Bilişsel Çarpıtmalar

  • Konbuyu başlatan Eqe
  • Başlangıç tarihi
E

Eqe

Guest
''Sık sık ve sebepsiz yere gerginlik, bıkkınlık, düş kırıklığı ve huzursuzluk gibi duygulara kapılıyorsanız, bilişsel yapınızın sağlığı bozulmuş olabilir.
Endişeler ve takıntılar, bozuk plak gibi beyninizde durmadan dönebilir.
Yargılarınız çoğu kez haksız ve mantıksızdır.
Böylesi durumlarda, kendinize katlanamaz ve hatta nefret edebilirsiniz.
Hayat, bir tünelin içinden görünüyormuş gibidir.
Gerçeklerin tamamını görmek zorlaşır.
Düşünceler, siyah-beyazdır.
Çevre ilişkileri bozulur.
Bilişsel çarpıtmalar, olayları doğru algılama ve yorumlama becerinizi zayıflattığı için, giderek endişeyi tetikler.
Bilişsel çarpıtmaların pek çok farklı biçimi vardır.
İşte bazıları:
Ya Hep Ya Hiç:
‘’Başarılı sayılabilmem için, her şeyi mükemmel yapmalıyım!’’
Kişisel özellikler ve olaylar, siyah ve beyaz gibi uç noktalarda görülür.

Her şey ya iyidir, ya kötü.
Ne orta vardır; ne de gri!
Mükemmeliyetçiliğin temelinde, bu çarpıtma yatar.
Kendisine yanlış yapma hakkı vermeyen bir insan, en küçük bir yanlışında, kendisini yetersiz, beceriksiz ve başarısız bulur.
Bu yargı, endişe ve gerginliğe yol açar.
Mükemmel olamayacağı kaygısıyla yapması gereken işleri erteleyen ve yapmayan bir kişi, daha az nitelikli insanlar kendisini geçtiğinde, büsbütün kaygılı ve mutsuz olur.
Olumluyu Yok Saymak:
‘’Hayatım berbat! Her şey ters gidiyor! Başkalarının hayatına bakıyorum da ne kadar kolay! Herkes ne kadar mutlu! Ben sürünüyorum!’’
Bu çarpıtma, kazanılan olumlu değer ve deneyimleri dikkate almama ve olumsuza dönüştürme eğilimidir.
Özgüveni yetersiz insanlarda daha çok görülür.
Negatif Etiketleme:
‘’Ben zaten beş para etmem! Eğer insanlar gerçek yüzümü görselerdi, benden nefret ederlerdi. Aptalın tekiyim!’’
Bunu yapanlar, kendisine ve başkalarına olumsuz etiketler takar.
Bu etiketler mantıksız ve yıkıcıdır.
Kendisine taktığı olumsuz etiketi, bir süre sonra, “gerçek ben” olarak algılar.
Daha da kötü hisseder.
Aşırı Genelleme:
‘’Bu sabah telefon hiç çalmadı. İşler kötü gidecek! Berbat bir gün olacak’’
Aşırı genelleme, negatif etiketlemenin daha geniş boyutlu olanıdır.
Tek bir veriden yola çıkarak, tüme yönelik yargıya varılır.
Hayat kötüdür ve bu hep böyle kalacaktır.
Bir şey bir kez yolunda gitmezse, sürekli terslikler olacağına inanılır.
Akıl Okuma:
‘’Bana selam vermediğine göre benden nefret ediyor.’’
Akıl okuyanlar, ellerinde somut bir kanıt olmasa da, karşılarındakinin ne düşündüğünü tahmin etmeye çalışıp, onlar adına konuşup karar verirler.
Çoğu kez de tahminleri gerçeği yansıtmaz ve boşuna kaygı duyarlar.
Devleştirme- Cüceleştirme:
‘’Ben güzel değilim! Sana öyle geliyor!’’
‘’Ödül mü almış? Ödül dediğin nedir ki; şimdilerde herkese veriyorlar!’’
‘’O, her şeyi bilir! Ben hiç anlamam!’’
Bu çarpıtma, etrafındaki insanları ve kendisini orantısız şekilde gözde büyütme veya küçültme şeklinde olur.
Genellikle kusur ve yanlışlar büyütülür; olumlu nitelik ve başarılar küçültülür.
Suçlama:
‘’Senin yüzünden mahvolduk!’’
Suçlama eğilimi gösteren kişiler kendilerini, kaderin elinde bir oyuncak gibi görürler.
Hayatlarını yönetemeyeceklerine inanırlar.
Hep mağdurdurlar.
Yaşamlarındaki tüm tersliklerden başkaları sorumludur.
Bazen de suçlama, kişinin kendisine yönelir.

