"Araştırmalar büyük düğün yapan çiftlerin ya da çocukluk aşkıyla evlenenlerin boşanma riskinin daha fazla olduğunu gösteriyor. Yaşanan ayrılıkların ardında bu ve bu gibi hiç ummadığınız işaretler söz konusu olabilir..."
Pandemiyle beraber evlilikler kadar boşanma oranlarında da büyük oranda bir artış yaşandı. Dahası, bu artışın 2021 senesinde da sürmesi bekleniyor.
Boşanmalar arttıkça hakkında yapılan çalışmaların da sıklığı bundan etkileniyor. Farklı farklı incelemelerde boşanmalarla ilgili veriler değerlendirildi. Çalışmada boşanmaların ardında yatan çok enteresan doneler ortaya çıktı. İlişki Terapisti Ramazan Şimşek de bu enteresan sonuçları hurriyet.Com.Tr için değerlendirdi.
(Not: Söz konusu sonuçlar istatistiğe dayalı verileri yansıtmaktadır)
Ergenlik çağında kız çocuğu olanlar...
Economic Journal'da yayımlanan araştırmaya göre, 13- 19 yaş aralığında kız çocukları olan ebeveynlerin boşanma olasılığı erkek çocuklarına göre daha yüksek. Ve araştırmayı gerçekleştiren Amerika'li ve Avustralyalı uzmanlara göre bunda çocuğun yaşının ve ebeveynlerin ilk çocukları olmasının payı büyük.
İlişki Terapisti Ramazan Şimşek bu sonucun sebebinin şöyle açıklıyor:
“Bir çocuk ergenlik dönemine girdiğinde aile de yeni ve zor bir evreye adım atar. Çocuk gelişiminin en zor olduğu, çocukların ebeveynleriyle en yoğun iletişim problemleri yaşadığı dönem de ergenlik dönemidir. 13-19 kız çocukları olan çiftlerdeki boşanmanın yüksek olmasının en önemli sebebi ise bu dönemdeki kız çocukların anne ve babalarının karı-kocalık ilişkilerini çokça sorgulamaları ve var olan problemleri açığa çıkarmalarıdır.”
Kocanın eğitim hayatı hemcinsleriyle geçtiyse...
Londra'daki Eğitim Enstitüsü tarafından yapılan araştırmaya göre, tek cinsiyetli okullarda eğitim gören erkek çocukların 40’lı yaşlarının başında boşanma olasılığı daha yüksek. Çalışma hem karma hem de erkek okullarında öğrenim görmüş 17.000 yetişkini kapsıyor ve tek cinsiyetli eğitim evlenme durumunuzu etkilemese dahi erkeklerin boşanma olasılığını artırabileceğini gösteriyor.
Ramazan Şimşek, durumu şöyle yorumluyor:
"Duyguları tanıma, anlama ve ifade etme konusunda kızların erkeklerden daha yetenekli olduğu bilinen bir gerçek. Sürekli hemcinsleriyle beraber okuyan erkek çocukların karşı cinsle empati yapabilme, daha sağlıklı iletişim geliştirme becerileri de sekteye uğrayabiliyor. Bu ortamlarda büyüyen erkekler toksik maskuliniteye daha çok maruz kalmaktadır. Toksik maskülenlikte erkeklerin öfke ve saldırganlıklarını ifade etmeleri hoş karşılanırken sevgi, üzüntü ve şefkat duygularını ifade etmeleri zayıflık olarak algılanır.”
Görkemli bir düğün yapanlar...
Hayatınızın en mutlu günü olarak düğün organizasyonunun kusursuz ve görkemli olabilmesi için elinizden geleni yapmış olabilirsiniz. Ancak bunun neticesinin boşanma sınırına kadar gelmek olabileceği kimin aklına gelirdi ki! Social Science Research Network’te yayımlanan araştırmaya göre, çiftlerin nişan yüzükleri ve düğüne ayırdıkları bütçe evlilik süreleriyle ters orantılı. Elbette evlilik teklifi tek taşsız olmaz. Ancak araştırmaya göre pırlanta yüzüğe 15 000 ila 300 000 TL arasında bir harcama yapan erkeklerin boşanma muhtemellığı, 3 000 TL’lik yüzük alanlara oranla daha fazla. Benzer şekilde düğünlerinde yüksek meblağlı organizasyon yapan çiftler evlilikleri sırasında pek çok defa boşanmanın eşiğine gelme riski taşıyorlar.
Şimşek’in yorumu ise şu yönde:
“Evlilik törenlerinde fazla maddi harcama iki negatif yükü yanı sıra getirir; muhtemel borç yükünün stresi ve yüksek beklenti stresi. Yüksek maddi giderlerin ödeme stresi ve yapılan harcamalara paralel olarak gelişen eşten yüksek beklentiler evlilikler için birer tehdit olmaktadır.”
Çocukluk aşkıyla evlenenler...
