygusuz duruma gelmek."Adamın sağ yanına inme inmiş diyorlar."[/FONT]
[FONT=&quot]İnsan eti yemek: Birini çekiştirmek.[/FONT]
[FONT=&quot]İnsan evlâdı: İyi, anlayışlı, ahlâk sahibi insan."İnsan evlâdı olmasaydı, tanımadığı birine onca yardım yapar mıydı?"[/FONT]
[FONT=&quot]İnsan hâli: Olabilir, doğaldır, hoş karşılamak gerekir.[/FONT]
[FONT=&quot]İnsanlıktan çıkmak: 1. Çok zayıflamış, bir deri bir kemik kalmış olmak. 2. İnsanî niteliklerini yitirmek, insana yakışmayacak davranışlarda bulunmak.[/FONT]
[FONT=&quot]İnsan sarrafı (olmak): İnsanların karakterini çabucak anlayacak duruma gelmiş (olmak)."Dedem insan sarrafıdır, onu bir görse ne biçim bir adam olduğunu hemen anlayıverir."[/FONT]
[FONT=&quot]İpe çekmek: Asarak öldürmek.[/FONT]
[FONT=&quot]İpe un sermek: İstenilen işi yapmamak için birtakım bahaneler, sebepler ileri sürmek, güçlük çıkarmak, engeller göstermek.[/FONT]
[FONT=&quot]İpi koparmak: Bağlı bulunduğu yer ya da kişi ile ilişkisini kesmek, aradaki anlaşmazlığı artırmak.[/FONT]
[FONT=&quot]İpin ucunu kaçırmak: Bir yeri yönetmede veya bir şeyi kullanmada gereken ölçüyü kaçırıp, artık duruma hâkim olamamak; çıkmaza girmek."Biraz daha dikkatli olmalıyız, yoksa ipin ucunu kaçıracağız."[/FONT]
[FONT=&quot]İpi sapı yok: Birbirini tutmaz, yersiz, anlamsız, işsiz, yersiz yurtsuz, saçma sapan."İpi sapı yok bu sözlerin, daha inandırıcı olmalısın."[/FONT]
[FONT=&quot]İpiyle kuyuya inilmez: Kendisine güvenilmez, ona güvenilerek bir işe girilmez."O ipiyle kuyuya inilmez adamla yola çıkmam ben."[/FONT]
[FONT=&quot]İple çekmek: Zamanın gelmesini sabırsızlıkla beklemek, çok istemek."Yarını iple çekiyorum."[/FONT]
[FONT=&quot]İpucu vermek: Aranılan şeyi bulmaya yarayan işareti, onu açıklamaya yarayan bilgiyi vermek."Bir ipucu vermezsen bu bilmeceyi çözemeyeceğim."[/FONT]
[FONT=&quot]İsabet etmek: 1. Nişan alınan yere değmek, rastlamak. 2. Çıkmak. 3. Yerinde iş görmüş olmak."Böyle karar vermekte çok isabet ettiniz."[/FONT]
[FONT=&quot]İskele vermek: Vapura binmek, vapurdan inmek için iskeleyi uzatmak.[/FONT]
[FONT=&quot]İsmi var, cismi yok: 1. Sözü edilen bir kimse veya şeyin gerçekte var olmadığını anlatmak için kullanılır. 2. Adı olmasına karşılık görevini ve etkinliğini yerine getirmeyen, varlığı ile yokluğu arasında bir fark bulunmayan.[/FONT]
[FONT=&quot]İster istemez: 1. Zorunlu olarak, elinde olmadan. 2. İstemesi üzerine, hiç vakit geçirmeden, istediği anda."İster istemez ben de ona bağırdım."[/FONT]
[FONT=&quot]İstifini bozmamak: Bir olay karşısında aldırış etmemek, durum ve davranışını hiç değiştirmemek."Karşıma geçmiş avazı çıktığı kadar bağırıyordu, bense istifimi bozmadan bekledim."[/FONT]
[FONT=&quot]İş ayağa düşmek: İş sorumsuz, yetkisiz ve beceriksizlerin elinde kalmak."Bunlar da işi iyice ayağa düşürdüler."[/FONT]
[FONT=&quot]İş başa düşmek: Beklediği yardım gelmeyince, kendi işini kendisi yapmak zorunda kalmak."İş başa düştü desene!.."[/FONT]
[FONT=&quot]İş çatallanmak (çatallaşmak): Bir işin sonuca oluşması konusunda türlü güçlüklerle karşılaşmak, ya da çeşitli seçeneklerle yüz yüze gelmek, sonuca nasıl ulaştırılacağı bilinemez olmak."İş gittikçe çatallaşıyor, sense aldırmıyorsun bile."[/FONT]
[FONT=&quot]İş çığırından çıkmak: Bir iş asıl amaçtan çıkarak düzelmesi güç bir durum almak, bir bozukluk ve kargaşalık baş göstermek.[/FONT]
