- Katılım
- 8 Eyl 2018
- Mesajlar
- 1,257
- Tepkime puanı
- 1,734
- Puanları
- 0
- Yaş
- 32
- Konum
- İstanbul
- Cinsiyet
- Kadın
Küçük İmparator Sendromu
Küçük çocukların anne babalarına ya da diğer otorite figürlerine karşı alaycı davrandığını, bunlara meydan okuduğunu ve diklendiğini sıkça görür olduk. Çocukların anne babaları üzerindeki bu artan etkisi git gide aşırı bir hal aldı ve açıkça anne babalara karşı kötü muamele söz konusu. Çocukların despotluğundan yani Küçük İmparator Sendromundan söz ediyoruz.
Hem profesyonel hayatımda hem de günlük yaşantımda anne babasına vuran, hakaret eden, alay eden ve isteklerini ayağına getirten çocuklar görmek gittikçe normalleşti.
İşin en çarpıcı yanıysa çocuk ne kadar despot ve huysuz davranışlar sergilerse, anne babalar da çocukları memnun etmek için davranışlarını değiştirme çabasını o kadar artırıyor. Oğlu veya kızının istekleri gittikçe artan ebeveyn, en sonunda kendini istekleri karşılayamamakla suçluyor.
Küçük imparator sendromunun özelliklerini açıklamak için size birkaç ay önce yaz tatilinde tanık olduğumuz gerçekten yaşanmış bir hikâyeyi anlatacağız. Bir göz atalım:
Durum: küçük imparator yemek yemek istemiyor
Anne, baba ve 5 yaşındaki bir çocuktan oluşan 3 kişilik aile, çok az insanın bulunduğu sessiz bir restoranda yemek yiyorlar. Anne çocuğuna yemek yedirmek için neredeyse terler döküyor ve çocuk normalde nasıl yemesi gerektiğini bildiği halde ısrarla yemeyi reddediyor.
Mesele çocuğun yemek yemek istememesi değil, annesinin sipariş verdiği kolayı içmekten başka bir şey yapmaması. Annesi üçe kadar sayınca bırakmasını söylediği halde çocuk kola bardağını bırakmamakta diretiyor.
Anne en sonunda çocuğa açıklama yaparsa durumu düzelteceğine inanıyor: “ancak yemek yersen kola içmene izin veririm.”
Çocuk kötü davranışlarını ve annesine karşı kullandığı uygunsuz sözcükleri artırıyor. Şöyle şeyler söylüyor: “Sırf sen dedin diye bu iğrenç eti yemem ben”, “sana yemeyeceğimi söyledim işte, ne dediğimi anlamıyor musun?”
Bu sırada baba kayıtsız bir yüz ifadesiyle olayı gözlemlemekle yetiniyor.
Kola kargaşasından sonra anne çocuğu ikna edemeyeceğini anlayıp pes ediyor. Çocuğun istediği oluyor. Kolayı içerken annesine sataşıp masanın altında bacağını tekmeliyor.
Son olarak anne çocuğun hiç de ciddiye almadığı şekilde azarlıyor: “görürsün, bugün havuza gitmek yok sana.”
Bu noktada, küçük imparatorun kazançlı çıkmak için yeterince kozu olduğunu görüyoruz. İlerde bir bardak kola için birazcık daha fazla diretmenin yeterli olacağını biliyor.
Küçük imparator sendromunun özellikleri
Sorunun kökeninde, öncelikle küçük imparator sendromunun özelliklerini paylaşmak istiyoruz.
- Kendine ait olan şeye karşı aşırı duyarlı olma. Rica etmez; ister veya emreder. Hiçbir şeyden memnun olmaz. İstediğini aldıktan sonra daha fazlasını ister.
- Düşük sinir, sıkıntı ve inkâr eşiği. Böyle durumlarda kendisinden bir şey istendiği zaman sinirlenir, huysuzluk yapar, hakaret eder veya topluluk içinde olup olmamasına aldırış etmeden ailesine ve arkadaşlarına şiddet gösterir.
- Çok düşük sorun çözme kabiliyeti. Sorunlarını çözdürmek için başkalarını kullanır.
- Egoistliği yüzünden dünyanın onun etrafında döndüğünü sanır.
- Empati kurmaz. Bu nedenle bağırdığında, kötü davrandığında ya da fiziksel şiddete başvurduğunda pişmanlık hissetmez.
- Kurallar ve cezalar konusunda anne babasıyla tartışmaya girer. Anne babasını suçlu hissettirip daha fazla ayrıcalık alabildiği için bu davranış işine yarar.
- Sosyal normlara ve otorite figürlerine cevap vermez.
- Düşük öz saygısını despot davranışlarıyla gizler.
- Çoğunlukla endişeli, mutsuz ve sinirlidir.
Çocuk nasıl küçük imparator sendromlu olur?
Başta da bahsettiğimiz gibi, bu sendroma sahip çocuk sayısı gittikçe artıyor. Peki neden bir artış var?
Genetik geçmişin yanı sıra bu durumdan sorumlu iki başka neden daha var: fazla hoşgörülü aileler ve toplum etkisi.
Açık sınırlar koymamak, çocuğun yanlış bir şekilde istediği zaman istediği şeyi yapabileceğine inanmasına neden olur. Bu inançla, ödül almak için önce doğru davranmaları ve başkalarına saygı göstermeleri gerektiğini anlamazlar.
Öte yandan, yaşadığımız tüketici ve bireyci toplumun etkisini inkâr edemeyiz. Ayrıca anne babaların yoğun çalışma programları yüzünden çocuklarına kaliteli zaman ayırmaması da bu nedenlerden sayılabilir.
Sağlıklı bir çocuğun net sınırlara ihtiyacı vardır
Tüm bu etkenlere bir arada bakarsak, çocukların hiçbir şeye değer vermediği ve isteklerine her şeyden fazla öncelik verdiği teorisini ortaya atabiliriz. Aynı şekilde ebeveynler de huzursuz olur. Çünkü ne yaparlarsa yapsınlar çocuk memnun olmaz.
Güçlü, sağlıklı ve duygusal zekâsı gelişmiş bir çocuk yetiştirmek için en başından itibaren net sınırlar koymalıyız. Bir dereceye kadar çocuk rahatsız olmalı, bu şekilde dünyanın çaba ve saygı gerektirdiğini anlamış olur.
Dünyanın etraflarında döndüğünü sanmalarına izin vermek doğru değil çünkü hiç rahatsız olmamış, acı görmemiş çocuk bir bakıma eksiktir.
Gelecekte yeni sorunlarla başa çıkmakta ve sorunları çözmekte zorluk yaşarlar çünkü hayatın kendi isteklerine bağlı olmadığını geç fark ederler. Hayatta her şey istedikleri gibi olamaz.