İlk aşkınızla evlenmek mutlu bir evliliğin sırrı olmayabilir. Tabii bu durumda, ayrılan çiftlerin evlenme yaşı da önemli bir etken. İstatistikler, ortalama evlilik yaşının bayanlar ve erkeklerde 1970’den bu yana istikrarlı bir biçimde arttığını gösteriyor. Bu bağlamda, 20’li yaşların başında evlenenlerin boşanma riski daha fazla denilebilir.
Yapılan anketlerse, küçük yaşlarda evlenen bayanların % 53'ünün 30 yıl içinde boşandığını su yüzüne çıkarıyor. Bunun yanında, 30 ile 34 yaşları arasında evlenenlerin boşanma oranı 4’te 1 oranında iken en istikrarlı ilişkiler 45 ile 49 arasında evlenen çiftleri kapsıyor. Bu yaş aralığındaki çiftlerin yalnızca % 7'si 30 yıl içinde boşanmış görünüyor.
İlişki Terapisti Şimşek bunu, “Tabii ki evlenme yaşı temel etkenlerden bir tanesi ama en önemlisi değil. 40 yaş üstü evliliklerde kişiler ne istediğini ne istemediğini çok daha iyi bilerek evleniyorlar. Çevre etkisi yani ailelerin evliliğe müdahalesi daha düşük bunun beraberinde maddi olarak da daha avantajlı bir grup. Çocukluk aşkıyla evlenenlerin esasında çok büyük bir avantajı var. Geçmiş ortak yaşantılar, ortak çevre ve kültür derin bağlar kurmak adına olumlu etkiye sahip. Ne var ki artık duygular eskisi gibi değil. Onların da dezavantajı yoğun duygu yaşama beklentisi. Kişiler çocukluk aşkıyla evlendiklerinde eski yoğun duyguları yaşayacakları beklentisine girebiliyorlar. Yüksek beklentiler kimi zaman hayal kırıklıkların da yüksek olmasına neden olabiliyor” biçiminde yorumluyor.
Kocanın çok kadın iş arkadaşı var ise...
Erkekseniz ve çok fazla bayanın olduğu bir meslekte çalışıyorsanız, 2018 Danimarka araştırmasına göre evliliğinizin boşanmayla bitme muhtemellığı nispeten daha yüksek. Biz değil Danimarka diyor.
1981 ile 2002 seneleri arasında Danimarka'da evlenen çiftleri kapsayan araştırma, nerdeyse bütünüyle bayanlarla çalışan erkeklerin, çoğu zaman hemcinsleriyle çalışan erkeklerden yaklaşık % 15 daha fazla boşanma muhtemellığının olduğunu ortaya koydu. Makale, yüksek eğitimli erkeklerin bayanların çoğunlukta olduğu sektörlerde çalıştıkları takdirde boşanma ihtimalinin yüksek olduğu, ancak eğitimli bayanlar için durumun tam tersi tehdit oluşturmadığı sonucuna vardı.
Araştırma neticesinde öne sürülen tez ise, karşı cinsten çok fazla kişi ile beraber çalışmak yeni bir partnerle tanışmak için bir fırsat olduğu ya da bunun “alternatif partner seçeneklerinin genel algısını” etkileyebileceği yönünde.
Evlenmeden önce beraber yaşamakta olanlar...
Evlenmeden önce beraber yaşamanın, evliliğe olumlu yansıması beklenir. Ancak bu daima geçerli değil gibi görünüyor. Journal of Marriage and Family’de 2018’de yayımlanan bir araştırma, evlilikten önce beraber yaşamakta olanların evliliklerinde sıkıntı yaşama olasılığının daha yüksek olduğunu söylüyor. Araştırma, beraber yaşamakta olan çiftlerin evliliğin ilk senesinde boşanma ihtimalinin daha düşük olduğunu, ancak sonraki senelerde boşanma olasılığının arttığını ortaya koyuyor.
İlişki Terapisti Şimşek’e göre bunu belirleyen önemli bir faktör var; Sevgililikten evliliğe evrilmek. Ramazan Şimşek, “Evlilik öncesi uzun süren ilişkide meydana gelmiş bazı temel dinamikler, kalıplar ve alışkanlıklar var. Bu dinamiklerin, alışkanlıkların bir bölümü, hatta önemli bir bölümü evlilikte değişmesi gerekmektedir. Aslında uzun süre sevgili kalanlar evliliğe adapte olmakta, evrilmekte zorlanıyorlar. Çünkü sevgililik başka evlilik diğer bir hâl, diğer bir yer” diyor.
Çocukların yaşı birbirine yakınsa...
Finlandiya'da yapılan bir araştırmaya göre, çocukları hızlı bir biçimde arka arkaya doğan çiftlerin boşanma olasılığı daha yüksek. İki ya da üç çocuğu olan 60.000'den fazla kişiyi analiz eden çalışma, 1.5 seneden fazla olmayan çocukları olanların, dört seneden fazla doğan iki çocuğu olanlara göre % 449 daha yüksek boşanma riskine sahip olduğunu buldu. Çalışma ayrıca, üç çocuklu çiftlerin boşanma olasılığının iki çocuklu çiftlere göre daha düşük olduğuna dikkat çekiyor.