[FONT=&quot]İş inada binmek: Bir işi yapmakta direnmek.[/FONT]
[FONT=&quot]İşi düşmek: Birinin yardımına ihtiyaç duymak."Eh, onun da bize işi düşecek bir gün."[/FONT]
[FONT=&quot]İşe koşmak: Birini bir iş yapmak üzere görevlendirmek, göndermek.[/FONT]
[FONT=&quot]İşi ağırdan almak: Acele etmemek, bir işi yapmak için isteksiz görünmek."Söyle onlara, işi ağırdan almasınlar, müşteriler mal bekliyor."[/FONT]
[FONT=&quot]İşi azıtmak: Yanlış ve aşırı yollara sapmak."Bu çocuk da işi iyice azıttı."[/FONT]
[FONT=&quot]İşi [/FONT]
Allah.gif
[FONT=&quot]`a kalmak: Güç şartlar altında, beşerden hiçbir yardım umudu kalmamak."Kime baş vurduysa bir sonuç alamadı, artık işi[/FONT]
Allah.gif
[FONT=&quot]`a kalmıştı."[/FONT]
[FONT=&quot]İşi başından aşmak: Pek çok işi olmak, iş içinde kaybolmak.[/FONT]
[FONT=&quot]İşi bitmek: 1. Hâli, gücü kalmamak. 2. Yaptığı işi sona ermek."Git de bak, babanın işi bitmiş mi?"[/FONT]
[FONT=&quot]İşi duman olmak: İşi ve durumu kötü olmak, berbat bir durumda bulunmak.[/FONT]
[FONT=&quot]İşi iş olmak: İşi yolunda, iyi olmak; hâlinden memnun bulunmak."İşi iş herifin, baksana yan gelip yatıyor her gün."[/FONT]
[FONT=&quot]İşinden olmak: Bir süredir yaptığı işi elinden gitmek, görevini yitirmek."Haydi canım, yoluna git de patronunla kavga etme; yoksa işinden olacaksın."[/FONT]
[FONT=&quot]İşi sıkı tutmak: Gevşekliğe yol açmamak, işe gereken önemi vermek ve sağlıklı yürümesini sağlamak.[/FONT]
[FONT=&quot]İşi tıkırında olmak: İşi çok uygun ve iyi olmak."O konuşmayacak da ben mi konuşacağım, işi tıkırında adamın."[/FONT]
[FONT=&quot]İşi yokuşa sürmek: Yapılabilir, görülebilir işi yapmamak için güçlük çıkarmak, bahaneler ileri sürmek.[/FONT]
[FONT=&quot]İşkembeden atmak: Uydurarak söylemek, tutarı olmayan sözler sarf etmek."Ona sakın inanmayın, işkembeden atıyor."[/FONT]
[FONT=&quot]İş sarpa sarmak: İş, içinden çıkılması zor bir durum almak; engellerle karşılaşmak."İşler sarpa sarmadan çekip gidelim buradan."[/FONT]
[FONT=&quot]İşten el çektirmek: Görevden uzaklaştırmak."Yolsuzluk yaptığı iddiası ile işten el çektirdiler ona."[/FONT]
[FONT=&quot]İş yok: O şeyde yarar yok, faydası olmaz."O arabada hiç iş yok, almaya değmez."[/FONT]
[FONT=&quot]İte kaka: Zorla, güçlükle."Adamı her sabah ite kaka işe götürüyoruz."[/FONT]
[FONT=&quot]İtibar kazanmak: Saygınlık görmek, kendisine değer verilmek.[/FONT]
[FONT=&quot]İt sürüsü kadar: Gereğinden fazla, oldukça çok, kalabalık."İt sürüsü kadar adam, nasıl başa çıkacağız bunlarla."[/FONT]
[FONT=&quot]İyi etmek: 1. Hastalıktan kurtarmak, sıhhatine kavuşturmak. 2. Yerinde bir davranışta bulunmak. 3. Bir şeyi gizlice almak, kendisine mal etmek.[/FONT]
[FONT=&quot]İyi gözle bakmamak: Birisi hakkında iyi düşünmemek, kötü niyet beslemek."Komşuları ona hiçbir zaman iyi gözle bakmadılar."[/FONT]
[FONT=&quot]İyi gün dostu: Dostlarının sıkıntılı günlerinde onlardan kaçan kimse."Bize iyi gün dostu gerekli değil."[/FONT]
[FONT=&quot]İyi saatte olsunlar: Cinlerden söz edilirken kullanılır.[/FONT]
[FONT=&quot]İzinden yürümek: Birine içten bağlanarak onun başladığı işi aynı anlayışla sürdürmek, fikirlerini ve hareketlerini aynen benimsemek.[/FONT]
[FONT=&quot]İzi silinmek: Yok olmak, ortadan kaybolmak."Çiçek hastalığının bu kasabada izi silindi hemen hemen, çünkü çocuklar aşılanıyorlar."[/FONT]
 
Üst
Alt