Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
beraberinde yas sürecini de getiriyor. Kederini içine gömenler
itiraf edemeyenler
ayrılık acısının can yoldaşı depresyonu yanı başında buluyor.
Dilin söyleyemediğini
içinize attıklarınızı
üstünü örttüğünüz
toprakla kapattığınız yaraları göz önünden kaldırınca başa çıktığınızı zannediyorsunuz. Oysa yaptığınız
patlamak üzere olan bir tüpü evin kilerine koymaktan başka bir şey değil.
Anlatmıyor
yüzleşmiyor
itiraf edemiyorsunuz ancak bedeniniz buna izin vermiyor. Dilinizde şekillenmeyen yardım çağrısı
bedeninizden geliyor. Depresyon sizi ele geçiriyor. Depresyonda olduğunuzu anlamanın yolları var elbette!
Öncelikle
şiddetli ve yoğun bir üzüntü duygusu içinde oluyorsunuz. Bu duygu günlük hayatınızda zaman zaman yaşadıklarınızdan farklı olarak
süreklilik gösteriyor. Yani
uyumadığınız her an bu ağır duygunun içinde oluyorsunuz. Kendinizi önemsiz
değersiz hissediyorsunuz. Sürekli bir suçluluk hissi yaşıyorsunuz. Konsantre olmak çok zorlaşıyor. Dikkat eksikliği hemen kendini gösteriyor. Okuduğunuzu bile anlayamaz hale geliyorsunuz. Eliniz
kolunuz kalkmıyor. Boş bir çuval gibi
sanki bıraksalar olduğunuz yerde yığılıp kalacaksınız. Sabahları yataktan kalkmak istemiyorsunuz. Yemek yiyemiyorsunuz. Kendinizi hem çok yalnız hissediyor
hem başkalarıyla vakit geçirmeye tahammül edemiyorsunuz.
Bunlar depresyonun en belirgin özellikleri ama ilk sırayı uyku bozukluğu alıyor. Yani
depresyon içinize sızmaya başladığında
önce uykuya saldırıyor. Ardından isteksizlik devreye giriyor. Eskiden üstüne titrediğiniz işler
zamanını harcadığı ve emek verdiği bir aşkı kaybettiğinde
biraz içine dönme
mutsuz olma lüksüne sahip olmalıdır. Bu yası doya doya yaşayabilmelidir. Ancak tehlike çanlarının kulakları tırmaladığı bir an var
ya dönemezseniz? Yürüdüğünüz karanlık tünelin ucu ya uçuruma çıkıyorsa? Bu yüzden ayrılıkların ardından yaşanan o kötü dönemde
mutlaka bir arkadaşınıza yetki verin. İçinde bulunduğunuz ruh hali çok uzun süre değişmezse
size müdahale etmesi için tembihleyin. Siz vaktin nasıl geçtiğini anlayamayacaksınız. Dışarıdan bakan bir göz ise
tam sınıra geldiğinizde müdahale edebilir.
Tek yapmanız gereken
dostunuz kapıyı çaldığında itiraz etmeden profesyonel yardım almaya gitmek olmalıdır. Aşkın acısını yaşamaya hakkınız olduğu kadar
hayatın güzelliklerini tatmaya devam etmek gibi bir zorunluluğunuz da var. Ayrıca aşkın sizi nerede bulacağını kim bilebilir? Ya gittiğiniz psikologun kapısında çarpışırsanız? Bunların yalnızca filmlerde olduğunu mu düşünüyorsunuz? Siz sadece bir adım atın