Araştırma sonucunu değerlendiren terapist Ramazan Şimşek'e göre bu da beklenen bir sonuç:
“Çocukların yaşı ne kadar yakınsa çocuklar arası çatışma o kadar fazla olur. Bu çatışmaların yönetilmesi konusunda anne ve babanın üstünde daha fazla stres oluşuyor. Çok çocuk demek daha çok emek, daha çok sorumluluk, daha çok ortak gelecek planı, daha çok iş birliği, daha çok paylaşım demektir ki bu faktörler eşler ve aile kişileri arasında bağları kuvvetlendirici etkiye sahiptir.”
Eşlerden biri devamlı sağlık problemleri yaşıyorsa...
BMC Psychology’de yayımlanan bir araştırma, çiftlerin farklı sağlık düzeylerine sahip olduklarında bu durumun ilişkilerinin bozulmasına yol açabileceğini söylüyor. Yani sağlığınıza dikkat etmek düşündüğünüzden daha önemli olabilir. 15 sene boyunca yaklaşık 20.000 çifti analiz eden veriler, bir partnerde kötü alışkanlıklar, aşırı alkol tüketimi, ruhsal ve zihinsel sıkıntılar, egzersiz yapmama ya da sigara içmenin evlilik içi problemleri artırabileceğini gösteriyor. Bununla beraber, her iki tarafın da bu özelliklerin dördünde benzerlikleri var ise boşanma riski bir nebze azalmış olabilir.
Erkek ev işlerine yardım etmiyorsa...
Kocanın geçimi sağlamayı başaran kişi olduğu 'alışılmış' evlilikte, araştırma boşanma olasılığını yalnızca % 3,3 olarak hesapladı. Kadın çalıştığında bu olasılık % 6,5'e yükseliyor. Bununla beraber, eğer koca ev işlerini eşit olarak üstleniyorsa, bu risk tekrar % 4,5'e düşüyor ve eğer karısı çalışırken çocuklara yardım ederse, risk yeniden % 3,2'ye düşüyor.
Bu durumu Şimşek basitçe şöyle yorumluyor:
"Eski yani alışılmış evliliklerde bir denge vardı. Genel olarak ifade etmem gerekirse ev ve çocukların sorumluluğu daha çok kadındayken para kazanma sorumluluğu daha çok erkekteydi. Bunun üstünde dengelenmiş bir sistem vardı. Kentleşmeyle beraber bayanın da iş yaşamına girmesi eski dengeleri değiştirmek mecburiyetinde kaldı. Kadının hem iş hem ev hem de çocuk sorumluluğu dengeyi bayanın aleyhine değiştirdi. Kadının zaten yüksek olan sorumluluğu iyice arttı. Bu da boşanma oranını artırdı. Peki, modern evlilikte dengenin tekrar sağlanabilmesi için gerekli olan unsur neydi? Erkeğin ev ve çocuk sorumluluğunda eşine destek olması yani bayanın artan yükünü erkeğin hafifletmesi. Erkek ne ölçüde destek olursa o oranda da evlilik dengelenir."
Sosyal medyada tanışıldıysa...
Bu günlerde, çoğu çift web üzerinden tanışıyor ve bu, kısıtlamalardan dolayı daha da yaygın hale geldi.
Michigan Eyalet Üniversitesi'nden yapılan bir araştırmaya göre, internet alanında tanışan evli çiftlerin boşanma olasılığı yüz yüze görüşenlere göre üç kat daha fazla. 4.000 çiftin katılmış olduğu çalışma, çiftlerin alışılmış yollarla, yani iş, arkadaşlar ya da sosyal ortamlarda tanışıp evlendilerse ilişkilerin daha istikrarlı olacağını söylüyor.
Ramazan Şimşek ilişkilerde sosyal bağların önemine dikkat çekiyor:
“Buradaki kritik nokta ortak sosyal bağların olmasıdır. Sosyal medya bağlantıları değil gerçek sosyal ilişki bağları. Akraba, arkadaş, iş ortamındaki bağlar bilinen, tanınan ve daha güvenli bir bağdır. Bu ortamda tanıştığınız veya tanıştırıldığınız kişi ile ortak payda ve değerlerinizin daha fazla olma olasılığı yüksektir. Bunun yanında evliliğiniz de doğal olarak bilinen, tanınan güvenilir sosyal bağlarla entegre olan bir kurum haline geliyor. Bir anlamda çok bağın olması evlilikte ara sıra sigorta görevini de üstleniyor. Buna benzer bir araştırma sonucunu da ben ekleyeyim; Akraba evliliklerinde de boşanma oranı düşüktür.”
-Alinti-