‘’Eşimin beni terk etmesinin tek sorumlusu benim!’’
Başkalarının yaşadığı acılardan da kendilerini sorumlu tutabilirler.

Görevlerinin, herkesi mutlu etmek olduğuna inanırlar.
‘’Keşke evlenmeseydim; annem mutlu olurdu!’’
Falcılık:
‘’ Sunum yaparken sesim titreyecek, rezil olacağım!’’
Gelecekte hep kötü şeylerin olacağını tahmin etmektir.
‘’Ya şöyle olursa!’’ senaryosunu zihinde durmadan döndürmek ve hep bir felaket beklemek, endişeyi arttıracaktır, kuşkusuz.
Duygusal Mantık:
‘’Kendimi aptal hissediyorum! Zeka özürlü olmalıyım!’’
Bunu söyleyen çok başarılı bir doktor ya da yönetici olabilir!
Sadece duygularına dayanarak, akıl yürütür.
Duygular, gerçeğin mutlak kanıtı gibi algılanır ve karşı tezler göz ardı edilir.
Başkalarına dair ön yargılarda da, aynı çarpıtma devrededir.
‘’İçimde hissediyorum; o güvenilir biri değil!’’
Zorunluluk (-meli,-malı):
‘’Başkalarından asla yardım istememelisin!’’
Bu çarpıtma, değiştirilemez katı kurallar içerir.
Ağır yargılama vardır.
Başkalarının en küçük yanlışında kolayca sinirlenmeleri, sosyal ilişkileri bozar; karşılarındaki insanlarda, utanç ve suçluluk duyguları yaratır.
‘’Tüm notların ‘A’. Bir dersten ‘B’ almışsın. Bu olmamalıydı!’’
‘’O elbise olmamış! Bu şekilde davete katılmamalısın!’’
Hisleri Abartma:
Bedensel hisler, dramatik olumsuzluklara bağlanır.
Hafif bir üzüntüde:
‘’Depresyonda olmalıyım! Belki de kendimi öldürürüm!’’
Endişenin yol açtığı bir çarpıntıda:
‘’Kalp krizi geçiriyorum!’’
Basit bir gerginlikte:
‘’Ben bu durumla başa çıkamam!’’
Ani bir baş ağrısında:
‘’Beynimde kesin tümör var!’’
Kendine Odaklanma:
Rastgele olayların, doğrudan kendisiyle ilgili olduğunu sanmaktır.
‘’Bu hafta üçüncü kere otobüsü kaçırdım. Bunu hak edecek bir şey yapmış olmalıyım!’’
‘’Bilgisayar hep kitleniyor. Beni sevmiyor da ondan!’’
Sonuca Atlama:
Tek bir yargıyla sonuca varılır.
‘’Eşim bu akşam eve geç kaldı! Mutlaka dışarıda bir ilişkisi var!’’
‘’Dün patronla oda arkadaşımı koridorda konuşurken gördüm. Onu kesin müdür yapacaklar!’’
‘’Komşu dairedeki adam, kapıya asılı ekmeğini almamış bu sabah! Yatağında ölmüş olmalı!’’
Felaketleştirme:
Yaşanan ne olursa olsun, sonucun kendisi için bir felaket olacağına dair inançtır.
‘’İlk seferde başaramazsam, mahvolurum!’’
‘’Raporu yarına yetiştiremezsem, patron kesin beni kovar!’’
‘’Beni terk ederse, hayatım biter!’’
--------------------
Bu çarpıtmaların çoğu size de aşinadır, eminim.
Birçoğu iç içe geçer, tek başına değildir.
Yaşamı sürekli bilişsel çarpıtmaların etkisi altında deneyimlersek, giderek daha fazla endişeleniriz.
Olumsuz düşünceler, olumsuz duygulara yol açar.
Bu çarpıtmaları zihnimizde canlandırdıkça, vücudumuz alarma geçer; çünkü daha önce değindiğim gibi, beynimiz açısından, hayalle gerçek arasında bir fark yoktur.
Siz, saydığım zihinsel çarpıtmalardan hangilerine sahipsiniz?''



 
Üst
Alt