Bahşedilen Nimetlerin Kıymetini Bilmek ve Şükrünü Îfâ Etmek

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yaşantısı, kendisine verilen nimetlere karşı en güzel şekilde şükretmenin örnekleri ile doludur. Yine Resûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in hayat biçimi, nimetlerin kendisine azar azar verildiği ve bu nimetler karşısında nasıl teşekkür edileceğini öğreten bir yaşam şeklini sergilemektedir. Nitekim Duhâ Sûresi’nde beyan edildiği üzere; Allah Te‘âlâ nimetlerinin kadr-ü kıymetini bilmesi ve bildirmesi için Sevgili Habibine öncelikle her şeyin bir süre mahrumiyetini tattırmış daha sonra da nimetlerine gark etmiştir. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyruluyor: “Şüphesiz, Rabbin sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın! Seni yetim bulup da barındırmadı mı? Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da (hak) yola iletmedi mi? Seni ihtiyaç içinde bulup da ihtiyacını gidermedi mi?”

İnsanoğlunun zahmet etmeden nail olduğu nimetler karşısındaki tutumu, bir zevk sarhoşluğuna kapılıp nimeti vereni unutmak, israf edip nankör davranmak şeklinde neticelenmektedir. Fakat nimet peyderpey, zahmet ve meşakkat ile elde edilince, değeri bilinir ve onu verene karşı minnet duymak hamd ve şükür etmek mümkün olur.

Risâletpenâh Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu gerçeğin farkına varmış, bu sebeple her daim şükrünü eda edebileceği kadar nimet talep emiştir. O günlük ihtiyacından fazlasını infak ederek Cenâb-ı Hakk’a karşı hep muhtaç durumda kalmayı benimsemiştir. Nitekim Kâinatın Efendisi bir duasında şöyle buyurmaktadır: “Yâ Rabbî! Bir gün doyayım, bir gün aç kalayım. Acıktığım zaman Sana yalvarıp Seni zikredeyim; doyunca da Sana şükredip hamd edeyim!”

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) kendisinden, zengin olmak için dua isteyen bir kişiye şu cevap vermiştir: “Şükrünü eda edebildiğin az mal, şükrüne güç yetiremeyeceğin çok maldan hayırlıdır.”

Bize takdir edilen rızkımız az veya çok olsun kabul edip şükretmeliyiz. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e göre; yeme, içme ve yenen her şey bir nimet, Allah Te‘âlâ’nın kuluna ihsân ettiği bir ikram, bir bahşiştir. Kulun kendisine takdir edilmiş olan az ya da çok bu nimetler karşında Allah Te‘âlâ’ya minnettar olup şükrünü dile getirmelidir. Nitekim o, bu konuyla ilgili şu beyanlarda bulunmuştur: “Allah’ın ikram ettiği nimeti dile getirmek şükür; bunun îfâ edilmemesi ise nankörlüktür.”

“Aza şükür etmeyen çoğa da şükür etmez.”

“Şayet insanoğlunun iki vadi dolu altını olsa, o üçüncüsünü de ister. İnsanın gözünü ancak toprak doyurur. Allah kendisine dönüp tövbe edenlerin tövbesini kabul eder.”

“İnsanlara teşekkür etmesini bilmeyen, Allah’a da şükür edemez.”

Dipnotlar

[1] Duhâ Sûresi:4-7
[2] Tirmizî, Zühd:35
[3] Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, c. 13, s. 370-372.
[4] Ahmed ibnü Hanbel, Müsned, c. 4, s. 275.
[5] Ahmed ibnü Hanbel, Müsned, c. 4, s. 275.
[6] Tirmizî, c. 4, Hadis No:2337
[7] Ebû Dâvûd, Sünen, c. 4, Hadis No:4811
 
Üst
Alt